Sinan ÇİFTYÜREK
I- Asya Egemenlik Savaşında Kaygan Merkezler
Son yirmi yıldır Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde savaş devam ediyor fakat savaşların yoğunluk merkezleri kaygan zeminde sürekli yer değiştiriyor. Savaşın yoğunluk merkezi gün oluyor Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye, Kürdistan’a, gün oluyor Kuzey Kafkasya’ya (Gürcistan-Ukrayna’ya) derken şimdi de bölgenin tehlikeli fay hattı “Şii-Sünni karşıtlığı” iddiaları üzerinden Yemen’e kaydırıldı. Savaşın ağırlık merkezi yarın Güney Kafkasya’ya kaydırılırsa yanı Ermenistan-Azerbaycan arasında uzun süredir dondurulmuş olan savaş yeniden patlak verirse kimse şaşırmasın!
Savaş, belirttiğim üçgende daha uzun yılları alacak çünkü mesele, tüm derinliğiyle Avrasya üzerinde kimin egemen olacağı, özelde de Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi meselesidir. Tam da bu nedenledir ki, Avrasya da savaş içerisinde savaş yaşanıyor. Bunun içindir ki, savaşın ağırlık merkezi bazen Afganistan, Gürcistan-Ukrayna, bazen Yemen ama çoğunlukla Kürdistan’ın merkezinde yer aldığı coğrafya da sürüyor. Yemen meselesi de gösterdi ki epeyce de sürecek. Önümüzdeki aylarda ABD’nin Musul’a kara harekâtı da başlarsa durum nereye varır kestirilmesi zor olur.
Kırk adet küresel, bölgesel devlet sadece IŞİD’e karşı koalisyon kurmadı, bugün de 10 devlet sadece Yemen’de ki Husilere karşı koalisyon oluşturmadı. Her ikisinde de hesap ve hedef görünenin çok ötesindedir.Bu nedenle savaş içerisinde savaş, ittifak içerisinde ittifak kuruluyor. Bu nedenle, savaşların ağırlık merkezi sürekli yer değiştiriyor ve savaş, yeni savaşa yol açarak uzayıp gidiyor.
Hedef esas IŞİD ya da Husiler olmadığı için IŞİD’’in bölgede yenilmesi de bölgesel savaşları sona erdirmeyecek. Mesele esas IŞİD olsaydı İran, Irak ordusu ve ABD’nin hava desteğiyle Tikrit ve El Anbar’da bizzat IŞİD ile savaşarak Ürdün ve Suudilere olan tehdidi zayıflattığı süreçte, Suudiler Arap koalisyonu ile Yemen’de Husiler üzerinden İran’a savaş açmazdı! İran, Irak’ta IŞİD ile savaşarak Suudilerin yükünü hafiflettiği halde Suudiler, Yemen’de dolaylı da olsa İran’a savaş açmazdı.
ABD ise Irak’ta, IŞİD’e karşı savaşta İran ile ortak tavır alırken; Suudi öncülüğündeki koalisyon üzerinde de İran karşıtı blok oluşturuyor! Böylece Basra ve Aden Körfezi ile Bab ül Mendep Boğazı’nı denetleyerek küresel kapitalizmin enerji yol haritasını güvenceye almak istiyor. İşte savaş içerisinde savaş! İşte çapraz ittifaklar!
II- Savaşın tarafları, net ve kalıcı değil!
Söz konusu üçgende savaş içinde savaşların niteliğine paralel, ittifaklar da anlık değişkenlik gösteriyor. Örneğin; ABD’nin, Afganistan işgalinde Taliban ile savaş görüntüsü altında esas Rusya ve Çin’i hedeflerken süreçte Taliban’a karşı Rusya ile işbirliğine girmek zorunda kalması; Irak’ı işgal edip Saddam rejimini devirirken hedefi İran olarak belirlemişken dönüp dolaşıp aynı Irak’ta şimdi IŞİD’e karşı İran ile paralel davranması ve yine aynı süreçte Yemen’de de, İran karşıtı koalisyonu desteklemesi; Suriye’de BAAS rejimi karşıtı muhalif hareketi desteklerken, süreçte IŞİD, En Nüsra gibi İslami örgütlere karşı BAAS rejimine en azından geçici olarak razı olması … gibi.
Görüldüğü gibi 21. yüzyılın savaşları; tıpkı postmodern sanat, kültür, felsefede yaşandığı gibi her şeyin anlık değişkenlik gösterdiği, her şeyin aynı anda hem kendisi hem bir başka şey olduğu, tarafların, karşıtlıkların, cephelerin çizgilerinin net ve kalıcı olmadığı postmodern savaş, savaşlar tablosu görmekteyiz. Süren savaşlar bir biçimiyle üçüncü dünya savaşı ama postmodern dünya savaşı adını alması da bu özelliklerinden gelir.
