Namık ÇINAR
Yok yok... bu öyle siyaset falan olmaktan çoktan çıkmış. Kim rast gelse haşlıyor, karşısına. Kim bir şeyler söyleyecek olsa, basıyor fırçayı.
Böyle değildi; çok iyi hatırlıyorum. İçerlediğimde bile severdim onu. Güven duyardım.
12 Eylül’de yüzbaşılığımda, bir gün bir olayın üstüne denk gelmiş olmalıyım ki, o vakte kadar jandarma erlerinin polis memurlarının arasında süt dökmüş kedi gibi duralayan birkaç sivil, beni görünce başladılar seslerini yükseltmeye, şikâyet ederek bağırıp çağırmaya.
“Ben gelene kadar sus-pusken, beni görünce nedir bu azgınlığınız?”, diye çıkışmıştım onlara.
İşte o zaman bana “Yüzbaşım, sen gelene kadar korkuyorduk. Ne yapacakları, nasıl tepki verecekleri belli olmaz ki bunların. Ama siz gelince güven de geldi. Çünkü siz subaysınız, hâlden anlarsınız. İnsan bir umutlu olduğunda, bir de güven duyduğunda döker içini”demişlerdi çekinmeden.
Ben de Erdoğan’ı eleştirdiğimde, hâlden anlar diye bakardım, daha düne kadar. Kendisine duyduğum güveni, herhâlde sesimin gürlüğünden hissediyordur, derdim içimden. Korkmazdım hiç.
Hoş, gene korkmuyor; göze alıyorum ne varsa. Ama eskisi gibi de düşünmüyor; kendisine güven müven de duymuyorum artık.
Fakat bu hepimizin sorunu olmakla beraber, AKP’nin en temel bir problemi değil mi, her şeyden önce?
Meselâ bakın, en son olarak CHP’nin Meclis’i olağanüstü toplantıya çağıracak olmasına ânında karşı çıkarak, “AKP orada olmayacak!” dedi. İyi de, 326 tane milletvekili olan bir parti burası. Kimin fikrini aldın, hangisine sordun da kestirip atıyorsun?
Birini olsun adam yerine dahi koymadan, “şöyle, şöyle olacak!” diye kendi başına karar verirsen,buna particilik denmez ki; dükkâncılık denir. Burası demek ki senin dükkânın ya da çiftliğin, o milletvekilleri de senin işçilerin ırgatların marabaların.
Parlamentoya gelmeyecek olsalar bile, o kararı toplanıp kendilerinin vermesi gerekmez mi? Sen onların âmiri misin? Milletvekilleri birbirlerine karşı âmir-memur olmayıp, eşit değil midirler? Parti içi işbölümünün dikey hiyerarşilere yol açması hiç olacak bir şey midir? “Yürütme”nin başı olarak ayrıca bir de “Yasama”ya da egemensen, ne bu, demokrasi mi; yoksa oynadığımız şark usulü bir oyun mu?
Mevcut diğer partileri gördükçe, ben AKP’nin işlevini daha yitirmediğini ve tamamlamadığını düşünenlerdenim. Ama ondaki dinamizmin birdenbire tutuculuğun ve gericiliğin batağına saplanmasını, Erdoğan’ın o olumsuz yön değiştirmesine, iyi başladığı politikalardan çark etmesine bağlıyorum.
Başlangıçta bu ülkeye bir hayli yararları olmuş bir adamın, şimdi artık zarar verdiği görülüyor. Kaşıkla verdiklerini, sapıyla öğürte öğürte geri almak istiyor.
En büyük kaygım, güç kaybına uğramış olan “ancienregime” unsurlarının, Erdoğan’ın izlediği yanlış politikalar yüzünden, yapılmış güzel şeyleri bile sorgulatır hâle getirerek, yeniden canlanıp toparlanacakları ve yol alacakları bir zemini tekrardan meşrulaştırarak restorasyon sürecine girecek olmalarıdır.
Bütün bunları öyle sanıyorum ki aklı başında AKP’liler de görüyorlardır. Ama artık bekleme ve “dur bakalım ne olacak” diye seyretme zamanı bir hayli geçmiş bulunmaktadır.
Biliyorum, kolay değil elbet. Ne ki, AKP’liler artık cesur olmak zorundadırlar. Bir vakitler düzene karşı çıkarak yaptıklarını, şimdi o düzenin adamı olmaya girişen liderlerine karşı da ileri sürebilmelidirler.
İnsan yerine konmayıp küçümsenerek ve horlanarak periferide tutulmaya mahkûm edilmiş devasa kitlelere benlik kazandırıp çağ atlatarak siyaset sahnesinin merkezine taşıyan, başlangıçta “ardında değil” hep birlikte “yan yana” yürüdükleri, önünden aykırı geçmedikleri, çok sevdikleri ve saydıkları, neredeyse taptıkları liderleri Recep Tayyip Erdoğan, şimdi tıpkı Amerikan filmlerindeki gibi, hani zombilerin ısırdığı ve o yüzden de can-ciğer yakınlıkları olsa bile artık terk etmek zorunda kalınan kimseler olur ya, onları andırıyor âdetâ.
Belli ki hastalanmış, başka biri olup çıkmış; bizim bildiğimiz, bir zamanlar hayranı olduğumuz Erdoğan değil o artık, görmüyor musunuz?
Derhâl kurtulmalıyız ondan. Eskisini minnetle yâd etsek bile, ne yapıp edip bu şimdikinden kurtulmalıyız bir an önce.
Konuşurken konuşmuyor haşlıyor; sevgiyle değil, öfkeyle bakıyor gözleri. Güneşe çıktığında bile çekip gitmeyen bir gölge yerleşmiş yüzüne.
Yapılan onca iyi şeylerin buzdan heykeller gibi eriyip gitmesini nasıl sindirirsiniz içinize? Dur demeniz, yeter artık kendine gel demeniz, engel olmanız gerekmez mi, güç birliği edip?
İnsan inanmayıp devirdiklerinin yerine geçerek nasıl benzeşir de, hınk! diye burunlarından düşer bu kadar?
Onlara özeniyordu da biz mi anlayamamıştık?
Sonu böyle bitecek idiyse, ne gerek vardı kendisine? Eskilerle gül gibi geçinip(!) gitmiyor muyduk?
“Gül gibi” dedim de aklıma geldi birden.
Sayın Abdullah Gül...
Sayın Abdullah Gül...
Size de daha ne denir, ne söylenir; nasıl yakınıp yakarılır, bilmem ki?
Yazarlar
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016