Sinan ÇİFTYÜREK
Zarrab adı; 17-25 Aralık 2013 soruşturmasında AKP hükümetinin dört bakanını da kapsayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla; İran’a dönük ekonomik ambargonun delinmesiyle paralel petrol ve altın kaçakçılığıyla; nihayet Türkiye’de yakalanıp ve olay haline gelen kısa sürede bırakılmasıyla anılır olmuştu.
Genç yaşta Reza Zarrab, nasıl oluyor da İran-Türkiye-ABD üçgeninde kısa sürede bu kadar önem kazanan kişi haline geldi? Neden Türkiye’nin iç ve hatta bölgesel siyasetinde ABD’nin eline kozlar verecek potansiyeli taşıyor? Bunları kısaca birkaç noktada belirtelim.
I - Öncelikle belirtelim ki Zarrab, kapitalist serbest piyasanın çocuğudur! Zarrab şöyle yaptı böyle yaptı deniyor fakat kimlerle hangi sistemde bütün bunları yaptı sorusunun yanıtını arayan yok! Zarrab’ın soruşturmaya konu olan dosyasına kaba bir göz atıldığında görülür ki; başta İran, Türkiye olmak üzere hangi ülkeyle ticari ilişkiye girmişse illa ki o ülkenin merkez veya önemli kamu bankasıyla, dolayısıyla hükümet ve hatta devletin kilit isimleriyle ve de tacir-tüccar sanayicilerin tepe yöneticileriyle ilişki içerisinde iş yapmıştır. Yoksa “Türkiye’nin bütçe açığının yüzde 15’ini tek başıma kapattım; bana teşekkür etmelisiniz” diyebilir miydi? Benzer bir ilişkiyi İran nükleer silah üretiminde lazım gelen 2 milyar doların bulunmasında, patronu Babek Zencani ve eski Cumhurbaşkanı Ahmedinecat ile birlikte rol üstlendiği söyleniyor. Yani Zarrab’ı doğuran kapitalist piyasa sistemidir.
Bu trafikte adı geçen Babek Zencani ve Reza Zarrab İran asıllı olunca, şunu hatırlatmakta yarar var; “Farslı birinin malını çalıp yine aynı Farslıya satsan bile yine o Farslı karlı çıkarmış” deyimini hatırlatıyor insana. Zencani ve Zarrab her ikisi de genç yaşta böylesine bölgesel hatta küresel ekonomik-ticari trafikte cirit atabiliyorlarsa bunda Fars/İran tüccar-tacir kültürünün kıvraklığını eklemek lazım.
II – ABD’nin, Erdoğan ve AKP hükümetinin Rojava Kürdistan’ı/Suriye başta olmak üzere bölgesel politikalarına eleştirilerini yoğunlaştırdığı günlerde, Zarrab’ın Miami’de tutuklanması tesadüf mü? Ayrıca tutuklandı mı yoksa can güvenliğini sağlama almak amacıyla tutuklanmak için kendisi anlaşmalı mı ABD’ye gitti? Gelişmeler Zarrab’ın kendi isteğiyle tutuklanmaya gittiğini gösteriyor çünkü etrafındaki halka daralmaya başlamıştı. Neden alanı daraldı Zarrab’ın? Bunun çok nedeni var ama bunların başında İran’a ambargonun kalkmasıyla Zarrab’ın işlevinin de bitmiş olması ve yalnız bırakılması gelir. İkincisi ABD’nin Türkiye’nin iç ve bölgesel siyasetine duyduğu kimi rahatsızlıkları Zarrab’ın söyleyecekleri üzerinden pazarlık konusu yapabilme hesabını yapmış olma ihtimali!
Genel kanı Zarrab, kendini kurtarmak için konuşacak ve konuşması da en çok Türkiye’deki dostlarını rahatsız edecek! Zarrab’ı tutuklatan savcının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sosyal medya üzerinden kısa süreliğine takibe alıp bırakması da manidardır bu açıdan. Bu nedenle iç siyasette hükümeti değil de reisi ciddi rahatsız edecek gelişmeler olabilir.
