Oya BAYDAR
AKP Genel Başkanı Erdoğan dünkü grup toplantısında, "Suriye’de ne işimiz var diyen ya gafildir ya da milletin, ülkenin hasmıdır" buyurdular. Ne gafilim ne de milletin, ülkenin hasmıyım ama "Suriye’de ne işimiz var?" diye soruyorum, hem de bugün değil Suriye savaşının başından beri. Ayrıca, Suriye’de ne işimiz var, demekle de yetinmiyorum, askerlerimiz orada neden ölüyor, ne uğruna şehit oluyorlar, diye de soruyorum.
Bazı sorular, cevabı bilindiği halde bir itirazı ya da uyarıyı kuvvetlendirmek için sorulur. Benim sorum da ülkeyi yönetenlerin ne denli gaflet içinde olduklarını göstermeyi amaçlıyor. Bir de, yanlışta direnilen her ânın zararı büyüttüğünü, gafleti suça dönüştürdüğünü hatırlatmak istiyorum.
Hoşumuza gitmese de Esad ülkesini savunuyor
Her türlü yanlış anlamayı ve "iyi saatte olsunlar"dan gelecek belayı mümkün olduğunca savuşturmak için baştan söyleyim: Hiçbir zaman, ne dün ne de bugün Esad rejiminden yana olmadım. Ne sağcı ne solcu, ne laik ne dinci hiçbir diktatörü, despotu, faşizan rejimi desteklemedim. Ama bu tavrım Suriye savaşına bakışımı değiştirmiyor. Esad’ın kan dökülmeden, ülke içsavaşa sürüklenip tarumar olmadan, ülkedeki yangın bölgeye sıçramadan devrilip gitmesini isterdim. Ancak, kesinlikle bildiğim bir şey varsa o da demokrasinin dışardan, içsavaş körüklenerek getirilemeyeceği. En yakın örneği de Irak’ın durumu. Bush ve Batılı ortakları Irak’a demokrasi getirmeye gitmemişler miydi?
Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkeden biri olan, halen BM Genel Kurulu’nda temsil edilen Suriye Arap Cumhuriyeti egemen bir devlettir ve -biz beğenelim beğenmeyelim, tanıyalım tanımayalım- BM’deki meşru temsilcisi halen Esad hükümetidir. On yıldan fazla zamandır bu ülkenin toprakları üzerinde irili ufaklı güçler, emperyalistler, alt emperyalistler, besledikleri taşeron örgütler zaman zaman birbirlerinin kuyruğuna dolanarak, zaman zaman ittifaklar kurarak at oynatmakta; bir ülkeyi ve milyonlarca insanı el birliğiyle yok etmeye çalışmaktalar. Suriye, 21. yüzyıl başlarının en acı siyasî ve insanî dramının sahnesidir.
Uluslararası hukukun ve evrensel etik değerlerin geçerliğini yitirdiği, güçlünün orman kanununun hüküm sürdüğü, dünyanın yeni bir paylaşım/nüfuz alanı savaşı evresine girdiği bu dönemde egemen bir ülkenin işgali, dolaylı veya açık paylaşımı neredeyse doğal sayılıyor. Hükümranlık hakları gereğince ülkesine sahip çıkmaya, topraklarını geri almaya çalışan meşru yönetim (bizimkilere göre rejim) ülkeyi yangın yerine çeviren IŞİD, El-Nusra, vb. artığı Cihatçılarla eş tutulup terörist, hain, düşman ilan ediliyor.
