Oya BAYDAR
Bugünlerde sık yazamıyorum. Bir yandan; çığlığın, sözün, yazının boşlukta yitip gittiği duygusu, öte yandan genç kuşağın bilimle, kültürle, hak hukuk titizliği ve etik değerlerle donanmış yazarlarının söylemek istediklerimi benden çok daha iyi ifade etmeleri; bir de, 80 yılı arkada bırakacağım temmuz başında bitirmeyi planladığım 80 Yaş (korona) Günlükleri… Sonra, yazdıklarımız kadar yazmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuzu düşünüyorum. Yazmaya korkuyor muyum, diye içimi yokluyorum ve korkunun ecele faydası yok, vicdana zararı var, diyerek yazıyorum işte.
Terörle aramıza kaç metre mesafe koymalıyız?
Korona salgınından beri, beşikteki bebeden bencileyin bir ayağı çukurda nineye kadar herkes "sosyal mesafe"yi öğrendi. Önceleri bir buçuk metre deniyordu, şimdilerde bilim insanları güvenli olması için dört metre öneriyorlar.
Ekranlarda, YouTube yayınlarında, benzeri mecralarda, ama sunucu ama konuk olarak yer bulmuş birtakım insanların, siyasîlerin, sadece HDP'ye değil Kürt meselesinin barışçı çözümünden yana olan, Kürt halkının hak ve özgürlüklerinin eşit yurttaşlık temelinde tanınması gerektiğini savunan, giderek apartheit'a dönüşen ayrımcılığı kabullenemeyen kişilere, örgütlere yönelttikleri o komut: Terörle arana mesafe koy! Ve o soru: PKK terör örgütü müdür?
Anlamsız olduğu kadar kötü niyetli bir soru bu. Ümit Kıvanç'ın bu konudaki yazısından sonra fazla uzatmama gerek yok. Ben, soruya kendi cevabımı vermek, araya konacak mesafenin kaç metre olması gerektiğini de soruyu soranlara yöneltmek istiyorum.
Bütün silahlı yapılar ve savaşlar şiddet ve terör barındırır
Terör (tedhiş, şiddet yoluyla yıldırma, korkutma) ve terör örgütleri konusunda çok geniş bir literatür var. Uluslararası hukuk ve belgelerde, kararlarda, doktrinde, 2001'de İkiz Kuleler'e karşı El Kaide saldırısından sonra genişleyen, çoğalan, derinleşen bu literatürün ortak noktası, terör kavramında aşağı yukarı bir uzlaşma olsa da siyasî terör örgütü nitelemesinin dönemlere, ülkelere, uluslararası konjonktüre göre farklılık göstermesi. Hele de pratikte, herhangi bir yapının terör örgütü olarak adlandırılması tümüyle siyasî bir tercih.
Özellikle ulusal kurtuluş hareketlerinin yükseldiği, "devrimci terör" kavramının ve pratiğinin dünya solunda etik değer kazandığı 1960'lara, 70'lere bakıldığında bu durum açıkça ortaya çıkıyor. Yüzlercesi arasından birkaç örnek; FKÖ, Zapatistalar, IRA, ETA, FLN (Cezayir), SWAPO (Güneybatı Afrika), MPLA (Angola) gibi, bağımsızlık uğruna ya da siyasî amaçlar ve haklar için kendi devletlerine karşı silahlı mücadeleye girişmiş; çatışma ve savaş ortamında tümü şiddet ve terör yöntemleri kullanmış yapılar terör örgütleri midir?
Wikipedia'nın terör örgütleri listesinde, Türkiye'nin de dahil olduğu belli başlı ülkelerin hangi örgütleri terör örgütü saydıklar, ayrıca da geçmişte terör örgütü kabul edilmiş olanların hangileri olduğu yer alıyor. Listeyi incelemek, "terör örgütü" kabulünün hem ulusal hem de uluslararası planda göreliliğini ve siyasî temelini açıkça ortaya koyuyor. Bir devletin terörist ilan ettiği bir örgütü başka devletler kendi çıkarlarına, dış siyaset hesaplarına, bölgesel nüfuz planlarına göre terör listesine alıyor veya dışında bırakıyorlar. Sizin terör örgütü saydığınız yapı başkaları için ulusal kurtuluş ordusu olabiliyor. Bu, aynı zamanda bir konjonktür sorunu, yani döneme ve duruma göre değişebiliyor. Ülkeler, terörist olarak tanımladıkları örgütleri diğer ülkelerin de terör örgütü olarak tanımalarını sağlamak için çabalıyorlar, bu tanıma olayı bazen karşılıklı pazarlık unsuru, bazen şantaj aracı olabiliyor.
Desen: Selçuk Demirel | 'İnsanlar Ölmesin'
Savaş varsa terör vardır
Savaş; şiddet ve terörün en üst biçimidir. Savaş varsa, çatışma varsa şiddet/terör vardır. Savaşan bütün güçler, amacına şiddet kullanarak varmaya çalışan bütün yapılar kaçınılmaz olarak terör yöntemleri kullanır. Devletin şiddet ve terör tekelini elinde bulundurması devlet terörünü, millî orduların şiddet eylemlerini aklamaz; ancak devletler, tehdit ve tehlike saydıkları yapıları terör örgütü ilan ederek iç ve dış kamuoyunda onlara uyguladıkları terörü meşrulaştırmaya çalışırlar.
