Oya BAYDAR
Toplumları kökten değiştirmeyi; Tanrı gibi, kendi suretlerinde yeni bir toplum, yeni insan, yeni nesiller “yetiştirmeyi” amaçlayan bütün ideolojik iktidarlar şu ya da bu kesimin, şu ya da bu sınıfın direnciyle karşılaşırlar. Kitlelerin yeni efendilerin toplum projelerine yabancılıkları, uzaklıkları, çıkar zıtlıkları ne kadar derinse direnişleri de o kadar güçlü olur. Açık ya da örtük direnç ne kadar yoğunlaşır, yükselirse egemenlerin baskıları da o kadar sertleşir. Kitlelerin memnuniyetsizliği, uyumsuzluğu, direnişiyle demokratik ortamda başa çıkamayan rejim, otoriterliğe, olmadı diktatörlüğe evrilir.
Siyasî iktidarı ele geçirmek, -ister darbeyle ister demokratik yollarla olsun- görece kolaydır; güç olan, iktidarı sağlamlaştırıp sürekli kılacak ideolojik hegemonyanın tesisidir. Toplumu oluşturan kitlelerin, yani insanların iktidarların doğru gördükleri, istedikleri kalıba dökülmesi hiç kolay olmaz. Zora başvurulduğu, yanlış kan verildiği, ya da yeterince birikim, yeterince zaman sağlanmadığı durumlarda, toplum mühendisliği projesi kağıt üzerinde çok iyi görünse de, temelleri sağlam oturmadığından bina er veya geç çöker. Bu çöküş, yakın tarihte örneklerini gördüğümüz gibi tam bir enkaz da olabilir, daha hafif çatlaklarla, sürekli onarımla da atlatılabilir.
Cumhuriyet Projesi halk içindi ama...
Türk ulus-devletinin ve Cumhuriyet’in kuruluşu dağılan bir imparatorluğun kalıntıları üzerinde yeni ve muasır (çağdaş) bir toplum yaratma projesiydi. Yeni toplumun geçmişten tam bir kopuş ve reddiye ile, Batı modelinde kurulması amaçlanıyordu.
Başta Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının amaçları da, niyetleri de has’tı. Batı aydınlanmasının değerlerini benimsemiş modern (asrî), müreffeh, ileri bir toplum yaratılmak isteniyordu. Halk eğitilecek, aydınlatılacak, “medenîleştirilecek”, dinsel taassubun ağlarından kurtarılacaktı. Cumhuriyet ideolojisini ve değerlerini benimsemiş yeni kuşaklar, aydınlanma çocukları yetiştirilecekti. Cumhuriyet’in kurucularının, siyasî kadrolarının, aydınlarının, ideologlarının hayallerindeki toplum, “Halk için, halkla birlikte” kurulacaktı. Bu ilke ya da sloganın, “Halk için, halkla birlikte, gerekirse halka rağmen”e dönüşmesi fazla uzun sürmedi. Toplumsal gerçeklik o muhteşem projeyi gözden geçirmeyi zorluyordu. Halkın sınıfsal ve kültürel olarak Tanzimat’tan beri bu projeye yatkın kesimleri (ki azınlıktaydılar) bir yana, kitleler büyük ütopyaya hazır ve istekli değillerdi. Yeni toplum projesi halk içindi ama çaresiz, halka rağmen gerçekleştirilecekti.
Neredeyse bir yüzyıl sonra, bugün karşı karşıya bulunduğumuz devâsâ sorunları ve tam önünde durduğumuz tehlikeli eşiğe nasıl geldiğimizi anlayabilmek için “Yanlış neredeydi?” sorusunu cesaretle sormamız gerekiyor. Sorunun cevabını hainlerde, dış mihraklarda, düşmanlarda, “adam olmayan” ya da sürekli kandırılan halkta aramak yerine, “halka rağmen”in nasıl aşılabileceğini hegemonik emelleri bir yana bırakarak düşünmemiz gerekiyor.
“İsteseler de istemeseler de!”
Cumhuriyet’in kuruluşundan doksan yıl sonra, Türkiye’nin 1923 Cumhuriyeti’yle bağlarını koparacağını simgesel şekilde Çankaya’yı reddedip 1150 odalı sarayına taşınarak gösteren Tayyip Erdoğan, Eğitim Şurası’nda alınan kimi akla zarar kararları tartışanlara sopa gösteriyor. “İsteseler de istemeseler de öğrenecekler!” diye kükrüyor. Kemalizmi toplum mühendisliğiyle, “halka rağmen”cilikle eleştiren Tayyip Erdoğangiller; dindar nesiller yetiştirmenin, Osmanlı’nın restorasyonunun, toplumu siyasal İslam modelinde kurgulamanın en temel amaçları olduğunu açıkça ilan ederken (ve de gereğini pervasızca yerine getirirken) nasıl bir toplum mühendisliği peşinde olduklarının farkında değiller mi? Ya da bu kadar sağduyusuz, bu kadar gözüdönmüşler mi?
1920’lerin dünya koşullarında; bunca toplumsal deneyimin yaşanmamış, henüz çağdaş demokrasi kavramı ve uygulamalarından nasipsiz olunan bir çağda Cumhuriyet projesi anlaşılabilir bir hamleydi. Aynı dönemde, 1917 Bolşevik devrimi sonrasında Rusya’da komünist toplum projesi adım adım ilerliyordu. Proletarya diktatörlüğü kavramı ve uygulaması (ki kısa sürede parti ve kişi diktatörlüğüne dönüştü) zorunlu ve haklı görülüyordu.
