Ümit KIVANÇ
Muhalefet partilerinin Necmettin Erbakan’ı anma toplantısına -biri hariç- lider düzeyinde katılmaları ve Erbakan’ın siyasî marifet ve mirası üzerine gerçekle bağdaşmayan, mesnetsiz övgülerle dolu, işgüzarca sözler etmeleri bazı muhalif kesimlerin tepkisine yolaçtı. Bu toplantıya katılımın anlamı ile edilen sözlerin anlamsızlığını, “biraraya gelelim de ne olursa olsun” tutumundaki gelişigüzelliğin pekâlâ siyasî bulanıklık yarattığını geçen yazımda konu etmeye çalıştım. Muhalefet partileri temsilcilerinin, kapalı bir salonda, gülen Erbakan fotoğrafı önünde hizalanışı, bugünün düşmanca diyalogsuzluk, temassızlık ortamında yine de ferahlatıcı, medenî adım gibi görülebilir mi? Neden görülemiyor, buna eğilelim.
Sebep sadece, özellikle laik-seküler kabul edilen, şehirli, okumuş seçmenin siyasette imkânsızı aramaktaki beyhûde ısrarı mı? İmkânsızdan kasıt, sırf kendi gibileri biraraya getirdiğinde çoğunluk elde edemeyecek olanın, başkalarıyla biraraya gelişin her türlüsüne âdetâ tiksintiye varan isteksizlikle yaklaşması. Biraraya gelişin zorunluluğunu nihayet gördüğünde de bunu bir türlü içine sindirememe, başkalarının kendine, üstelik harfiyen uymasını bekleme.
Ne var ki, kendini seçkin sayanların kibirli tavrı, muhalefetin Erbakan “Hoca” önünde saf tutmasından duyulan rahatsızlığı açıklamaya yetmiyor. Ortada bütün muhalefeti ilgilendiren daha derin mesele var. Şöyle ifade edildiğinde soru kulağa komik bile gelebilir, ama maalesef şu: Muhalefetin amacı ne?
Açalım tabiî: Bu partilerin beraber gerçekleştirmeye çalışacağı siyaset ortamı nasıl bir şey olacak? Bu ortamda müstakbel devlet-toplum ilişkisi (seçim, parlamento, yargı…) nasıl olacak?
Kürt meselesi -ki, bunu olduğu gibi bırakarak hiçbir demokrasi, hukuk vs. sorununu halletmek mümkün değil-, memleketteki adalet-yargı noksanlığı -ki, devleti devlet olmaktan çıkarma tehlikesi barındırıyor- ve ekonomi yönetimi -ki, yoksul-zengin uçurumunu artık toplum hayatımızın yapısal unsuru ve “gelişme”nin önünde başlıca engel haline getirdi- konularında muhaliflerin üzerinde anlaştığı bir yol haritası, temel ilkeler çerçevesi, zemin oluşturacak ortak yaklaşımlar şunlar bunlar var mı?
Bunların iyi ihtimalle henüz varolmadığını, olduğunda da muhalefet partilerinin kendi aralarında ayrı ayrı gruplaşmasına, saflaşmasına yolaçabileceğini biliyoruz. Bu normal.
O halde bir adım geri atalım: Muhalefet partileri, “güçlendirilmiş parlamenter rejim” gibi bir ortak zeminden sözediyorlar. Nedir bu? Tarifi, unsurları vs. konusunda tartışma, anlaşma, farklılıkları-ortaklıkları tanımlama gibi gayretler var mı?
Parti yöneticisi, yetkilisi vs. olmayan bizim gibiler adına sorarsak: Varsa bizim niye haberimiz yok? Yoksa niye yok?
Daha kitâbî soralım: Temel unsurlarını, ilkelerini -birlikte!- tarif etmedikleri, bize de sunmadıkları bir muhayyel hedef etrafında biraraya gelen muhalefet partileri kendilerini nasıl bir azim, kararlılık ve güvenle desteklememizi istiyorlar?
