Yusuf Ziya DÖGER
Kürd aydınlanması
Selahattin Eyyubi’den sonra merkezi güç ve yapı olma niteliğini sürdüremeyen Kürdler için oluşan asıl sorun yerel dinamikler üzerinden varlıklarını sürdürmeleri olmuştur. Bu durum onların varlıklarının devamını dünya milletleri içinde sürdürmelerine yardımcı olsa da bütünlük -birliktelik- oluşturmalarının önündeki en büyük engeldi. Dolayısıyla bu somut veriler dikkate alındığında ve sonraki yüzyıllar içinde geliştirdikleri “alan koruma” duygusuyla hareket etmeleri onların tarih bilimi kavramlarıyla nitelendirilebilecek aydınlanma koşullarından yoksun kalmalarına neden olmuştur[1]. Buna rağmen bir Kürd aydınlanması söz edilecekse bunun bazı verilerine de ulaşmak mümkündür.
- Kürd aydınlanmasının başlangıç noktasına siyasi olarak Şeref Xan’ın oluşturmak istediği birlik çabasından Ehmedî Xanî’nin Kürd diliyle eserler yazdığı 1683 yılana kadar ki dönem “kuluçka” olarak tanımlanabilir. Burada bizi ilgilendiren olgu siyasal birlik arayışlarının sonuç vermediği ama yerel dinamiklerin “alan” üzerinden hâkimiyetlerini devam ettirdiğidir. Bu dönemde Kürdler hem Osmanlı hem de İran üzerinden ele alındıklarında İçişlerinde özerk olan ancak zorunlu hallerde merkezi yapılanmalarla ilişkilendirilebilen bir yönetim biçimine sahip olduklarıdır. Yine bu çağın özelliği yönetimsel olarak söz konusu yapılanmanın hiç te yabana atılmaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
- Ehmedî Xanî’nin 1683’te yazdığı ilk Kürdçe eserden 1787’de Katolik Misyoner P. Maurizio Garzoni’nin Kürd Dili ve Grameri[2] adlı sözlüğü yayınladığı dönem[3] aralığı. Burada bizi ilgilendiren olgu iki boyutludur. Birincisi Ehmedî Xanî’nin dil üzerinden geliştirdiği feveranın -dil hassasiyeti ve milli birlik- Kürdler arasında sosyolojik olarak karşılık bulmamasıdır. Dönem siyasal egemenlik açısından ele alınınca alan üzerinde Kürdler yerel egemenlik sürdürmektedirler. Dolayısıyla kendi dilleri yerelde herhangi bir tazyik altında olmadığından sosyolojik tabanın bu ihtiyacı görmesi pekâlâ mümkün olmamıştır. İkincisi ise Avrupa üzerinden Kürd toplumunun fark edilmesidir. Ki Garzoni Kürd diyarını “meçhul diyar” ve “kayıp ülke” olarak tanımlamaktadır. Bu da şunu göstermektedir ki Avrupa henüz Kürdleri görmemiş ve onlarla hiçbir şekilde ilgilenme ihtiyacı duymamıştır. Belki de dönemsel sömürge faaliyeti içerisinde bu nokta ilk başlangıç sayılabilir ve bu nedenle anlamlı olabilir. Ama siyasal olarak henüz bir anlam taşımamaktadır.
