Oya BAYDAR
Hinoğluhin, oyunbaz, düzenbaz bir rakip karşısında uyanık olmak, oyuna gelmekten kaçınmak gerekir kuşkusuz. Ancak, oyuna gelmekten kaçınmak pısmak, meydanı terk etmek, üzerinize çamur atılırken ‘aman provokasyona gelmeyelim’ diyerek elleriniz cebinizde ıslık çalarak dolaşmak değildir.
Muhalefetin, oyuna gelmeyelim siyaseti konusunda 19 Eylül tarihli yazısında Murat Sevinç söylenmesi gerekenleri söylemiş; ben, oyuna gelmeyelim siyasetinin ardında yattığını düşündüğüm bazı nedenlere değinmek istiyorum.
Millet İttifakı’nın demokrasi ittifakına dönüşememesinin, muhalefetin bir demokrasi cephesinde buluşamamasının ana nedeni bileşenlerin geçmişlerinden gelen ideolojik bagajlarıdır, dersem haksızlık etmiş olur muyum? Belki, ama konunun üzerinde düşünmekte yarar var.
Mesela Diyanet konusunda oyuna geliyorsunuz
İktidar, cumhuriyete ve rejime karşı sistematik saldırısını son zamanlarda laiklik üzerinden yürütüyor. Diyanet kurumu bu saldırının üssü; başına konmuş zat ise Başkomutan’ın ağır topu.
Cumhuriyetçi laik muhalefet tabii ki gidişattan memnun değil, tabii ki tehlikenin farkında. Ama birkaç parti sözcüsünün Ali Erbaş nâm Şeyhülislam taklidi kişiye yönelik eleştirileri ve kınamaları dışında Diyanet kurumunu, Diyanet-laiklik ilişkisini irdeleyen, ‘nasıl bir laiklik’, ‘neden laiklik’ sorularına ‘laiklik dinsizlik değildir’ ötesinde, kitleleri doyuracak ve güven sağlayacak güçlü bir cevap duyabildik mi? İktidarın anayasadaki laiklik ilkesini iğdiş etmeye yönelik tehlikeli uygulamalarını engelleyecek, sivil itaatsizlik dâhil, güçlü düşünsel ve eylemsel karşı çıkışlara şahit olduk mu?
Konu gündeme geldiğinde Millet İttifakı ve destekçilerinin eleştirilere cevabı ‘iktidarın oyununa gelmemek’ oluyor. İktidarın oyunu ortada, hepimiz görüyoruz: Diyanet ve laiklik gibi alanlarda olup bitenlere itirazın, din hassasiyetine sahip geniş kitleler üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi kullanarak muhalefeti köşeye sıkıştırmak, toplumdaki yarılmayı kullanarak kendi tabanını konsolide etmek, muhalefeti din düşmanı olarak gösterip geriletmek.
Oyun bu kadar açık ve kaba olunca, oyunu bozmak da bir o kadar kolay olmaz mı? En küçük taviz vermeden, geri çekilmeden, meseleyi ‘gündemi değiştirmek istiyorlar’ diyerek önemsizleştirmeden tek adam iktidarının ne yapmak istediğini kitlelere anlatmak… Yani: Diyanet kanalıyla aslında ne yapılmak istendiğini, amacın cumhuriyetin temeline dinamit yerleştirmek olduğunu, dinamit patladığında toplumun sadece bir kesiminin değil tamamının havaya uçacağını açık seçik ortaya koymak.
Üstesinden gelinemeyecek bir iş değil bu: Geçmişten bugüne laiklik ilkesinin uygulanmasında düşülen hataları, eksikleri, yaratılmış mağduriyetleri, dinsel azınlıklara, farklı mezheplere karşı suça varan ayrımcılığı ortaya koyarsınız. Özgürlükçü, birleştirici, çağdaş laiklik anlayışını, bu çerçevede Diyanet kurumunun yerini anlatırsınız. İnanç özgürlüğünü daraltan değil genişleten bir laiklik anlayışını benimsediğinizi ve uygulayacağınızı taahhüt edersiniz.
Bunu yapmak yerine, aman oy kaybederiz korkusuyla konuyu sessizce geçiştirmeye çalışırsanız, işte o zaman gerçekten de iktidarın oyununa gelmiş olursunuz.
Millet İttifakı’nın zayıf karnı
Muhalefetin gözü seçimlerden başka şey görmüyor. Bence fazla iyimser bir beklenti içinde, toplumun büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğu, iktidara güveninin ve desteğinin açık şekilde azaldığı bir dönemde ortalığı fazla bulandırmadan, dalgalandırmadan, ekonomik güçlüklerden ve kitle memnuniyetsizliğinden yararlanarak seçimlerin galibi olacağını hesaplıyor. ‘Her şey seçimler ve oy için’ anlayışıyla, kitlelerin hassas oldukları konuları fazla kaşımamaya, ortamı dalgalandırmamaya, iktidarın kurduğunu düşündüğü tuzaklara düşmemeye çalışıyor.
En önemli iki tuzak: din/inanç ile beka sorunu kisvesi altına saklanan Türkçü devletçi milliyetçilik. Bu iki konu Millet İttifakı ortaklarını pahalılık ve işsizlikle yetinmeyen güçlü ve etkin bir muhalefet yapmaktan alıkoyan zayıf karınları. CHP’nin laiklik konusunda, İYİ Parti’nin Kürt fobisine dayanan Türk milliyetçiliği konusunda ve her iki partinin de devletin bireye/halka üstünlüğü konusunda geçmişten gelen müktesabatları bir hayli yüklü.
