Sinan ÇİFTYÜREK
Zarrab adı; 17-25 Aralık 2013 soruşturmasında AKP hükümetinin dört bakanını da kapsayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla; İran’a dönük ekonomik ambargonun delinmesiyle paralel petrol ve altın kaçakçılığıyla; nihayet Türkiye’de yakalanıp ve olay haline gelen kısa sürede bırakılmasıyla anılır olmuştu.
Genç yaşta Reza Zarrab, nasıl oluyor da İran-Türkiye-ABD üçgeninde kısa sürede bu kadar önem kazanan kişi haline geldi? Neden Türkiye’nin iç ve hatta bölgesel siyasetinde ABD’nin eline kozlar verecek potansiyeli taşıyor? Bunları kısaca birkaç noktada belirtelim.
I - Öncelikle belirtelim ki Zarrab, kapitalist serbest piyasanın çocuğudur! Zarrab şöyle yaptı böyle yaptı deniyor fakat kimlerle hangi sistemde bütün bunları yaptı sorusunun yanıtını arayan yok! Zarrab’ın soruşturmaya konu olan dosyasına kaba bir göz atıldığında görülür ki; başta İran, Türkiye olmak üzere hangi ülkeyle ticari ilişkiye girmişse illa ki o ülkenin merkez veya önemli kamu bankasıyla, dolayısıyla hükümet ve hatta devletin kilit isimleriyle ve de tacir-tüccar sanayicilerin tepe yöneticileriyle ilişki içerisinde iş yapmıştır. Yoksa “Türkiye’nin bütçe açığının yüzde 15’ini tek başıma kapattım; bana teşekkür etmelisiniz” diyebilir miydi? Benzer bir ilişkiyi İran nükleer silah üretiminde lazım gelen 2 milyar doların bulunmasında, patronu Babek Zencani ve eski Cumhurbaşkanı Ahmedinecat ile birlikte rol üstlendiği söyleniyor. Yani Zarrab’ı doğuran kapitalist piyasa sistemidir.
Bu trafikte adı geçen Babek Zencani ve Reza Zarrab İran asıllı olunca, şunu hatırlatmakta yarar var; “Farslı birinin malını çalıp yine aynı Farslıya satsan bile yine o Farslı karlı çıkarmış” deyimini hatırlatıyor insana. Zencani ve Zarrab her ikisi de genç yaşta böylesine bölgesel hatta küresel ekonomik-ticari trafikte cirit atabiliyorlarsa bunda Fars/İran tüccar-tacir kültürünün kıvraklığını eklemek lazım.
II – ABD’nin, Erdoğan ve AKP hükümetinin Rojava Kürdistan’ı/Suriye başta olmak üzere bölgesel politikalarına eleştirilerini yoğunlaştırdığı günlerde, Zarrab’ın Miami’de tutuklanması tesadüf mü? Ayrıca tutuklandı mı yoksa can güvenliğini sağlama almak amacıyla tutuklanmak için kendisi anlaşmalı mı ABD’ye gitti? Gelişmeler Zarrab’ın kendi isteğiyle tutuklanmaya gittiğini gösteriyor çünkü etrafındaki halka daralmaya başlamıştı. Neden alanı daraldı Zarrab’ın? Bunun çok nedeni var ama bunların başında İran’a ambargonun kalkmasıyla Zarrab’ın işlevinin de bitmiş olması ve yalnız bırakılması gelir. İkincisi ABD’nin Türkiye’nin iç ve bölgesel siyasetine duyduğu kimi rahatsızlıkları Zarrab’ın söyleyecekleri üzerinden pazarlık konusu yapabilme hesabını yapmış olma ihtimali!
Genel kanı Zarrab, kendini kurtarmak için konuşacak ve konuşması da en çok Türkiye’deki dostlarını rahatsız edecek! Zarrab’ı tutuklatan savcının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sosyal medya üzerinden kısa süreliğine takibe alıp bırakması da manidardır bu açıdan. Bu nedenle iç siyasette hükümeti değil de reisi ciddi rahatsız edecek gelişmeler olabilir.
