Oya BAYDAR
Bu yazı, dün gece Taksim Meydanı ve Gezi’de yaşanan olaylardan önce yazılmıştı. Taksim’le yetinmeyip Gezi’ye de müdahale başladığı 21.30 sıralarında yazıyı çöpe atıp bambaşka bir yazı yazmayı düşündüm önce, sonra vazgeçtim. Öfkeme, tepkime yenilmemek için, sert bir içki doldurdum kendime. Tayyip Bey’in ve şürekâsının kendi kazdığı kuyulara doğru tutturduğu amok koşusunun ve acılar içinden doğacak yeni Türkiye’nin şerefine kaldırdım kadehimi. (Günahı Tayyip Bey’e; beni o “ayyaş” yaptı son zamanlarda) O sırada İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, ekranlarda hayatının en utanç verici nutkunu atmakla meşguldü. Kafam henüz “kıyak” değildi ama ne dediğini anlamakta güçlük çektim, kendisinin anladığından da emin değilim. Günlerdir özürler dilediği, size hiç dokunulmayacak diye yemin billah tweetlediği Gezi’deki “cici çocuklar” gazlanırken Vali karmakarışık laflarla, tükürdüklerini yalamakla meşguldü. Belli ki Başbakanı’ndan fırça yemiş, ayar almıştı.
Sonun başlangıcı, diye düşündüm. Televizyonu kapadım ve ağladım. Sevinçten mi, çaresizlikten mi bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek.
Zırcahil gazeteciler, zırzır cahil danışmanlar
Başbakan’ın en güvendiği, siyasetini söylemini ona göre ayarladığı, dil ve üslup ikizi danışmanlarından Yalçın Akdoğan’ın, “Zırcahil bir gazeteci takımı var” sözlerini işittiğimde, doğru diye geçirdim içimden Yeni Şafak’ın Gazi olaylarını kastederek attığı “Houston’dan ölüm emri” başlığını, Ankara temsilcisinin yorumlarını, Yiğit Bulutgillerin yazılarını, iddialarını düşünerek... Sonra baktım, söz Başbakan’ı eleştiren yazarlara, gazetecilere yönelikmiş meğer.
Ne zamandır gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından izlediğim, AKP çevresinde kümelenmiş çoğu sosyolog, sosyal bilimci ve profesör olan bir kısım zevatı dinledikçe, kim okutmuş, kim yetiştirmiş, kim profesör yapmış bu adamları, bunlar nerelerden mezun olmuş, hangi jürilerden ünvan almışlar diye sorup duruyordum kendi kendime. “Ben bir bilim adamı olarak”, “ben bir sosyolog olarak”, “ben bir profesör olarak” diye başlayan ego şişkini konuşmaları, -bırakın yorum perişanlığını- maddi hatalarla, hazmedilmemiş, üstünkörü, çoğu zaman çarpıtılmış bilgilerle, ana kaynağa gittiğinizde bütünüyle yanlış olduğunu gördüğünüz sözde verilerle öylesine doluydu ki, gerçekten hayret ediyordum. Bunların kimisi bir süredir her yanda mantar gibi biten şu veya bu stratejik araştırma enstitüsünün, vakfının, vb. başkanı, kimisi Başbakan’ın danışmanı, kimisi iktidara yakın gazetelerin köşe yazarlarıydı.
Örneğin, Yeni Şafak gazetesi, Gezi eylemcilerine, Zello ile (akıllı telefonlara indirilebilen bir çeşit telsiz uygulaması) ölüm emri verildiğini iddia ederken, Star bu habere katılırken ve bütün bir AKP basını Gezi direnişinin ne biçim bir dış güçler oyunu, nasıl bir kökü dışarda komplo olduğunu yazarken şu sıralarda ekranlardan düşmeyen AKP milletvekili ve TayyipBey’in resmi ya da gayri resmi danışmanı bir Prof. (Galiba o da bir stratejik araştırma kuruluşunun başı falan) bu iddiaların ne kadar doğru olduğunu, Zello’nun tam da bu amaçla kurulduğunu savunmak için televizyonda yırtınıyordu. AKP düşmanı olduğu kuşkusunu taşıyamayacağımız Nazlı Ilıcak bile dayanamadı, hem şakacı hem de böyle dezenformasyonlara itibar etmeyen tavrıyla anında açtı Zello uygulamasını, ekranda herkese dinletti ve adamı kibarca bozum etti.
