Yaşar YAKIŞ
Türkiye’nin Kuzey Suriye Kürtlerine yönelik politikası PYD etrafında düğümlenmektedir.
PYD liderliğinde çeşitli Suriyeli örgütler, 17 Mart 2016 günü, Kuzey Suriye’de federal bir yapı oluşturduklarını ilan ettiler. PYD, daha önce de Kuzey Suriye’de üç bölgede kantonlar kurduğunu ilan etmişti. Bunlar Cezire, Kobane, Afrin kantonlarıdır. Bu üç kantondaki nüfusun çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır. Ancak Kobane ve Afrin kantonları arasında şu anda IŞİD’in kontrolünde bulunan ve Suriye’nin Cerablus ile Azez kentleri arasında kalan 92 kilometre uzunluğunda ve 40 kilometre derinliğindeki bölgede Kürt nüfus çoğunlukta değildir. Kürtler bunu bildikleri için bölgede kurulacak olan yönetimin münhasıran Kürtlerden oluşmayacağını, buradaki tüm etnik ve mezhepsel grupların yönetimde oransal olarak temsil edileceğini ileri sürüyorlar. Ama bir yandan da yörenin nüfus terkibini Kürtler ve özellikle PYD’yi destekleyen Kürtler lehine değiştirmek için girişimlerde bulunmaktan da geri kalmıyorlar. Nitekim PYD’nin geçmişte bu tür faaliyetlere giriştiği kayıtlara geçmiştir.
Kobane 2013 yılında ABD’nin hava desteği sayesinde PYD tarafından IŞİD’den temizlendiği zaman, PYD, IŞİD’den kaçan Türkmenlerin ve Arapların ve hatta PYD’yi desteklemeyen Kürtlerin kendi köylerine ve evlerine dönmelerine izin vermemiş ve bunu da araziyi ve evleri tuzaklı bombalardan temizlemek için yaptığını iddia etmişti. Ama aynı PYD kendi yandaşı olmayan Suriyelilerin evlerini ve tarlalarındaki ürünleri neden yaktığını izah edememişi. Uluslararası Af Örgütü gibi tarafsızlığı fazla tartışılmayan bir kuruluş, 2015 Eylül ayında yayınladığı bir raporda, PYD’nin bu yaptıklarını kayda geçirmiş ve savaş suçu işlediğini yazmıştır.
Türkiye PYD’nin Kobane’de yaptığının benzerini Cerablus-Azez arasındaki bölgede de yapabileceğinden endişe etmektedir ve bu endişesinde haklıdır.
Türkiye şu anda PYD’yi PKK’nın bir uzantısı olarak görmektedir. Bu teşhisi doğrudur da. Ancak başka ülkelerin de bizim bu değerlendirmemizi aynen benimsemelerini beklememiz gerçekçi değildir. Her ülke dış politikasını kendi ulusal çıkarlarını göre ince ayara tabi tutar. Bu ince ayara göre, başta en büyük müttefikimiz olan ABD olmak üzere birçok ülke, PKK’nın bir terör örgütü olduğunu kabul etmekte, PKK’nın PYD ile birçok yakınlıkları olduğunu da kabul etmekte, ancak PYD’yi terör örgütü olarak görmemektedir. Aksine, PYD’yi IŞID’le mücadelede en güvenilir müttefik olarak görmektedir. Türkiye, PYD’nin yapacağı işi kendisinin eğiteceği ılımlı muhalif unsurlara yaptırmayı önermiş, ancak ABD bu öneriyi kabul etmemiştir. Rusya ise başka nedenleri olmasaydı dahi, uçak düşürme olayından sonra sırf Türkiye’yi rahatsız etmek için PYD’yi destekleyecektir.
Türkiye’nin PYD’yi karşısına alması bu örgütü ABD’nin ve daha vahimi Rusya’nın kucağına itmektedir. Bu yaklaşım Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermektedir. Bunun yerine izleyebileceği daha gerçekçi bir politika PYD ile anlaşmasıdır. Aslında PYD’nin en güçlü müttefikinin Türkiye olması gerekir. Çünkü ABD er veya geç bölgeden çekilecektir. Rusya Suriye’yi basamak taşı olarak kullanmak suretiyle Ortadoğu’ya yerleşme arzusundadır. Bu arzusunun ne ölçüde gerçekleşeceği henüz belli değildir. Ancak Türkler ve Kuzey Suriye’deki Kürtler bu bölgenin insanlarıdır. Aynı coğrafyayı paylaşmaktadırlar. Çok yakın akrabadırlar. Kaderleri bu kadar yakın olan insanların ilelebet iyi geçinmeleri esastır. Türkiye’nin PYD’yi dışlamak, onu başka ülkelerin kucağına itmek yerine, bu ortak çıkarlarımızı PYD’ye izah edebilmesi gerekir. Bu durumda izlenebilecek en yapıcı politika Türkiye’nin PYD ile oturup Kuzey Suriye’deki çıkarlarını ve oradaki Türkmen soydaşlarımızın güvenliğini güvence altına alan bir anlaşmaya varmasıdır. Bu yönde bir siyasi irade oluştuğu takdirde güçlü Türk diplomasisi, Kürt çıkarlarına da uygun olan bu gerçeğe PYD’yi ikna edebilir.
Türkiye’nin şu sıralarda düşmanlarının sayısını azaltmaya ve yeni dostlar kazanmaya şiddetle ihtiyacı var.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020