ABD, Erdoğan ve AKP’yi içeriden yani iç siyaset dengeleri üzerinden maniple etmede zorlanabilir çünkü içerden oyu halen %50 civarında. Zarrab’ın kendini kurtarmak için tüm ilişkilerini açıkça itiraf etmesi ABD’nin eline AKP hükümeti aleyhine dış siyasette kullanacağı önemli kartları verir mi? Genel kanı Zarrab’ın itirafları üzerinden ABD, Türk hükümetiyle özellikle Suriye/Rojava siyaseti üzerine pazarlık ve uzlaşma masasını kurabilir! Perde arkasında kurması bekleniyor çünkü ABD’nin eline, AKP karşısında “kullanabileceği önemli kartlar geçeceği” belirtiliyor ki AKP yanlısı medyanın sessizliğini koruması da bu açıdan hayra alamet değil!
Dış siyasette ihtimalen Rojava pazarlık masasına gelebilir. Ve ihtimal dahilindedir ki bölge özelde de Rojava meselesi üzerinde yapılacak pazarlıkta Türk hükümeti, “iç siyasette bana dokunma bölge siyasetinde tamam” diyerek anlaşma önerebilir! Önümüzdeki süreçte Türk devletinin Rojava siyasetinde değişiklik yaşanırsa bu Zarrab üzerinden olmuş demektir. Yine Zarrab meselesi Türkiye’nin Atlantik İttifakına bağlılığını pekiştirebilir. Önemlisi HDP'yi baraj altında bırakıp MHP oylarını da “milliyetçi propagandayla toplayıp 400 vekil çıkararak Anayasa ve başkanlık meselesini çözme hesapları” da çökebilir!
III – Kürdistan’da yeni durum ya da Türk Ordusunun Cizre-Botan’da yeni Düzen arayışı! Özetlersek;
a- Askeri tank ve zırhlı araçların Silvan’da kent merkezlerine girdikleri andan itibaren Kürdistan’da yeni bir durum oluşturulmaya çalışılıyor. Askerin nazlanarak önce tam yetki istemesi sonra “hakkımızda soruşturma açılmayacak” garantisinin yanı sıra “ne zaman kentlerde çıkacağımıza da biz belirleriz” talebine de hükümetten “tamam” yanıtını alması! İşte asker merkezli Kürdistan siyasetinin ilk adımları! Asker ile hükümet arasında, kentlere tank girer mi girmez mi tartışması ve hükümetin her konuda askere tam yetki vermesinden beri Kürt meselesi askere havale.
Demek ki Kürdistan siyaseti, 7 Haziran seçimleri sonrasında özellikle Silvan kent merkezine tankların girmesiyle birlikte artık askere havale edildi. Kürdistan’da altı aydır yaşananlarda belirleyici olan askerdir, hükümetin varlığı ve siyaseti örtüyü oluşturmaktan ibaret! Zarrab’ın itiraflarıyla Erdoğan ve hükümetin zayıflaması bu durumu daha da pekiştirecek gibi!
b - Devlet özelde de Silvan’a tankların girişinden bu yana Ordu merkezli devlet; Suruç’tan Yüksekova’ya özelde de Cizre Botan’a yanı ulusal yönde en duyarlı merkezileri esas alarak Kürdistan’a yeni bir nizam getirme peşinde. Bu çerçevede, Türk devletinin Kürdistan’ın Güney ve Rojava sınırı boyunca nüfus hareketiyle oynayacağının ve Suriye göçmeni nüfusu buralara yerleştireceğinin kimi hesaplarının yapıldığına dair tartışmalar var.
Asker merkezli Kürdistan siyaseti, Suruç, Akçakale, Kızıltepe, Nusaybin, Cizre, Silopi ve Yüksekova hattını (Rojava ve Güney Kürdistan sınırlarını) özelde de Cizre Botan bölgesini özel güvenlikli bölge alanı ilan ederek burayı kendisi için en zararsız hale getirmenin hesabı içerisinde olabilir. Sınır boyunca Kürdistan parçaları arasında teknolojik donanımlı beton duvarlar örmesi ve önemlisi “hendek kaldırıyorum” bahanesi adı altında bu alandaki kentlerimizin yakılıp yıkılarak boşaltılmasının yanı sıra milyonlarca Suriye ve Irak Arap göçmeni, Kürdistan’ın bu bölgelerine yerleştireceği haberleri, Kürdistan’ın demografik yapısını Kürtler aleyhine değiştirme hesaplar üzerinde ciddi durmalıyız.