Evet, paradigma çöktü
Danışmanlar takımından biri var ki, ben Tayyip Erdoğan’ın ne düşündüğünü, daha doğrusu ona nasıl düşündürüleceğini, “zırcahil bir gazeteciler takımı var” diyecek pervasızlık, kibir ve cüretteki bu kişiden izlerim. Yasin Doğan takma adıyla yazan Yalçın Akdoğan’ın yazılarındaki, beyanatlarındaki fikirler, cümleler Başbakan’ın konuşmalarına aynen yansır. Danışman Akdoğan’ın yazılarında sık sık kullandığı bir kavram “paradigmanın çöküşü”dür. Haklıdır; laik-Kemalist paradigma, kurucu vesayetin, darbeciliğin, halkın bir bölümünü (Müslüman kesimi) tarih sahnesinden sürüp mağdur eden 1.Cumhuriyet’in toplum mühendisliği zihniyetiyle birlikte çökmüştür. Ne var ki, seksen yıl hüküm süren eski paradigmanın yerine geçirilmeye çalışılan yeni paradigmanın da çöküşüne şahit oluyoruz şu günlerde. Çünkü çöken paradigmaya eklemlenerek, onun kodlarıyla konuşmaya başlayan AKP, sadece tellakların değiştiği eski devlet hamamında debelenmeye kararlı görünüyor. Liderin damgasını bastığı tek adam partisi AKP, bir süreden beri, elli yıldır ne duymuşsak, nelere maruz kalmışsak aynı sözleri söylüyor, aynı devlet reflekslerini tekrarlıyor. Bunların başında, iktidarın karşısındaki farklı siyasetlerin, farklı düşünce ve eylemlerin, hele de ekonomik ve siyasal krizlerin dış güçlerin ve çıkar çevrelerinin kışkırtmaları olduğu; iktidara, dolayısıyla Türkiye’ye karşı içerdeki hainleri kışkırtan dış mihrakların komplosuyla karşı karşıya bulunulduğu ulusalcı paranoya geliyor. Yedi düvel bize karşı, büyümemizi, başarılarımızı çekemiyorlar, bizi zayıf düşürmek için komplo örgütlüyorlar söylemlerini gerçekten inanarak mı yoksa kitleleri kandırmak için mi hep bir ağızdan tekrarlıyorlar bilemiyorum ama, bildiğim bir şey varsa, ben elli yıldır bu sözlerin tıpa tıp aynısını duyarak ihtiyarladım. Ulusalcı zihniyette tavan yapan bu türden komplo teorilerinin, toplumsal-ekonomik krizleri çözemeyen iktidarların can simidi olduğunu defalarca gördüm. Şimdi aynı can simidine AKP sarılmış görünüyor. On beş gündür yaşanmakta olan krizin gerçek nedenlerini kavrayıp kendisine çeki düzen vermek, hatayı kendisinde aramak yerine dış güçler, faiz lobisi, bir takım sermaye grupları, çıkar çevreleri edebiyatı gırla gidiyor.
Krizin vahametini kavramıyorsunuz Beyler!
İktidar, dün Taksim’e polisi yeniden sürmesiyle körüklediği krizin ciddiyetinin ve vahametinin hâlâ farkında değil. Aynı şekilde Erdoğan’ın krizin sorumlusu olarak bazı büyük bankaları, ülkenin en önemli sermaye gruplarını (bütünüyle teslim olmayan, biat etmeyen, AKP’nin kanatları altında büyümemiş olanlar), ne olduğu belirsiz faiz lobisini gösterip “hesabını çok ağır soracağız” diyerek tehdit etmesinin ekonomide nasıl sonuçları olacağına da aldıran yok anlaşılan. İktidara ve özellikle Erdoğan’a bu sonuçları göstermesi gerekenler, o zır-âlim danışmanlar, Tayyip Erdoğan’a attırdıkları ya da engel olmadıkları her adımla krizin (ve suçun) ortakları olduklarının da farkında değiller.
