Namık ÇINAR
İçine itildikleri çaresizliklerin bir sonucu olarak, acılarını nasıl dile getireceklerinin şaşkınlıklarına düşmüş o zavallı insanları televizyonlara çıkartıp, “bize bu günleri de gösterdin ya Tanrı’m, şükürler olsun sana; bizi şehit anası, şehit babası yaptığın için!” diye konuşturulduklarını görüp de, böylesine sıkıntılı ve zor bir konuyu şimdi yazmayacağım da ne vakit yazacağım?
İktidarıyla, muhalefetiyle, idaredeki organlarıyla tüm devlet ricalinin, işi gücü bırakıp, gencecik delikanlıların anlamsız ölümleri üzerine fokurdattıkları kazanların altına odun taşımalarını olağan mı buluyorsunuz? Doğal mı görünüyor bütün bunlar, sorarım size?
Çocuklarını ölümlere gönderdikleri bu insanları, acılarına tutunacak dal ararlarken, baştan aşağı hamasetlerle besleyerek, neyin teşvikçiliğini yaptıklarını sorgulamamız gerekmez mi? Bu şehitlik meselesi bu kadar yüce de, neden pekiyi onların hanelerine hiç uğramıyor, o zaman?
Her ölüm ağuludur. Yitip gidenlerin yakınları, eşleri, çocukları tarifsiz kederlerdedir. Hele bir de henüz hayatlarının baharında olup da, geride koyduklarını yakışmayan sonlarıyla yeise sürükleyenlerinki tam bir trajedidir.
Ama devlet, büyük önem atfetmeyi özellikle vurguladıkları müthiş görselliklerdeki o cenaze törenlerini, günler boyu defalarca tertip ve tanzim ederek; daha sırası gelmemiş arkadaki gençlere, bu ölümlere gıpta ile, imrenme ile bakmaları duygusunu vermek ister gibidir sanki.
Adetâ yeryüzü, göbeğinde bizim de yer aldığımız koca bir cihan savaşının içindedir de, cepheden her gün dizi dizi cenazeler taşınmaktadır. Bir hayli hoşnut görünen iltifat sarhoşu Savaş Tanrısı, kendisine bonkörce adaklar sunan devletin o ruhban gibi sınıfıyla pek bir sıkı fıkıdır ki, başını alıp da buralardan gitmeyi, belli ki aklından dahi geçirmemektedir. Ölüm her yerde kol gezmekte ve ona methiyeler düzülmektedir.
Gençlerimizin topraklara neden sapır sapır döküldüklerine değil de, her birini hediye paketi gibi bayraklara sararak gündemlere getirmelerinin en üst düzeylerde gösterilen törensel özenlerine dikkat çekerek, bütün bunlarla nereye gidilmek istendiğini sormayacak mıyız?
Bu yapılanlar neye alıştırılmasıdır, toplumun? Neyin hazırlıklarıdır; İran savaşının mı, Suriye’nin mi yoksa; yahut Türk-Kürt kavgasında ya herru ya merru diyerek, her iki tarafın da vazgeçtikleri barışın köküne kibrit suyu ekmenin mi?
Bıyıkları dahi daha terlememiş gençlerden kurulu askerî birliklerin, kent belediyelerince karşılanan, ecelleri kapı aralığına bir hayli yanaşmış ihtiyarlardaki ölüm beklentilerini bile aşan sayılarda hâki renkli cenaze arabası filoları kurmuş olmaları, bu hususlardaki hazırlıkların göstergesi değildir de nedir, sizce?
Üstelik, bu ölümlere son verecek bir barış ortamının peşinde koşulacak yerde, şimdi bir de, mevzuattaki şehit ve gaziliğin kapsamlarının genişletilmesine dair yarış başladı, AKP ile CHP arasında.
Ama ondan önce, gelin eğri oturup doğru konuşalım: Bir kere, “şehitlik” dinsel bir kavram. İslâm’da Allah’ın rızasını kazanmak için, Allah adına savaşıp bu uğurda can verenlere bahşedilen manevi bir rütbe. Gurup çıkarları ve beşeri ilişkiler için yapılan savaşları içermediği gibi, bir “kardeş kavgası”ndaki karşılıklı haksızlıklara Tanrı’yı alet etmenin günahkârlıkları da, işin cabası.
Dindar olmakla övünen AKP’liler, bu durumları herkeslerden daha iyi bilecekler iken, hiç oralı olmamaları neyin nesidir acaba? Lâiklik şampiyonluğunu ellerinden bırakmayan CHP’liler, bu konulara geldi mi ne oluyor da, şehitlik sancağını kapıp, Erdoğan’ın bile önüne geçmeye kalkışıyorlar? Askerî mahfillerin özel günlerinde ellerindeki şarap kadehleriyle generaller, çığırdıkları “Deutschland... Detschland, über alles” lezzetindeki “onuncu yıl marşı”nın ardından, geçtikleri kışlalardaki mehmetçikler karşısında da, çakırkeyif bir Müslümanlık mı sergiliyorlar, bu sefer?
Şu riyakârlıklara bakın ki, zaten konuştuğumuz bu hususları parlamentoda yapılan yasalarla değil, ancak bakanlık yönergeleriyle düzenleyebiliyorlar. Kanunlarda, “görevlerini ifa ederlerken... bu görevlerini yapmalarından dolayı... yaralanan, sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında...” diye uzayıp giden ibareler dışında bir yaklaşım göremezsiniz. Öyle “şehitlik” falan diye yasal bir kurum yok! Terörle Mücadele Yasası’nın “Koruma Tedbirleri”ni öngören hükümlerine, sadece Milli Savunma Bakanlığı’nın emirnameler şeklinde tanzim ettiği “Şehitlik Yönergesi”yle işlerlik kazandırıyorlar, o kadar.
Bu kandırmaca, kardeş kavgasına ucuz asker sevkiyatı sağlayan, sıra sıra ölümler karşısında oluşabilecek tepkilerin gazını alan ve tâ yüz yıl öncesinin Çanakkale’sinden beri sürüp gelen, kadim bir susturma yöntemidir.
Yarın öbür gün, diyelim ki Kürt sorunu çözüldü. Herkes birbiriyle kucaklaştı. Ne yapacaksınız; onlarla savaşırken toprağa düşmüş olanları, birbirinizin gözünün içine baka baka, marşlarla, şiirlerle, destanlarla şehit diye mi anacaksınız gene? Ya şart koşar da kabul etmezlerse? Yahut da, size karşı savaşarak ölen bizim şehitlerimizi de alın o kapsamlara, diye dayatırlarsa?
Bu “konjonktürel ve görece” politikalar yüzünden, gencecik çocukların kolayından yok edilmelerini teşvik etmek, iş midir be muhteremler? Madem bu kadar yüceyse, kendiniz ölsenize!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016