c – Tam da bu ihtimal nedeniyle Hendek/barikat politikası bir kez daha sorgulanmalı. Burada yanıtını aramamız gereken bir çok soru var. Barikat/hendek aleni kazılırken devlet görmedi mi? Gördü de bilinçli ve amaçlı olarak mı karışmayıp sonra kapsamlı askeri müdahale gerekçesi mi yaptı? Bu soruların yanıtları önemlidir zira devletin Kürdistan’da kurmak istediği yeni askeri güvenlik merkezli düzenin anahtarları bir yanıyla bu soruların yanıtlarında saklıdır!
Barikatlar Varto, Farqin, Cizir, Gever, Sur …. da kazılırken ilk kazma çakıldığında bile devlet istihbaratının haberdar olduğu fakat hükümetin amaçlı olarak başta engellemeyi hedeflemediği şimdi daha net görülmektedir. Devlet açısından hendekler yeni kazılırken müdahale etmek; hendekler kazılıp evler tünellerle birbirine bağlandıktan, silahlı olarak yerleşilip tahkimat yapıldıktan sonra müdahale etmekten daha koyken ikincisini seçti. Her yurtsever, demokrat Kürt bunun üzerinde düşünmelidir.
Asker merkezli Kürdistan siyaseti şayet amacı hendek bahanesiyle belirttiğim alandaki kentlerimizi yakıp yıkarak boşaltma olmasaydı A veya B şehrinde hendek ilk kazıldığında daha yerleşmeden buna saldırırdı. Türk devletinin esas amacı, kentlerde hendekleri kaldırmak değil hendek bahanesiyle kenti yıkarak boşaltmak ve önemlisi yarın öbür gün kent merkezli benzer büyük kalkışmalar gerçekleştiğinde buna şimdiden ön deneyimle hazırlanmak olduğu şimdi daha net anlaşılıyor. PKK’nin parçalı silahlı özerklik ilanları da, devletin gücünü sırayla bir iki yerde merkezleştirmesine, bir önceki kentte barikatları kaldırma deneyimiyle yenisine yönelebilme fırsatını verdi!
Kısacası devlet Varto, Silvan, Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak …….. Yüksekova’da barikat/hendek bahanesiyle kent savaşının pratiğini (antrenmanını) yapıyor! Elbette PKK için de kentlerde silahlı kalkışmanın pratiği yaşandı ama bu hem halka hem de PKK’ye ağır bedellere mal oldu ve onca yıl onca bedelden sonra halkın seyirci durumuna düşürüldüğü bir kent savaşı üzerinde birçok açıdan düşünülmelidir.
Murat Karayılan; “Bazıları PKK’nin şehir savaşına başladığını söylüyor. Hayır, PKK şehir savaşına henüz başlamış değil. Gençlere, halka yönelen AKP’ye karşı halk polislerin mahallelerine girmesini engellemek için masumane bir şekilde hendek kazdı ve panzerlerin geçmesini önledi” diyor! Hepsi buysa bir dizi kentimiz sırayla neden yerle bir edildi?
Eğer “PKK şehir savaşına henüz başlamış değil”se demek ki Türk devleti gelecekte Kürdistan’da başlayacak olan “şehir savaşına” ciddi ön hazırlık isterseniz bu kentler üzerinde antrenman yapmış, yapıyor demektir. Daha önce de yazdım Kuzey Kürdistan bugün silahla bölgesel ve küresel denkleme alınamaz ve dilerim PKK bir evvel kendi karizmasını da çizdiren kentlerdeki silahlı savaşı durdurur. Böylece 7 Haziran seçimleri ile inisiyatifi ele geçirmişken son altı aydan beri kendi eliyle bunu devlete kaptırma sürecini de sonlandırır.