Başbakan’ın dünkü grup toplantısında yaptığı, Gezi’nin ruhunu, özünü, isyanın nedenini, itici gücünü kavrayamayan, Taksim’deki irili ufaklı örgütleri yalan yanlış bilgilerle dolu emniyet raporları ötesinde tanımayan, aralarındaki farkları bilmeyen, camide içki içildi türünden pek çok tanıklıkla çürütülmüş yalanlara sığınan, buram buram böl-cepheleştir-yönet stratejisi kokan, sapla samanı vahim şekilde birbirine karıştıran konuşması hastanın kendisi kadar müdahale eden sahte hekimlerin de marifetiydi. Unutmayalım, lider kendi yapısı kadar çevresinin de ürünüdür.
Bu türden bütün olaylarda görülen fırsatçı sızmalara, eylem çalma çabalarına, sözde sol aslında lumpen çetelere, iktidarı düşürme kof hayallerine kapılmış/kaptırılmış köhnemiş siyaset erbabına, nostaljik ve artık komik darbe heveslilerine rağmen Gezi’den çıkıp dalga dalga yayılan isyanın, en karşıt kesimleri orada biraraya getiren gerçek nedenlerini ne hastanın ne de hekimlerin hiç bir şekilde kavramadıkları apaçık görülüyor. Geçmişten kalma köhnemiş “paradigma”nın ürünü değerlendirmelerle ve tek doğrunun kendilerinde olduğu yanılgısıyla kavramaları da mümkün değil. Kavramadıkları, yanlış teşhis ettikleri için Taksim’e yazdıkları devlet şiddeti reçetesi de hastalığı ağırlaştırmaktan başka işe yaramayacak. Ve Taksim’de bütün gürültücülüklerine, kimilerinin yer yer vandalizme varan lumpen eylem anlayışlarına rağmen aslında azınlıkta kalmış olan gruplar asıl şimdi güç kazanacaklar ve asıl şimdi, krizi yönetemeyen iktidarın kendi eliyle yarattığı kaos karanlık emelleri olan şer mihraklarının bekledikleri ortamı yaratacak.
Durum, bugün itibariyle gerçekten de vahim. Taksim Dayanışması temsilcileriyle görüşme gündemdeyken, bu görüşmeyi sekteye uğratacak polis müdahalesi neresinden bakarsanız, provokasyonun dik âlâsıdır. Bu müdahale olmasaydı, birkaç gün beklenseydi, Başbakan’la görüşme sonrasında Gezi’dekiler Taksim’deki örgütlerin önemli bölümünü ikna edebileceklerdi büyük olasılıkla. Ayrıca Taksim’dekiler zaten alandan çekilme kararını tartışmaktaydılar.
Bu aklı Başbakan’a kimler verdiyse, bu stratejiyi kimler çizmişse sübjektif provokatörlerdir. Türkiye’ye dönüşüyle ortamı yeniden geren Tayyip Erdoğan da artık provokasyonun tam ortasındadır. Bankacısından sermaye gruplarına, sanatçısından yazarına, aydınından gencine, sendikalardan muhalefet partilerine kadar ülkenin AKP’ye biat etmeyen yarısını karşısına almış bulunan Erdoğan şimdi örgütlemeye çalıştığı sokağa güvenmektedir.
Gezi’deki ve twittlerdeki en anlamlı sözlerden biri “Biz senin demokrat olma ihtimalini sevmiştik” sloganı, bir diğeri de “Tayyip Bey, bir düşün; bizim gibi üç çocuk ister miydin” cinliğiydi benim için. Doğru teşhis bu iki cümlede gizliyken devlet şiddetinden medet ummayı önerenler kına yaksınlar! Sonun başlangıcı uzun sürebilir ama başlamıştır.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024