Oya BAYDAR
Hürriyet yazarı Sayın Ertuğrul Özkök, “Oya Baydar böyle diyor, ben öyle düşünmüyorum” başlıklı yazısında, “Suriye politikası yine yanlış” görüşüme katılmadığını belirtiyor. “Geldiğimiz nokta itibariyle başka yol kalmadığını düşünüyorum… Ülkemiz böyle bir savaşa fiilen girmişse, bütün kalbimizle devletimizin yanında durmak, ordumuzun başarıya ulaşması için dua etmek, her türlü maddi- manevi desteği vermekten başka yapacak şeyimiz yoktur” diyor.
Bırakın böyle kibarca değinmeleri; küfürlere, hakaretlere, aşağılamalara, hedef gösterilmeye dahi cevap vermemeyi ilke edindim. Bunlarla aynı düzeye düşmemek, üstelik de sizin adınız üzerinden önem kazanmalarına fırsat sağlamama için... Sayın Özkök’ün yazısı aynı kategoride değil kuşkusuz, bana Suriye politikası ve son gelişmelerle ilgili düşündüklerimi açma fırsatı veriyor. Ama daha önemlisi, on beş yıl öncesine; 11 Eylül 2001 sonrasında ABD’nin Afganistan’ı bombalamaya başladığı, sonrasında da Irak’a saldırdığı günlere götürüyor.
Azgın azınlık ve ahmak barışçılar
O günlerde, Bush Amerika’sının saldırganlığına, ülkemizin ve bölgemizin kirli bir savaşa sürüklenmesine karşı bir grup barışçı Barış Girişimi’ni kurmuştuk. Girişimin amacını ve ruhunu Sevgili Hrant Dink: “Terörün gücüne de, gücün terörüne de hayır” diye özetlemiş, bu sözü sloganımız haline getirmiştik. Barış girişimi, diğer bütün barış güçleriyle birlikte bizim bile beklemediğimiz bir etki kazandı. 140 örgütün katılımıyla 1 Aralık 2002’de gerçekleştirdiğimiz Irak’ta Savaşa Hayır mitingi, ardından Türk ordusunu Irak’a sokacak 3 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesindeki payımız ve sonrasındaki benzer etkinlikler…
İşte o günlerde “Türk basınının amiral gemisi”nin amirali konumundaki Ertuğrul Özkök, hakaret dolu bir yazıda Barış Girişimi’ni ve Bush’un kirli savaşına karşı çıkan barışçıları “azgın azınlık”, “ahmak barışçılar (yoksa avanak mıydı?)” türünden nitelemelerle hedef almış, ABD’nin Irak saldırısını, Türkiye’nin de ABD yanında bu savaşa dahil olmasını milli çıkarlar ve Irak’a demokrasi getireceği gerekçesiyle hararetle savunmuştu.
Barışçıların, Sayın Özkök’ün sandığı gibi cahil, ahmak, boş hayalci olmadıklarını hayat gösterdi. Irak’ın Amerika’nın yeni Vietnam’ı olacağını, bölgenin büsbütün istikrarsızlaşacağını, Türkiye’nin bu ölümcül maceraya sürüklenmesinin hesaplanmayacak kadar büyük sorunlara yol açacağını söylüyorduk. “Azgın azınlık” değildik; yapılan bütün kamuoyu yoklamaları, halkın yüzde 90’ından fazlasının savaşa karşı olduğunu gösteriyordu. Hayat ve tarih “Irak’ta savaşa hayır!” diyenleri doğruladı. Önce Afganistan’a, ardından Irak’a ABD müdahalesinin, bölge halklarını mahva sürükleyen, Suriye trajedisine vardıran; El Kaide’den Taliban’a, El-Nüsra’dan IŞİD’e Selefi cihatçılığı semirtip dünyanın başına bela eden büyük bir yanlış, hatta suç olduğu, son on beş yılın gelişmeleriyle kanıtlandı.
Suriye politikası neden hâlâ yanlış
Beş yıldır bunca yıkıma neden olan Suriye politikasının yanlışlığı artık hükümet sözcülerinin ağzından dile getiriliyor. Uzatmaya gerek yok; bu politikanın bir ayağı neo-Osmanlıcılık hayaliyse diğer ayağı Kürt fobisiydi. Neo-Osmanlıcılık ayağı mimarıyla birlikte çöktü ama müteahhidinin (Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan) Ortadoğu’ya hükümran olma, bölgede oyun kurma hevesinin söndüğünü söylemek güç. Rusya krizi sonrasında, Türkiye’nin saygınlığını yitirmesi pahasına burnumuzun sürtülmesi ile sönümlenmiş görünen bu türden tutkular, son günlerin gelişmeleriyle ufak ufak yeniden baş veriyor.
