Oya BAYDAR
İçinde debelendiğimiz şiddet, nefret, çatışma iklimini değiştirip normalleşmeyi sağlayacak; hepimizi savuran, birbirimize düşman eden kötü rüzgârlar yerine ılımlı bahar yelleri estirecek siyasal reçete, aslında basit. Gezi eylemlerindeki gençler, çocuklar neye isyan ediyorlar, neden meydanlardalar? Dağ’a çıkan gençler çocuklar neye isyan etmişlerdi, neden Dağ’dalar? Teşhisi doğru yapıp bu sorunun cevabını doğru verebilirseniz reçetedeki ilaca da ulaşabilirsiniz.
İktidar, muhalefet, çeşitli siyasal-ideolojik çevreler; Gezi’deki çocuklarla Dağ’daki çocuklar arasındaki bağı görmüyorlar, ya da görmek istemiyorlar. Oysa o çocukların isyanının ortak kaynağı var: O kaynak; devletin, siyasetin, toplumun, otoritenin, her çeşit iktidarın onları ezen, kimliklerini örseleyen, özgürlüklerini kısıtlayan baskıları, buyurganlığı, tehditleri, zulmü. Onlar, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri etlerinde kemiklerinde hissedenler; başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir kader mümkün diyenler; bunu sloganlarda, pankart yazılarında, parti programlarında bırakmayıp meydanlarda, dağlarda haykıranlar.Onlar; “devlet dersinde öldürülmeden” önce meydanlarda, dağlarda bir teneffüs daha yaşayabilme mücadelesi verenler; meydanlara, sokaklara, dağlara mecbur bırakılmış olanlar.
Gençlik isyankârdır
Şu anda iktidarda ve iktidar çevresinde olan zevat dahil herkes kendi gençliğini; kimi zaman eyleme geçen, kimi zaman için için köpüren isyankâr ruhu hatırlasın. O ruha gençliklerinde bile sahip olmayanlar da dertlerine yansın. Kendisini baskı altına alan, yaşamına, kimliğine kişiliğine, özgürlüğüne, onuruna müdahale eden otoriteye karşı isyan, gençliğin ayrılmaz parçasıdır. Kimi zaman despotlukla, töre gücüyle, dinî akideler üzerinden yaratılan korkuyla, muhafazakâr değerlerin ağırlığı ve mahalle baskısıyla bastırılsa da, genç insanda isyan duygusu için için köpürür. Yolunu bulamadığı, tıkandığı zaman, bireysel planda psikolojik hastalıklara, kişilik bozukluklarına, saplantılara yol açar, intihara kadar vardırabilir.
İsyan duygusunu besleyen; kişinin kendisinin, çevresinin, mensup olduğu toplumsal grubun haksızlığa adaletsizliğe uğradığı, onurunun çiğnendiği, hakkının yendiği gerçeği ve/veya algısıdır.İsyan; zulmün, ayrımcılığın, adaletsizliğin olduğu yerde patlak verir. Zulmü, adaletsizliği, ayrımcılığı, aşağılanmayı yaşayan insan (ya da toplumsal grup) imkân bulduğunda isyan eder. Hele de gençse, hesapsız kitapsız atar kendini ortaya. Ve tabii ki, eyleme dönüşen başkaldırılar, protesto hareketleri, isyanlar, ayaklanmalar, toplumsal kargaşadan çıkarı olan odaklarca kullanılmaya, ateşlenmeye, manipüle edilmeye müsaittir. Toplumsal başkaldırılar, protestolar; kimler tarafından, nasıl kullanıldıkları, nasıl saptırıldıkları üzerinden değil nedenleri üzerinden değerlendirilmedikçe, doğru sonuca varılamaz.
Okmeydanı Gezi’ye; Şırnak, Hakkâri, Lice dağlara açılır
Sadece Taksim’de değil Türkiye’nin 80 ilinde Gezi eylemlerine katılanların çoğunluğunun neden Alevî topluluğundan olduğu sık gündeme getirilen bir soru. Yukardaki bir sürü soyut laf, bunun cevabını vermek içindi aslında. Sadece şimdi değil öteden beri, sosyalist harekete, toplumsal eylemlere, hak mücadelelerine, işçi - köylü hareketine katılanların çoğunluğu Alevî çevrelerden gelen gençlerdi. Çünkü haksızlığı, adaletsizliği, ayrımcılığı kendi yaşamlarında ve ruhlarında hissediyorlardı. Okmeydanı gençlerinin, Gazi çocuklarının yolu, mecbur, Gezi’ye, Türkiye’nin dört bir yanındaki Gezilere çıkacaktı.
Diyarbakır’ın, Hakkâri’nin, Van’ın, Şırnak’ın, v.b gençlerinin, çocuklarının mecburî istikametlerinin de dağlar olmasına şaşmak neden? Devletin, iktidarın, toplumun onlara sağlayabildiği tek gelecek: hapishanelerde çürümek, işsiz, güçsüz aç dolaşmak, bir Türk büyüğünün (!) ünlü sözüyle “Türklere kölelik etmek”, dilinden kimliğinden vaz geçip kendini inkâr etmedikçe hep ikinci sınıf sakıncalı vatandaş kalmaksa eğer, özgürlüğün, umudun, kurtuluşun yolu dağlar değil midir genç Kürt insanı için?
