Umut ÖZKIRIMLI
Yeni Türkiye’de siyasi gündemi takip etmek, özellikle de havuz medyası olarak tabir edilen AKP yanlısı basını okumak sürekli radyasyona maruz kalmak gibi bir şey. Ani tansiyon yükselmesi, öfke krizleri, mide bulantısı gibi anlık etkilerin yanı sıra çaresizlik, yılgınlık, umutsuzluk gibi daha kalıcı yan etkileri var. Hele işiniz gereği Türkiye’de olan bitenden haberdar olmak zorundaysanız, yandınız.
Bir kanser hastası adayısınız. Bunu fark ettiğiniz andan itibaren iki seçeneğiniz var. Ya talihinize küsüp sakin sakin bir kenarda oturacak, hayatınıza kastedecek olan hastalığı bekleyeceksiniz. Ya da hastalığa meydan okuyacak, elinizden geldiğince mücadele edeceksiniz. Elbette kendinizi dev aynasında görmeden, mücadelenizin hiçbir şeyi değiştirmeyebileceğini, ara ara karamsarlığa kapılıp mücadele etmekten vazgeçebileceğinizi unutmadan.
Kazananı olmayacak bir ölüm kalım savaşı
Diyelim mücadele etmeye karar verdiniz. O zaman lafı eğip bükmeden neyle mücadele ettiğinizin adını koyacaksınız. Kanımca şu an Türkiye’de yaşanmakta olan ‘kazananı olmayacak bir ölüm kalım savaşı’. Hayır, cümlede bir anlam bozukluğu yok. Bu bir ölüm kalım savaşı ve bu savaştan ciddi kayıplar vermeden çıkan bir taraf olmayacak. Açalım.
Birçok yorumcunun iddia ettiğinin aksine 7 Haziran genel seçimlerinde bir rejim değişikliğine evet ya da hayır demek için oy kullanmayacağız, çünkü Türkiye’de rejim fiilen zaten değişti. 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte kabaca 2011’den bu yana erozyona uğramakta olan parlamenter sistem yerini bir tek parti, o tek parti de tek bir adamın sözünden çıkmadığına göre ‘tek adam devleti’ne bıraktı. Evet, rejim henüz klasik anlamda bir diktatörlük değil. Demokrasinin minimum koşulu olan seçimler hala – öyle ya da böyle – yapılıyor ve bu seçimlere birden fazla parti katılıyor. Toplumsal muhalefet alanı her geçen gün daha da daralsa da, aykırı sesler hala duyuluyor; tek parti-tek adam rejimine karşı olanlar itirazlarını dile getiriyor.
Sesini yükseltmeye cesaret edenin kafası koparılıyor
Ama, ve bu büyük bir ama, rejimin yukarıda belirtilen minimum koşul dışında demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yok. O minimum koşulun da gerek niteliği (‘trafoya giren kediler’), gerekse geleceği kuşkulu. Devleti yönetenler 12 Eylül rejiminin baskıcı anayasasını bile tanımadıklarını çesitli vesilelerle ifade ediyorlar. Fiili Başkan anayasayı her gün birkaç kez ihlal ediyor ve açıkça ‘parlamenter sistemi bekleme odasına’ aldıklarını söylemekten çekinmiyor.
Fiili Başkanın sözü kanun; yapamayacağı hiçbir şey yok. Yürütmeden yargıya, medyadan kolluk güçlerine, hatta orduya Başkanın iradesi karşısında kimse duramıyor. Ekonomiye yön veren Başkan; dış politika tercihlerini belirleyen yine Başkan. Başkana karşı sesini yükseltmeye cesaret eden sıradan bir gazeteci de olsa, MİT Başkanı da olsa, kendi atadığı başbakanın yardımcısı da olsa, kafası koparılıyor ya da bir safra gibi sistemden atılıyor.
Geçişin ‘sert mi yumuşak mı, kanlı mı kansız mı’ olacağı belirlenecek
Bu rejimde yolsuzluk sorgulanamıyor; Başkana eleştiri hakaret sayılıp dava konusu oluyor. Gerekirse Twitter, o da yetmezse internet sansürleniyor. Tüm bunlar çeşitli çıkar ilişkileriyle Başkana bağlı devasa bir propaganda makinesi tarafından çoğunlukla akla zarar gerekçeler ve sürreel bir filme konu olabilecek komplo teorileriyle meşrulaştırılıyor. Sistemi sorgulayan ana muhalefet partisi genel başkanı bile olsa anında hedef gösteriliyor, ‘darbeci’, ‘vesayetçi’ ya da ‘vatan haini’olmakla itham ediliyor.
