Ümit KIVANÇ
“Ekonomik sistemimiz…” diyor Jacques Généreux, “sadece işe yaramaz değildir. Cânidir de; insanları çalıştırırken öldürür, gezegeni tahrip eder, kansere yol açan ürünlerle havayı ve besinleri zehirler. İktisat politikalarımız, bizi krizden çıkarma gücünde olmadıkları gibi, daha da batırırlar! Hükmeden ekonomik teoriye gelince, 2008’de başlayan durgunluğun imkânsız olduğunu ‘kanıtlamak’la meşgul! Bütün bunlar düpedüz ‘zırvalamak’tır; yani mânâsız, salakça ve berbattır. Elitlerimizin geniş bir kesiminin kör gibi aynı kara cahillikleri rahat rahat benimsediklerini görünce insan hayret ediyor” (Libération’dan Vittorio De Filippis’in Généreux ile söyleşisi, çeviren Haldun Bayrı, Medyascope).
Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin otuz beş yıllık ekonomi hocası, günümüz ekonomisinin pekâlâ değiştirilebilir olan önkabullerinin ve kurumlarının kurcalanmadan, şüphelenilmeden savunulmasına işaret ediyor. Kendi ürettiğimiz çemberi kendimiz için aşılamaz sınır haline getirmişiz. Birilerinin çıkarına döndürülen ekonomi çarkının tereddütsüz yegâne seçenek sayılması hakkında, “Tabiat kanunu değil bu,” diyor. “80’li yıllarda ABD’de ve İngiltere’de başlatılan muhafazakâr karşı-devrimin sonucu.”
1980’lerde yaşanan korkunç değişimi, yaşamamış olana anlatmak zor. Öncesinde pekâlâ değiştirilebilir gözüken ve değiştirmek için insanların hayatlarını feda ettiği birçok şey bugün bizzat muhaliflerden bile veri muamelesi görüyor, ezelden beri buradaymış, ebediyete kadar da varkalacakmış gibi görülüyor. Arkadaşlar arasındaki para ilişkileri bile kökten değişti. Birinin zamanını, emeğini istemenin meşru olduğu durumlarda bile para istendiğinde-verildiğinde işler tamamen değişiyor.
Ekonomi altüst olmadı, mülkiyet ilişkileri kökten değişmedi. Tekelleşme hızlandı, en üsttekilerin oranı azaldıkça azaldı, bizzat ayrıcalıklılar arasındaki zenginlik makasları açıldıkça açıldı. Lider sektörlerde değişme oldu. Yoksullardan orta sınıfa doğru geçişler de olmadı değil; ama tepedeki yüzde onla gerikalan yüzde doksan arasındaki fark, alttakilerin ceplerinin de telefon görmesine rağmen büyüdükçe büyüdü. Artık ne yapsa üstteki yüzde yirminin hayat standartına ulaşamayacak olan yüzde seksen var dünyada. İnsanlar arasında anlamlı bir eşitlikçi dönüşüm için en üsttekilerin birşeylerden vazgeçmesi lazım.
Oysa servet ve bol gelir sahiplerinden en istenemeyen şey bu. En yoksulların hayat standartını beş-on kat artırmak için gereken parayı ceplerinden usulca çekip alsanız fark etmeyecek olan, normal insan ömrünün üç-beş katı uzunluğunda hayat sürseler yine tüketemeyecekleri kadar mal mülk edinmiş bir kast bugün hüküm sürüyor. Yanlarına hiç varamayacak olsalar da ucunda en zenginlerin eğleştiği yolda ilerleyebilen, konumunu yükselten, servetini çoğaltan girişimciler topluluğu zirveden alçak tepelerde yeralıyor. Daha altlardaysa… mâlûm işte.
Oranlar dışında, böyle piramitler tarihin her döneminde şöyle da böyle varoldu. Bugünkünün farkı, esrarının daha kuruluş döneminde çözülmüş olmasına ve kabullenmeyenlerin kendisine karşı ölüm-kalım mücadelelerine girişmiş olmalarına rağmen, kendini değişmez saydırmayı başarmış oluşu. Özellikle o meşum tarihten sonra. 1980’lerden…
Akıl yerine refleks
Sebepleri, mekanizması, dayandığı kandırık hikâye ve yolaçtığı acılar böylesine ortadayken günümüzün adaletsiz düzenini değişmez saymanın, bu düzenin kurumlarını, kurallarını, yanılsamalarını veri almanın anlamı nedir? Généreux, “Kavanozdan bir çıksa neler yapabileceğini kendine sormayan kırmızı balığın düşüncesi bu,” diyor. Ve sözü, düzene muhalefet edebilmek için düzenin kulvarlarını, yarış koşullarını veri almayı şart gören, ufuksuz siyasete getiriyor.