CHP, laikliğin neredeyse 100 yıllık uygulamasının eksikliklerini, aksaklıklarını köklü şekilde gözden geçirmeden ve kendi tarihinin öz eleştirisini yapmadan toplumun geniş kesimlerinin gözünde bu yükten kolay kolay kurtulamaz. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü uygulamasıyla sınırlı öz eleştirisinin bile partinin bir bölümünde yarattığı memnuniyetsizlik göz önünde bulundurulursa bunun hiç de kolay olmayacağı ortada.
İyi Parti’ye gelince, ideolojisi ve zihniyet yapısı MHP köklerinden beslenen Türkçü-devletçi bir siyasal yapının, iktidarın Kürt düşmanı militarist-yayılmacı beka söylemi tuzağından kurtulması pek mümkün görünmüyor.
Gerek CHP’nin gerekse İYİP’in, iktidarın Kürt meselesi üzerine kurduğu savaşçı, yayılmacı, ilhakçı dış siyasetine muhalefet ettiği bugüne kadar görülmedi. Suriye’ye, Irak’a sınır ötesi müdahalelere hayır dediklerini, Meclis’e getirilen sınırötesi operasyon tezkerelerine hayır oyu kullandıklarını hiç görmedik. ‘Anayasaya aykırı olduğunu biliyoruz ama’ ayıbı işlenerek Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda da bir öz eleştiri duymadık.
Söylemek istediğim: sadece Millet İttifakı değil bütün muhalefetin, hepimizin, kendi geçmiş (veya hâlâ süren) yanılgılarımızla, eksiklerimizle, kitlelere güvensizlik aşılamış olan tutum ve siyasetlerimizle yüzleşmemiz ve güvenini, oyunu, desteğini beklediğimiz halkın önünde cesaretle öz eleştiri yapmamız.
İktidarın oyunundan ancak böyle kurtulabilir ve kendimiz oyun kurucu olabiliriz. O zaman laikliğe saldırıyı göğsümüzü gere gere püskürtebiliriz. O zaman geçmişteki laiklik uygulamaları bagajından kurtularak bütün dinlere, inançlara, inançsızlara özgürlük sağlayacak ve hepsini koruma altına alacak gerçek laikliği kitlelere anlatabilir, korkularından arınıp muhalefete güvenmelerini sağlayabiliriz. Aksi hâlde iktidara gelinse bile iktidarda kalmak ve ülkeyi düze çıkartmak hayal olur.
Gündem değiştirmek için değil, rejimi değiştirmek için
Muhalefete göre iktidar ne yaparsa gündem değiştirmek için yapıyor. Kuşkusuz bir amacı da bu olabilir melanetlerinin. Ama Erdoğan rejiminin özellikle laiklik, yargı, demokrasi gibi alanlara saldırısı gündem değiştirmekten ibaret olmayan çok köklü bir rejim mühendisliği -yıkıcılığı da diyebilirsiniz- seferberliğinin adımları. Gündem değiştirmek için yapıyorlar, oyuna gelmeyelim rehaveti, muhalefeti mücadele minderinin/ meydanının dışına, eylemsizliğe, pasifliğe itiyor ve bu arada devlet takviyeli Erdoğan iktidarı hedefine doğru yol alıyor.
‘Oyuna gelmeyelim’ tavrı gibi ‘gündem değiştirmek için yapıyorlar’ yorumları da, armudun pişip ağızlarına düşeceğini uman muhalefet partilerine gerekçe sağlıyor. Oysa iktidarın hedefi laik-demokratik cumhuriyet rejimini değiştirmek ve bu hedefe doğru epeyce yol aldı. Sanırım asıl sorun muhalefetin bunu anlamaması veya anlayıp da mücadele için kendinde gerekli cesareti ve gücü bulamaması. Böyle düşünmemin nedeni, memleketi arşınlamak, esnafla, çiftçiyle, yani seçmenle buluşmak için gösterdikleri gayretin onda birini bile geniş bir demokrasi ittifakının oluşturulması için göstermeye yanaşmamaları.
Demokrasiye dönüşün olmazsa olmazı beş-on maddelik bir mutabakat metni; iktidara geldiklerinde acilen neler yapacaklarını içeren (mesela ilk 100 gün, ilk altı ay, vb.) bir mini program; halkın bütün kesimlerinin ortaklaşabileceği bir yurttaş sözleşmesi… En önemlisi de bütün muhalefet güçlerinin bu metin ve taahhütlerde ortaklaştıklarını beyan etmeleri. Yan yana gelip el ele tutuşarak olmayabilir (ne yazık ki olamayacağı anlaşılıyor)ama her siyasi aktörün, kuruluşun, partinin aynı metin, aynı program, aynı taahhütlerde buluştuklarını beyan etmeleri bile kitlelerde umut ve güven oluşturacaktır.
Bu adımı atmaktan kaçınanlara, ilkelerde buluşup ortaklaşmaktan çekinenlere, kendi hatalarını, eksiklerini giderme taahhüdünde bulunmayanlara halk neden güvensin?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024