Öyle görünüyor ki, bu soruların cevapları henüz kimse tarafından verilmiş değil. Hele bunları güçbirliği edecek muhalefetin birlikte cevaplaması, cevaplar üzerinde anlaşması gerektiğini hesaba katarsak, henüz mevcut iktidarı devirmeye ve memleketi yaşanır kılmaya yönelik siyasî adım atılmadığını düşünebiliriz. Belki Erbakan fotoğrafının önünde hizalanma sandığımız manzara, start çizgisi görüntüsüdür; start verilince atılacak adım, bilmiyoruz.
Şunu her hâlükârda anlıyoruz: Niyet var, ama gereğini yapacak ya akıl ya cesaret yok ya da ikisi birden yok.
İktidarın siyaseten tükenişi
Öte yandan, iktidar koalisyonu siyasî cephaneyi tamamen tüketti. Gücünün yettiğini eziyor da eziyor, ancak bunun yegâne sonucu, birilerine daha fazla eziyet etmek, özellikle HDP’nin kolunu kanadını daha fazla kırmak, herhangi bir tercih anında asla kendisinden yana davranmayacak ahaliyi sayıca artırmak, daha küskünleştirmek, öfkesini derinleştirmek oluyor.
Mevcut iktidar, sandıkta kazanma ihtimalini kendi eliyle yok etti, bu konu kapandı. Bildiği ve şimdiye kadar yararını gördüğü hiçbir yol, yöntem işe yaramıyor. Artık ancak durumu radikal şekilde değiştirecek hamleler yapabilir. Nüfusun büyük kısmının temsil edilmediği, göstermelik meclisli bir baskı rejimini kurumlaştırmaya yönelebilir. Bunun şartlarını da seri cinayetlerle, toplama kampı benzeri uygulamalarla oluşturabilir. Görmediğimiz işler değil burada. Ancak mevcut iktidarın, destek itibarıyla azınlığa düşmüş oluşuna herhangi bir siyasî çare bulması ihtimali yok.
İktidar bu haldeyse, muhalefetin inisiyatifi devralması beklenir. Nasıl alacak? “Güçlendirilmiş parlamenter sistem”i, AKP, MHP ve devlet koalisyonu bütünüyle tahrip etmeden önceki rejime benzer bir şey sayalım ve bu hayatî faslı bir an için kenara iterek, soruyu yine basit haliyle soralım: Şu andan başlanarak, bu “güçlendirilmiş parlamenter rejim” aşamasına nasıl gidilecek? Neler yapılacak?
Artık mecburen başka basamaklara geçmeliyiz: Muhalefet seçmeninde, böylesine büyük bir altüst oluş, yeniden düzenleniş atılımına can verecek enerjiyi, azmi, isteği, kararlılığı oluşturacak bir hedef ve yol tarifi kimler tarafından, ne zaman, nasıl oluşturulacak?
İki korku
Belki bunun kadar önemli bir başka mesele: Korkunun birarada tuttuğu iktidar seçmeni, değişecek durumun kendisi için de hayırlı olacağına nasıl ikna edilecek? Zira birçok kamuoyu araştırması gösteriyor ki, iktidar koalisyonunu destekleyen ahaliye başlıca iki korku yön veriyor: Biri, şu ana kadar kazandıklarının elinden gitmesi; öbürü, güçlü bir yönetici otoritenin oluşamaması ve genel bir kaos korkusu. İkinci türden korkunun 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının fiilen iptalini nasıl mümkün kıldığı ve kaybettiği iktidarı 1 Kasım’da Tayyip Erdoğan’a nasıl yeniden getirdiği herhalde hatırlardadır. İlk korkuyu ise başta Erdoğan, mevcut iktidarın sağladığı imkânlardan yararlanan bütün kadro körükleyip duruyor. “Başörtünüzü bile takamazsınız ortalıkta!” yollu tehditler gırla gidiyor. Tabiî meselenin başörtüsüyle sınırlı olmayıp, haksız yere edinilmiş mevkiler, yetkiler, yalılar, ihaleler, kıçtan ısıtmalı makam arabalarına uzandığı gözönüne alınırsa, bu ilk korkunun can değil ama mal havliyle çok sert tepkilere yolaçabileceği görülür.
