Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
İnsan hakları aktivisti ve Kürt siyaset adamı Vedat Aydın, benim bildiğim kadarıyla, çatışmalarda ölen PKK’lileri, aileleriyle beraber gidip dağlardan toplama cesareti gösteren ilk kişidir..
Yıl 1990 olsa gerek. Lice-Genç sıradağları arasında meydana gelen çatışmalarda öldürülmüş PKK’lilerin aileleri, HEP Diyarbakır İl Başkanlığı’na başvururlar. İl Başkanı Vedat Aydın, bir grup arkadaşıyla beraber tarif edilen o dağlara çıkar ve grup, epey yüksek bir yerde tanınmayacak halde 10 cesede ulaşır. Öldürüldükten sonra helikopterle getirilip o dağların zirvesine atılmış on ceset.. Vedat çok geçmedi bu olaydan bir yıl sonra kaçırılıp öldürüldü.
Kimsenin ölüsüne bile sahip çıkamadığı ve ölülerin mezarlıklardaki kimsesizler bölümüne, toplu olarak gömüldüğü yıllar..
Şimdi o toplu mezarların haritaları çıkarılıyor. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin toplu mezarların bulunduğu yerleri gösteren bir haritası var.
Bingöl de yer alıyor bu haritada. Ama Bingöl’deki toplu mezarlara gömülen PKK’lileri, DNA testinden yola çıkarak tesbit etmek mümkün değil artık. Çünkü o mezarlar zaman içinde bir çeşit işgale uğradı ve şehir mezarlığı haline geldi.
İki kardeşini bu savaşa kurban vermiş Zarife Karasungur çatışmanın en sert yaşandığı o yıllarda Bingöl Devlet Hastanesi’nde çalışıyordu. Benim 2006 yılında yayınlanan, Her Şey Bitti Ana’ya Söyleyin adını taşıyan kitabımda yer alan hikâyelerden biri de Zarife’nin iki kardeşine aittir.
Zarife Hanım o yıllarda sık sık Hastane’nin morguna getirilen sahipsiz cesetleri ve defin işlemleri sırasında yaşananları şu sözlerle anlatmıştı bana:
“Morga gelen her cenazenin ağabeyim olup olmadığını öğrenmek için morga inerdim. O morgda her şeyi gördüm. Erkeklerin bazılarının cinsel organları kesilmiş olarak gelirdi. Kimilerinin yüz derisi yüzülmüş olurdu. Sivil, yani gerilla olmayan bir ceset getirdiler bir gün, tuhaf şekilde ayak topuğu kesilmişti. Niye kesmişlerdi topuğunu, anlaşılır gibi değildi.
Zor bir dönemdi ve kimse ölüsüne sahip çıkamıyordu. Belediye götürüp gömüyordu cesetleri.
Ama gömmeden önce günlerce bekletirlerdi ve bu cesetler günlerce bekletildiği için bazen çok kokardı. Böyle durumlarda koku sokağa taşardı ve hastaneye gelip gidenler bu kokuyu hissederdi. Belediye ile güvenlik güçleri arasında anlaşmazlıklar olduğu zamanlar olurdu bu. Beklerdi cesetler, gömülmeyi beklerdi ve kokardı. Gömerken, kefen, tabut, yıkama gibi bir şey yapılmıyordu. Cesetleri ellerinden ayaklarından tutup çöp kamyonlarına atıyorlardı.”
Zarife Karasungur’un insanın yüreğini burkan, perişan eden bu sözlerle anlattığı trajedi aslına bakarsanız bitmedi henüz, belki de yeni başlıyor.. Geçmişin o büyük acısı, geçmişe dair hakikatler bir bir ortaya çıktıkça azalmıyor, daha da artıyor çünkü.
Aşağılamışlar bir toplumu, yok saymışlar yıllarca.