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında yaşandığı gibi emperyal ve bölgesel devletlerin doğrudan cephelerde savaştığı, tarafların belirgin olduğu, kazanan ve kaybedenin net olarak ortaya çıktığı savaşlar yerini tarif ettiğimiz postmodern savaşlara bırakmıştır. 20 yıldır aralıksız süren savaşlarda halen kim kazandı kim kaybetti belli değil!
En başta bu özelliği nedeniyle günümüz savaşları uzun sürüyor. Savaşların uzun sürmesinin İkinci nedeni, egemenlik peşinden koşan emperyal aktörlerin doğrudan savaşa girmeden savaşmalarıdır. Üçüncü nedeni ise daha köklüdür; Asya’ya egemen olmak isteyen Batılı güçlerin ısrarına karşın, “Asya Asyalılarındır” diyen Doğulu güç merkezlerinin kararlı karşı duruşlarıdır. Rusya küresel-kıtasal olarak karşı dururken, İran bölgede militan tutumunu sürdürmektedir.
Dikkat çekicidir geçmiş savaşlardan farklı olarak, küresel ve hatta bölgesel aktörler (devletler) doğrudan savaşa girmek yerine ikincil, üçüncül güçler üzerinden vekâlet savaşlarını sürdürmektedirler. Savaşlarda küresel hatta çoğu yerde bölgesel aktörler bile doğrudan karşı karşıya gelmiyorlar, gelmemek için özen gösteriyorlar. Savaşın bir tarafında devlet varsa diğer tarafında bir biçimiyle devlet adına savaşı yürüten bir örgüt vardır. Ukrayna’ da, Gürcistan’da Ruslar savaşın doğrudan bir tarafı ama görünürde sadece muhalif hareketleri destekliyor. Dün Irak’ta, yine bugün halen Afganistan, Suriye, Yemen ve Kürdistan’da benzer bir savaş yürütülmekte. ABD ve Rusya belirtiğim üçgenin her yerinde savaşların doğrudan tarafı ve örgütleyicisidirler ama kendileri hiçbir yerde doğrudan savaşmıyorlar. S. Arabistan ve İran’ın pozisyonu da Yemen’de aynıdır. Türkiye ile İran’ın pozisyonu Suriye ve bölge genelinde benzerdir. Süren savaşların vekâlet savaşları adını alması buradan geliyor.
III- Herkes, masada elini güçlendirmek için sahada etkinlik peşinde
Küresel ve bölgesel aktörler, Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde yarının paylaşım masasına güçlü oturmak için bugün sahada ki mevzilerini güçlendirmek istiyor.
Rusya; Gürcistan-Ukrayna ve Ermenistan-Azerbaycan yanı Kafkasya’nın yanı sıra, Suriye üzerinde de Akdeniz ve Ortadoğu’da yaptığı, yapmak istediği ile sahada mevzilerini güçlendirmek istiyor!
ABD; Afganistan’dan Yemen’e, Suriye’den Ukrayna’ya kadar geniş coğrafyada hem doğrudan askeri varlığıyla hem ayrıca yerel, bölgesel güçler üzerinden sürdürdüğü vekâlet savaşlarıyla sahadaki mevzilerini güçlendirmeyi amaçlıyor.
Fransa; sahada elini güçlendirmek için tarihsel kartını oynuyor. Suriye rejiminin yanı sıra Kürtlerle ilişkiyi geliştirerek yarın ki masada bugünden elini güçlendirmek istiyor.
İran; bölgenin tamamında ABD ve Batı bloğu karşısında direnmenin ötesinde karşı pres yapan, en iyi savunmanın karşı saldığı olduğu ilkesinden hareketle militan örgüt refleksi ile davranan; Şii Hilalini ölümüne savunan, Kürdistan’ı (özelde de “İran’ın bölgedeki plan ve stratejilerinin bir parçası olmayı reddettiği, Kürdistan Bölgesi’nin Tahran ile Şam arasında koridor olmasına müsaade etmediği” gerekçesiyle KDP ve Mesud Barzani’yi) hedef tahtasına koyan ve Kürdistan’ın iç siyasetindeki rolüyle de ciddi bir istikrarsızlık unsuru olan İran sahanın her karışında etkin olmak istiyor.
ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin yanlış politikalarla Irak işgali, İran iç siyasetinde muhafazakârlığın yanı sıra bölgesel siyasette de hızla güçlenmesine yol açtı.
