Oya BAYDAR
Çözüm sürecinin başarıya ulaşmasını kendisine dert etmiş olanların sık sık dile getirdikleri sürecin provoke edilebileceği uyarısı doğru çıktı. Ne var ki korkulan darbe Kürt silahlı hareketinden ya da olağan şüpheli “ iç ve dış mihraklar”dan değil, bizzat Erdoğan’dan geldi. 2013 Newroz’undan bu yana, Kürt sorununun barışçı çözümünü geciktirmek, saptırmak, baltalamak için başvurulan irili ufaklı provokatif müdahalelere rağmen işin doğasında olan inişli çıkışlı yolda kaplumbağa adımlarıyla yürünüyordu; taa ki Cumhurbaşkanı’nın “ Ne Kürt sorunu yaavvv, istedikleri her şeyi verdik” dediği 15 Mart’a öncesine kadar.
Bu beyanların yarattığı burukluk ve güven aşınmasına rağmen, “Tayyip Bey’in üslubu böyledir, seçimlerde MHP’ye kayacak milliyetçi oyları engellemek için yapıyor, denge politikası izliyor”, deyip iç ferahlatmaya çalışılırken, Cumhurbaşkanı bombayı patlattı. Kısaca, “ İzleme heyetine de, Dolmabahçe buluşmasına da, 10 maddeye de karşıyım. Bunlar ‘terörist başı’nı meşrulaştırıyor, terör örgütünü güçlendiriyor” dedi. Oslo’dan, hele de 2013 Newrozu’ndan bu yana bu kadar haltı biz neden yedik sorusunu topluma hediye ederek…
Erdoğan’dan kendi kalesine gol
Öcalan’ın Newroz konuşması Kürt hareketine, “Artık silahlı mücadele dönemi sona erdi, gereğini yapın”, çağrısıydı. Türkiye’de silaha davranılmayacağı umudu, hatta güvencesi verilirken siyasi iktidarın da üzerine düşenleri yerine getirmesi isteniyordu. HDP Eş Başkanı Demirtaş da İstanbul’daki Newroz meydanından Cumhurbaşkanı’na “Sen barış istemiyorsun diye savaşacak değiliz” diye seslenerek, barış sürecine bağlılıklarını ve silaha sarılınmayacağını dile getiriyordu. Yani, Kürt hareketi topu siyasî iktidara, devlete, hükümete atmıştı. Hükümet top çevirmeye niyetlenirken Erdoğan ileri çıktı, topu karşıladı, çalımladı ve… kendi kalesine attı.
Her ağzını açanın “Sürecin Mimarı” olarak adlandırdığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi projesini berhava etmesinin, seçimlere iki ay kala kendi partisini yıpratmasının, toplumu huzursuzluğa, kaygıya sevk etmesinin kişisel, psikolojik, siyasal nedenlerinin başında “ben”ci kişiliğinin geldiğini düşünüyorum. Vardığı noktada iktidarı bölüşmeye yanaşmıyor; tartışılmaz lider, tek adam, başkan baba olmak istiyor. Vermek istediği kadar verecek, kullarına ihsanda bulunacak, ihsanın sınırlarını o belirleyecek. Örneğin “Ben, Kürt sorunu benim sorunumdur dediğim andan itibaren Kürt sorunu yoktur” gibi bir cümle kurabiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut anayasayı (ihlal düzeyinde) zorlayarak zaten fiilen uyguladığı başkanlık sistemini yasallaştırıp resmîleştirmek peşinde. Bu amacına ulaşmak için yapmayacağı hamle, denemeyeceği yol, kendi partisi dahil kırıp dökmeyeceği şey yok. Dün farklıydı ama bugün Tayyip Erdoğan için AKP, kendisine bu olanağı sağlayacak avadanlıktan ibaret.
Erdoğan çözüm sürecinden ne zaman vazgeçti?
Tayyip Erdoğan’ın barış istemediğini söylemiyorum; Devlet Bahçeli, MHP’liler, ulusalcılar dahil, ülkede sulh sükûn istemeyen, silahların susmasını, Türk ve Kürt gençlerinin ölmemesini, kan akmamasını istemeyen -çok dar karanlık odaklar hariç- kimsenin olmadığına inanıyorum. Ama barış, şairane bir sözcükten, propagandif bir söylemden, güzel bir rüyadan ibaret değildir. Türkiye’de barışın, huzurun sağlanması, dahası demokrasinin tesisi; Kürt halkının kimlik haklarının eşit anayasal yurttaşlık temelinde tanınması yoluyla, Kürt sorununun köklü çözümüyle mümkün.
Her kesimden şahinler için bu çözüm dün olduğu gibi bugün de Kürt silahlı ve siyasî hareketiyle “kurtuluşa kadar savaş”tan geçiyor. Bunlara göre anaların ağlamaması iyidir ama “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır” ve de “şehitlik” en yüce mertebedir. Sorunun çözümü için elle tutulabilir, uygulanabilir hiçbir önerileri, planları olmayanların; son örneğini MHP Kongresinde Devlet Bahçeli’nin konuşmasında izlediğimiz içi boş, kof hamasetten başka sözleri yok.
