Neşe Düzel
|
||
![]() “Van’da çöken binalardan saha mühendisi veya fenni mesul sorumlu. Bu iki mühendis, betonun kötü olduğunu fark etmeyerek, gerekli önlemi almayarak sorumlular. Betonu test etmeleri gerekirdi.”
“En riskli grup, dört-beş katlı sıradan binalar. Usta, kalfa, müteahhit, bu binaları yapmaktan korkmaz. ‘Ben bundan yaptım zaten’ deyip malzemeyi azaltır. Yüksek binalarda ise projeden sapmaya biraz çekinir.”
“İnsanlar, daire satın alırken, önce binanın projesini istesinler. Orada kat sayısını görürler. Mesela projede bina altı kat, uygulamada ise yedi katsa, bu binadan kesinlikle uzak dursunlar.”
*** NEDEN ALPER İLKİ Nasıl 1999 Marmara Depremi, enkaz altında kalan vatandaşının hizmetine gidemeyen kutsal devletin sonu olduysa ve dönemin koalisyon hükümetini sarstıysa, 2011 Van Depremi de AKP hükümetini şöyle bir dipten titretti. On beş yıldır Türkiye’de belediyeleri yöneten AKP çizgisi, bir dahaki depremde enkazın altında kendisi de kalmamak için kaçak yapıları yıkmaya karar verdi. Eğer Başbakan, dediği gibi kaçakları yıkmaya başlarsa, Türkiye büyük bir sistem değişikliğinin kapısını aralar. Çünkü bugüne dek arazileri devletin elinde tutup, halka oy karşılığında ulufe dağıtır gibi dağıtan, onun bu tapusuz araziler üzerinde kaçak bina yapmasına göz yuman, bunlara belediye hizmeti götürerek kaçakları ve haksız kazancı kışkırtan ve bu çarpık müteahhitlik sistemiyle de siyasetçileri ve siyasi partileri finanse eden devasa çark, kaçak yapıların yıkılmasıyla önemli bir darbe alacak. Peki, Türkiye genelinde bugün binaların durumu ne? Sadece kaçaklar mı riskli? Kaçak olmayanlar depremde güvenli mi? Türkiye’deki binaların durumunu ve alınması gereken önlemleri İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Dekan Yardımcısı Alper İlki’yle konuştuk. Prof. Alper İlki, “Çeşitli düzeylerde kaçak yapılar var. Bir, tapusu olmayanlar. İstanbul’daki binaların yüzde 70’i bu anlamda kaçak ve kullanım izinleri yok. İki, imar izni, inşaat izni ve projesi olmayanlar. Bunlar külliyen kaçak ve deprem riskleri çok büyük. Bence Başbakan ikinci grubu kastediyor. Aksi takdirde iş neredeyse bütün binaları kapsar” diyor. *** NEŞE DÜZEL: Yeryüzünde, özellikle de gelişmiş ülkelerde 7.2’lik bir depremin bu kadar çok can alması normal midir? ALPER İLKİ: Bırakın gelişmiş ülkeleri gelişmekte olan bir ülkede de normal değil bu. Her depremde bunu yaşıyoruz ve maalesef daha da yaşayacağız. Çünkü Van’daki yapı stokunun zayıflığıyla ilgili bir durum değil bu. İstanbul dâhil, Türkiye’nin her yerinde Van’daki gibi bir yapı stokumuz var. Hiç şüphe yok! Nerede böyle bir deprem olursa, orada böyle bir sonuçla karşılaşacağız.
Bizim 1940’tan beri bir deprem yönetmeliğimiz var. Üstelik 1975’te yapılan deprem yönetmeliği kendi içinde gayet tutarlı. 1998’de bu yönetmelik revize edildi. Eğer deprem yönetmeliklerinde verilen kurallar uygulansa, bu ülkede hiçbir bina çökmezdi. Bina bir daha kullanılamayacak derecede hasar görebilir ama can kaybına sebep olmazdı. Türkiye’de asıl mesele, eline keser alanın kalıpçı, eline pense alanın demirci ve biraz parası olanın müteahhit olmasıdır. Öyle ki, şu anda inşaatlarda çalışan ustaların, işçilerin bir eğitimden geçmesi gerekmiyor. En bilgisiz kişi de inşaat yapabiliyor.
