Yasemin ÇONGAR
Geçen hafta ortasına dek, Beşşar Esad’a ömür biçen Türkiye ve ABD’li yetkililer ağızbirliği etmişçesine,“En az altı ay, en çok bir buçuk yıl içinde devrilir” diyorlardı. Ancak son birkaç günün gelişmeleri, Esad’ın kendi sonuna uzanan yoldaki nihai dönemeci beklenenden daha hızlı dönmüş olabileceğini düşündürüyor.
Arap Birliği ile 2 kasımda yaptığı anlaşma, silahlı güçlerini sokaktan çekip, sekiz aydır devam eden isyan sırasında gözaltına aldığı eylemcileri serbest bırakmasını gerektiren Esad bu adımları atmadı. Üstelik 2 kasım sonrasında, Suriye birliklerinin sivillere uyguladığı şiddet büsbütün tırmandı. Bayramda kan akmaya devam etmişti; bayramdan sonraki ilk gün, 24 saat içinde öldürülen sivil sayısı 40’ı buldu. Aynı gün, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Humus şehrindeki durum üzerinde yoğunlaşan “Savaşta Gibi Yaşıyoruz” başlıklı raporunu yayımladı. HRW Ortadoğu Direktörü Sarah Leah Whitson, yüzlerce sivil ölümünün hikâyesini birinci elden tanıklıklara dayanarak aktaran, en az on yedi gözaltında ölüm olayını da belgeleyen raporu, “Humus şehri, Suriye hükümetinin uyguladığı şiddetin bir mikrokozmosudur” diye sundu ve Arap Birliği’ne Suriye’nin üyeliğini askıya alması çağrısı yaptı. Ertesi gün Arap Birliği’nden, Yemen ve Lübnan’ın “ret,” Irak’ın“çekimser” oyuna karşılık 22’de 18 üyenin “evet” dediği oylamada tam da bu karar çıktı. Ardından pazar günü Suriye’de 23 kişi daha öldürüldü. Esad’ın 2 kasımdaki “şiddete son” taahhüdünden bu yana, on iki gün içinde Suriye birliklerinin öldürdüğü sivil sayısı 260’a çıktı.
Öte yandan, malum, Arap Birliği’nin kararı üzerine, Suriye’de Esad yanlıları Muhabarat’ın izin verdiği eylemlerde Türkiye, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan büyükelçiliklerine saldırdılar. Türkiye’ye “Bu iş artık bitti” dedirten bu saldırılar, Esad’ın intihar sath-ı mailine girdiğinin de en sağlam teyidi oldu belki. Ankara şimdi, “Artık ikna değil, yaptırım var” diyor. Suriyeli muhaliflerin temsilcilik açma talebine sıcak bakılıyor ve Şam’da rejim değişimini hızlandırmaya dönük bir dizi iktisadî önlem masada.
Bakanlar Kurulu dün bütün gün bu yaptırım stratejisini konuşurken, dünya ajansları da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Meclis’te yaptığı konuşmanın şu bölümünü “flaş haber” olarak verdiler:
“Suriye halkının haklı taleplerinin yanında yer alacağız ve Suriye yönetiminin baskısı karşısında gerekli bölgesel ve uluslararası platformları harekete geçireceğiz.”
Davutoğlu’nun ima ettiği platformlardan biri Arap Birliği… Dün Şam’daki muadili Velid Muallim, Suriye’nin üyeliğinin Arap Birliği tarafından askıya alınması konusunda “Bu son derece tehlikeli bir adım… Biz Libya değiliz, ona göre” diye tehditkâr bir açıklama yaptıktan kısa süre sonra Davutoğlu çıktı, Arap Birliği’nin kararını “Doğru yaptılar” diyerek sahiplendi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da akşam Bakanlar Kurulu ardından yaptığı açıklamada, aynı karar için “Meşru, makul ve haklı buluyoruz” dedi.