- 1787’den 1840’da Tanzimat Fermanıyla güçlenen Osmanlı merkezileşme projesine kadar süren dönem olan konfederasyonların “varlıklarını sürdürme” dönemi[4]. Bu dönemde bizi ilgilendiren olgu Kürd konfederasyonlarının gelmekte olan tehlikeyi hissetmeye başlamasıdır. 1788 Bâbânlı Abdurrahman Paşa isyanı, 1830 Revanduzlu Mehmet Paşa İsyanı ve 1821’de iktidarı ele alan Bedirxan Beyin Botan İsyanı[5] temel örneklerdir. Söz konusu bu olgu Kürdler'in yerel alan hâkimiyetiyle kendi varlıklarını sürdürme olanağının olmayacağını fark ederek merkezileşme çabasına girdikleridir. Bu süreç dikkate alındığında ilginç verilerle karşılaşmaktayız. “Kürdlerin kendi ülkelerini kıskançlıkla savunma ve sahiplenme refleksinden yoksun olduğunu varsayarsak o güne kadar 400 yıl devam etmiş Osmanlı'ya karşı direniş geleneğini, Celâlileri, Soran direnişlerini, Hakkâri, Botan, Muks ve 1820'lere denk düşen Sünni Zazaların direnişlerini yok saymak gerekecektir.“[6] Kürdler'in merkezi yapılanmanın tazyiklerine karşı var olan statülerini korumanın yanında siyasal ve askeri birlik arayışına başladıklarını da görüyoruz.
- 1840’tan 1890’da Hamidiye Alaylarının kuruluşuna kadar devam eden elli yıllık sürede aslında bir önceki dönemin devamı niteliğinde olan süreçtir. İsyanların yoğun biçimde sürdüğü bir evre olmakla birlikte yenilgilerinde gün yüzüne çıktığı dönemdir. Burada bizi ilgilendiren olgu zayıflayan konfederasyonların yerini ya yerel aşiretsel güçlerin ya da dinsel otoritelerin devreye girerek doldurmaya çalışmasıdır. Sosyolojik olarak zayıflayan yâda yok edilen daha merkezi olan gücün yerine yerel dinamiklerin fiili olarak egemenliğe oturmalarıdır. Ki kanaatimce Kürdler için içinde yaşadığımız yüzyıl boyunca süren açmazın asıl noktası da buradan başlamaktadır.
1890’dan 1923’te Cumhuriyetin kuruluşuna kadar devam eden “alan koruma ”dönemi. Bu dönemde bizi ilgilendiren olgu yerel dinamiklerin kendi alan hâkimiyetlerine odaklanarak Dünya konjonktürünün oluşturduğu imkânların heba edilmesidir. Ki bu dönem de özellikle dış koşullardan dolayı yerel hâkimiyet üzerinden Osmanlı'ya tabi olmanın zorunluluğunun duyulması etkili olmuştur. Özellikle Kuzey Kürdistan da kurulması gündeme gelen Ermeni Devleti Osmanlı'ya yönelik bu aidiyetin oluşmasında en önemli etken olmakla birlikte merkezi otorite olan Osmanlıyla olan dindaşlık ve alan hâkimiyetinin kaybedilme korkusudur. Yine ilave edilmesi gereken başka bir olgu doğrudan dinle alakalı olarak algılanan sömürge alanlarının oluşmasıdır. Ki en önemli örneği Şeyh Mahmud Berzenci’nin İngiliz sömürgeciliğine karşı din olgusuyla Türkler tarafından galayana getirilmesidir.
(Devam edecek... (6/2) Yazının birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.)
[1] Robert Olsen, Kürd Milliyetçiliğinin Yükselişini 4 evreye ayırır. Onun bu ayrımı bizim 3. ve 4. evrelerimize tekabül etmektedir. 1- Şeyh Ubeydullah Nehri Hareketi, 2- Hamidiye Alayları, 3- Birinci Dünya Savaşı’ndan Sevr’e kadar, 4- Sevr’den Şeyh Said’e
[2] Şimşir, Bilal, Kürdçülük 1787-1923 Bilgi Yayınevi s.46
[3] Döneme bir isim kullanılacaksa “erken dönem” olarak tanımlanabilir.
[4] Döneme bir isim kullanılacaksa “Siyasal Egemenlik Arayışı” olarak tanımlanabilir.
[5] Attar Şeyh, Ali Rıza, Kürdler “Bölgesel ve Bölgedışı Güçler”, Ağaç Yayınevi, s.74- 76
[6] Kenan Fani Doğan’ın notlarından
- See more at: http://bas-haber.com/tr/article/3069/ermeniler-ve-kurdler-neden-kaybettiler-2#sthash.5bPJDADK.dpuf
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017