Şüphesiz var. Mühendislerin hesaplarında hata olabilir. Ama bizim sahada, uygulamada gördüğümüz şu ki, binalarda can kaybına neden olan hatalar, bir mühendisin yapabileceğinin çok ötesinde hatalar. Hasarın asıl gerekçesi mühendisin hesap hatası değil. Zaten bir mühendis, beton kalitesini olması gerekenin yarısı olarak yazamaz ki projede. Üstelik Türkiye müteahhitlik konusunda dünyada sayılı ülkelerden biri. Dünyanın her yerinde inşaat yapıyor. Depremde yaşananlar bilgi yetersizliğinden ötürü değil.
Bakın... Bir binanın yapım sürecinde üç tip mühendislik vardır. Bir, binanın hesaplarını yapan mühendis. İki, binanın projesini sahada uygulayan mühendis. Üç, bu uygulamayı denetleyen mühendis. Eskiden buna fenni mesul deniyordu. Şimdi fenni mesulün yerini denetim firmaları aldı. Ama 2011 yılında bile gidin görün pek çok şantiyede ne sahada uygulamayı yapan, ne de denetimi gerçekleştiren mühendis var. Binanın yapımı, betonun dökülmesi, demir işçiliği, kimse kontrol etmeden usta, kalfa marifetiyle yapılıyor. Şantiye mühendisi işin başında olsa...
Şantiye mühendisi, uygulamayı ciddi olarak yerinde kontrol etse ve bir de şantiye mühendisinden bağımsız binanın yapımı denetleyen bir mühendis olsa... Şantiye mühendisinin hatasını bu mühendis yakalasa... Biz bu deprem sonuçlarıyla karşılaşmayız. Van’da yıkılmayan bir sürü bina var.
Teknik bir sürü nedeni var. Beton çok kalitesiz. Kolon donatıları (demir) az. Demir işçiliği özensiz. Kolonun içindeki donatı nervürlü (burgulu) olması gerekirken aksine düz yüzeyli. Nervürlü donatının depreme mukavemeti düz yüzeyli donatının iki katıdır ve betonla beraber çalışma özelliği çok daha iyidir. Buradaki düz yüzeyli olduğu için donatı görevini yapmadan kolonun içinden sıyrılıyor. Anlayacağınız bütün hatalar birarada yapılmış! Van’da gördüğümüz hasarların büyük bölümü böyle.
Yeni getirilen denetim mekanizması Van’da uygulanmadığı için, çöken binadan saha mühendisi veya fenni mesul sorumlu oluyor. Bu iki mühendis, betonun kötü olduğunu fark etmeyerek ya da gerekli önlemi almayarak bu durumdan sorumlular. Çünkü mühendisin dökülen betonu test etmesi, betondan numune alıp o betonun dayanımına bakması ve yeterliyse betonu kabul etmesi gerekiyor. Size bir örnek anlatayım. 99 depreminden sonra birtakım kalfa ve ustabaşına bir eğitim verdik biz. Bir gün beton karışımını anlattım ve “Siz böyle yapmıyorsunuzdur” dedim. Aralarında çok bilgili bir usta vardı. “Hocam” dedi, “biz de hemen hemen aynısını yapıyoruz. Çimentoyu, kumu aynı miktarda koyuyoruz. Sadece suyu sizin söylediğinizin iki katı katıyoruz.”
Çünkü bol su koyarsanız beton hem el arabasıyla kolay taşınır, hem de kalıbın içine kolay dökülür. Diğer karışımı kalıba dökmek zahmetlidir, kürekle atmak gerekir. O yüzden suyu bol bol koyuyorlar. Oysa önemli olan sadece çimento miktarı değildir. Önemli olan “su bölü çimento miktarı”dır. Dolayısıyla suyu iki kat arttırmak demek çimentonun miktarını yarıya indirmek demektir. Bu da beton dayanıklılığını yarıya düşürür.
1999 Depremi’nden bu yana bütün inşaatlar hazır beton kullanıyor. Çünkü diğeri daha pahalı. Daha önceki tarihte yapılmış olan binalar için beton riski var. Zira bunlarda beton kalitesi olması gerekenin hemen hemen yarı seviyesi. Binlerce numuneden sonra artık bunu söyleyebiliriz biz. Ama şu da var. Herkes hazır beton iyi beton sanıyor.
