Zeki ALPTEKİN
Hidrolik Enerji
(Akar)sular ve diğer su kaynaklarının oluşturduğu yapılar, sadece potansiyel enerji kaynakları olmaları açısından değil aynı zamanda içme suyu, (tarımsal) sulama, su taşmalarını önleme, su ürünleri üretimi, doğanın rekreasyonu ve kultive edilmesi vb. konularında da yaşamsal öneme sahiptir. Örneğin, artan dünya nüfusunun suya olan talebi yükseltmesi nedeniyle kaynakların daha verimli kullanılması önem kazanmaktadır. Global ısınma ve ekolojik dengelerin bozulması ile kaynak suların giderek azalması, temiz su kaynaklarının daha optimal kullanılmasını beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin (1.519 m3) kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı ile „su azlığı yaşayan bir ülke“ konumunda olduğunu, bu miktarın 2030 yılında 1.120 m3 olmasının beklendiğini belirtelim.[1]
Tüm bunlar, su kaynakları geliştirme projelerinin önemini anlatmakla birlikte, oluşturulan su yapıları ve havzalarında kimi zaman ekonomik ve ekolojik açıdan „uyum içinde olma“ konusunda ileride ele alacağımız „sorunları“ da ihtiva etmektedir. Hidrolik yoldan enerji elde etmenin olumlu yanlarını şöyle özetlemek mümkün:
- Su yenilenebilir bir hammaddedir.
- Petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil-konvansiyonel enerji kaynaklarından bağımsızlaşmayı sağlar, bunları korur.
- CO2 salınımı olmadığı için global klimanın korunmasına katkı sağlar.
- Tesislerde kullanılan aparatlar, geri dönüşümlüdür.
- Nehir taşmalarına karşı etkin önlem sunar.
- Depolama barajları aynı zamanda temiz içme suyu kaynaklarıdır.
- Uzun ömürlü (200 yıl) ve amortize süreleri göreceli kısadır. (5-10 yıl)
- İşletme giderleri çok düşük, yakıt gideri olmayan, ucuz, yüksek verimli ve „dışa“ bağımlı olmayan, depolamaya elverişli bir enerji kaynağıdır.
Literatüre ve günlük kullanıma Hidroelektrik Santral (HES) olarak giren, (akar)sularda uygun yerlerde kurulan setlerle oluşturulan havzalarından, yüksekten düşürülen suyun türbinlerden geçirilerek elektrik enerjisi üretme tekniğine dayalı ilk santral, 1880 yılında İngiltere’de, ilk en büyüğü Amerika Birleşik Devletleri’nde Niagara Şelalerinde, Türkiye’de ise, ilki II. Abdülhamit döneminde Tarsus’da işletime alındı. Cumhuriyet tarihi boyunca öncülüğü devlet tarafından yapılan sektörde 1980’lerin ortalarından itibaren sistematik olarak enerji piyasasında özel sektöre de olanak tanındı. „Ekonomik etkinliği sağlamak“ hedefi ile elektrik sektörünün serbest rekabete açılması ve özelleştirme politikaları, devletin bu alanda da payının düşmesini, özel sektörün rolünün artmasını beraberinde getirdi.
Bugün Dünya’da üretilen toplam elektrik enerjisinin yaklaşık %20’si HES’lerden elde edilmekte olup, hidroelektrik yaklaşık 53 ülkenin elektrik ihtiyacının %50’sini, 21 ülkenin %80’nini ve 17 ülkenin de elektriğinin hemen hemen tamamını sağlamaktadır.[2] Türkiye’de 1980’li yılların başında hidroelektriğin genel elektrik üretimindeki payı yaklaşık %60 iken, 1990’lı yıllarda doğal gazın elektrik üretimi amacı ile de kullanılmaya başlanmasında sonra bu oran giderek azalarak %17’lere kadar düştü.[3] Ülkenin gelişen ekonomisi ve nüfusu, her yıl daha fazla enerji talebine neden oldu. Bu ise enerjide dışa bağımlılığın önemli ölçüde artmasını, cari açığın ve bunda enerjinin payının daha da büyümesini ve bu nedenle enerji arz güvenliğinin „tehlikeye“ girmesini beraberinde getirdi. „Dışarıya“ önemli oranda döviz aktarımına da yol açan bu durum, giderek daha fazla yerli enerji kaynaklarına yönelimi başlattı. Bugün gelinen noktada, 2012’de, Türkiye’de yerli elektrik üretiminin % 24,2’si hidroelektrik santraller vasıtası ile elde edilmekte. Hidroelektrik üretmeye hazır tesislerinin kurulu gücü 18.850 MW olup bunun Türkiye’nin toplam kurulu gücü içindeki payı yaklaşık %34 olmaktadır. 2012 yılı itibarı ile 285 barajı kapsayan bu HES kapasitesinin yaklaşık %38’i, 7.172 MW’lik kurulu güçle özel sektöre aittir.[4] Aktüel enerji politikası temelinde gelecek 10 yıl sonrasında HES’lerin toplam kurulu güç içindeki oranının (34.246 MW’lik kurulu güçle) yaklaşık %36’ya yükseleceği tahmin edilmektedir.[5] 2010 yılı itibarı ile proje yada inşaat aşamasında olan olan yaklaşık 1.100 adet HES ile yakın gelecekte 20.000 MW’lik kurulu güç kapasitesi yaratarak bununla yılda 70.000 GWh/Yıl elektrik üretilmesi hedeflenmektedir.[6]