Bir an için, söz konusu ülkenin kendi ülkeniz olduğunu düşünün. Düşüncesi bile insanı ürkütüyor ve isyan ettiriyor, değil mi? Düşünün ki Batı emperyalizmi ile Rusya, yetmedi İran sizin topraklarınızda nüfuz elde etmek, iktidarı kendi isteklerine göre değiştirmek, kendi hesaplarına göre bölmek için çekişiyorlar. Bundan yararlanan bir komşu ülke bana buradan tehdit geliyor, beka sorunum var diyerek çeşitli bahanelere sınırlarınızı ihlâl etmiş, topraklarınıza girmiş, içerlere doğru yürüyor. Ülkenizdeki iktidarı değiştirmek ve kendi meşrebince bir yönetimi hakim kılmak için besleyip büyüttüğü silahlı taşeron örgütleri sahaya sürüyor. Çeşitli güçler topraklarınız üzerinde üsler kuruyor, tankıyla, topuyla yerleşiyor. Ne yapardınız? Ülkenizi teslim eder, topraklarınızı bölmelerini kabullenir, halkınızın yerinden yurdundan sürülmesine yeşil ışık mı yakardınız, yoksa vatanınızı, topraklarınızı savunur, geri almaya mı çalışırdınız? Bugün Suriye’de Esad yönetimi topraklarını Cihatçılardan ve işgalden kurtararak ülkenin bütünlüğünü sağlamaya çalışıyor, yani topraklarını savunuyor. Esad’ın şeytan olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Suriye’de ne işiniz vardı gerçekten?
Yukarıdaki sorunun cevabını sadece konunun uzmanları değil gelişmeleri izlemiş olan sağduyulu herkes verebiliyor artık. Kısaca: İhvancı siyasî İslam adına Arap Baharı’ndan umut devşiren dönemin AKP iktidarı, Esad’ın halklar üzerindeki ağır baskı ve zulmüne karşı başlayan ayaklanmaların kendisine bölgede önemli bir fırsat sunduğunu hesapladı. Esad’ın, ABD ve diğer Batılı güçlerin baskılarına, saldırılarına dayanamayıp iktidarı bırakacağı, Türkiye’nin jeopolitik konumu gereği pastadan büyük payı kapacağı hesabını yaptı. (Bu hesap baştan sona yanlıştı. Yanlışlığı, ülkenin ve bölgenin sürüklendiği çıkmazla ispatlanmış durumda.) Böylece, Arap dünyası üzerinde nüfuz sahibi olunacak, Osmanlı nostaljisi tatmin bulacak , Emevî Camii’nde namaz kılınıp Şam’a, Halep’e yol açılacaktı. Bir taşla pek çok kuş avlamak: mesela Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kuşağını dağıtmak, -açıkça telaffuz etmeye cesaret edemeseler de- denk getirilebilirse şan olsun diye bir miktar toprak kazanmak (Atatürk Hatay’ı ilhak etti, biz neden yapmayalım! kompleksi), bölgede dev inşaat projeleri kapmak, zaten ayaklanmaya hazır militarizmi ve milliyetçiliği iyice kabartarak, beka yutturmacasıyla ülke içinde iktidarını pekiştirmek mümkündü. Suriye içsavaşına bunlara benzer nedenler ve hayallerle dahil olundu. Emperyalistlerin, süper güçlerin ve taşeron örgütlerin kirli savaşına ülkemiz bulaştırıldı.
Bu savaş bizim savaşımız değil
Suriye’de bizim değil ama sizin, sizlerin işiniz/işleriniz vardı gerçekten de. Bölgedeki ABD-Rusya itiş kakışından yararlanıp, iki tarafa da kâh boncuk dağıtıp rüşvet vererek (S-400’ler gibi) kâh şantajla, kurnazlıkla işinizi görmeyi sürdürdünüz.
Ama bu savaş bizim savaşımız değil. Vıcık vıcık bir hamaset edebiyatıyla, beka yutturmacası, vatan haini ürkütmecesiyle kandırılan, korkutulan, sindirilen halkın savaşı değil. Savaşın bize maliyeti: çok milyar dolarlara varan savaş harcamalarının hepimizi yoksullaştırması, cebimize yansıyıp ekmeğimizi küçültmesi; savaş atmosferinin insanlarımızı huzursuz etmekle kalmayıp kötücülleştirmesi, vicdan yitimi, nefret söylemi ve düşman psikolojisinin yaygınlaşması… Ve…ve yabancı topraklarda şehit düşen ya da bedensel ve ruhsal sakatlıklarla yaşamaya mahkûm edilen evlatlarımız. Bir de -belki hiç aklınıza gelmiyordur ama- komşu bir ülke topraklarında harekât düzenleyen, doğrudan veya dolaylı olarak insanları yerinden yurdundan edip demografik yapıyı değiştiren bir iktidar tarafından yönetilmenin suçluluk duygusu, utancı...
