Yalçın AKDOĞAN
Twitter meselesi çok canımı sıktı. Canımı sıkan iletişim teknolojilerinde devrim yaşanan böyle bir çağda Türkiye’nin erişimin engellemesi tedbirini uygulaması değil. Hiçbir alan hukuktan, kuraldan, nizamdan azade değildir ve olamaz. Her alanın hukuki açıdan bir düzenlemesi ve kontrolü vardır, buna uymamak bir keyfilik, hak ve hukuk tanımazlık, kaos ve karmaşa üretir. İletişim ve sosyal medya alanı da hukuk kurallarına tabi olmak zorundadır. Bu yüzden hukuka davet anlamını taşıyan ve fiili mecburiyetle yapılan bu engellemenin çarpıtılarak yansıtılmasının doğru olmadığını düşünüyorum.
Asıl canımı sıkandışardaki ve içerdeki bazı çevrelerin Türkiye’yi ve AK Parti hükümetini kötülemek için fırsat kollaması, sıraya girmesi... ABD ve AB sözcüleri meselenin mahiyetini çok iyi bildikleri konularda bile hemen devreye girip açıklamalar yapıyorlar. AB çevreleri HSYK düzenlemesinin Avrupa ülkelerindekinden hiç de farklı olmadığını bildikleri halde ‘otoriterleşme’vurgusu yapmışlardı. İnternet ve sosyal medyaya en fazla müdahale eden ülkelerin düşük düzeyli sözcüleri konu Türkiye olunca hemen mikrofona sarılıyorlar. Herkes algı oyunlarının parçası oluyor. AB’nin kişi haklarına açık saldırıyı ve hukuk normlarına itibar edilmemesini görmezden gelmesi büyük bir çifte standarttır. Oysa kişi haklarına dönük Twitter saldırılarına ve hukuk tanımazlığa ilk tepkiyi AB’nin vermesi gerekirdi.
Dışarıdakiler nasıl algı derdindeyse, içeridekiler de imaj derdindeler...
***
Türkiye Cumhuriyeti devletini, hukuk sistemini ve Türk vatandaşlarının kişilik haklarını umursamayan, kaale almayan, itibar etmeyen bir ŞİRKET var ortada. Bunu bir onur meselesi yapıp kendi ülkesine sahip çıkmak yerine yabancı bir şirketin yanında saf tutanlar millet nezdinde hayal kırıklığı üretiyorlar.
Türkiye’nin Kuzey Kore’ye benzediği propagandası yapanlar, asıl Türkiye’ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapanın Twitter şirketi olduğunu görmezden geliyorlar. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın defalarca ilettiği mahkeme kararlarını takmayan, adeta Türkiye’yi muhatap almayan Twitter şirketi ‘özgürlükler yasaklanıyor’ propagandası arkasına saklanarak kişilik katliamına göz yumuyor.
Twitter’da kişilik hakları saldırıya uğrayan insanlar ne yapmalı, kimi kime şikayet edecekler, haklarını nasıl koruyacaklar? Ülkesinin değil yabancı şirketin tarafını tutanların bu soruya cevap vermeleri gerekir. Bir haksızlığa uğrayan, dava açmaktan başka ne yapabilir? Hukuk sistemi kişisel mağduriyetleri gideremeyecekse sorunlar nasıl çözülecek?
Twitter birçok ülkede siyaset mühendisliği operasyonlarının aracı olarak kullanılıyor. Hukuk boşluğunun ürettiği keyfilik, siyasi operasyonların zeminini oluşturuyor. İngiltere Başbakanı ülkesindeki ayaklanmalar karşısında Twitter’a erişim engeli getirilebileceğini söylediğinde kimsenin çıtı çıkmamıştı. ABD, Fransa, Rusya, Japonya belli hesaplara yönelik bilgileri istediğinde veya engelleme talebinde bulunduğunda kimsenin sesi çıkmamıştı. Konu Türkiye olunca demokrasi havarileri atışa başlıyor.
***
Medyadan ve farklı alanlardan bazı kişilerin bu olayda takındıkları tavır ibretlik bir hadise olarak algılanmış ve milletimizi üzmüştür. Ülkesini değil de kişisel imajını düşünen insanlar, böyle zamanlarda daha net ortaya çıkıyorlar. Mesele Türkiye’nin imajı olsa, çıkıp Türkiye’nin uğradığı haksızlığı dile getirirler, sorunun çözümü için gereken önerilerde bulunurlardı. Özgüven eksikliği ve kompleksle ne ülkenin itibarını korumak mümkündür, ne de vatandaşların haklarına sahip çıkmak mümkündür. Tayyip Erdoğan ‘ne derler’ diye hareket eden, kişisel imajını düşünen bir lider değildir. Türkiye Cumhuriyetini ve hukukunu tanımayan, Türk milletinin hak mahrumiyetini umursamayan bir şirkete ancak Erdoğan gibi bir lider tepki gösterebilirdi. Hiçbir propaganda, Erdoğan’ı ‘yasakçı’ pozisyonuna düşüremez. Algı ve imaj derdinde olanlar öncelikle milletin ne düşündüğünü hesaba katmalıdırlar.
AK Parti’nin Twitter’dan korkmasını gerektirecek bir durum yoktur ve mesele de siyasi değildir. Twitter’ı en çok kullanan ve en büyük gençlik örgütüne sahip olan AK Parti meseleye ilkesel bakmaktadır.
İletişim özgürlüğünü nasıl sonuna kadar savunuyorsak, kişisel hakların korun- masını da sonuna kadar savunmak durumundayız.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019