Sinan ÇİFTYÜREK
Tehlike büyüyor, dünya ve bölge aktörleri istihbarat ve seçkin askeri birlikleriyle küçük alanda burun buruna konuçlanmışlar. Kimler yok ki? ABD liderliğindeki Batı koalisyonu, Rusya, İran derken Türkiye de artık askeri olarak Suriye’de, özelde de Rojava’da.
“Öyle ki küçücük alanda dünyanın belli başlı askeri güçleri yığınak yapıyor! Denilebilir ki Akdeniz ve Ortadoğu hiç bu kadar ısınmamıştı! Rusya ve ABD’nin başını çektiği eksenler hiç bu kadar burun buruna askeri güç denemesine girişmemişlerdi. Havada, denizde, karada kuyrukları birbirine değecek kadar yakın askeri hareketlilikten bir melanet çıkabilir! ABD ve Rus emperyal gücünü İngiliz, Fransız, Almanlar izledi. İran bölgedeki militan müttefikleriyle zaten bölgenin her yerinde aktif! Bu durum yıllarca kazasız belasız devam edemez!” dedim (Irak-Suriye üzerinde egemenlik savaşları ve bağımsız Kürdistan başlıklı yazımda.)
Türkiye’nin yukarıda belirttiğimiz aktörlerden farklılığı Suriye, Irak’ın Osmanlı sömürgeleri olup “devamıyım” dediği imparatorluğun 400 yıl buraları işgal altında tutmasıdır. Farklılık, Türkiye’nin içerde olduğu gibi sınır ötesinde de Kürdün yokluğu ve kazanımlarının ortadan kaldırılması üzerine kendini kurmasıdır. Operasyona verilen “Fırat Kalkanı” ismi tesadüf olmayıp Kürtlerin özelde de YPG’nin Fırat’ın Doğusu’na itilmesi hedefini içerirken, operasyon tarihi olan 24 Ağustos ise emperyal düşlerini açığa vuruyor.
Dikkat edin, Cerablus işgali üzerinde geliştirilen şoven propaganda, sadece darbe girişimi sürecinde bozulan Türk ordusunun imajının düzeltilmesi ile sınırlı tutulmuyor. ABD desteğiyle ele geçirilen küçücük kasaba üzerinden, “Yavuz Selim’in 24 Ağustos 1516 Mercidabık savaşı ile Osmanlıya Ortadoğu kapılarını açması” benzeri bir amaçla emperyalist duygu ve hedefler el altından propaganda ediliyor. Erdoğan’ın 24 Ağustos günü, “bugünkü Irak, Suriye, Kafkasya geçmişte bizim egemenliğimizdeydi” diyerek bölgeye dönük emperyal hedeflerine gönderme yapması tesadüf değil.
Cerablus işgali ile başlayan süreç Erdoğan’ın Neo Osmanlılık düşünü de canlandırdı burası açık ama eğer devlet aklı da buna uyarsa o zaman bu düş Kürt düşmanlığı üzerinden toprağa gömülmesiyle Türkiye’yi bataklığa sürükleyip operasyona açık hale de getirebilir. Kısacası, “IŞİD’e saldırıyorum” görüntüsü altında asıl hedef Rojava’ya yönelik işgalini derinleştirirse birden fazla cepheden bataklığa saplanacaktır.
Birincisi, dört parçasıyla halkımızı karşısına alacaktır. Kürt siyaseti arasındaki iç çelişkilere rağmen Türk işgaline karşı birleşecektir. İkincisi; yine IŞİD adı altında hedefini emperyal doğrultuda büyütürse ABD başta olmak üzere diğer emperyal güçlerle karşı karşıya gelebilir. Hatta bölge statükosunun korunmasında hemfikir olan İran ve Rusya bile, “Türkiye çizmeyi aşarsa” buna “hayır” derler. Kısacası Türkiye, Kürtleri hedefleyerek işgal alanını genişletirse, YPG ile müttefik olan ABD’nin yanı sıra Kürtlerle ilişkisini koparmak istemeyen Rusya’da buna “dur” diyebilir. Özellikle ABD liderliğindeki Batı için burada alacağı tutum Kürt meselesinde bir sınav olacaktır. Bunu yakında göreceğiz.
