Ufuk COŞKUN
arış sürecinin kamuoyuna anlatılarak desteği yükseltme formüllerinden biri olarak ortaya atılan âkil insanlar yollarda. Kuşkusuz Türkiye gibi kutuplaşmaların yoğun bir biçimde yaşandığı ülkelerde herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir liste çıkarmak mümkün değil.
Komisyonun ağırlıklı olarak bu sürece destek verenlerden oluşuyor olması da normal karşılanmalıdır; neticede bu formül arayışı barışa olan desteği daha da arttırmak için ortaya atıldı. Ne var ki komisyonda barışı, özgürlükleri ve insan haklarını tavizsiz savunan farklı kesimlerin kanaat önderlerine yeterince yer verilmemiş olması bir eksikliktir. Ancak eksik bulsak ya da eleştirsek de bir gerçek var, o da barışı tesis etme yolunda hepimize düşen birtakım sorumlulukların yerine getirilmesidir. Neticede bu mesele 63 kişinin üzerine bindirilmiş bir yükümlülük değil hepimizi yakından ilgilendiren ciddi bir süreçtir. Bu hassas süreçte atlanmaması gereken çok önemli bir mesele de eğitimdir. Bu bakımdan Âkil İnsanlar Komisyonu’ndan eğitimi de gündemlerine almalarını ve eğitim meselesini mutlaka hükümete hatırlatmalarını umuyoruz. Çünkü mevcut eğitim politikalarının ivedilikle reforme edilmesi ve eğitimin barış sürecine katkı sunması gerekmektedir.
Eğitim farklılıklara mesafeli
Bugün Türkiye’deki mevcut toplumsal sorunların kökeninde farklı dil, inanç ve kültürleri dışlayan, yasaklayan ve onları yok sayan nasyonalist bir zihniyetle kurgulanmış bir eğitim sisteminin de payı bulunmaktadır. Ne yazık ki kimse meselenin eğitim boyutunu gündeme getirmemektedir. Partilerin hazırlamış oldukları anayasa taslaklarında da genel eğitim politikalarına dönük herhangi bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Oysa mevcut eğitim anlayışı hâlâ otoriter, dışlayıcı, tektip insan yetiştirmeye endeksli işlev görmekte, dolayısıyla farklı kültürlere mesafeli yaklaşmaktadır. Geçenlerde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ve Avrupa Konseyi tarafından yürütülmekte olan ‘Demokratik Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Projesi’ kapsamında bir çalışmada bulundum. Üç gün boyunca eğitim hayatını tanzim eden tüm yasa ve yönetmelikleri gözden geçirdik. Bakıldığında bugün eğitim hayatını tanzim eden tüm yasa, yönetmelik ve birtakım uygulamaların çok eski olduğu görülmektedir. Olağanüstü ortamlarda yürürlüğe sokulan bu tür yasalarla eğitim kuşkusuz bireyin özgürleşmesini, farklılıkları birer zenginlik olarak görmesini, dahası ufkunun ve hayal gücünün genişlemesini zorlaştırmaktadır.
Bu bakımdan insan haklarına dayalı, özgürlükçü, çokdilli, çokkültürlü, çoğulcu yeni bir eğitim felsefesine ihtiyaç duyulduğu aşikârdır. Kendine özgüveni olan, demokrat ve özgürlükçü bireylerin yetişmesine imkân tanımalıdır artık eğitim sistemi. Bu çerçevede eskiden kalma yasa ve yönetmelikler mutlaka gözden geçirilmeli ve eğitim, devleti değil bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan bir anlayışla işlev görmelidir. Kısacası gelinen bu barış ortamında eğitimin multikültüralist bir perspektifle yeniden ele alınmaya ihtiyacı vardır.
Yeni anayasada eğitim
Türkiye’de yaşayan herkes kültürel, bilimsel, dini ve sanatsal faaliyetlerinde anadilini kullanma, anadilinde eğitim, öğrenim ve kamu hizmeti görme hakkına sahip olmalıdır. Resmi dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi, bu hakkın kullanımına engel olmamalıdır. 1982 Anayasası’nda yasaklanan anadil eğitimi yeni anayasada mutlaka özgürlükçü bir perspektifle yerini almalıdır. Aynı şekilde yeni anayasada birey, seçtiği dini, aynı inanca mensup insanlarla oluşturduğu cemaatlerle (sivil toplumla) yaşama, yayma ve örgütleme hakkına sahip olmalıdır. Cemaatler, vergi ödedikleri devletten çocuklarına dini eğitim vermesini de talep edebilirler. Verilecek olan din dersinin içeriğini belirleme hakkı da velilere ait olmalıdır. Dolayısıyla zorunlu din dersi kaldırılmalı, inanç gruplarına bu alanda serbestlik tanınmalıdır.
Öğrencilerin aldıkları eğitimle ‘insan haklarını’ hangi etnik kimlikten, dinden ya da mezhepten olursa olsun her kişinin yalnızca insan olması nedeniyle sahip bulunduğu özgürlük değerinin tanınması ve bunu her çeşit müdahaleye karşı korunmasını gerektiren bir ahlaki talep olarak görmeleri ve bu minvalde bir gayretin içerisinde olmaları barış ve huzur ortamının tesisi için daha yararlı olacaktır.
Kısacası bir ülkede yaşayan insanların değerlerine, giyimlerine, inançlarına, dillerine, mezheplerine, ırklarına ve düşüncelerine saygı duyulmadığı ve yasak getirildiği sürece o ülkede barış ve huzur ortamının sağlanamayacağı bilinmelidir. Bu bakımdan Türk’ün, Kürt’ün, Alevinin, Ermeninin, Müslümanın, kısacası tüm farklılıkların bir arada, huzur ve barış içinde yaşayabileceği evrensel insan haklarının geçerli sayıldığı ciddi bir hukuk devletine gerek vardır. İnsan haklarına dayalı, özgürlükçü, çokdilli, çokkültürlü, çoğulcu yeni bir eğitim felsefesine bu anlamda çok ihtiyaç vardır. Farklı kültürlerin, renklerin, ırkların ve inanç türlerinin var olduğu bir ülkede tektip düşünce tarzını ve eğitim politikalarını alabildiğince tartışmak ve çözüm önerileri üretmek durumundayız, üstelik tam da böylesi bir zamanda...
Radikal
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019