Peki rejim değişikliği fiilen gerçekleştiyse 7 Haziran’da ne olacak? Hemen hemen tüm kamuoyu yoklamaları oy oranında düşüş olsa bile AKP’nin seçimleri açık ara kazanacağını gösterdiğine göre, tek adam sistemine resmi olarak geçiş yapılacak. Sistemin onu onaylamayanlara dayatılması için önemli bir eşik geçilmiş olacak. Bildiğimiz anlamda Türkiye tarihe karışacak. Başka bir deyişle, 7 Haziran genel seçimleriyle yeni rejime geçişin, Necmettin Erbakan’ın deyimiyle, ‘sert mi yumuşak mı, kanlı mı kansız mı’olacağı belirlenecek.
‘Kanlı’ bir geçiş için hazırlık yaptığı kanısı güçleniyor
İç güvenlik yasasının apar topar meclisten geçirilmesi, kolluk güçlerinin yetkilerinin arttırılması, Fiili Başkanın örtülü ödenekten yararlanmasına imkan tanıyan düzenlemelerin yapılması, internet yasaklarının genişletilmesi, son olarak askerin yeniden devreye sokulması Başkanın ‘kanlı’ bir geçiş için hazırlık yaptığı kanısını güçlendiriyor. Bu noktada da iş gelip çözüldüğü iddia edilen Kürt sorununa çatıyor.
İktidar partisinin iki yılı aşkın bir süredir devam eden ateşkese rağmen çözüm sürecinde Kürt tarafınca dile getirilen adımları atmadığı, süreci kimi zaman Öcalan kartına başvurarak, kimi zaman da ufak sembolik adımlar atarak ittirdiği ortada. Bu yöntemin artık işe yaramadığı Kobani olayları sırasında ortaya çıktı. Kürt siyasi hareketi bu kritik noktada el yükselterek seçimlere parti olarak katılmaya karar verdi. Bu kararın iktidarı ne kadar rahatsız ettiğini görmek de güç değil.
Başkan ve adamları ‘karşı cephenin’ dağınıklığından güç alıyor
Öte yandan HDP’nin barajı geçip geçmemesinin Başkanın iradesini tüm topluma kabul ettirme hayalinden vazgeçirmeyeceği de açık. Tam da bu nedenle var olan kutuplaşma iyice körükleniyor, toplumun en hassas fay hatları üzerinde tepiniliyor. Açıkça savaşa hazırlanılıyor. AKP’ye yakınlığıyla bilinen bir twitter hesabı“Resmen savaştayız. Hak ile batılın savaşı bu” diye twit atarken Başkanın uçağının müdavimlerinden bir köşe yazarı “7 Haziran seçimleri, vesayetin son büyük meydan muharebesi olabilir” diye yazıyor. Bu savaşta Kürt siyasi hareketini temsil eden partinin genel başkanı da ‘Kemalist sızma’, ‘Kürt Kemalisti/seçkini ve sekter laik’ ilan ediliyor.
Başkan ve adamları bu savaşta kendilerine oy veren kitlenin sadakatinden ve ‘karşı cephenin’ dağınıklığından güç alıyorlar. Günde iki kere doğruyu gösteren bozuk saat misali arada doğruları da dile getiren Bülent Arınç’ın dikkat çektiği basit bir gerçeği ise atlıyorlar; ‘Toplumun yüzde ellisi’ onlardan ‘nefret ediyor’!
Duymak hoşunuza gitmeyebilir ama…
Muhalefet ne kadar dağınık olursa olsun, adaletin olmadığı bir düzende Başkan ve adamlarınca körüklenen bu nefret, adaleti kendi elleriyle sağlamaya kalkışmaktan çekinmiyor. Daha da önemlisi bu yüzde ellinin içinde kazanımlarından asla ödün vermeyecek Kürtler de yer alıyor. Ve Kürtler, havuz medyası ve akademisindeki ‘uzmanların’ iddia ettiklerinin aksine, dağınık, iki başlı filan değiller. Ne istediklerini biliyor, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar.
Yani ne olacağı açık. Duymak hoşunuza gitmeyebilir ama geçiş, varılan nokta ne olursa olsun, ‘kanlı’ olacak. Bir gün aydınlığa varılacaksa bile bunun için uzun bir karanlık tünelden geçmek gerekecek. Hazırlıklı olmakta yarar var. Nazım Hikmet’in dediği gibi:
Çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
Bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
Alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
Haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan noktasına
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020