Çünkü Türkiye’nin sıkça tekrarladığı “Mımbiç alındıktan sonra YPG kenti SDG’ye bırakıp Fırat’ın Doğusu’na çekileceği konusunda ABD ile anlaştık” şeklindeki iddiası ve Türk Dışişleri Bakanı’nın “YPG, ya Fırat’ın Doğusu’na çekilecek ya da gereğini yaparız” beyanı; Rojava’nın coğrafik birliğini engellemek ve gelecekte Akdeniz’e açılacak Kürdistan koridoruna karşı önleyici hamle geliştirmektir.
Ayrıca Türkiye tampon bölgeyi fiilen kurabilir çünkü 3 milyona yakın Türkiye’de tutulan mültecinin yanı sıra Halep ve Rakka operasyonlarının tetikleyeceği yeni mülteci akınını Batı’ya “ya tamponu kabul edin ya da ben milyonlarca mülteciyi Avrupa kapılarına yollarım” şeklindeki tehdidi kullanıyor ve etkili olma ihtimali de var.
ABD’nin Mimbıç’te YPG’yi, Cerablus’ta ise Türkiye’yi desteklemesi ne demek?
ABD’nin Mimbıç’te, Türkiye’yi karşısına alarak YPG’yi desteklemesi, 30 km beride Cerablus’ta ise bu kez esas YPG’yi hedefleyen Türkiye operasyonunu desteklemesi, 21. Yy savaşlarının postmodern karakterinin sahadaki tipik yansıması. ABD hava desteğiyle dün YPG Mimbıç’i almışken şimdi Türkiye Cerablus’u aldı. İlginç değil mi?
Hatlar, düşmanlıklar, dostluklar, ittifak güçleri anlık değişiyor. “Tıpkı postmodern sanat, kültür, felsefede yaşandığı gibi her şeyin anlık değişkenlik gösterdiği, her şeyin aynı anda hem kendisi hem bir başka şey olduğu, tarafların, karşıtlıkların, cephelerin çizgilerinin net ve kalıcı olmadığı postmodern savaş, savaşlar tablosu görmekteyiz.
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında yaşandığı gibi emperyal ve bölgesel devletlerin doğrudan cephelerde savaştığı, tarafların belirgin olduğu, kazanan ve kaybedenin net olarak ortaya çıktığı savaşlar yerini tarif ettiğimiz postmodern savaşlara bırakmıştır. 20 yıldır aralıksız süren savaşlarda halen kim kazandı kim kaybetti belli değil! (Avrasya’da savaşın değişen ağırlık merkezi ve Yemen başlıklı 09.04.2015 tarihli yazımdan)
Savaşın postmodern karakterine Ortadoğu’nun kaygan politik zemini eklenince olup biteni anlamak zorlaşıyor. Filistin ve İsrail’i iyi bilen bir arkadaşım “Filistin-İsrail arasında tam anlaşma oldu tamam denildiği anda atılan bir taş her şeyi yeniden başa döndürebiliyor” derdi.
IŞİD artık sanıldığı gibi güçlü değil!
Cerablus’ta 24 saat bile sürmeden IŞİD kenti terk etmek zorunda kaldıysa demek ki IŞİD’in özellikle Musul ve Rakka dahil sökülüp atılarak alan hâkimiyetine son verilmesi iddia edildiği kadar zor değilmiş. Elbette alan hakimiyetinin sonlandırılması ile örgütsel varlığının tümüyle sonlanması aynı şey değil.
Peşmerge ve YPG’nin kendi topraklarını savunma temelinde savaş yeteneğini geliştirmesinde ve Kürdistan parçalarının sınırlarının çizilmesinde IŞİD ile savaş işlevli olmuştur. Öte yandan ABD, Rusya başta olmak üzere birçok devletin bölgeye yerleşmelerinde IŞİD’in varlığı güçlü bir neden oldu fakat buradan kalkarak IŞİD sadece Batının kullandığı bir araçtı denilemez.