Ne inanç tanımışlar, ne vicdan ne bir şey.. Ölüye saygı hak getire. Dinî inançlara saygı, örf, âdet, bunların hiç biri yok. Savaşın kini ve öfkesi her şeyi silmiş insanların yüreklerinden. Merhameti, insanlığı yok etmiş.
Öyle bir vahşet öyle bir hınç ve öfke ki bu, ölüyü öldükten sonra bile defalarca öldürmüşler. Vücudundan bir parçayı kopararak yapmışlar bunu. Bir parça, bir parça daha..
Bu halle, çatışma yılları boyunca şehirlerin kimsesizler mezarlığına yüzlerce ceset taşınıp durmuş.
Vakit geldi işte..
Toprağı kazdıkça, bir zamanlar bir değil birkaç defa öldürülen ölüler Türkiye’yi ta kalbinden vuruyor şimdi..
Şehirlere yayılmış yüzlerce toplu mezar...
Bu mezarların bir kısmı Bingöl’de. İHD Bingöl Şubesi, 2010 yılından beri, kimsesizler mezarlığına toplu olarak gömülen insanların hakkını arıyor. Bana gelen defin listesinde aralarında kadınların da olduğu 106 kişi var. Ama sayı bu kadar değil kuşkusuz, daha fazla. İstenirse Bingöl İHD’den daha ayrıntılı bilgi alınabilir. 15-20 yıl boyunca getirilip toplu mezarlara atılan insan kemiklerinin üstüne zamanla yeni mezarlar açılmış.
Mezar mezar üstüne!
Acı acı üstüne!
Bingöl İHD Başkanı Nihat Aksoy, gönderdiği mektupta şöyle yazmış:
“Diyarbakır şubemizin hazırladığı toplu mezar haritasında Bingöl’ün üzeri tıklandığında karşınıza yüzlerce mezar çıkmakta. Bu mezarlardan 115 tanesi resmî kayıtlara göre (Savcılık ve Belediye kayıtları) Bingöl şehir mezarlığında rastgele gömülmüş PKK gerillalarına ait. Gömüldüğü zaman bu yerler, mezarlığın dışında kalan bir yermiş. Ancak mezarlık genişledikçe bu yerler mezarlık alanı içerisine dâhil olmuş ve gerillalar rastgele gömüldüğü için, mezar yapılmamış. Daha sonra vatandaşlar da Belediye’nin göz yummasıyla bu yerleri aile mezarlığı için demir parmaklıklarla çevirmiş, ölülerini bu kemiklerin üzerine gömmüş, gömmeye de devam ediyorlar. Konuya, şubemize 2010 yılının kasım ayında başvuru yapılırken vâkıf olduk. Belediye’ye yazı yazarak bütün gömü yerleri ile ilgili resmî yazıları ve krokileri istedik. Bunları aldıktan sonra başvurucularla birlikte Belediye’ye gittik. Belediye Başkanı bize Mezarlıklar Müdürlüğü’nün görevlilerini verdi. Mezarlık alanında yaptığımız inceleme sonucunda gömü yerlerinin işgal edildiğini teyit ettik. Daha sonra gömü yerlerini işgal ederek aile mezarlığına çeviren kişiler ve bu duruma göz yuman Bingöl Belediyesi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’nda suç duyurusunda bulunduk. Bütün belgeler, krokiler ve resimlerle desteklediğimiz suç duyurumuz takipsizlikle sonuçlandı maalesef.”
İHD, mahkemeye de başvuru yapmış, ama bu başvurudan da sonuç alınamamış.
Kim durdurabilir bu uygulamayı ve bu haksız mezarlık işgalini bilmiyorum.
Ama Bingöl mezarlığında yatanların aileleri kimsesizler mezarlığına gömülen sonra da üstlerine yeni mezarlar açılan yakınlarına bir mezar hakkı talep ediyorlar.
O mezarlara bir gül bırakmak, bir Fatiha okumak ve dua etmek için istiyorlar bunu..
Bingöl Valiliği ve Belediyesi bu acıya ve bu gerçeğe daha fazla kayıtsız kalmamalıdır.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012