Anneler, PKK saflarındaki çocuklarının eve dönmesini istiyorlar. Duymazdan görmezden gelinmesi vicdansızlık olan; Kürt siyasal hareketi için de savsaklanması, hafife alınması en azından siyasal basiretsizlik sayılacak yerden göğe haklı bir talep. Bir de, taş atan çocuğu onlarca yıl hapse mahkûm edilmiş, işkence görmüş, zindanda da sokakta da her türlü tacize, saldırıya uğramış, devlet zulmünün her türünü tatmış, Türk ordusunda askerliğini yaparken kim vurduya getirilip öldürülmüş, dilini konuşması engellenmiş, asker-sivil devlet memurlarından “şerefsiz”den başka hitaba layık görülmemiş analar var. Onlar, keşke evladım dağa çıksaydı da ömür boyu hapislerde çürümeseydi, bir pusuda öldürülmeseydi diyorlar.
Yalan ve yanlış teşhis hastayı öldürür
Kürt anneler çocuklarının dağdan indirilmesi için direnirken topluma ve siyasete güçlü bir mesaj veriyorlar. Madem ki barış süreci diyorsunuz, çocuklarımızın evlerine dönmesi için koşulları hazırlayın diyorlar aslında. Başbakan Tayyip Erdoğan’da ifadesini bulan siyasal iktidarın buna cevabı, Kürt siyasal hareketini suçlayıp köşeye sıkıştırmaya çalışmak, “Getirin o kaçırdığınız çocukları, yoksa B ve C planları devreye girer ha!” diye tehditler savurmak oluyor.
Yetkili siyasetçiler, sorulması gereken ilk soruyu: o gençler, o çocuklar neden dağa çıktılar, neden örgüte katıldılar sorusunu sormuyor, sormaya cesaret edemiyorlar. Bunun yerine yalan ve tahrifata başvuruluyor. 16 - 17 yaşındaki çocukların PKK tarafından kaçırıldığı izlenimi yaratılmaya çalışılıyor. Gerçekten böyle olsaydı, geri getirilmeleri kolay olurdu. Çünkü o çocuklar, (doğru veya yanlış) özgürlüğü, umudu dağlarda gördükleri için; gençliğin isyankâr ruhu, hesapsız cesaretiyle oradalar. Bunu bölge insanları da, örgüt de, BDP de, Kandil de biliyor. Sorunun danışıldığı Abdullah Öcalan da, “kendileri istedikleri takdirdeailelerine iade edilsinler” diyor, bu gerçeği bildiği için. Erdoğan’ın veya BDP’nin “dönün” komutuyla eve döneceklerini ummak safdillik ve konuyu hiç anlamamak olur.
Siyasal iktidar, Gezi’yi ne kadar yanlış teşhis etmişse ve bu yanlış teşhis paranoyak yalanlarla, komplo teorileriyle beslenerek ülkeyi, toplumu bir yıldan bu yana nasıl zehirlemiş, ayrıştırmış, cinnet haline vardırmışsa, dağdaki çocuklar konusunda da aynı manipülatif taktiği güdüyor. Bir yandan kalekollar inşa edip, Kürtler arasındaki sözde sınırlara duvarlar çekerken, kuyruğu sıkışmadıkça barış sürecinde hiçbir somut adım atmaya yanaşmazken, en önemlisi de dağdakilerin ovada siyaset yapmaları için gerekli yol haritasını savsaklayıp mış gibi yaparken, Kürt hareketini itibarsızlaştıran, suçlu gösteren söylemlerinin tonunu bu defa anneler üzerinden, anneleri istismar ederek yükseltiyor.
Gezi’nin, on beş yaşında devlet dersinde öldürülen Berkin çocuğunun annesini meydanlarda yuhalatan Erdoğan şimdi yürekleri dağdaki çocukları için yanan annelerin acılarının üstüne basarak iktidarını pekiştirmeye çalışıyor.
Neden Gezi (ler), neden dağlar sorusunun o pek yalın ve açık cevabı yalanlardan yanlışlardan arındırılarak verilmedikçe ne Gezi’deki ne de dağlardaki çocuklar anlaşılır. Toplumun normalleşmesi, barış ortamına kavuşulması da hayalden ibaret kalır.
Yazının başında sözünü ettiğim reçete mi? İşte:
Ayrımcı, buyurgan, zehirli dilinizden vazgeçin. Gerçeği görün, kabullenin. Yalanlara inanmayın, halkı yalanlarınıza inandırmayla çalışmayın. İnsanları, özellikle gençleri ayaklandıran tahakküm hevesini ve herkesi kendi çizginizde hizaya getirme tutkunuzu gemleyin. (O hizanın toplumun geldiği düzeye göre çok alçak, çok düşük olduğunu siz görmüyorsanız, ben söyleyeyim.) Kürt halkını oyalamaktan, kandırmaktan, B ve C planlarıyla tehditten vazgeçin. Kendi kaderlerine egemen olma isteklerini, bu ülkenin yurttaşları olarak özgür ve özerk yaşama umutlarını köreltmeyin. Çözüm çözüm diye gevelemek yerine Alevîlerin, Kürtlerin, emekçilerin, gençlerin sorunlarını, onlara sorarak, onlar ne diyor, ne istiyor dinleyerek çözmeye çalışın. En önemlisi de devlet şiddetinden ve iktidar buyurganlığından vazgeçin. Güç sizde, dümen sizde, artık bahaneniz yok.
Bugün değilse yarın Gezi’nin çocuklarıyla dağların çocukları birleşip A planı uyguladıklarında ne B ne de C planlarınız para eder. Korkunuz, telaşınız da bu yüzden zaten.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024