IŞİD Batı emperyal projeksiyonunda kullanılan bir araç olduğu kadar Sünni Arapların,Şii Arap rejimine karşı bir politik tepkisiydi. IŞİD, Ebu Garip hapishanesi ile Guantanamo kampında ki insanlık dışı muameleye karşı öfkenin dile getirilişiydi. IŞİD, Batı metropol banliyölerinde ırkçı zihniyetin böcek gibi algılayıp dışladığı Doğu halklarının ideolojik tepkisi ve kılıcıydı.
Süreçte IŞİD’in kendi icraatları nedeniyle, İslam özelde de Arap halkların belirttiğim ideolojik, politik tepkisi olma yönü gün geçtikçe zayıfladıkça, dolayısıyla ömrü daha fazla emperyal projeksiyonda ki yerine bağlı hale geldikçe kentler başta olmak üzere coğrafik alan hakimiyetine son verilmesi de o kadar kolay olacaktır. Cerablus’un birkaç saatte düşürülmesi bu durumun önemli bir işareti oldu.
Cerablus işgali, Türkiye’nin eksen tartışmasına şimdilik noktayı koydu
Türkiye’nin ABD destekli Cerablus işgali, darbe girişimi ile yoğunlaşan “Türkiye Avrasya eksenine mi kayıyor” tartışmasına da en azında şimdilik noktayı koydu. Hem Türkiye’nin, ABD merkezli Batı ekseninden kopmayacağı hem de ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkarmayacağını gösterdi.
24 Ağustos işgal günü Ankara’ya gelen ABD başkan yardımcısı Biden’in; “Darbe girişimine gerektiği gibi tepki veremediğimiz için şahsen Türkiye'ye geldim…ABD olarak yanınızdayız. Özür dilerim, keşke daha erken burada olabilseydim” beyanı ile darbe sürecinde “yalnız bırakıldım” diyen Türk hükümetinin günlünü almıştır.
Operasyona hava desteği sağlayan ABD açısından amaç, elbette darbe girişimi sürecinde Türkiye ile bozulan ilişkileri düzeltmekle sınırlı da değil. ABD’nin bölge siyasetinde Kürt- Türk dengesini gözeterek sürdüreceğini göstergesi de oldu ancak “Kürtleri yine yarı yolda bırakır mı” sorularını da gündeme taşıyarak!
Türkiye, Kürdistan meselesinde bir yanda sahada uzun süredir PYD/YPG ile çalışan müttefiki ABD’ye kırgın ama Cerablus işgali üzerinden görüldük ki aynı Kürdistan meselesi nedeniyle ABD’ye muhtaç da. Bir önceki “Eksen kayması tartışmasında, ayrıştıran-birleştiren temel unsur: Kürdistan” başlıklı yazımda;
“Kürdistan meselesi, Türk devletinin bölgesel ve küresel duruşunu belirlemede yerine göre ayrıştırıcı yerine göre birleştirici işlev üslendi, üstleniyor… Kürdistan meselesi bir yandan, Türk devleti ‘bölünme korkusu’ algıladığında, NATO ve AB’de birliğini aramak gibi Batı ile ilişkilerde birleştirici işlev üstlenir… Diğer yandan, ‘bölünme tehdidi’ üzerinden ise aynı Kürdistan meselesi bu kez Türkiye’yi Batı’dan ayrıştırıcı işlev üstlenebilir. Halihazırda yaşanan sorunlara rağmen Türkiye’nin bölünmez birliğini NATO kanatları altında görmesi belirleyicidir” dediğim gibi Cerablus işgal pratiğinde yaşandı ki Kürdistan meselesinde ABD tutumu, bu kez Türkiye ile ABD’yi yakınlaştırdı. Şöyle ki;
Türkiye ile ilişkilerin bir hayli gerildiği, bu gerilimin ana unsurunun Kürdistan özelde de Rojava Kürdistan’ı olduğundan hareketle, Cerablus operasyonunda Türkiye’yi fiilen hava saldırıları ile desteklemesi, ABD-Türkiye ilişkilerini onarmada önemli katkı koydu ama PYD ile ABD’nin ilişkileri de kritik bir viraja girdi!