1980’ler sonrasının “tarih varacağı yere vardı” yanılsamasını hatırlayalım. ABD’nin Holywood’dan transfer başkanı Ronald Reagan ile kadın yöneticilerin erkeklere göre bir nebze daha insancıl davranacağı yolundaki umutları bir-iki senede palayla doğrayan Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher dünyaya, “alnı secdeye değen cumhurbaşkanı” Turgut Özal da burada bize, mealen şunu söyleyebiliyorlardı: Düzen değiştirme falan yok artık, bundan başka düzen yok, bu işte! Dünya çapındaki neoliberal dönüşüme Thatcher gaddarlık, Özal vicdandan kurtuluş katkılarını yaptılar. Reagan onlara göre daha renksiz kuklaydı.
Généreux, kavanozdaki kırmızı balığın aymazlığını çıkarlara, art niyetlere bağlamayıp kolay yoldan açıklamak niyetinde değil: “Bu mugalata,” diyor, “siyasî düşünceyi ve entelektüel kesimleri geniş ölçüde kangrene uğrattı. Bu salakça fikri teşvik etmekte zenginler sınıfının bulabildiği çıkar anlaşılır bir şey. Ama, bir kez daha, hem sağdan hem soldan seçilmişlerin, ekonomistlerin ve gazetecilerin bir kuşağının, sermayenin çıkarlarına daha iyi hizmet etmek amacıyla bu kara cahillikleri benimsemiş oldukları gibi garip bir varsayım ileri sürülemez.” Hepsi için sürülemez.
“Zekîlerin salaklığı”
Örnek olarak şunu ortaya koyuyor solcu iktisatçı: “Kafası ekonomiye pek çalışmayan herhangi biri bile, durgunluğun tam ortasında kamu harcamalarının azaltılmasının krizi vahimleştirdiğini anlayabilir. Kanaması olan hastayı hacamat etmekle aynı şeydir bu.” Ve şunu soruyor: Onca AB uzmanı, hükümetler, onların uzmanları. ekonomi basını, profesörler… hiçbiri bunu niye idrak edemiyor peki? Généreux, “zekilerin salaklığını anlamamız gerek” diyor.
Yazar, biyolog Thomas Durand’ın sözünü aktarıyor: “beynimiz düşünmek için yapılmamıştır”. Hayatta kalmak ve üremek için fayda getirecek “bilişsel tertibatı” seçip ayıklamayla geçen evrimin ürünüdür. “…[H]akikati pek umursamayan ve bizi korumak ya da rakiplerimizi cezb veya alaşağı etmekten başka hedefi olmayan anlık bir refleks düşüncesinin yönlendirmesindeyizdir. (…) [H]âdiselerin akılcı bir bilgisinin sabırla araştırılması hiçbir avantaj da sunmaz. (…) [R]efleks düşünce tüm zihinleri, en parlaklarını bile, kendi hatalarını inkâra ve sadece başkalarının hatalarını görmeye yatkın kılıyor” (vurgu benim -ük).
Aklı harekete geçirmek için çaba gerekir, kendiliğinden çalışmaz, bu yaklaşıma göre. Hiç kimse akıllı olmaya mecbur değil, diyor Généreux. “Bu bir refleks değildir; otomatik düşüncenin tuzaklarını bozmak için sürekli bir irade göstermektir, hakiki bir emektir. Dolayısıyla, bu tuzaklara karşı uyarılmamışsanız ve hakikate derin bir düşkünlüğünüz, düşünmek için lüzumlu zamanınız ve serinkanlılığınız yoksa, o zaman bu kusura düşme riskiniz yükselir.”
Yani muhafazakârlık denen, bizimki gibi ortamlarda neyi muhafaza etmeyi amaçladığı belli olmayan, siyasetçilerin elinde doğaya, tarihe, insanların alışıldık bildik yaşam koşullarına en tahripkâr ve acımasız saldırıların üssü işlevi gören ideoloji, aklı çalıştırmak üzere gerekli çaba da bir kenara atıldığında, yerleşik olanın içerisindeki en akıldışı, en kabul edilmez, en zararlı, en kötü, en adaletsiz unsurları bile savunma güdüsünü barındırır. Bu, “refleks düşünce”yi güçlendirir, şekilsizce büyütür, kirletir. Bizdeki gibi, bir yandan yerleşik olanı kökünden, tâ içinden tahrip ederken bir yandan da yabancıladığı ya da işine gelmeyen her türlü değişime karşı akıl ve gerçek-dışı argümanlarla set çekme gayesi güden güç sahipleri için bu birleşik refleks mutlak, akıl çalıştırma gayreti fuzulîdir.