Buna karşılık zeki, kurnaz ve de pragmatist bir siyasetçi olan Tayyip Erdoğan, şahin siyasetlerin iflasını, savaşın çözüm getirmediğini, 2023 Türkiyesi projesinin iç savaşa dev maddi kaynaklar harcanan istikrarsız bir ortamda mümkün olamayacağını, istikrarsızlığın kendi iktidarını da tehdit ettiğini, sekiz-on yıl önce kavradığında, barış ve çözüm süreci ipine sarıldı. İyi de etti; yolu açtı, düşe kalka, yaralı bereli de olsa, bugünlere geldik. Ama Erdoğan Kürt meselesini, Kürt halkını, onun mağduriyetini, kimlik talebini hiçbir zaman -en barışçı göründüğü günlerde bile- içinde hissetmedi. Dinsel, ideolojik, kültürel kumaşı ve başarıyı, zaferi oy çokluğuna indirgeyen zihniyeti buna elverişli değildi. Sorunun çözümünü; Kürt hareketine silah bıraktırıp PKK’yi dize getirmiş muzaffer kumandan edasıyla, Kürt halkının gaspedilmiş haklarının sisteme zararsız küçük bir bölümünü “ihsan” etmekte gördü. Kısaca çözümü araçsallaştırdı.
Bir şey araçsa, o araca ihtiyaç duymadığınızda ya da işinize yaramaz hâle geldiğinde ondan vazgeçersiniz. Kürt anahtarının onu kafasındaki Türk usulü başkanlık sistemine götürecek bir araç olmayacağını; Türk ve Kürt demokratik kamuoyuyla birlikte yeni bir anayasa gerekliliğinde buluşulsa da, istem ve amaçların farklı olduğunu anladığında sürecin mimarı Erdoğan’ın yerini çözümün köstekleyicisi Erdoğan aldı. HDP’nin barajı aşma olasılığı Erdoğan’ın hayalindeki başkanlığa geçit verilmeyeceğinin Kürt hareketinin yetkili ağızlarından açıkça ifade edilmesiyle birleşince, Erdoğan’ın Kürt kozu anlam ve değerini yitirdi.
Cumhurbaşkanı-Genel Kurmay el ele
Büyük ölçüde İmralı’nın ve Kürt siyasal hareketinin sabırlı, kararlı iteklemesiyle kör topal yürümekte olan çözüm sürecinin içine sokulduğu dar boğaz bu kadarla kalsaydı kaygıya kapılmak gerekmeyebilirdi. Ancak, Öcalan’ın Newroz konuşmasındaki “Eşme kardeşlik ruhu” göndermesine TSK’dan, yani Genel Kurmay’dan gelen barut kokulu sert tepki; Erdoğan’ın da kullanmaya başladığı “terörist başı” söylemine dönüş ve dün Mardin’in Mazıdağı bölgesinde PKK’ye operasyon başlatıldığı haberi yeterince kaygı verici.
Hükümet’in, Dolmabahçe buluşmasının ve çözüm sürecinin arkasında olduğunun Hükümet Sözcüsü Arınç tarafından Erdoğan’a anayasal yetki sınırları da hatırlatılarak açıklanmasının hemen ardından gelen TSK bildirisinin/muhtırasının üslubu ve zamanlaması manidarın da ötesinde anlam taşıyor. Bu, “Kürt sorunu yoktur” diyen ve sürecin ilerlemesi için gerekli en basit adımlara bile itiraz eden Cumhurbaşkanı’na (onun talebi veya Genel Kurmay’ın durumdan vazife çıkarması ile) verilmiş güçlü bir destektir. Geride kaldığı sanılan geçmiş dönemlerdeki gibi, askerin siyaset üzerinde baskı kurması, vesayet uygulamasıdır.
Kimileri acele sonuç çıkarttığımı, abarttığımı düşünebilir amaCumhurbaşkanı’nın orduya dayanarak Hükümet’e ayar verme, Kürt tarafını geriletme hamlesiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Demokrasinin kökleşmediği bir toplumda, hele de askerî vesayetten çok çekmiş bu ülkede, ordunun kadim reflekslerinden arındığı hayaline kapılmamak gerek. Siviller genlere işlemiş bu türden reflekslere cesaret verirlerse, güçlerini orduyla perçinlemeye kalkışırlarsa, yarın silahlar kendilerine döner. Yakın tarih bunun örnekleriyle doludur.
Kendisine barışçı, demokrat, çözüm yanlısı diyen, sivilleşme ve demokrasiden yana olan herkes, her siyasal kuruluş, son günlerin mide bulandırıcı dedikodu ortamında boğulmadan, asıl tehdit ve tehlikeyi görmeliyiz; estek köstek demeden barışçı çözümün arkasında, Kürt halkının yanında, yeni vesayet arayışlarının karşısında durmalıyız. Son günlerin gelişmeleri, çözüm sürecinin sadece olağan “düşmanlardan” değil beklenmeyen yerlerden gelecek darbelere maruz kalabileceğini gösteriyor. Bir de, özde demokrat olmayanlardan demokrasi ve çözüm beklemek ne kadar hatalıysa vesayet arayışlarının geçmişte kaldığını sanmanın da o kadar hatalı olduğunu…
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024