ABD, Erdoğan ve AKP’yi içeriden yani iç siyaset dengeleri üzerinden maniple etmede zorlanabilir çünkü içerden oyu halen %50 civarında. Zarrab’ın kendini kurtarmak için tüm ilişkilerini açıkça itiraf etmesi ABD’nin eline AKP hükümeti aleyhine dış siyasette kullanacağı önemli kartları verir mi? Genel kanı Zarrab’ın itirafları üzerinden ABD, Türk hükümetiyle özellikle Suriye/Rojava siyaseti üzerine pazarlık ve uzlaşma masasını kurabilir! Perde arkasında kurması bekleniyor çünkü ABD’nin eline, AKP karşısında “kullanabileceği önemli kartlar geçeceği” belirtiliyor ki AKP yanlısı medyanın sessizliğini koruması da bu açıdan hayra alamet değil!
Dış siyasette ihtimalen Rojava pazarlık masasına gelebilir. Ve ihtimal dahilindedir ki bölge özelde de Rojava meselesi üzerinde yapılacak pazarlıkta Türk hükümeti, “iç siyasette bana dokunma bölge siyasetinde tamam” diyerek anlaşma önerebilir! Önümüzdeki süreçte Türk devletinin Rojava siyasetinde değişiklik yaşanırsa bu Zarrab üzerinden olmuş demektir. Yine Zarrab meselesi Türkiye’nin Atlantik İttifakına bağlılığını pekiştirebilir. Önemlisi HDP'yi baraj altında bırakıp MHP oylarını da “milliyetçi propagandayla toplayıp 400 vekil çıkararak Anayasa ve başkanlık meselesini çözme hesapları” da çökebilir!
III – Kürdistan’da yeni durum ya da Türk Ordusunun Cizre-Botan’da yeni Düzen arayışı! Özetlersek;
a- Askeri tank ve zırhlı araçların Silvan’da kent merkezlerine girdikleri andan itibaren Kürdistan’da yeni bir durum oluşturulmaya çalışılıyor. Askerin nazlanarak önce tam yetki istemesi sonra “hakkımızda soruşturma açılmayacak” garantisinin yanı sıra “ne zaman kentlerde çıkacağımıza da biz belirleriz” talebine de hükümetten “tamam” yanıtını alması! İşte asker merkezli Kürdistan siyasetinin ilk adımları! Asker ile hükümet arasında, kentlere tank girer mi girmez mi tartışması ve hükümetin her konuda askere tam yetki vermesinden beri Kürt meselesi askere havale.
Demek ki Kürdistan siyaseti, 7 Haziran seçimleri sonrasında özellikle Silvan kent merkezine tankların girmesiyle birlikte artık askere havale edildi. Kürdistan’da altı aydır yaşananlarda belirleyici olan askerdir, hükümetin varlığı ve siyaseti örtüyü oluşturmaktan ibaret! Zarrab’ın itiraflarıyla Erdoğan ve hükümetin zayıflaması bu durumu daha da pekiştirecek gibi!
b - Devlet özelde de Silvan’a tankların girişinden bu yana Ordu merkezli devlet; Suruç’tan Yüksekova’ya özelde de Cizre Botan’a yanı ulusal yönde en duyarlı merkezileri esas alarak Kürdistan’a yeni bir nizam getirme peşinde. Bu çerçevede, Türk devletinin Kürdistan’ın Güney ve Rojava sınırı boyunca nüfus hareketiyle oynayacağının ve Suriye göçmeni nüfusu buralara yerleştireceğinin kimi hesaplarının yapıldığına dair tartışmalar var.
Asker merkezli Kürdistan siyaseti, Suruç, Akçakale, Kızıltepe, Nusaybin, Cizre, Silopi ve Yüksekova hattını (Rojava ve Güney Kürdistan sınırlarını) özelde de Cizre Botan bölgesini özel güvenlikli bölge alanı ilan ederek burayı kendisi için en zararsız hale getirmenin hesabı içerisinde olabilir. Sınır boyunca Kürdistan parçaları arasında teknolojik donanımlı beton duvarlar örmesi ve önemlisi “hendek kaldırıyorum” bahanesi adı altında bu alandaki kentlerimizin yakılıp yıkılarak boşaltılmasının yanı sıra milyonlarca Suriye ve Irak Arap göçmeni, Kürdistan’ın bu bölgelerine yerleştireceği haberleri, Kürdistan’ın demografik yapısını Kürtler aleyhine değiştirme hesaplar üzerinde ciddi durmalıyız.