Hazır beton eşittir iyi beton değil. Çünkü betonun iyi olması için iyi bir karışım olmasının ötesinde, fabrikadan şantiyeye iyi şekilde transfer edilmesi, iki, üç saat yolda gitmemesi ve iyi dökülmesi lazım. Çok güzel bir hazır beton satın aldınız. Ama onu beklettiniz, sonra da altı metre yüksekliğinde bir kalıp kurup onu döktünüz, betonu vibrasyonla sıkıştırmadınız. O beton, beton olmaz işte! Ayrışır. Her şeyin bir kuralı var. Biz ne hazır betonlarla karşılaşıyoruz!
1999 Yalova Depremi’nde 20 bin kişi öldü. Binlerce bina yıkıldı. Hangi mühendis, müteahhit, belediye başkanı veya imar müdürü bundan bir ceza aldı? Bir kişi ceza aldı.
Tek başına müteahhit sorumlu değil ki. Ayrıca belediyeleri de işin içine katmak lazım. Eğer dört katlı proje altı katlı yapılmışsa, bunu belediyelerin bilmemesi mümkün değildir. Aslında hükümetlere kadar gider bu sorumluluk. Bu ülkede peş peşe imar afları çıktı. O bina mevcut durumuyla zor başa çıkacakken, başka nedenler yüzünden dört katlıyken bile dayanıklı değilken, “ben imar affı çıkardım, iki kat daha çıkabilirsin” demek, bir sorumluluktur.
Kamu binalarının kontrolünü, eski ismi Bayındırlık olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yerel mühendisleri, yani Bakanlığın İl Müdürlükleri yapıyor. Bakın... Okul binaları özellikli binalardır. Bunlar, hem uzun süreli, yoğun olarak kullanılan binalardır hem de depremlerden sonra barınak olarak kullanılması gereken yapılardır. Okul binaları depremde yıkılmaz. Çünkü okul binası çok büyük depreme göre tasarlanır. Buna rağmen okul yere yapışmışsa, buradaki hata, sıradan bir binaya göre çok daha fazla demektir.
Yere ve deprem niteliğine göre değişir bu... Bana soruyu Anadolu’daki binaların kaçta kaçı deprem yönetmeliğine uygun yapılmıştır diye sorarsanız, tahminim şu ki yüzde 90’ı 1975 Deprem Yönetmeliği’ne bile uygun olarak yapılmamıştır. Kaldı ki, bizim için depreme dayanıklı olan yapı, deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmış yapıdır. Bırakın 1999 Deprem Yönetmeliği’ni, kırk yıl önceki 1975 Yönetmeliği’ne bile uygun yapılsa, bu binalar depreme dayanıklı olur ve kimse ölmez. Heyecandan kalp krizi geçirirdi, kafasına tuğla düşer ölürdü beli ama binada “pancake” dediğimiz toptan göçme olmazdı.
Van’dakinden çok farklı bir tablo olmazdı. Benzer bir resim ortaya çıkardı. Köy yapılarını ayırarak söylüyorum bunu.
İstanbul’da böyle bir 7.2’lik depreme dayanamayacak çok bina var. Zaten bazı senaryo çalışmaları, binaların yüzde üçü-beşi mertebesinde bir toptan göçme gösteriyor. Van’daki binayla Adapazarı ve Yalova’daki bina arasında önemli fark yok. İstanbul’daki depremle de arada büyük fark olmaz. Çünkü aynı felsefe, aynı müteahhit, aynı usta, aynı kalfa, aynı denetim mekanizması bu binaları yapıyor. İstanbul’da da muhakkak un ufak olan binalar olacak, hasar ve can kaybı yaşanacak. Şunu söyleyeyim. Bu konu, teknik bir mesele olmaktan çok etik bir mesele. Kafanın değişmesi lazım. Biz, 1999 Depremi’ni 2011’de gene yaşadık. Bir binanın depreme dayanıklı yapılması konusunda teknik olarak uyulması gereken kurallar belli. O kurallar, 1975’ten beri orada duruyor. O kurallara uyulsa zaten mesele kalmayacak. Bakın... Bitişik nizam yapılar var ya...
O bitişik nizam binaların arasında bırakılması gereken boşluk 1940’ta yayımlanan ilk deprem şartnamesinde var. Siz bu ülkede bitişik nizam binaların arasında boşluk bırakıldığını hiç gördünüz mü? Göremezsiniz. Yıl 2011 ve binaların hepsi birbirine yapışık. Hâlbuki bunlar depremde sallanırken, birbirlerine çarpıp zarar vermesinler diye aralarında belli miktarda boşluk bırakılması şartı ta 1940 Yönetmeliği’nde var. Hasar nedenlerinden biri bitişik nizam da olabilir mesela...