“Yöneticilerimiz,” diye bahsediyor Généreux, siyasî iktidar sahiplerinden, “…[d]üşünme zamanı bulduklarında bile, siyaset yarışının öyle koşulları vardır ve [yarış] öyle yoğundur ki, öncelikle kazandıracak gerekçeleri ararlar — ki çoğu zaman, hakikatin ya da adaletin akılcı arayışıyla hiçbir alâkası yoktur kazanmanın.” Yani aklı harekete geçirmek değil geçirmemek esas, bu denklemde. Ve sorun, yukarıda da belirttiğim üzre, sadece kötü niyetten kaynaklanmıyor: “Refleks düşüncemiz fiziksel ve ruhsal güvenliğimiz için ya da toplumda rekabet için yararlı bir sürü dolaylı bilişsel yollarla doludur; fakat mantıksal problemleri çözmemiz ya da karmaşık hâdiseleri düşünmemiz gerektiğinde bizi yanlışa sevk ederler.”
Bizi bir çırpıda feraha kavuşturmayan, ilave gayretlere mecbur bırakan aklı harekete geçirme uğraşı yerine kendimizi reflekslerimize, güdülerimize terk etmemizin rahatlığı bir yanda… Öbür yandaysa, bir siyasî çıkmaz kabulü var, adım attıkça batılan derin çamur gibi. Bataklık. İdeolojik kılıf içinde hepten dokunulmaz kılınmış, ebedî gerçekler sûretinde kutsallaşmış benlikçi, bencilce, benmerkezci güdülerimiz, bu bataklıkta, adaletsizliği ebedî sayıp savunmanın silahları haline geliyorlar.
Mülkiyete halel gelmesin
ABD Başkanı Joe Biden’ın Covid-19 aşılarının patentlerinin askıya alınması, böylece bir an önce dünya nüfusunun olabildiğince büyük bölümünün aşılanabilmesi önerisine karşı iki net itiraz duyuldu: ikisi de Almanya’dan. İkisi de aynı.
Artık “Biontech aşısı” adıyla tanıdığımız aşıyı yapan “Türk bilim insanları” Uğur Şahin ile Özlem Türeci, patentlerin askıya alınmasını münasip bulmadıklarını açıkladılar. Türeci, “Bu kötü fikir mi?” sorusuna “evet” karşılığını verdi. Gerekçeleri, öneriyi geçersizleştirecek hiçbir mâkûl unsur içermiyor, olsa olsa öneriye bazı gerekli koşulları ekliyor. Türeci, “deneyimli personel, özel tesisler, ham maddeye erişim” gerektiğini, üretim sürecinin karmaşık olduğunu ileri sürüyor, “Aşı üreticileri açısından,” diyor, “bunu uyumlu bir şekilde ve uluslararası çapta yapabilmek için yasal, idari ve organizasyonel çözümlerin daha önemli olduğuna inanıyoruz.” Yani uluslararası örgütler, devletler yardımcı olsun, patent bizdeyken üretimi yayalım ki, “üreticiler açısından” uygun çözüm olsun! Bütün dünyayı kasıp kavuran soruna çözüm ararken niye öncelikle “üreticiler açısından” yaklaşmamız gerekiyor? Nasıl oluyor?
Biden’ın ortaya attığı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katıldığı öneriye öbür itiraz Almanya başbakanı Angela Merkel’den geldi. Alçakgönüllüğü, gösteriş sevmeyişi, büyük-zengin devletin yöneticisi olduğu halde eşitlik-adalet düşmanı acımasız siyasetçi izlenimi uyandırmayışıyla dünyadan sempati toplamış bulunan şansölye, tam da yukarıda konu ettiğim “refleks”le, bunların tam aksi tavır aldı. Süddeutsche Zeitung’a konuşan bir hükümet sözcüsü, “Fikrî mülkiyet yeniliğin kaynağıdır ve gelecekte de öyle kalmalıdır,” dedi. Sözcü, Türeci’nin aslında konuyla hiç alâkalı olmadığı halde öne sürdüğü sözde-argümanı tekrarlayarak, aşı üretimini kısıtlayan etkenin “patentler değil üretim kapasiteleri ve gerekli kalite standartları” olduğunu söyledi. Patentler sahiplerinde kalırsa üretim kapasiteleri ve standartları artırmak daha kolay olacakmış gibi. Hükümet sözcüsünün işkadını bilim insanından farkı, ideoloji ve refleks mahsûlünü ilkeleştirmeye kalkmasıydı: “gelecekte de öyle kalmalı”!?
Sözcü, patentleri askıya alma önerisine karşı çıkışın ideolojik gerekçesini daha da belirginleştirerek, ABD önerisinin “genel olarak aşı üretiminde önemli karışıklıklar” (vurgu benim -ük) yaratacağını iddia etti. Bu “karışıklıklar”ın aşının tesiriyle, güncel salgınla, Kovit-19 virüsüyle, insan sağlığıyla alâkası bulunmadığını belirtmeye gerek yok.
Paylaşma, dayanışma, kutsal mülkiyet kavramının geçici de olsa önemsiz sayılması gibi önerilerin, düşünün, ABD başkanından bile gelse, tosladığı şu duvara bakın! Bu yıkılmadan insana rahat huzur yok. Sağlık da yok. Akıl sağlığı da.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024