Şimdi konudan kaçmadan, soruyu iktidarın HDP'yi ve Kürt siyasî hareketini destekleyenleri meşru zemin dışına atmak için kullandığı tarzda soralım: PKK terör örgütü müdür? Benim cevabım: Bütün benzer yapılar ve devletlerin resmî savaş aygıtları gibi, şiddet ve terör yöntemlerine başvuran bir örgüt olduğudur. Ötesi tümüyle siyasî retorik ve propagandadır. Bu yüzden, özellikle HDP'lilere yöneltilen "PKK terör örgütü müdür" sorusu Kürt siyasî hareketini köşeye sıkıştırmayı amaçlayan, barışçı demokratik bir çözümü olanaksızlaştıran kötü niyetli bir sorudur. Ardından gelen, "terörle aranıza mesafe koyun" talebi ise iktidara yaranmayı, devlete yaslanmayı amaçlayan laf ebeliğinden başka bir şey değildir.
Koronavirüs'le aramıza kaç metre mesafe koymak gerektiğini biliyoruz ama terörle aramıza nasıl, ne kadar mesafe koyacağız? Ben ama'sız barışçı olarak şiddeti, terörü kimden gelirse gelsin, kime karşı hangi amaçla uygulanırsa uygulansın bütünüyle reddeden biriyim. Yani, arama mesafe koyamam çünkü terör zaten ufkumun dışında.
HDP nasıl mesafe koyacak?
HDP 2013'te ilk adımları atılıp 2015 yazında trajik olaylarla sona eren barış sürecinin partisiydi. Öcalan'ın dönemin koşullarında tasarladığı, barışçı çözümü kolaylaştırmak amacı taşıyan bir bileşenler partisiydi. Kuruluş döneminde AKP iktidarı ve devlet, İmralı'dan Kandil'e "terör örgütü"nün en üst düzeyiyle mesafesiz yakın ilişki içindeydi. PKK ise bugün ne kadar teröristse o gün de o kadar terör örgütüydü. Üstelik o zamanlar Türkiye sınırları içinde çok daha güçlüydü, savaşçı kadroları, militanları binlerle sayılıyordu. Bugün resmî açıklamalara göre kolu kanadı ağır operasyonlarla kırılmış, sınırlarımız içinde 500'den az mevcudu kalmış.
Hatırlıyorum; 7 Haziran seçimlerine doğru gidilirken, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'a partinin PKK ile ilişkisi sorulmuştu. Demirtaş, "Sosyolojik tabanımız aynı" cevabını vermiş, her türlü terörü reddettiklerinin, amaçlarının "ortak vatanda ortak yaşam" olduğunun altını çizmişti.
Demirtaş'ın sözleri açıktı: Partinin dayandığı ana unsur Kürt tabanıydı. O tabanın önemli bölümü için PKK, hak ve adalet çığlıklarının, Diyarbakır hapishanesindeki akıl almaz işkencelerde yitirilen yaşamların, kimliklerinin ve onurlarının taşıyıcısıydı. Her evden en az birkaç kişinin çatışmalarda ya da baskınlarda öldüğü, oğulların kızların dağlara çıktığı, köylerinin evlerinin yakılıp yıkıldığı, halkın sadece haklarının değil onurunun da ayaklar altına alındığı bölgede, zaman zaman örgütün terör eylemleri kendilerine yönelse bile, sonunda onların çocuklarıydı, yakınlarıydı. Sosyolojik tabanın aynı olması, ortak acıların, ortak talep ve özlemlerin, ortak hafızanın paylaşılması anlamına geliyordu. Aslında Kürt halkı açısından bakıldığında bugün de öyle.
HDP'yi köşeye sıkıştırmak için "Kahrolsun PKK!" diye bağırmasını isteyen, hiçbir işe yaramayacağını bildikleri halde bundan kötücül bir tatmin duyacak olanların hesaplayamadıkları şey, o sosyolojik tabanın duygularıdır. Özellikle son beş yıldır bölgede yaşanan büyük yıkım ve acılarda silahlı örgütün payının bilincine varmaya başlamış olanlar bile, HDP'yi yok etmeyi amaçlayan, baştan sona anlamsız bu talebe devletin istediği cevabı verenleri kabullenmez, "caş" sayar. Çünkü o halk için PKK; sizin benim, hele de devletin gözündeki "terör örgütü" değil, haklarını zalimlere karşı korumak için silaha sarılmış olan yakınlarıdır. On yıllardır terörün, şiddetin beterini yaşamış o insanların kolektif hafızasında terör sözcüğü örgütten çok devleti çağrıştırır.
Legal bir parti olan HDP'nin şiddeti, terörü, savaşı savunduğunu, yücelttiğini hiç duymadım. Aksine, sorunların savaşla değil diyalogla çözülmesi gerektiğini, silahla bir yere varılamayacağını söylediklerini defalarca duydum. HDP'yi, Kürt siyasetçileri, Kürt halkının yanında saf tutan demokratları yalanlarla, saptırmalarla karalayan, suçlu ilan eden, itibarsızlaştırmaya çalışanlar, HDP'nin sivilleri hedef alan terör eylemlerini her defasında şiddetle kınadığını duymadılar, duyurmadılar.
Terörle arasına mesafe koymak bundan başka nedir? Buna karşılık, durmaksızın "terörle arana mesafe koy" nakaratını tekrarlayanların, hatta işi "tövbe etsinler"e kadar götürenlerin Kürt halkı üzerindeki şiddetle, baskıyla, zulümle aralarına santim mesafe koyduklarına hiç şahit olmadım.
Tövbe etmesi gereken birileri var, doğru. Üstelik oldukça kalabalıklar. Ülkede ve bölgede savaşın, şiddetin, terörün sürmesindeki suçları, günahları, tarih ve halklar önünde tövbeyi gerektiriyor gerçekten.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024