Yüzde beş değildir.
Hayır. Bir kere binayı denetlemeyi zorunlu kılan yasa yok. Bina depreme dayanıklı değilse, önlemini al diye bir yasal yaptırım yok. Bunu dese, bütün binaların zayıf çıkacağı da biliniyor zaten. Yüzde doksanı zayıf binaların. Buna okul binaları, resmî binalar da dâhil... Dolayısıyla vatandaş da bu sonuçtan korkuyor zaten. Hem evinin değerinin düşmesinden korkuyor hem de zayıf çıktığı takdirde yapması gereken güçlendirmeden korkuyor.
Esas maliyet o. Bina, yeni deprem yönetmeliğine göre inceleniyor ve performansı ortaya konuyor. Bir bina zayıf çıktıysa, o binada can güvenliği yok demektir. Bir binanın can güvenliği performansı sağlaması çok nadir oluyor. Normal şartlarda can güvenliği şartı sağlanmıyor.
Teknik ve etik olarak çıkın demek lazım ama demiyoruz. Çünkü Türkiye’nin gerçekleri var. Çıkın dersek, bizim bütün Türkiye’yi boşaltmamız lazım. Kendi üniversite binamız ve hastaneler dâhil buna. “Bu binada can güvenliği performansı yoktur. Bu binanın en kısa zamanda güçlendirilmesi lazım” diyoruz. Ya da bina çok çok kötüyse ve güçlendirmek ekonomik değilse, “Bu binanın yıkılıp yeniden yapılması uygun olacaktır” diyoruz.
Yapmıyorlar tabii. Güçlendirmenin metrekare maliyeti yaklaşık yüz lira. Beş katlı on daireli toplam iki bin metrekarelik bir binanın güçlendirilmesi yaklaşık 200 bin lira tutuyor.
Doğru yapılırsa, bina güçlendirildikten sonra depremde kullanılamayacak derecede hasar görebilir ama can kaybını önler. Ama güçlendirme doğru yapılmazsa, –ki Kaynaşlı’da böyle oldu. 1999 Depremi’nden sonra bazı binalar güçlendirildi. Ama bu sözde güçlendirme yüzünden 12 Kasım Düzce Depremi’nde bu binalar can kaybına neden olacak şekilde çöktü.
Bir kere İstanbul’da depremin ne zaman olacağıyla uğraşmak çok fuzuli bir iş. 1999 Depremi’nden bu yana 12 yıl biz bunu tartıştık. Deprem olacak mı olmayacak mı, ne zaman olacak, şu zaman olacak, fay oradan geçecek buradan geçecek, şunu şu kadar etkileyecek, bunu konuştuk. İstanbul’un birinci ve ikinci derece deprem bölgesi olduğu belli. Bu şu demek. İstanbul’da deprem olacak!
İnsanlar, en basitinden projesi olmayan kaçak binalardan daire almasınlar. Kaçak binalarda risk daha yüksek. Çünkü binayla ilgili hiçbir şey belli değil. Binayla ilgili ne tasarlandı bile belli değil. Pek çok bina böyle tamamen kaçak Türkiye’de. Başkasının arazisi üzerine yapılmış imar izni olmayan projesiz binalar bunlar. Bu yüzden insanlar daire satın alırken önce binanın projesini istesinler. Orada kat sayısını görürler. Mesela projede bina altı kat, uygulamada ise yedi katsa, bu binadan uzak dursunlar.
Bir de binanın taşıyıcı sistemi düzenli mi ona baksınlar. Mesela kolonlar bir çizgi üzerinde mi? Böyle binalar, betonu, demiri kötü de olsa, düzensiz binalara göre genelde çok daha iyi performans gösterir. Bir bina yukarıdan bakıldığında ne kadar dikdörtgen ve kareyse o kadar iyidir. Ne kadar üçgene yakın, L, H ve T şeklindeyse, bunlar depreme dayanıksızdır demiyorum ama risk unsuru daha yüksek olabilir. Gene bakarak anlaşılacak bir başka şey de betonarme duvarlardır. Beş kata kadar olan binalarda perde duvar yoktur ama daha yüksek binalarda betonarme perdesi olan binalar, olmayana göre depremde çok daha iyi davranır
Depremdeki gözlemlerimize göre, iki katlı bina daha az risklidir. Nedeni de şu. İki katlı da olsa beş katlı da olsa kolonların ve kirişlerin minimum boyutları vardır. İçine konulması gereken minimum demir vardır. Bu iki katlı binada ilave bir güvenlik demektir. Depremde en riskli grup, az özen gösterilen dört-beş katlı sıradan binalar. Müteahhit, kalfa, usta, bu binaları yapmaktan pek korkmazlar. “Ben bundan yaptım zaten” derler ve malzemeyi azaltırlar. Yüksek binaları yaparken ise projeden sapmaya biraz çekinirler.
