Orhan Kemal CENGİZ
Bir barajda çatlak oluşmaya görsün.
O barajın ehlileştirdiği su, bütün o birikmiş enerjisiyle, ilk önce, küçük bir sızıntı olarak, ardından çağlayarak akmaya başlar.
Delişmen su, yıllarca onu tutan o kalın duvarları kemirir; delik zamanında kapatılmamışsa, bir zamandan sonra, çatlağını bulan suyu durdurmak imkânsızdır.
AK Parti, bütün zaaflarına, bütün hatalarına ve epeyden beridir, vadettiklerinin tam tersini yapmasına rağmen, kendi duvarlarında bir çatlak oluşturmadan bugünlere kadar gelebildi.
Davutoğlu’nun parti tabelasını asması bu kalın duvara vurulmuş büyük bir darbeyi temsil ediyor.
Babacan ve arkadaşları da tabelalarını astığında, artık çatlak tamir edilemez hâle gelecek.
Bu kopan parçaların yerlerine geri dönmeleri dışındaki bütün şıklar, AK Parti’nin inşa ettiği tek parti hegemonyasının sonuna işaret ediyor.
İster, AK Parti’den kopan kişiler kriminalize edilsin, isterse baskılara rağmen, şu ya da bu şekilde siyaset yapabilir bir hâlde olsunlar, her hâlükârda, Türkiye’de bir dönem kapanmış olacak.
Peki, ya sonra?
Sadece AK Parti döneminin antidemokratik uygulamalarından değil, bütün Türkiye tarihinden gerekli dersleri çıkarıp herkesin kendini özgür ve hukuk güvencesinde hissettiği, çoğulcu ve demokratik bir ülke olabilecek miyiz?
Böyle bir ülkenin önünde hatırı sayılır engeller var.
İktidarın zayıfladıkça yapabileceği çılgınlıklardan söz etmiyorum.
AK Parti iktidarı sonrasının, büyük bir uzlaşma olmadığı sürece, kendiliğinden demokrasiyi, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri vaat etmediğini söylüyorum.
Maalesef Türkiye’de, bütün sorunların AK Parti iktidarı ile başladığını düşünen hatırı sayılır bir kesim var.
Geçmişte, tamamen hukukun dışında hareket eden "derin devlet"i, Özel Harp Dairesi'ni, JİTEM’i vb. yok sayıyorlar.
Yakılıp, yıkılan binlerce Kürt köyüne, enselerinden sokak ortalarında vurulan insanlara ilişkin bir hafızaları yok onların
Askerî vesayeti, sivil bir iktidarın yarattığı otoriter rejim kadar kabul edilmez bulmuyorlar.
AK Parti’nin bunca yıl bütün hatalarına rağmen iktidarda kalmasının, bütün Cumhuriyet tarihi boyunca dindar ve muhafazakâr kimliklerin ezilmesiyle ilişkisini görmek istemiyorlar.
Hukuk devletinin önünde en büyük engellerden birisi olan, rövanşizm duyguları bütün sıcaklığı ve yoğunluğuyla ortada duruyor.
Hâlbuki, o rövanşizm değil mi bizi bugünlere getiren?
Geçmiş muhasebesini, sadece AK Parti döneminin hesaba çekilmesi olarak algılayan bir zihniyet, özgür bir ülke oluşturabilir mi?
Türkiye’nin hukuk devleti sorununu sadece bugünün Sulh Ceza Hâkimliklerinin ve iktidar güdümündeki yargının yarattığı garabetten ibaret görenler, bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşturulmasına katkı sunabilirler mi?
İstiklal Mahkemeleri'nden, Yassı Ada’ya, Sıkıyönetim Mahkemeleri’nden, DGM’lere, Özel Yetkili Mahkemelere kadar Türkiye’nin her zaman muazzam bir hukuk sorunu olduğunu kabul etmeden, nasıl olup da gerçek bir hukuk devleti kurabileceğiz?
Türkiye’nin büyük bir uzlaşıya ihtiyacı var.