Demek istediğim şu ki, bütün bu tarihsel deneylerden ve süreçlerden 90 yıl sonra, siz hâlâ dindar ya da dinsiz, şöyle veya böyle nesiller yetiştirmek peşindeyseniz, üstelik bunu yüz yıl öncesinin değerleri üzerine oturtmaya çalışıyorsanız ve en önemlisi “isteseler de istemeseler de!” buyrukçuluğu ile topluma parmak sallıyorsanız; ne demokrasiden, ne özgürlüklerden dem vurmaya hakkınız yoktur.
“İsteseler de istemeseler de olacak” mı diyor Tayyip Bey. Hiç kusura bakmasın. Ben istemiyorum, almayayım canım! Biz istemiyoruz...
Millî irade benim Beyler!
Tayyip Bey ve kadroları, sandıktan çıkan oyları “milli irade” sayıyorlar ve sanıyorlar. Millî iradeyi de kendilerine verilen oyla sınırlıyorlar. Aslında partilerinin oy oranı yüzde 43-47 düzeyinde. Ya ötekiler? Bütün bu olup bitenlere karşı olanlar, artık karşı olma sınırlarını aşıp tepki veren ve isyan edenler? Ya ben? Bizler, yani çoğunluk, milli iradeyi temsil etmiyor muyuz?
Bu beyin yıkama hepimizi öyle etkiledi ki, ana muhalefetin düşük oyları üzerinden düşünmeye alıştık. Ama iddia ile söylüyorum; bırakalım her şeyi bir yana, son tartışmalı Eğitim Şurası’nın havasının ve kararlarının bu ülkenin çoğunluğunu, yani millî iradeyi yansıtmak bir yana, öfkelendirdiğini düşünüyorum.
Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını tartıştığımız günlerde, Alevî yurttaşlarımızın bu en temel talebiyle alay edercesine ilkokulların birinci sınıfından başlayarak (hatta değerler öğretimi maskesi altında anaokullarına yaygınlaştırarak) din dersinin zorunlu hale getirilmesi hangi millî iradeyi yansıtıyor. Bu ülkede milyonlarca Alevî var, ağırlıklı kesimleriyle laik, seküler Kürt halkı/ hareketi var, Atatürkçü laikler var, azınlıklar var, bencileyin bütün inançlara saygılı ama inançsız demokratlar var. Siyasal İslamcı Sünnî “millî irade!” nin çok üstünde sağduyulu, demokrat Müslümanlar var.
“Nüfusun yüzde 99’ı Müslüman olan Türkiye” sizlerin toplumu inandırmaya çalıştığınız bir yalandan ibaret. Daha doğrusu, o Müslümanların büyük çoğunluğu sizler gibi Müslüman değil. Nüfus kağıtlarımızda zorla “Müslüman” yazması herkesi sizin yüzde 99’unuza dahil etmiyor. Kısaca: Millî irade Tayyip Bey’in iradesi değil; benim iradem, senin iraden, sadece AKP’nin yüzde ortama 45’inin değil, hepimizin iradesi.
Sembolik bir sivil itaatsizlik önerisi
Din derslerinin 5-6 yaşlarındaki çocuklar için bile zorunlu olmasını reddediyorum. Bunu, şimdiye kadar inanç ve yaşam biçimleri üzerinde her türlü baskıya karşı çıkmış biri olarak, Müslüman kadınların, inançlı arkadaşlarımın inançlarını özgürce yaşamalarını, örtünmelerini, örtülü olarak kamusal alana çıkmalarını sonuna kadar savunmuş, bu yüzden kendi mahallemden kovulmuş biri olarak koplekssiz ve göğsümü gere gere söylüyorum. Bilinçten ayrılan inanç hiçtir. 5-6 yaşında çocuğun, 3 yaşında bebenin bilinçli seçme özgürlüğü yoktur. Bu mudur sizin inanç anlayışınız, Müslümanlığınız? 1. sınıfta din derslerine giren minik kız, dersin gereği kapanacaktır, kapatılacaktır. Baskıların en serti olan mahalle baskısı, bırakın çocuğu aileyi de kuşatacaktır. Örtünmek isteme dayalı bilinçli bir seçimdir. Bunu değerli örtülü kadın arkadaşlarım çeşitli yazılarında, yorumlarında benden çok daha iyi anlatıyorlar.
Eğitim Şurası adı altındaki ideolojik baskı mekanizmasının 1. sınıftan zorunlu din dersi ve benzeri kararlarının uygulamaya girmesi halinde, hiç vakit geçirmeden barışçı bir sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştirmemiz gerekiyor: Çocuklarımızı, torunlarımızı bu çarkın dışına çıkaralım; o derslere sokmayalım, sonuçlarına katlanalım. Sakın, “ama çocukların eğitimi aksar, ama zararlarına olur” demeyin bana. Daha 1. sınıfta, kimin nasıl anlatacağını bilmediğimiz, çocukların ise hiçbir şey anlayamayacağı, “ders” adı altındaki bir dayatmaya maruz kalmalarındansa bebelerin, oturup oynamaları yeğdir.
Önümüzdeki dönem, sivil itaatsizliğin tek müdahale aracımız olacağı bir dönem. Hakkını verelim. Unutmayalım: Millî iradenin parçasıyız ve cami duvarına işeyenlerin cinnet adımları karşısında çoğunluktayız.
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024