Bu tahminlerin dayandığı potansiyel, teorik olarak varsayılan brüt 433 TWh/Yıl olarak tespit ediliyor. Bunun „teknik olarak yapılabilir“ potansiyelini 216 TWh/Yıl oluşturuyor. Bunun %59’u „ekonomik olarak yapılabilir“ HES potansiyeli olan 170 TWh/Yıl olarak ifade ediliyor. Bu oran Avrupa’da %76’dır.[7] Söz konusu potansiyellerin kullanılır hale gelmesi için 2023 yılına kadar her yıl 3.000 MW’lık ilave hidroelektrik yatırım yapılması ve bunun yılda yaklaşık 4 milyar dolarlık finansmanın gerekli olduğu, hidroelektrik potansiyeli geliştirilmesi için için hazırlanan tüm projelerin yatırım maliyeti yaklaşık 40 milyar olarak hesaplanmaktadır.[8]
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Fırat ve Dicle havzalarını kapsayan, öncelikle sulama ve enerji ağırlıklı yatırımı ülkemizin en büyük entegre projesi olarak bu bağlamda ifade edilmelidir. Bölgede toplam 9 ili kapsayan, DSİ tarafından geliştirilen Cumhuriyet döneminin en büyük yatırımlarından biri olan bu proje ile yedisi Fırat’ta, altısı da Dicle’de olmak üzere toplam 13 projeden meydana gelmektedir. Bu çerçevede 22 baraj inşası ile, toplam 7.490 MW kurulu gücünde 19 HES ile yılda 27,4 milyar kWh „beyaz enerji“ üretilmesi ve 1.058 milyon hektar tarım arazisinin sulanlaması planlanmaktadır.[9]
Bu rakamların evrensel kıyaslaması, Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biri olduğunu gösteriyor. Böylesi bir potansiyele sahip olan Türkiye, güncel enerjisinin önemli bir bölümünü HES’lerden sağlamasına, sektörün başat kurumu olan DSİ’nin ((Devlet Su İşleri) stratejik amacının „Ülkemiz su kaynaklarının geliştirilmesi, korunması ve verimli kullanılması kapsamında, nehir havzalarının sürdürülebilir su yönetimi politikalarını belirleyerek uygulamak„ olmasına ve bu amaç doğrultusunda hidrolik enerji potansiyellerinin yeni HES projeleriyle açığa çıkarılması hedeflenmesine, su havzalarında örneğin 2008-2010 yılları arasında yaklaşık 10.000 hektar alanda 12 milyon üzerinde fidan dikerek ağaçlandırma ve erozyon çalışmalarına, doğada ekolojik dengeyi sağlamak için 2030 yılına kadar 3 milyar Dolar yatırım yapma stratejik hedefine rağmen,[10] bu konuda çizilen karmaşık ve yetersiz çerçeve, beraberinde ciddi yapısal problemleri getiriyor. Önce genelde dünyada bu konuda yaşanan deneyimler ışığında „olumsuzlukları“ özetleyerek başlıyoruz:
- „Nehir tipi“ HES’lerde suyun yönlendirilip biriktirildiği yer ile türbinlerden sonra suyun tekrar yatağına kavuştuğu yer arasında suyun aşırı azalması, ilgili bölgenin ihtiyacı olan „su ihtiyacı“nı olumsuz etkiler. Bu kimi durumda geniş alanların ekolojik dengesinin bozulmasına yol açabilir.
- Sudaki küçük canlılar ve balıklar göç edemezler yada ederken türbinlere takılıp ölebilirler.
- Baraj nedeniyle akışkanlığın azalması suda oksijenin azalmasına, suyun ısınmasına neden olur.
- Yeraltı su seviyesinin suyun biriktiği yerde yükselmesi, bırakıldığı yerde ise alçalması, yerine göre bölgede flora(bitkisel yaşam) ve faunayı(hayvansal yaşam) olumsuz etkiler, böylece ekolojik dengeyi bozar.
- Barajların yukarısında akarsuyun getirdiği kum, çamur vs. ile tortulaşma oluşur, aşağısında ise erozyon tehlikesi artar.
- Büyük barajların oluşturulması, genel olarak ilgili yerin ekolojik yapılarına derin müdahele anlamına gelir. Su biriktirilen yerdeki bitkisel yapıya ve bunun yaygınlığına göre klima öldürücü karbon ve metan gazı salınımı oluşabilir. Belli (tropik) iklim şartlarında bu „tehlikeli“ boyutlara ulaşabilir.