Bu uzlaşı, AK Parti öncesinde de, onun döneminde de, oyunun kurallarının yanlış olduğunu kabul etmek üzerine inşa olabilir ancak.
Bütün takımlar bir araya gelip, bundan sonraki oyunun kuralları konusunda uzlaşmaya varabilirlerse bir rol alabileceğiz.
Parlamenter sisteme geri dönmeyi, kuvvetler ayrılığını tesis etmeyi, gerçekten tarafsız ve bağımsız bir yargı inşa etmeyi, Kürtlerin ve dinî azınlıkların haklarını teslim etmeyi temel alan bir Anayasa üzerinde uzlaşarak geleceğe bakabiliriz.
Eğitimin herhangi bir "nesil” yetiştirmek üzerine inşa olamayacağını kabul ederek, bir yerlere varabiliriz.
Devleti hiçbir cemaatin, grubun, kliğin "ele geçirmemesi” gerektiğini, devletin ele geçirilecek bir baskı aygıtı olmaktan çıkarılması gerektiğini kabul ederek ilerleyebiliriz.
Herkesin ifade özgürlüğünü kabul ederek yolumuza devam edebiliriz.
Gerçek bir din özgürlüğü olmadan laiklik, laiklik olmadan da din özgürlüğü olamayacağını kabul ederek özgürleşebiliriz.
Yüz kusur yıldır, biraz özgürlüğü, despotizmlerin izlediği kısır döngülerin içinde yuvarlanıp duruyoruz.
Bir toplum inşa etmek isteyenlerin, diğerlerini tutsak almaya çalıştığı bir ülkede asla özgür olunamayacağını bir türlü göremedik.
Bundan sonra görebilecek miyiz?
Herkesin bizim gibi yaşadığı bir toplum inşa etme arzusundan kurtulabilecek miyiz?
Toplumun bütün renklerini zenginlik kabul eden, her kimliğin özgürce büyüyüp serpildiği, özgürce kendini inşa ettiği bir düzen kurabilecek miyiz?
Kenan Evren’in ismini sokaklardan silmek üzerinde anlaştığımız gibi, darbe Anayasa’sını da silip atmak üzerinde uzlaşabilecek miyiz?
Rövanşist olmamakla kast ettiğim, suç işleyenlerin affedilmesi, suçların üzerine sünger çekilmesi değildir.
Tam tersine, zaman aşımına uğramayan bütün suçların hesabını görmeye ihtiyacımız var.
Ama, adaletin bir öç alma aracı olamayacağını konusunda uzlaşmak zorundayız.
En çok nefret ettiklerimiz bile âdil bir şekilde yargılanmadan, ülkede adaletten söz edilemeyeceğini kabul etmeliyiz.
Davutoğlu’ndan sonra Babacan da tabelasını astığında artık post-AK Parti dönemini konuşmaya başlayacağız.
İster, AK Partiden kopanlar iktidarın ağır eliyle ezilip, cezalandırılmak istensin, isterse, önlerine bin bir engel çıkartılsın...
Türkiye’nin yıllardır biriken muazzam sorunlarının da yaratacağı tazyikle, AK Partinin giderek artan bir hızla çözüldüğüne tanık olacağız.
Ama post-AK Parti dönemi, kendiliğinden ve hiçbir çaba gösterilmeden bir demokrasi ve hukuk devletini vaat etmiyor.
Ancak büyük bir uzlaşmayla Türkiye’de demokratik bir hukuk devleti inşa edebilir.
Kürtleri dışlayan milliyetçilik, dinî-muhafazakâr kimlikleri baskılamak isteyen antidemokratik laikçilik, her ne sebeple olursa olsun rövanşizm, bu büyük uzlaşmanın önündeki en büyük engellerdir.
Bu büyük uzlaşma olmadığı sürece, azıcık özgürlüğü, despotizmler takip ettiği bu kısır döngüden asla çıkamayacağız.
Post-AK Parti döneminin herkese özgürlük ve hukuk getirmesi dileğiyle…
Bu yazı platform24.org'da yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020