Oya BAYDAR
“Darbeleri, müdahaleleri araştırmak, kamu vicdanında mahkûm etmek ileri bir adımdır, demokratik bilincin gelişmesine yardım eder. Ancak işin özüne varabilmek ve gerçek bir yüzleşme: darbeler, müdahaleler arasında ayrım gözetmemekle, benim darbem iyi, senin darben kötü çifte standardından kurtulmakla mümkün olabilir”
Dört satırlık uzun bir adı olan, kısaca Darbe ve Müdahaleleri Araştırma Komisyonu olarak anılan Meclis komisyonu, geçtiğimiz günlerde adı kadar uzun (Ekler hariç 1404 sayfa) raporunu yayınladı. Gerek medyaya açıklama yapan komisyon başkanı Nimet Baş, gerekse bir televizyon programına birlikte katıldığımız komisyon sözcüsü AKP milletvekili İdris Şahin heyecanlı ve samimiydiler; yarım yüzyıldır demokrasimizi ipotek altında tutan, acılı, kanlı bir kader gibi yaşadığımız askeri darbelere ışık tutmak gibi önemli bir iş başarmış olmanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Ana raporu, CHP’nin ayrışık görüş raporunu, bilgisine başvurulanların dinleme tutanaklarını sonraki günlerde okuyabildim. Darbeleri araştırmanın, gerçeklerle yüzleşmenin tıpkı askeri-oligarşik vesayetle mücadele gibi, özünde bir zihniyet meselesi olduğunu bir kez daha kavradım.
Yaşam öğretiyor
27 Mayıs darbesinden başlayarak bütün darbeleri yaşamış ve 27 Mayıs hariç bütün darbe ve müdahalelerden kendine düşen mağduriyet payını almış biri olarak, insanın yaşadıklarından ders çıkarabildiğini düşünüyorum. Hayat ve zamanın ruhu kişileri olduğu kadar toplumları da eğitiyor. Örnek: bundan on yıl, hatta birkaç yıl öncesine kadar, askeriyenin seçilmiş iktidarı darbeyle devirmesini “gereğinde” meşru, vesayeti de zorunlu gören, bu düşüncelerini de açıkça ifade etmekten çekinmeyenlerin; hatta darbeleri körüklemiş, darbecilere yol göstermiş, yardakçılık yapmış olanların; ya da darbelerden darbe beğenip, örneğin 27 Mayıs iyiydi, 12 Eylül kötüydü, vb. diye düşünenlerin çoğu bugün darbeler kötüdür, vesayet rejimi olmamalıdır, bir daha asla diyebiliyorlar.
27 Mayıs askeri darbesinin ardından anayasayla tanınan bazı önemli hak ve özgürlüklere rağmen, 27 Mayıs’ın da demokratik gelişmeye engel olduğu, diğer darbeler gibi karşı çıkılması gerektiği noktasında da giderek artan bir kabul oluşuyor.
Bu noktaya gelinmiş olmasında, son yılların gelişmelerinin; -bütün hukuksal eksikliklere, aksaklıklara, güven sarsıcı yargılama yöntemlerine, sapla samanın karışmasına rağmen-, darbe hazırlıklarına, darbeci zihniyetin taşıyıcılarına karşı açılan davaların payı var. Demokratik yollarla seçilmiş siyasi iktidarı silahla ve zorbalıkla devirmenin suç olduğu gerçeği geniş kitlelerin bilincinde yer etmeye başlıyorsa, askeri vesayetin tartışılmasının ve yargılanmasının bundaki payını reddedemeyiz. Darbeci-vesayetçi zihniyetin geriletilmesinin toplumun zihniyet dünyasında yarattığı açılım, bugün mevcut iktidarın işine yarar görünse de yarının demokratik gelişmeleri açısından kazanımdır.
Çok yetersiz bulmakla birlikte Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu’nu ben kendi payıma bu bakışla değerlendiriyorum. Darbeciliğin, vesayetçiliğin gün gelip araştırma soruşturma konusu olabileceğinin zihinlere ve belleklere yerleşmesi iyidir. “Gereksizdi, neden bunca zaman harcandı, neden araştırıldı, soruşturuldu?” diyerek, yapılanı maksimalist, toptancı muhalefet anlayışıyla değersizleştirmenin demokratik bilincin gelişmesine yardımcı olmadığını düşünüyorum.
Rapor yetersiz
Rapor, hazırlayanların iyi niyetinden kuşku duymaksızın ve içerdiği yoğun emeğe saygısızlık etmeksizin değerlendirilirse, en hafif deyimle yetersiz ve yüzeysel. Başka türlü söyleyecek olursak, raporun amacı demokrasiyi kesintiye uğratan darbelerin ve müdahalelerin nedenlerini araştırmak ve aydınlatmaksa, elimizdeki belge gerek yöntem, gerek kaynak, gerekse bilgi ve konuya hâkimiyet açısından bu hedefe vardıramayacak kadar zayıf. Belki hazırlayanların yaşları, bilgileri, bilimsel donanımları elverişli değildir ama benim gibi yarım yüzyıllık darbeler dönemini yaşamış olanların yaşamadığı, bilmediği bir şey barındırmıyor.