c – Tam da bu ihtimal nedeniyle Hendek/barikat politikası bir kez daha sorgulanmalı. Burada yanıtını aramamız gereken bir çok soru var. Barikat/hendek aleni kazılırken devlet görmedi mi? Gördü de bilinçli ve amaçlı olarak mı karışmayıp sonra kapsamlı askeri müdahale gerekçesi mi yaptı? Bu soruların yanıtları önemlidir zira devletin Kürdistan’da kurmak istediği yeni askeri güvenlik merkezli düzenin anahtarları bir yanıyla bu soruların yanıtlarında saklıdır!
Barikatlar Varto, Farqin, Cizir, Gever, Sur …. da kazılırken ilk kazma çakıldığında bile devlet istihbaratının haberdar olduğu fakat hükümetin amaçlı olarak başta engellemeyi hedeflemediği şimdi daha net görülmektedir. Devlet açısından hendekler yeni kazılırken müdahale etmek; hendekler kazılıp evler tünellerle birbirine bağlandıktan, silahlı olarak yerleşilip tahkimat yapıldıktan sonra müdahale etmekten daha koyken ikincisini seçti. Her yurtsever, demokrat Kürt bunun üzerinde düşünmelidir.
Asker merkezli Kürdistan siyaseti şayet amacı hendek bahanesiyle belirttiğim alandaki kentlerimizi yakıp yıkarak boşaltma olmasaydı A veya B şehrinde hendek ilk kazıldığında daha yerleşmeden buna saldırırdı. Türk devletinin esas amacı, kentlerde hendekleri kaldırmak değil hendek bahanesiyle kenti yıkarak boşaltmak ve önemlisi yarın öbür gün kent merkezli benzer büyük kalkışmalar gerçekleştiğinde buna şimdiden ön deneyimle hazırlanmak olduğu şimdi daha net anlaşılıyor. PKK’nin parçalı silahlı özerklik ilanları da, devletin gücünü sırayla bir iki yerde merkezleştirmesine, bir önceki kentte barikatları kaldırma deneyimiyle yenisine yönelebilme fırsatını verdi!
Kısacası devlet Varto, Silvan, Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak …….. Yüksekova’da barikat/hendek bahanesiyle kent savaşının pratiğini (antrenmanını) yapıyor! Elbette PKK için de kentlerde silahlı kalkışmanın pratiği yaşandı ama bu hem halka hem de PKK’ye ağır bedellere mal oldu ve onca yıl onca bedelden sonra halkın seyirci durumuna düşürüldüğü bir kent savaşı üzerinde birçok açıdan düşünülmelidir.
Murat Karayılan; “Bazıları PKK’nin şehir savaşına başladığını söylüyor. Hayır, PKK şehir savaşına henüz başlamış değil. Gençlere, halka yönelen AKP’ye karşı halk polislerin mahallelerine girmesini engellemek için masumane bir şekilde hendek kazdı ve panzerlerin geçmesini önledi” diyor! Hepsi buysa bir dizi kentimiz sırayla neden yerle bir edildi?
Eğer “PKK şehir savaşına henüz başlamış değil”se demek ki Türk devleti gelecekte Kürdistan’da başlayacak olan “şehir savaşına” ciddi ön hazırlık isterseniz bu kentler üzerinde antrenman yapmış, yapıyor demektir. Daha önce de yazdım Kuzey Kürdistan bugün silahla bölgesel ve küresel denkleme alınamaz ve dilerim PKK bir evvel kendi karizmasını da çizdiren kentlerdeki silahlı savaşı durdurur. Böylece 7 Haziran seçimleri ile inisiyatifi ele geçirmişken son altı aydan beri kendi eliyle bunu devlete kaptırma sürecini de sonlandırır.