PYD’nin hem Rusya liderliğindeki Doğu hem de ABD liderliğinde ki Batı ile birlikte yürüyemeyeceği ile yüzleşmesi onu bir yol ayrımına getirdi. Elbette ABD ve Batılı müttefikleri için Kürtler ile sahadaki işbirliklerini Türkiye, İran ve genelde Arap basıncına rağmen sürdürüp sürdüremeyecekleri açısından da sınav olacaktır.
Doğu ekseninin başının çeken Rusya, ABD destekli Türkiye’nin Rojava operasyonuna yeşil ışık yakması ve Suriye’nin kerhen kınaması demek; “Hem Doğu hem de Batı ekseni ile çalışırım, bu bizim izlediğimiz üçüncü yol gereğidir” diyen ancak hızla yüzleştiği tercih nedeniyle adım adım ABD liderliğindeki Batı ile müttefik hale gelen PYD’ye “safını belirle” mesajdır. ABD liderliğindeki Batı’nın askeri üsleri ve özel kuvvetleri Rojava kentlerinde boy verdikçe, Rusya ve yılların müttefiki olan Suriye ilişkilere gevşetmeye hatta son Cerablus operasyonunda yaşandığı gibi YPG’nin düşmanına (Türkiye’ye) işgal için yol verdiler. Suriye rejimi araya mesafe koymakla da kalmıyor yer yer saldırılarda geliştirmeye başladı. Önce Qamışlo sonra Haseke’de rejimin YPG’ye saldırıları hem bozulan ilişkilerin ilk önemli işaretleri gibi duruyor hem de IŞİD sonrası Arap-Kürt çatışmasının ön işaretleri.
Sonuç olarak;
1 - Sıkça dile getirdim, IŞİD ortadan kalktığı anda gerek Irak gerekse Suriye’de Kürtlerle Araplar karşı karşıya geleceklerdir. Çözüm Kürt ve Arap halklarının demokratik, barışçıl zeminde meselelerini çözmelerinde yatıyor ancak çatışma seçeneğine de halkımızın hazır olması lazım. Özellikle Peşmerge ile YPG’nin bunu dikkate alarak hızla ortaklaşması lazım. ABD ve müttefiklerinin Kürdistan’ı, Güney üzerinden özelde de KDP üzerinden okumalarının Rojava’ya yansımasında yeni gelişmeler beklenebilir. İki parça arasında ilişkilerin yumuşama ve giderek IŞİD’in geri plana düşeceği Suriye rejimi ile Kürtler arasında çelişki ve çatışmaların öne çıkacağı süreçte, “bak zor durumdasınız Rojava Peşmergesi ülkesine dönmelidir” argümanı da daha çok karşılık bulabilir ki gerçekleşirse iyi de olur.
2 – Rusya, İran ve Suriye, Türkiye’ye operasyon kolaylığını sağlarken karşılığında ne aldılar? Halep’te rejimin elinin güçlendirilmesine hizmet edecek adımların atılmasını, desteklediği örgütleri baskılayarak eylemlerini durdurmak gibi adımları Türkiye’den isteyebilirler.
Türkiye açısından hedef “Suriye’nin toprak birliği” ise bunu da destekledikleri muhalif akımlar üzerinden sağlayamıyorsa, Esad liderliğindeki rejim üzerinden arayabilirler. Zaten giderek Esad’lı geçişe evet deme arayışı var ve Cerablus operasyonu bu arayışı hızlandırabilir.
3 - Rusya, İran, Suriye ittifakının Kürdistan üzerinde yaratacağı basınca dikkat diyoruz! Hep dedik Türkiye-İran-Rusya yakınlaşırsa Kürt özgürlük mücadelesi nefes almakta zorlanır. Bu yakınlaşma karşısında Batı’nin Kürt ulusal hareketine desteği de kırılganlaşabilir. PYD’ ye “Fırat’ın Doğusu’na çekil” baskısını artırabilir vb. 26.08.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018