Arap Birliği ile Türkiye arasındaki bu örtüşme önemli, ancak tesadüfî değil. Ankara, haftasonundan itibaren daha somut adımlarla desteklemeye karar verdiği ve “Suriye’de rejimin değil, halkın yanındayız” diye özetlediği siyasetini, Batı’yla olduğu kadar Arap dünyasıyla da eşgüdüm içinde ilerletmek istiyor; “Ne yapılacaksa birlikte yapalım” diyor.
Türkiye, haliyle Arap Birliği’ne mensup değil ama Suriye’nin üyeliğinin askıya alınmasında Ankara’nın rolü, pek çok Arap başkentinden daha fazla oldu. Davutoğlu da zaten bunu itiraf ediyor: “Arap Ligi ile son derece sağlıklı bir iletişimimiz var. Son aldığı kararlar birlikte istişare ettiğimiz kararlardır.”
Davutoğlu’nun önceki akşam Suriyeli muhaliflerle görüşmesi sonrasında, benzer bir görüşme dün Kahire’de, Suriye’deki rejimi eleştiren Arap insan hakları örgütleri ile Arap Birliği temsilcileri arasında yapıldı. Birliğin başındaki Nebil el Arabi ayrıca, Davutoğlu’nun telkini üzerine, Suriye muhalefetinin üyeleriyle de biraraya geldi.
Bugün ise Davutoğlu, Rabat’ta Arap Birliği’nden muadilleriyle birlikte Türk-Arap Forumu’nu yönetecek. Yarın, yine Rabat’ta bu kez Türkiye’nin katılmayacağı bir toplantıda, Arap Birliği Suriye’ye karşı bir dizi somut yaptırım üzerinde duracak.
Tabii, Şam’ın dünkü “özür” açıklaması, rejim adına daha somut geri adımlarla desteklenip, şiddet durdurulursa, yaptırımlar için düğmeye hemen basılmayabilir. Ama bölgedeki seslerin hayli değiştiği de aşikâr. Artık sadece Suriyeli muhalifler değil, bir dönem Esad’ı iknaya çalışan bölge liderleri de taleplerini “Reform yap” diye değil, “Çek git” diye ifade ediyorlar.
Ürdün Kralı Abdullah dün bunun iyi bir örneğini verdi. Kral, BBC’ye açıklamasında, “Esad’ın durumuna ben düşsem, görevi bırakırdım ve benden sonra gelecek kişinin de statükoyu değiştirmesi için elimden geleni yapardım” dedi.
Bölgede bunlar olurken uzaklar da hareketli. Avrupa Birliği içinde Fransa ve Britanya, Şam’a karşı yaptırım lobisinin başını çekiyor ve daha önce Rusya ile Çin’in veto ettiğine benzer bir tasarıyı yeniden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne getirmeyi düşünüyorlar. Washington ise gelişmeleri şimdilik biraz geriden, daha ziyade Avrupa ve Ortadoğu’daki müttefiklerinin“öncü” rolünü destekleyerek izliyor. Hâlihazırdaki fotoğrafta, Baas karşıtı çabada Fransa, Katar ve Suudi Arabistan’ın başı çektiği, Türkiye’nin ise bu üç ülkenin de bir adım önüne çıktığı söylenebilir. Bu, riskli ve kararlı duruşu, hükümet daha ziyade “ilkeli demokratlık”la ve “Suriye halkıyla kardeş olmak”la açıklıyor ama bu duruşu sağlamlaştıran unsurlardan biri Ankara’da “PKK-Baas aşkına” duyulan tepki; bundan emin olabilirsiniz.
Önümüzdeki günler, Türkiye’nin de telkini ve katılımıyla şekillenecek bir yaptırım rejiminin hazırlanmasıyla geçecek. Askerî operasyon ya da tampon bölge şu an için gündemde değil ama haftasonu yaşanan olaylardan sonra şurası kesin: Suriye artık “uluslararasılaşmış” bir kriz ve Esad’ın sonunun iktisaden hızlandırılması konusunda bölge ve Batı büyük ölçüde hemfikir.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012