Özellikle bu korkuya yönelik siyasî, sosyal-psikolojik kampanya, iktidar değişiminde kendi mazbut dünyası için tehlike görenle haksız çıkarından olmamak için şirretlik edeni ayırt etmeyi gözeterek, kimler tarafından, nasıl yürütülecek? Şüphesiz muhalif siyasî perspektif içerisinde yer tutması gereken bir konu başlığı.
Bu konuda muhalefetten görebildiğimiz teşebbüsler genel olarak, Erbakan fotoğrafı önünde hizalanmaya rahmet okutturacak işler. Karşı tarafça ancak “endişelenmeyin, her şeyi sizin istediğiniz şekilde yapacağız” gibi anlaşılacak jestler. Yani kendi sağlam hedeflerini ve perspektifini ikna edici tarzda ortaya koyma ve bu şekilde kendisine yönelik güven oluşturmanın yerini tutmayan, aksine tedirginlik yaratan yapay samimiyet hamleleri.
Muhalefetin m’si
Evet, bir vakitlerin gözde tâbiriyle “silkelense” düşecek bir iktidar var, askerî-polisiye şiddetinden ayrı, yalnız siyasî niteliğiyle ele alındığında. Bundan böyle yalnız daha fazla şiddet, gürültü, korku, toz-dumanla orada kalabilir. Ülkeyi savaşa sokup mahvetmeyi göze alır mı? Belki onu bile alır. Yapabilecek gücü var mı? Var, çünkü başta kalmak dışında kaygısı yok. İHA’larımız, SİHA’larımız falan derken, kendimizi belanın ortayerinde bulabiliriz.
Lâkin bu defa bu senaryoyu baştan iğdiş eden bir etken var, şimdilik sadece karanlığın içerisinden ucu gözükmüş bulunan: Muhalefet alışıldık kanlı oyuna bir defacık iştirak etmedi, muhalefetin m’sini gösterdi, gördük, ne oldu! Kurulu oyun düzeni zangır zangır sallandı. Sadece bir kerecik itirazla! Eğer muhalefetin iktidarı devirip yerini almaya dönük sağlam bir oyun planı olsaydı, Garê felaketi ertesinde bu planın birkaç aşaması birden geçilmiş olurdu, sanıyorum.
Ancak mevcut şartlarda buradan sadece bir yön tabelası çıktı. Çoğumuzun tarif ve tasvir etmekten dilinde tüy bitmiş olan şu mâhut tabela. Yine de iktidar katındaki şaşkınlık ve sarsıntı büyüktü.
Fakat bunu hemen İYİP’in işgüzar gevezesinin “fezlekelere evet deriz” çıkışı izledi. Ve muhalif enerji, hırçın dalgalı denizde midesine hakim olmaya çalışan yolcunun çırpınışına harcanmaya başlandı yeniden, vapura yol vereceği yerde.
Bildiği yöntemlerle artık yönetemeyen, çıkar veya korku bağıyla kendisine bağlı olanlar dışında kimseyi ikna edemeyen, cezbedemeyen iktidar bir yanda, hedefi soyut, belirsiz, hangi adım için hangilerinin hangileriyle ne kadar anlaşabildiği ve birlikte yürüyebileceği belirsiz, ortak irade ve güven yaratabilme kapasitesi bu yüzden düşük, parçalı muhalefet öbür yanda; tıkandık kaldık.
İktidar, seçmen örgütlülüğü ve oy kapasitesi bakımından anahtar parti konumundaki HDP’yi ezip fiilen yok etmeye çabalarken muhalefetten doğru dürüst ses çıkmıyor. HDP’yi partiden sayıp yanlarına alsalar mı almasalar mı, tereddütler içerisindeler. Başka şansları varmış gibi.
Tıkanıklığı açmayı sağlayacak zorlu temasları, tartışmaları, çekişmeleri, itişmeleri, küsmeleri, barışmaları açık zihniyle, sağlam perspektifiyle, zekâsıyla, güvenilirliğiyle, enerjisiyle, kararlılığı ve güleryüzüyle aşabilecek siyasetçilerimiz var mı?
Tam da bu tarife uygun birini tanıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024