Sanırım PKK, “Kobanê için ayağa kalkıp meydanları Türk devletine dar eden halkımız kendi evlatları Sur, Cizre … kentlerinde savaşırken devletçe kuşatma altına alındığında da haydi haydi ayağa kalkar ve direnişçilerle bütünleşir” hesabını yaptı ama bu hesap birkaç kez uzunca yazdığım nedenlerle tutmadı.
Dolayısıyla Cemil Bayık’ın, “Gerilla da şehre iner ve halkı korur” söylemi de bu süreçte darbe aldı çünkü hem halk çatışma alanında durmadı hem de gerillanın şu an halkı kentlerde koruyacak koşulları yok. Arzu Yılmaz’ın belirttiği gibi, “Ancak, özellikle son altı ayda yaşananlar PKK’nin bir savunma gücü olarak Kürtler arasında kazandığı değeri aşındırdı” ki dediğim gibi bu hem PKK’nin hem de halkımızın yararına değil.
d – 2016 Newroz’una katılım; hükümetin yasak ve baskıları, dahası terörize edilmiş ortam nedeniyle düşüktü. Kutlamaların yasak olmadığı kentlerde de el altında sürdürülen propaganda ve kentlerde patlayan bombalar katılımın düşük olmasında etkili oldu.
Newroz 2016’nın özelde de Amed Newroz’unun verdiği mesaj şudur: Halkımız devlet ve AKP hükümetinin izlediği yıkım-göç siyasetine “hayır” derken, Kürt siyasetine özelde de kentlerde silahlı özerklik ilanını sürdüren PKK’ye uyarı mesajlarını içermektedir. Devletin kentlerdeki yıkımın sosyal boyutunun büyüklüğü daha sonra halkta yeni kalkışmaların tetikleyicisi olur mu? Olması lazım ancak bu biraz da Kürt siyasetinin politikalarına bağlı.
Halkımız, Kürdistan’a idari ve siyasi statüyü içerecek her adımı destekledi, destekler ancak son altı aylık pratik gösterdi ki kentlerde ilan edilen silahlı özerkliğe halk destek vermiyor çünkü silahlı özerklik ilanının davaya yarardan çok zarar verdiğine inanıyor. Çatışma hangi kentte başlarsa halkın anında kenti boşaltıyor olması destek vermediğinin kuvvetli mesajıdır.
PKK ve HDP, Newroz mesajlarıyla müzakere sürecine, Dolmabahçe mutabakatına bağlılık dile getirdi. Silahlı özerklik eylemliliğine, Newroz eylemliliğinin de desteğiyle, AKP hükümeti yeniden masaya dönmeye zorlanmak isteniyor fakat Newroz’daki sivil demokratik eylemlilik ile kentlerde sürdürülen silahlı özerklik aynı anda aynı hedefe hizmet etmez, etmiyor da! Ayrıca madem amaç hükümeti yeniden masaya ikna etmekse, o halde kentlerde silahlı özerklik denemesine girişilmemeliydi.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim; PKK, Ankara’daki saldırılarda olduğu gibi kentlerde yeni bir saldırı tarzı olarak canlı bomba eylemlerine başvuracağının işaretini verdi. Temennimiz ve önerimiz şudur; hedefi kim olursa olsun bir ulusal kurtuluş örgütü canlı bomba eylem tarzını kullanmamalı. Yanlışlıkla da olsun ikinci bir Güven Parkı eylemi sadece Türkiye metropollerinde değil, Kürdistan kentlerinde de büyük tepkilere neden olacağı açık. Ayrıca gerek Kandil’in gerekse HDP ve DTK’nın Newroz mesajları hükümete “yeniden masaya dön” çağrılarıyla yüklüyse, bu durumda da canlı bomba eyleminde uzak durulmalıdır.
e – Moskova, Doğu Kürdistan hariç Kürt kartını açmış bulunmaktadır ama bilelim ki bu kart kırılgandır çünkü Moskova’nın Çeçenistan başta olmak üzere birden fazla kendi Kürdistan’ı (işgal altında tuttuğu ülke ve halk) bulunmaktadır. Ayrıca Rusya’nın, Avrasya ve özelde de Ortadoğu’da mevcut statükonun devamını savunduğunun üzerinde durulmalıdır. 25-03-2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018