"Hain saldırıda sekiz şehit verdik" diyerek timsah gözyaşları dökerken, şehit olan askerlerimiz neden saldırıya uğradılar, neden o saldırı noktasıdaydılar, sorusunu hiç soruyor musunuz kendinize. Saldırıya uğrayıp şehit oldukları yer, Halep’i Şam’a, Lazkiye’ye bağlayan M4 ve M 5 yollarının kavşak noktasının yakınıydı. Suriye birlikleri; Astana’da, ikna etme, gemleme, silah bıraktırma sözü verdiğiniz her soydan, her boydan cihatçı terör örgütlerinin işgali altındaki bölgede ilerlemeye çalışıyordu. Bölgede bilmem kaçıncı gözlem noktasına (bunlar kuş gözetleme kulesi değil askerî üsler) yenilerini ekleme çabasındaydınız. Orada şehit oldu evlatlarımız ve misilleme olarak sekiz on misli "unsur" yani insan öldürmüş olmakla övündünüz. Askerlerimizin, çocuklarımızın orada işleri yoktu, şehadetlerinin de vatana millete yararı yok, belki beka söylemine yeniden sarılmak için size yararı olmuştur, bilemem.
Muhalefet yanlışa, suça ortak olmaktan kaçınmalı
İfadelerine bakılacak olursa, başta CHP olmak üzere muhalefetin hemen hemen tüm kanatları iktidarın Suriye politikasına karşı görünüyor. Bu savaşa katılmanın, içsavaşta taraf olmanın yanlışlığı, savaşın yol açtığı devasa sorunların çözümü için Esad rejimiyle diyaloğa girme gereği, zararın neresinden dönülse kâr olacağı muhalefet tarafından sürekli dile getiriliyor.
Ne var ki, toplumda şok yaratan sekiz şehit acısından sonra, aynı muhalefet hain saldırıya misliyle karşılık verilmesi, Suriye’nin bir ucundan girilip öteki ucundan çıkılması, Esad’la diyaloğun bu aşamada taviz olacağı (CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun son meclis grubu konuşması), vb. konularda Erdoğan iktidarının tavrını, söylemini aynen benimsiyor.
Daha önce de sınır ötesi operasyon tezkerelerinde, Afrin’de, Fırat’ın doğusu ya da Barış Pınarı harekâtlarına evet oyu verenler bu tutumlarıyla iktidarın Suriye politikasını desteklemekte olduklarının farkında değiller mi? Sanırım çok iyi farkındalar ama kimileri iktidarla aynıTürkçü- milliyetçi (ulusalcı) damara, yayılmacı özlemlere sahip olduklarından, kimileri de milliyetçi oyları kaptırmamak için, kendi politikalarıyla ters düşme pahasına oyunun parçası oluyorlar.
Oysa, bu siyasetin artık halk kitleleri nezdinde fazla karşılığı olmadığı, "askerlerimiz neden oradaydı, ne uğruna şehit oldular?" sorusunun sorulmaya başlandığı görülüyor. Bunu, beka nutuklarının artık pek duyulmamasından da anlamak mümkün.
İktidarın söylemi, önümüzdeki günlerde yanlıştan dönmek yerine Suriye ordusu ile doğrudan savaşa girilebileceğini ve sorunlarımızın katlanarak büyüyeceğini îma ediyor. Yeni sorunlar ve şehitler istenmiyorsa, kendisini muhalefette konumlandıran bütün siyasal partilere, örgütlere, yapılara, kişilere "Savaşa hayır şehitlere hayır" diyerek güçlü bir barış cephesinde buluşma sorumluluğu düşüyor. Aksi halde yanılgıdan suça evrilmekte olan Suriye politikasının ortağı olmaktan kurtulmak mümkün değil.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024