İran, Avrasya üzerinde gerçekleşen Doğu-Batı karşıtlığında, Doğu’nun bölgedeki militan gücü olmanın yanı sıra, kendi hesabına bölgesel emperyal kavganın da aktif gücü. Denilebilir ki İran bu uzun ve kaotik posmodern savaşta Doğu ekseninin kılıcını salmaktan öteye emperyal çıkarlarının peşinde. ABD, İran’ın bölgede ki bu misyonu nedeniyle O’nu Doğu ekseninden somutta da Rusya’dan uzaklaştırmak istiyor ancak bunu sağlamak için attığı adımlarla yine İran’a yeni alanlar açıyor, güçlendiriyor.
S. Arabistan; oluşturduğu koalisyon ile hem kendi adlarına hem de ABD (Batı ekseni) adına sahadaki elini güçlendirmeyi amaçlıyor.
Türkiye; bölgeyi, Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabına uygun dizayn etmenin ağır bedelini ödüyor. Tam anlamıyla “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan” olma durumuna düştü. Suriye, Mısır ve İsrail politikasında aynı durumu yaşadı. Kürtlerle emperyalist hedefler hayalini kurarken hem Kürt politikaları hem de Suriye politikaları nedeniyle yine yaya kaldı. Denilebilir ki “Türk modeli” çöktü!
Türkiye, tarihsel rekabet nedeniyle İran ile bölgede Sünni- Şii ekseninin egemenliği kavgasında, Suudilerin liderliğindeki Arap koalisyonu desteklemeyi çıkarlarına uygun gördü. Yemen müdahalesine destek vermekle bağları zayıflayan Sünni eksenle özellikle Mısır ve hatta İsrail ile kesilen ilişkisini yeniden geliştirme amacında. Ama aynı Türkiye, İran Parlamentosundan “gelme” seslerine rağmen Cumhurbaşkanı liderliğindeki heyet İran ile ekonomik ilişkileri geliştirme ve böylece Mısır’da kapanma tehlikesi taşıyan bölge ticaret kapılarını İran üzerinden açma çabası içerisinde!
Kürtler; dünden farklı olarak sahada elini güçlendiren bölgesel bir aktördür artık. Gerek Güney gerekse Batı Kürdistan’da Kürt siyaseti sahada elini güçlendiriyor. Güney Kürdistan bağımsızlık yolunda sahada mevzilerini güçlendirirken, Rojava statüyü pekiştirme arayışında. Parçalardaki bu yönelimler önemli ama yetmez dört parçayı kucaklayan Ulusal Kongre benzeri adımların geliştirilmesi gerekir.
IV- S. Arabistan’ın dış askeri müdahaleleri yeni değil
ABD’nin, Irak BAAS rejiminin devrilmesi ardından hedef tahtasına koyduğu İran ile uzlaşmanın ötesinde yeni Irak’ı yönetme de ortaklaşmayı hedeflemesi, İsrail ve Suudileri rahatsız ediyordu. Özellikle S. Arabistan ve Sünni Arap Körfez ülkeleri ABD ile İran yakınlaşmasını kaygıya izlemenin yanı sıra baskı uyguladılar, ABD üzerindeki baskısı sonuç verdi, Yemen’e askeri müdahale yapıldı. S. Arabistan öncülüğünde Yemen’de Husilere karşı koalisyon oluşturulurken esas amaç “İran tehdidine karşı güvenlik” gerekçesi yatıyorsa, ABD olmadan bu iş olmaz çünkü ABD’nin bilgisi olmadan Suudilerin müdahale etmesi mümkün değil. S. Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonun Yemen saldırısı, bölgede Sünni-Şii güç dengesini yeniden gündemin ilk sıralarına taşısa da esas mesele mezhep kavgası değil zaten Yemen’deki iç kavga da esas mezhep kavgası değil. Eğer Yemen askeri operasyonuna S. Arabistan, Bahreyn, BAE, Kuveyt, Katar, Sudan, Fas, Mısır, Ürdün ve Pakistan doğrudan yer alıyorsa; ABD, Fransa, İngiltere, Belçika, Türkiye destek veriyorsa demek ki müdahale Yemen’in iç siyasetindeki gelişmelerden çok öteye bölgesel hatta küresel amaçlar içirmektedir. Demek ki, S. Arabistan liderliğinde Sünni Arap ittifakın Yemen’e saldırmasında, İran ile Suudilerin Basra Körfezi başta olmak üzere bölgesel egemenlik hesapları var ama savaşın Yemen’e kaymasında küresel emperyal aktörlerin Asya özelde de enerji yol haritası üzerindeki egemenlik kavgası belirleyici.
İlginçtir on yıllardır Filistin ve genelde Arap halkına kan kusturan İsrail’e karşı birleşemeyen Araplar bir başka Arap ülkesine karşı birleşiyorlarsa, demek ki birlik Yemen’den çok İran’a karşı gerçekleştirildi. Yoksa bir küçük Arap ülkesi Yemen’e neden müdahale edilsin ki, neden Arap NATO’sunun kurulması tartışılsın ki?