Türkiye’de darbeler ve müdahaleler tarihi üzerine, doktora değil yüksek lisans tezi yapan bir öğrenci, jürinin önüne tez diye bu raporla gelse, kendisine ancak şu söylenebilir:
“Bu tez, son elli yılın siyasal olaylarının ayrıntılı ve yararlı bir dökümü, ancak meselenin özünü kavramamış olduğu için derinleşemeyen, rutini aşamayan, değerlendirmeye olanak vermeyen bir döküm. Öte yandan kaynaklarınız hem yetersiz hem de büyük çoğunluğuyla sübjektif. Konuyu derinleştirecek tanıklıklar ve bilgilenmeler ise (28 Şubat 1997 müdahalesi hariç) yetersizin de ötesinde baştan savma ve yanlış seçilmiş.”
Raporun bu yetersizliğinin başlıca kaynağı; ne araştırıldığının ve ne amaçlandığının baştan açık seçik belirlenmemiş olması, ya da asıl amacın kendini 28 Şubat müdahalesinin gerçek mağduru olarak gören kesimlerin geçmişle rövanşist hesaplaşmalarına olanak sağlamak gibi bir amaç güdülmesi. Özellikle AK Partili komisyon üyelerinin buna itiraz edeceklerini biliyorum.
Raporu incelemeden önce ben de bu yoldaki eleştirileri muhalefetin taraflılığı olarak yorumluyordum. Ancak raporu okuduktan, bilgisine başvurulanların tam listesini gördükten ve kimin neler anlattığını da inceledikten sonra bu görüş bende de ağır bastı. Örnek mi?
27 Mayıs ve 12 Mart alt komisyonu, eski cumhurbaşkanı Demirel dahil 19 kişiyi, 12 Eylül komisyonu 29 kişiyi dinlerken 28 Şubat alt komisyonu, yine Demirel dahil 109 kişiyi dinlemiş. 12 Mart müdahalesi, -ki ülkeyi sarsmakta 28 Şubat müdahalesiyle yarışır-, dönemin halen hayatta olan ve darbeyi çözmekte kilit konumdaki hiçbir tanığına başvurulmadan, dostlar darbe araştırmasında görsün kabilinden geçiştirilmiş. Sorulara cevaben verilen bilgiler ise, en belirgin örneği zamanın başbakanı Tansu Çiller’in, katledilen Kürt işadamlarıyla ilgili sözleri olmak üzere, tam da “ufala da civcivler yesin” türünden, ciddiyetten ve inandırıcılıktan uzak.
Tansu Hanım, sanki o zamanki sözleri ve duruşuyla ilgili belge ve bellekler bütünüyle yok edilmişçesine, büyük bir pervasızlıkla “Biz onları PKK’den korumak istedik” diyebiliyor. Yok etmek de bir koruma yöntemi zahir. Özetle Demirel gibi, Çiller gibi, Ağar ve benzerleri gibi dönemin karakutusu niteliğindeki kişilerin burunları, yalan söyleyen Pinokyo’nun burnu gibi uzamış ama komisyonun iktidar partisinden üyeleri o burunları görememiş. Özellikle Tansu Hanım’ın “Ben anneyim, böyle şeyler nasıl yaparım” diyerek gözyaşı dökmesinden çok etkilenmiş, neredeyse ikna olmuş. Yine, derin devletin bizzat kendisi olanların, ben hiç öyle bir şey görmedim, bilmiyorum, tanımıyorum demeleri de ibretlik!
Zihniyet değişmeli
Başa dönecek olursak, darbeleri, müdahaleleri, vesayetçi zihniyeti araştırmak, sergilemek, kamu vicdanında mahkzm etmek ileri bir adımdır, demokratik bilincin gelişmesine yardım eder. Ancak işin özüne varabilmek ve gerçek bir yüzleşme: darbeler, müdahaleler arasında ayrım gözetmemekle, darbe ve mağduriyet yarıştırmamakla; benim darbem iyi, senin darben kötü çifte standardından kurtulmakla mümkün olabilir.
“Kimden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun her türlü antidemokratik müdahalenin karşısındayım, müdahalenin mağdurları kimler olursa olsun, ideolojik karşıtım da olsa onların haklarını korumakla yükümlüyüm” zihniyetini, lafla söylemekle kalmayıp bir demokratik kültür kodu olarak beynimize ve siyasal vicdanımıza yerleştirebildiğimiz zaman araştırma komisyonlarına da, komisyon raporlarına da ihtiyacımız kalmayacak.
Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’nde öğrenciyken Françoise Sagan’dan etkilenerek ilk romanını yayımladı. Lise son sınıftayken yazdığı “Allah Çocukları Unuttu” adlı gençlik romanı hem Hürriyet gazetesinde tefrika oldu hem de kitap olarak yayımlandı. 1964’te İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. “Türkiye’de İşçi Sınıfı’nın Doğuşu ve Yapısı” konulu doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine, öğrenciler olayı protesto için üniversiteyi işgal ettiler. 1971’deki 12 Mart Darbesi sırasında, Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) üyesi olarak, sosyalist kimliği nedeniyle tutuklandı ve üniversiteden ayrıldı. Yeni Ortam ve Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Baydar, sosyalist yazar, araştırmacı ve aktivist olarak tanınmaktadır.
(Milliyet, Düşünenlerin Düşüncesi, 4 Kasım 2012)
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024