Eğer siz en alt katı iyi yapar, büyük kolonları ve demiri ona göre koyarsanız, üst kat daha kritik olabilir ama şu bir gerçek ki, en büyük deprem kuvvetine maruz kalan kat en alt kattır. Rutubete en fazla maruz kalan kat da en alt kattır. Bir de korozyon etkisi eklendiği zaman en alt kat son derece riskli hale gelebilir. Çünkü donatı zamanla korozyona uğruyor.
Yani betonun içindeki demir paslanıyor. Kuru iklimlerde bunu görmezsiniz ama İstanbul, İzmir ve Karadeniz’de korozyon çok yaygın. Rutubetli bodrum katlarında demir paslanıyor, kabarıyor ve kabuklanıyor. Kabuklandığında üzerindeki beton tabakayı çatlatıyor. Daha ileri aşamalarda da beton tabaka düşüyor. İşte korozyonun o aşamasında kolondaki demirin çapı yarıya iniyor artık. Korozyon kanser gibidir. Bir kez başladığı zaman geometrik hızla artar. En hafif evresinde kolonlarda düşey çatlaklar, kirişlerde yatay çatlaklar olur.
Anadolu’da Konya, Ankara civarında küçük bir bölgede tehlike yok. Onun dışında her yer deprem bölgesi. Eğer siz oranın deprem bölgesi olduğunu bilerek inşaatınızı yaparsanız tehlike yoktur. Deremde ölmemek için kuralına göre inşaat yapacaksınız, o kadar. Şu anda Türkiye’de mühendislik konusunda bilinmeyen hiçbir şey yok. Betonarme ve demir şartnamemiz, her şey yerli yerinde. Bizim sorunumuz yönetmeliklerde ve şartnamelerde değil uygulamada. Kuralları uygularsak depremde ölmekten kurtuluruz.
Binanın kat sayısını ve plandaki boyutunu rahatlıkla kontrol ediyor olmaları lazım. Problemin ciddi bölümü buradan geliyor. Belediyeler açısından yapılan en büyük hata şu oldu. Kaçak binalara baştan hizmet götürülmemiş olsaydı, bu kaçak binalar türemez ve çoğalmazdı.
Eğer yıkılır da mal ve can kaybına sebep olursa, bunun cezası var. Bir kere binada ölüm olunca kamu davası açılıyor. Ve sonra tazminat davaları başlıyor.
Çok sınırlı... 99 Depremi’nin davaları hâlâ sürüyor. Mesela Bingöl’de 37 kişinin öldüğü bir binanın biz bilirkişisiydik. İmar durumuna göre fazla kat yapılmış. Belediyeye ve müteahhide suç verdik. Müteahhit nüfuzlu kişiydi. Bunları üniversiteden atın diye bizi her yere şikâyet etti. Bir gün Mühendisler Odası’nın genel merkezinden bize meslekten uzaklaştırmayla ilgili bir yazı geldi. 37 kişi ölmüş kimse ceza almıyor ama bilirkişi olarak siz ceza alıyorsunuz. Neyse mesele çözüldü ama, biz az daha suçlu duruma düşüyorduk.
Bizim depremden sonra yaptığımız konuşmalardan vardığımız sonuç şu. Küçük bir depremde masanın altına girersiniz, yataktan kalkarsınız ama binayı yıkacak bir depremde insanlar hiçbir şey yapamaz. Hem vakitleri yok hem de o şokla hiçbir yere gidemezler. Tek yapabilecekleri...
Şudur. Vücutlarını olabilecek en küçük hale getirsinler. Merdivene ve asansöre koşmasınlar. Çünkü merdivenler özensiz yapılan yerler. Bir de istatistik olarak şunu çok gördük. Sadece giriş katı yıkılıp, üst katları yıkılmayan çok bina var. Eğer ara kattaysanız veya üst katlardaysanız yerinden oynamamak daha sağlıklı ama, eğer zemin kat gibi kritik kattaysanız, kendinizi dışarı atabiliyorsanız atın. Atamıyorsanız üst kata doğru gidin.
|
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012