Basra Körfezinden Kızıldeniz’e uzanan enerji yol haritasındaki Küresel amaçlara yukarıda değindik, bölgesel amaçlara gelince; Suudilerin Yemen’e saldırmasında elbette Şii tehdidi bir faktör ama bunu “yaparken Şia ve İran korkusunu manipülatif araç olarak başarılı bir şekilde kullandı” demek daha doğru olur zira dünde aynı amaçlarla Bahreyn’e müdahale etmişti. Nüfusunun çoğunluğunu (% 70 gibi) Şiilerin oluşturduğu Bahreyn’e askeri müdahale de bulunarak rejimin değişmesi engellemişti.
V- ABD Soğuk Savaşı Kazandı Ama Avrasya savaşını Kaybedecek!
ABD öncülüğünde, “komünizme karşı küresel savaş” 40 yıl sürdü, 1990’lara gelindiğinde SSCB ve Sosyalist Sistemin çökmesiyle birlikte savaşın galibi ABD liderliğindeki kapitalist emperyalist sistem oldu. Soğuk Savaşı ABD liderliğindeki Batı kazandı çünkü tüm kapitalist dünyanın desteğini almıştı. Ayrıca Sosyalist Sistem, kapitalist emperyalist rejimlerin saldırısı sonucu yıkılmadı, esas kendi iç çelişki ve sorunları nedeniyle yıkıldığını belirtelim. Fakat sonuçta Soğuk Savaşın galibi ABD ve liderliğindeki Batı oldu.
“ABD’nin “soğuk savaş” sonrası yani SSCB ve Sosyalist bloğun dağılmasının hemen ardından geliştirdiği ve en az “soğuk savaş” süresi kadar uzun ve maliyetli stratejinin yani Avrasya Üzerinde Egemenlik Kurma Stratejisinin, Afganistan ve Irak işgalleri üzerinden çökmüş olmasıdır. Biz ilk günden, “ABD küresel imparator olamaz”, “Avrasya stratejisi çökecek ve ABD Atlantik’in öbür yakasında soluğu alacak” demiştik. Somutta son 20 yıldır sürdürdüğü Avrasya üzerinde ki egemenlik savaşını kaybedeceğinin verileri dün Afganistan, Irak bugün Suriye, Ukrayna üzerinden güçleniyor.
Sonuç olarak; ne ABD ve Batı emperyalizmi ne Rusya liderliğindeki Doğu ekseni ne de Türkiye, İran gibi bölgesel aktörler söz konusu üçgende meseleleri çözemezler. Çözümün ne ve nasıl olması gerektiğini bir başka yazıya bırakalım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Siyasal çözümde çıta yükseldi, denilebilir ki içerik makas değiştirdi!
7.06.2019 - DEVLET PARTİSİ, 31 MART SEÇİMLERİNDE HDP’YE ADETA SAVAŞ AÇTI!
7.02.2019 - SARI YELEKLİLER VE KÜRESEL DEVRİMCİ DİNAMİK!
18.03.2019 - YALLA KÜRDİSTAN” DİYENE! “İŞTE KÜRDİSTAN, İŞTE BURARAYIZ” DİYORUZ!
4.02.2019 - MOSKOVA ZİRVESİNDE; ÇÖZÜM-SAVAŞ KISKACINDA SURİYE VE ROJAVA!
28.01.2019 - Yerel Seçim ittifakıyla Kürt siyasetinde 40 yıllık katılaşmış duvardan gedik açtık!
9.02.2019 - AYDINLIK GAZETESİ, KÜRTÇE KONUŞ DİL KAMPANYASINA SAVAŞ AÇTI!
7.01.2018 - YEREL SEÇİMLERDE ORTAKLAŞMANIN YOLUNU BULMALIYIZ!
26.10.2018 - KÜRDİSTAN SEÇİMLERİNİN VERDİĞİ MESAJLAR!
- KUŞATILMIŞ KÜRDİSTAN’DA, SEÇİM VE İÇ DEMOKRASİ
28.09.2018
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Engin Sayar
Geçenlerde bir haber sitesinde, Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi İhalesine fesat karıştırıldığı ve olayın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturulduğunu okumuştum.
Ad Soyad Giriniz...
Adam olan yaptığı yanlıştan sonra özür diler, adam olan kafasını toprağa gömmez, adam olan savunduğu fikri sonuna kadar savunur. Hüsehin Bektaş doğru yazmış ama karşısındakileri adam zannettiği için fazla beklentiye girmiş. Boşuna bakleme Hüseyin Bektaş, bizim millette balık hafızası varken bu adamlar her şeyi söyler üstüne yatar.