Namık ÇINAR
Allâme görünüp de, koca koca adamların, memleketin en temel sorununa bu denli acemice yaklaşacaklarını hiç ummazdım doğrusu.
Belki de beni irkilten, her şeyden önce bu sallapati tutumdur.
Bir sokak kavgası bile bu kadar hafife alınarak çözülmeye çalışılmamıştır.
Her şey iyi olacak!
Yahu, nasıl iyi olacak?
Fesatlık etme; iyi olacak diyorsak, iyi olacak!
Oysa Başbakan’ın, “silahlarını gömerler mi, ne yaparlar, orasını bilemem; yeter ki gitsinler” demesinden de seziyoruz ki, aslında üzerinde çalışılmış doğru dürüst bir plânın olmadığı da anlaşılıyor.
Eskiden toprak altından fışkıran Ergenekon cephanelikleri olurdu. Şimdi ise aynı şeyin devlet eliyle, ama bu defa PKK için yaratılmış olunacağının akıl dahi edilmediği görülüyor.
Ne ki, böyle sorular soramazsınız.
Sorarsanız, savaş yanlısı olmaktan kurtulamazsınız.
Üstelik bu tarz bir suçlamayı, bırakın hükümeti, kendi gazetenizin bir yazarı yapıyorsa, geldiğiniz noktanın vahametini bir düşünsenize.
Ben ömrüm boyunca hep soru sordum. Her şeyin üzerine öyle hemencecik balıklama atlamadım.
Beni muhalif kılan da, elimde kalem tutmaya götüren de, işte bu soru sormaktan bıkmayan huyum oldu.
N’apayım şimdi, vaz mı geçeyim?
Bir kere, ben hükümet görevlisi miyim, gazeteci miyim; önce bunda anlaşalım.
Her sorduğumun yanıtını kendim de bilmeyebilirim, ama her sorduğuma yanıt istemeye hakkım vardır.
Bunu kendim gibi düşünenler için olduğu kadar, benim gibi düşünmeyip o yüzden böylesi soruları aklına getirmeyenler için de yaptığımı düşünürüm.
Öteki türlü bana ne gerek var? Beni cebinden fersah fersah çıkaracak kimbilir kimler vardır.
Yazı yazarken nöbetçi Don Kişot gibiyimdir. Her türlü otoritenin eylemlerini ele alırken, yeryüzünde onunla baş edecek bir tek ben kalmışım gibi gelir bana. Beni yazar yapan bu kompleksimdir.
Gözcüyüm ben, nöbetçiyim. İşim budur benim.
İnsanlar sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyurlarken üstü açılanların üstünü örterim. Ertesi sabah doktora gitmediler mi, bilirim ki benim yüzümdendir. İşe yaradığım duygusu kaplar içimi, hevenk hevenk sevinirim.
Savaş yüzü görmedimse de, 106’lık bir geri tepmesiz topun tahrip danesi nasıl patlar, 81’lik bir havan mermisi havada nasıl dağılır, genze dolan yanık barut kokusu neye benzer, iyi bilirim.
Kör giden patlamamış bir cephanenin endişesi, patlamışınkinden nasıl daha fazla tedirgin eder adamı, yaşamışlığım vardır.
Roketatarın dürbününü iyice açamayıp, neredeyse iki adım ötemde patlatan bir şaşkalozun atışıyla, az kalsın ölümlerden döndüğüm de olmuştur.
İşte o yüzden, “savaşa devam” olarak algılanan “dilimin altındaki” için...
“Ne hakla?”
“Otuz beşe bakla!”...diye karşılık vermeyi daha anlamlı bulurum.
Yalapşap yöntemlerle barış isteme ciddiyetsizliğini, savaşa devam etmeyi en körükleyen bir olgu sayarım.
Barış yapmak bütün olasılıkların hesap edilip önlemlerin önceden öngörüleceği iğne oyası bir özeni gerektirir. Langur lungur yapılabilen, barış değil savaştır.
Hükümetin birkaç ay öncesine kadarki tam tersine tutumlarını birden bire yok farz ederek, sorgusuz sualsiz o rüzgâra nasıl kapılabilirim?
Üstelik sorgulamaya kalkanların dışlanması, beni daha da kışkırtmaz mı?
Eğer bir gazeteci olarak böyle davranmıyorsam, ya meselenin bilincinde değilimdir, yahut nezahat gözeterek söylersem, diğer ihtimâlleri artık siz bulup çıkarın.
Meselelere farklı bakan CHP ve MHP’ye vurarak barış mı olurmuş? PKK’ya gösterilen kadarlık bir özeni de mi hak etmiyorlar?
Doğrudur veya yanlıştır, ayrı konu; ama yenilmişlik duyguları giderek zımparalanan kimi Türkleri çileden çıkarmaya yarayan o üsluba bakılırsa, barışın samimiyetle istenmediği bir kere buradan belli değil mi?
Zaten Erdoğan da her geçen gün Türkiye’nin başbakanı değil de, giderek baş imamı gibi konuşuyor. Daha dünkü nutkunda, terörden kurtulmanın ancak Allah ve Peygamber sevgisi ile olabileceğini ilân etti, demokrasi ile değil.
Kaldı ki demokrasi dediğinde de, AB ölçütlerinde bir demokrasiyi kastetmediğini size daha nasıl anlatsın?
Bu gidişten hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz?
Çekilme denen şeyi de o kadar abartmayın.
Eğer kalecinin can havliyle uzaklaştırdığı top, sağlıklı tedbirlerin yokluğu yüzünden, birkaç saniye sonra tekrar kalesi önünde belirecekse, ne kıymeti harbiyesi olur ki yaptığı o uzun degajın?
Uzun lâfın kısası Gürbüz Özaltınlı, ben başından beri aynı çizgideyim.
Benim lastiğim yok ki patlasın.
Taraf’ın sürücüsü gittiğinden beri, öksüz ve yayan yapıldak, bir başıma yürüyorum ben.
Ama siz, “otoriterliğinin birleştirici gücüne” hayran olduğunuz Erdoğan’ın “dolmuş”una bindiğinizin, bilmem ki ne derece farkındasınız acaba?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016