Yanlış politikanın diğer ayağı olan Kürt fobisi ve Kürtleri her soydan ve boydan cihatçıları kullanarak dengeleme, geriletme, ezme siyaseti ise Türkiye’de 2015 Temmuzundan, Kuzey Suriye’de (Rojava’da) ise üç yıldan bu yana şiddetlenerek sürüyor. Oysa, Türkiye’nin Suriye batağından çıkabilmesi ve kendi Kürtleriyle barışması için, özünde hepsi IŞİD’in çeşitlemeleri olan güçleri kullanmaktan vazgeçip Suriye Kürtlerinin yanında durması gerekiyor, ki son gelişmeler bunu iyice zorlaştırdı.
Aslında Türkiye’nin yaratması olan, kofluğu dünya âlemce bilinen ÖSO’nun birkaç gündür Türkiye kamuoyuna Türkiye’yi ve bölgeyi IŞİD’den kurtaracak fetih ordusu gibi lanse edilmesi; IŞİD’in zaten terk ettiği Cerablus’a TSK güçleriyle birlikte girmesinin bir zafer olarak yansıtılması, kimlere dayanarak ne yapılmak istediğinin ipuçlarını veriyor. Kimse aldanmasın: Yeni Suriye politikası -tıpkı eskisi gibi- IŞİD’e, El-Nüsra’ya, vb. göre biraz daha ılımlı görünen, aslında aynı soydan gelen Türkiye’ye bağlı güçlerle Suriye Kürtlerinin kendi topraklarına hâkim olmalarını engellemekten ibaret. Bölgede gitgide karmaşıklaşan, kimin elinin kimin cebinde olduğunu artık cep ve el sahiplerinin bile tam saptayamadığı kaos ortamında izlenen politika savaşı derinleştirmekten ve kendi Kürt meselemizi de büsbütün çözümsüzlüğe sürüklemekten başka sonuç vermeyecek ne yazık ki.
Son harekâtla Türkiye, IŞİD’e karşı değil PYD/YPG’ye karşı kırmızı çizgilerini korumak, hatta o çizgiyi Fırat’ın doğusundan da daha doğuya çekmek için savaşıyor. Oysa en başta; PYD Türkiye’den yardım istediği sıralarda (Salih Müslim’in Türkiye ziyaretleri ve görüşmelerini hatırlayalım) tercihini kelle kesici cihatçılardan yana değil Suriye Kürtlerinden yana yapmış, onlarla anlaşabilmiş olsaydı, bugün ne IŞİD ve benzerleri böylesine palazlanabilir ne de PKK terörü bu boyutlara varabilirdi.
“Geldiğimiz nokta itibariyle yapacak bir şey yok……..ülkemiz böyle bir savaşa girmişse desteklemekten başka çaremiz yok” diyor Özkök. Asıl üzerinde durmamız gereken bu bakış açısı, bu zihniyet bence. İktidarın yanlışını (yanlış yapıldığı düşünülüyorsa tabii) “ne yapalım, çare yok” düşüncesiyle desteklemek Sayın Ertuğrul Özkök’e bile yakışmaz. Yanlış politikalar sonucu “geldiğimiz nokta itibariyle” yapılacak şey var: O yanlışı yüksek sesle söylemek, yanlışın temeline inip, bu noktaya bu yüzden geldik, yanlışı tekrarlamayın, demek. Hele de, “madem bu savaşa girildi, bari destekleyelim” düşüncesi, mesela İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in yanlış siyasetini çaresizlikten desteklemeye benzer.
PKK terörü, yanlışa haklılık ve destek sağlıyor
Bu son derece kritik ortamda, PKK’nin savaşı tırmandıracağız açıklamasıyla terör eylemlerine hız vermesi, bu örgütün bir hak ve özgürlük hareketi olmaktan çıkıp kör teröre yöneldiğini gösteriyor. Bu satırları yazarken Şırnak’tan yine terör saldırısı haberi geldi.
PKK’nin; bırakın Türkiye’yi, Türk devletini, Kürt halkını da hedef alan, barış umutlarını tümden yok eden terör eylemleri, yönetenlerin baştan sona yanlış Kürt ve Suriye politikalarına haklılık ve destek sağlıyor. İktidarın Kürt politikasının yanlışlığını vurgularken PKK’nin sonuçları itibariyle IŞİD terör eylemlerinden farklı olmayan saldırılarının Kürt sorununun çözümünü büsbütün çıkmaza soktuğunu görmezden gelirsek, yanlışa yanlış katmış oluruz. Kral soyunmuşsa, çıplak olduğunu söyleyebilmeliyiz. PKK, bir süredir Kürt özgürlük hareketi urbalarından soyunmuş, başka bir yola girmiş görünüyor.
Ülkede ve bölgede kaos derinleşiyor. Kaos; demokrasinin sonunu getirir, faşist diktatörlüklere yol açar, savaşı derinleştirir. Barış Girişimi’nin “Gücün terörüne de terörün gücüne de hayır” sloganını hatırlamanın ve “hiçbir suça ortak olmayacağız” diyerek “avanak barışçı” olmanın tam zamanı.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024