Verda ÖZER
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce ABD, sonra Almanya ziyaretlerini evvelsi gün Meclis’in yeni yasama yılı açılışında verdiği mesajlar pekiştirdi. Avrupa ile sıkıntılı günlerin geride kalacağını, mesafe kat edileceğini vurguladı Erdoğan.
Birçok kişi, Almanya’yla fitillenen bu yeni Avrupa diyaloğunun arkasında asıl iki neden olduğunu düşünüyor. 1.si; ABD-Avrupa arasındaki Transatlantik ilişkinin çöküşü. 2.si de (1.nin sonuçlarından biri olarak); Rusya’nın Avrupa ve Türkiye ile birlikte ABD’nin karşısında cephelenmesi. Ancak bu iki saptamada da hata var.
***
Trump’ın başkanlığıyla birlikte ABD’nin içine kapandığı ve bundan da en çok Avrupalı müttefiklerinin zarar gördüğü bir vakıa. Ancak bu, mevcut düzenin kendisinin topyekûn (of itself) değiştiği anlamına gelmiyor. Bu şimdilik sadece sistemin içindeki (in itself) bir değişim. Yani var olan sistem henüz bitmiş değil. Sadece şu an ciddi bir dönüşümden geçiyor. Yenisi kurulana kadar da ABD-Avrupa ilişkisi düşe kalka da olsa devam edecektir.
2.sine gelince: Rusya tamamen “ABD’ye karşı” bir cephede değil. Bunu Almanya dönüşü gazetecilere konuşan Erdoğan da dile getirmiş. ABD’nin küresel ticaret savaşına karşı, “Şu anda bir duruş sergileyebilecek olan ülke tek Çin olabilir” diyerek Rusya ve Almanya’yı dışarıda tutmuş. Zira Rusya ABD ile her ne kadar Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar başta olmak üzere tüm dünyada rekabet içinde olsa da... Diğer yandan, bu iki büyük güç danışıklı dövüş içinde. Yani Rusya ve ABD mevcut sistemi ayakta tutan iki asli güç. Çin ise bu sistemi dışarıdan değiştirebilecek, yeni bir sistemin işaret fişeğini yakmakta olan tek odak.
Erdoğan’ın bu okumayı yapıyor olması, Türkiye’nin uzun vadeli stratejisi açısından hayati önemde.
Zafer mi dediniz?
“Başarı”nın tanımı son derece izafi tabii. Ama genellikle “kazanmak” üzerinden tanımlanır. Oysa dün gördüğüm bir haberde fark ettim ki başarı “kaybetmek”le de bağdaştırılabilirmiş meğer. Hem de can kaybetmekle...
***
Habere göre, Suriye’ye askeri müdahalesinin 3. yılını dolduran Rusya açıklama yapmış. “Suriye bizim için yeni bir Afganistan olmadı” diyerek bu savaştan galip çıktıklarını, kaybettikleri az sayıdaki askerle açıklamış: “Bu 3 yılda sadece 112 askerimiz hayatını kaybetti. Düşünün ki Afganistan’da ilk 3 yılda Sovyet ordusu 4.800 asker kaybetmişti!” ABD’den daha başarılı olduklarını da, Irak’ta 2003-2006 yılları arasında 2.309 Amerikan askerinin öldüğünü söyleyerek kanıtlamış!
Aynı savaşta acaba Suriye kaç Suriyeli, kaç sivil, kaç çocuk kaybetti? Bu kaybın esamesi raporda okunmuyor elbette. Madem zaferi sadece can kaybı üzerinden tanımlıyoruz, bari diğer tarafın ya da tarafların kayıplarını da hesaba katsak, olmaz mı?
***
Haberi okurken aklıma ister istemez Uluslararası İlişkiler yüksek lisans hocam Christoper Coker geldi. London School of Economics’te (LSE) derslerde Prof. Coker, üzerine kitap yazdığı “insani harp” (humane warfare) kavramını savunurdu. Ona göre “modern savaş” dönemi bitti, “insani” savaşlar dönemi başladı. Hem Batılı devletler artık “insanı amaçlarla” (!) başka ülkelere müdahale ettikleri için. Hem de ilerleyen teknoloji sayesinde daha az can kaybına sebep olunduğu için.
Savaşın “insani” olanı olur mu bilmiyorum ama bana kalırsa, aksine, savaşlar gitgide daha da gayri insani hale geliyor gibi. Bu durumda ideal bir dünyada kaybetmek de en büyük başarı sayılmalı. Hayır, az sayıda askeri değil, komple savaşı.
İran Suriye’yi vurdu!
Evvelsi gün İran’ın Suriye’ye füze fırlattığı haberiyle resmen dumur olduk. Nasıl olur da Tahran can dostu Esad’ı hedef alır, diye düşünüyor insan. Oysaki vurulan ne Esad ne de Suriye’ydi. İran’ın hedefi, ülkenin doğusundaki petrol zengini Deyrizor vilayetindeki DAEŞ’ti.
Maalesef geriye Suriye diye bir ülke kalmamış olduğu için, “Suriye’yi vurdu” cümlesi de artık doğru bir tanımlama olmuyor. Ülkenin her tarafı ayrı bir devlete ya da örgüte ait olduğu için, hangi tarafından bahsedildiğini belirtmek gerekiyor. Rusya’nın zafer karnesine herhalde bunu da yazmalı!
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
28.11.2019
22.10.2019
20.06.2019
8.06.2019
5.06.2019
1.06.2019
29.05.2019
26.05.2019