Serdar KAYA
Geçen pazar, PKK’ya getirilen yedi yaygın itirazdan söz etmiştim. Bu itirazlar şunlardı: (1) Silahlı bir sol örgüt olarak kurulmuşken, zaman içinde söylem değişikliklerine gitmek; (2) örgüt içi demokrasiye sahip olmamak, hatta kendi içindeki muhalifleri dahi acımasızca öldürmek; (3) Kürt halkı tarafından desteklenmiyor olmak, dolayısıyla da Kürt halkını temsil etme hüviyetine sahip olmamak; (4) Kürt halkına kötü davranmak; (5) uyuşturucu kaçakçılığı yaparak finansman sağlamak; (6) yurtdışından yardım görmek; ve (7) önünde siyaset imkânı varken şiddeti tercih etmek.
Bu noktada biraz durup aynaya bakmak ve bu itirazları bir de Türkiye Cumhuriyeti ekseninde düşünmek gerekli.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu
İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1889 yılında silahlı bir yeraltı örgütü olarak kuruldu. Önünü açmak isteyen cemiyet, 1905 yılında kurduğu Fedaîn adlı örgüt aracılığıyla siyasi muhaliflerine suikastlar düzenlemeye başladı. 1908’de anayasal döneme geçildi. Ancak 1913’te İttihatçılar darbe yaparak iktidarı ele geçirdiler. 1914’te ise, düşmandan “eski yerleri” alma ümidiyle, Osmanlı Devleti’ni I. Dünya Savaşı’na soktular. Savaş yılları boyunca büyük insanlık suçları işleyen örgüt liderleri, savaşı kaybettikten sonra yurtdışına kaçtılar.
Bunun sonucunda, ülke, örgütün B kadrosuna kaldı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak bilinen devlet, söz konusu B kadrosunun eseridir. Bu kadro, I. Dünya Savaşı’nın ardından yenilgiyi kabul etmeyip Anadolu’nun farklı yerlerinde yeniden organize olmaya başladı. Amaç, bir direniş örgütlemekti. Ancak İttihatçılar, her şeyi olduğu gibi bunu da halka dayatarak yaptılar. Onların uzantıları durumunda olan çeteler, bir yandan savaş döneminden “arta kalan” Anadolu gayrımüslimlerini katletmeye, diğer yandan da vatan müdafaasının (yani kendilerinin) finansmanı adına Anadolu halkını haraca kesmeye başladılar. Halk, İttihatçıların son macerası olarak gördüğü bu uygulamalardan yaka silkiyor ve mümkün mertebe uzak durmaya çalışıyordu. Ancak, İttihatçıların Ankara’da kurdukları (ve o gün itibariyle hukuki hüviyetinin ne olduğu dahi meçhul olan) alternatif meclis, Anadolu halkının Müslüman kesiminden olup da direnişe katılmayanları “asker kaçağı” ilan edip yakalayabildiklerini idam etmeye başladı. Bu kimseler, yeri geldiğinde, yakaladıkları iki kardeşin babasına dönerek, “İki oğlundan birini idam edeceğiz, diğerini de asker yapacağız, hangisini asalım” diye sormaktan dahi çekinmeyecek karakterde insanlardı.
Türk PKK’sı
Burada silahlı bir örgüt var. Örgütün siyaseti şiddete dayalı. Örgüt içi demokrasi yok. Örgütün demokrasi ile arası genel anlamda da iyi değil. Örneğin, 1920’de kurulan alternatif meclis dahi, içinde beli silahlı adamların dolaştığı bir yer. Meclis içindeki nispeten güçlü olan fraksiyona muhalefet edenler, suikastlara ve siyasi idamlara kurban gidiyor. Meclis’tekilerin, tartışmalar esnasında birbirlerine silah çekmeleri, hatta silahlarını ateşlemeleri dahi vaki. (Meclis’te vurulan Halid Paşa’nın arka odalardan birine konması ve kan kaybından ölmesi için beş gün beklenmesi gibi korkunç örnekler de yok değil.) 1926 ve sonrası ise, bütün muhalefetin susturulduğu bir Tek Adam rejimi.
Örgütün söylem değişikliği de bariz. Başlangıçta Osmanlıcı olan örgüt, sonra Türkçü, ardından hilafetçi/ saltanatçı, sonra tekrar Türkçü, 1930 sonrasında ise, biyolojik ırkçı oluyor. Hilafetçi söylem, Hindistan Müslümanlarından gelen dış yardımı mümkün kılıyor. Aynı dönemde, bir de, Ruslara hitap eden ve Rus yardımını mümkün kılan komünist söylem var.
Örgütün, Milli Mücadele dâhil hiçbir dönemde halk desteği güçlü değil. Halka kötü davranmak ve acımasızlık ise, adeta örgütün karakteri durumunda.
Sonsöz
Milli Mücadeleyi, Anadolu halkının bir kısmının (zorla da olsa) desteğini almayı başaran Türk PKK’sı verdi. Türkiye Cumhuriyeti’ni de yine Türk PKK’sı kurdu.
Bugünlerde Kürt PKK’sı da aşağı yukarı aynı zihniyetle ve aynı acımasız yöntemlerle Kürdistan’ı kurmaya çalışıyor. Görünen o ki, bu gerçekleştikten sonra, Kürdistan’ın Kürt çocukları, okullarda, topyekûn Kürt halkının Atakürt’ün önderliğinde bir bağımsızlık savaşı verdiğini öğrenecekler. Biri çıkıp da, “Atakürt dediğiniz adam iki eli kanlı acımasız bir despottu” diyecek olsa, muhtemelen “O olmasaydı adın Welat olabilecek miydi?” cevabını alacak. İşin tuhafı, Türklerin aksine, Kürtler en azından bu noktada haklı olacaklar.
Bütün bunlar karşılaştırılamaz zannediyoruz. Hatta karşılaştırmak çoğu zaman aklımıza bile gelmiyor. Çünkü henüz CHP’yi (ve dolayısıyla da TC’yi) gerçek mahiyetiyle anlayabilmiş değiliz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014