Sanırım PKK, “Kobanê için ayağa kalkıp meydanları Türk devletine dar eden halkımız kendi evlatları Sur, Cizre … kentlerinde savaşırken devletçe kuşatma altına alındığında da haydi haydi ayağa kalkar ve direnişçilerle bütünleşir” hesabını yaptı ama bu hesap birkaç kez uzunca yazdığım nedenlerle tutmadı.
Dolayısıyla Cemil Bayık’ın, “Gerilla da şehre iner ve halkı korur” söylemi de bu süreçte darbe aldı çünkü hem halk çatışma alanında durmadı hem de gerillanın şu an halkı kentlerde koruyacak koşulları yok. Arzu Yılmaz’ın belirttiği gibi, “Ancak, özellikle son altı ayda yaşananlar PKK’nin bir savunma gücü olarak Kürtler arasında kazandığı değeri aşındırdı” ki dediğim gibi bu hem PKK’nin hem de halkımızın yararına değil.
d – 2016 Newroz’una katılım; hükümetin yasak ve baskıları, dahası terörize edilmiş ortam nedeniyle düşüktü. Kutlamaların yasak olmadığı kentlerde de el altında sürdürülen propaganda ve kentlerde patlayan bombalar katılımın düşük olmasında etkili oldu.
Newroz 2016’nın özelde de Amed Newroz’unun verdiği mesaj şudur: Halkımız devlet ve AKP hükümetinin izlediği yıkım-göç siyasetine “hayır” derken, Kürt siyasetine özelde de kentlerde silahlı özerklik ilanını sürdüren PKK’ye uyarı mesajlarını içermektedir. Devletin kentlerdeki yıkımın sosyal boyutunun büyüklüğü daha sonra halkta yeni kalkışmaların tetikleyicisi olur mu? Olması lazım ancak bu biraz da Kürt siyasetinin politikalarına bağlı.
Halkımız, Kürdistan’a idari ve siyasi statüyü içerecek her adımı destekledi, destekler ancak son altı aylık pratik gösterdi ki kentlerde ilan edilen silahlı özerkliğe halk destek vermiyor çünkü silahlı özerklik ilanının davaya yarardan çok zarar verdiğine inanıyor. Çatışma hangi kentte başlarsa halkın anında kenti boşaltıyor olması destek vermediğinin kuvvetli mesajıdır.
PKK ve HDP, Newroz mesajlarıyla müzakere sürecine, Dolmabahçe mutabakatına bağlılık dile getirdi. Silahlı özerklik eylemliliğine, Newroz eylemliliğinin de desteğiyle, AKP hükümeti yeniden masaya dönmeye zorlanmak isteniyor fakat Newroz’daki sivil demokratik eylemlilik ile kentlerde sürdürülen silahlı özerklik aynı anda aynı hedefe hizmet etmez, etmiyor da! Ayrıca madem amaç hükümeti yeniden masaya ikna etmekse, o halde kentlerde silahlı özerklik denemesine girişilmemeliydi.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim; PKK, Ankara’daki saldırılarda olduğu gibi kentlerde yeni bir saldırı tarzı olarak canlı bomba eylemlerine başvuracağının işaretini verdi. Temennimiz ve önerimiz şudur; hedefi kim olursa olsun bir ulusal kurtuluş örgütü canlı bomba eylem tarzını kullanmamalı. Yanlışlıkla da olsun ikinci bir Güven Parkı eylemi sadece Türkiye metropollerinde değil, Kürdistan kentlerinde de büyük tepkilere neden olacağı açık. Ayrıca gerek Kandil’in gerekse HDP ve DTK’nın Newroz mesajları hükümete “yeniden masaya dön” çağrılarıyla yüklüyse, bu durumda da canlı bomba eyleminde uzak durulmalıdır.
e – Moskova, Doğu Kürdistan hariç Kürt kartını açmış bulunmaktadır ama bilelim ki bu kart kırılgandır çünkü Moskova’nın Çeçenistan başta olmak üzere birden fazla kendi Kürdistan’ı (işgal altında tuttuğu ülke ve halk) bulunmaktadır. Ayrıca Rusya’nın, Avrasya ve özelde de Ortadoğu’da mevcut statükonun devamını savunduğunun üzerinde durulmalıdır. 25-03-2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018