- Göreceli küçük HES’ler -ekolojik dengeyi bozmadığı, hatta düzenleyici olduğu için- kimilerince „doğa dostu“ olarak görülürken, kimileri de bir akarsu üzerine kurulan bir dizi „küçük“ barajların ekolojik sisteme yapılabilecek en ağır „kümülatif“ müdahele anlamına geldiğini ifade ederler.
Bunlara ek olarak ülkemizde yaşananve bölge halkı, STÖ’lerin ilettiği olumsuzlukları ile mahkemeler tarafından tespit edilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirilmesi) raporlarında görünen eksiklikleri –canalıcı noktaları itibarı ile-[11]
- Barajlardan bırakılması gereken doğal hayat suyuna (Can Suyu) miktar ve denetim açısından gereken önemin verilmemesi; her havza için can suyu miktarının özel olarak hesaplanmasının gerektiği, şu anda uygulanan yöntemin ülkemiz şartlarına uygun olmadığı,
- ÇED çalışmasında tarımsal alan kullanımında su paylaşımı olarak belirsizliğin söz konusu olduğu, yöre halkının tarımsal sulama adına beklentisinin olduğu, çok sayıda tarımsal alan olduğu ve bu bölgede sulama için mağduriyet potansiyeli olduğu,
- Halkın su kullanım miktarlarının yetersiz kalacağı, su miktarının azaldığı dönemlerde su paylaşımının ayrıca endişe kaynağı olduğu,
- Havzalar arası su aktarımının sonradan değiştirilmesi,
- Yol hafriyatı ve inşaat atıklarının yarattığı sorunlar, çevrede gereğinden fazla ağaç kesilmesi,
- İklimsel ve ekolojik dengenin bozulması, (sıcaklık ve hava neminin değişmesi)
- Tarım arazilerinin yerleşime açılması,
- Bölgesel ve havza bazında ÇED projelerinin ve genel bütünsel planlamaların yapılmaması,
- Su yönetimi planlaması ve havzanın hidrolik özelliklerinin öncelikli olarak belirlenmemesi,
- HES projelerinin Enerji nakil hatlarının güzergahını ve planlamasını içermediği,
- İnşaat sırasında suda yaşayan kimi hassas canlıların eko sistemden yok olmaması için gerekli tedbirlerin ÇED raporunda yer almaması,
- Bütün üstlenici firmalar için bir çevre yönetim ekibinin zorunlu kılınması gerektigi, bütün bunların ancak bir havza planlaması ile sağlanabilecek düzenlemeler olduğu,
- Çevresel etkilerin azaltılması için gerekli tedbirlerin ÇED Raporunda belirtilmediği, belirtilen tedbirlerin sadece yazı olarak yer aldığı, kontrol edilebilecek, denetlenebilecek kurallara dayandırılmadığı,
- Su havzasının baslangıç noktasında işletilecek Kırma-Eleme Tesisinin, bütün havza boyunca su kalitesini ve ilgili yaşamları olumsuz etkilemesi anlamına geldiği; bu tesislerin işletilmesi hususunun bazı ÇED raporlarının hazırlanmasında dikkate alınmadığı, entegre değerlendirilmediği,
şeklinde toparlayabiliriz.
Anlaşılan o ki, sektörün karma yapısı, belli sorumlulukların ve yetkilerin kimde ve ne şekilde olduğu şeklinde soruları ortaya çıkarmakta, transformasyon dönemine özgü yapısal kimi kifayetsizlikleri beraberinde getirmekte, örneğin„lisans başvurularının bir kısmının enerji işinden rant sağlamak isteyen tecrübesiz ve bilgisiz kişiler tarafından yapılması ve elde edilen bu lisansların “çantacı” olarak nitelendirilen, kapı kapı dolaşan kişilerce yatırımcılara satılmaya çalışılması, iyi projelerle, kötü projeleri birbirinden ayırt etmeyi“[12] iyice zorlaştırmaktadır. Yerine oturmamış karmaşık bürokratik sürecin çoğu aşamasında yöre halkının, kurum ve kuruluşların yeterince bilgilendirilmemesi ve bunlara danışılmaması da bir dizi gerilimleri beraberinde getirdiği biliniyor. Büyük önem taşıyan ÇED raporlarının her zaman arzu edilen kalitede olmadığı, bu işte uzmanlaşmış danışmanlık firmalarının farklı projeler için neredeyse birbirinin aynı raporlar sunabildiği bir formaliteden öteye geçmediği sıklıkla ifade edilmektedir. DSİ, yani devlet tarafından yapılması gereken güncel ve kapsamlı bir havza planlamasının gayri ihtiyari bir şekilde özel sektöre bırakılmış olması, bu sektörün „farklı ekonomik motivasyonaları“ nedeniyle, gözetilmesi gereken hayati stratejik ve çevresel dengelerin yeterince dikkate alınmamasını beraberinde getiriyor.[13]
Görünen o ki, büyük ölçüde tipik bir ekonomi-ekoloji gerilimi, çelişkisi ile karşı karşıyayız. Biz bu çelişkinin „uzlaşmaz“ ve içinde bulunduğumuz toplumsal koşullarda „birinin diğerine tercih edilmesi“ şeklinde çözülmesi gerektiğine inanmıyoruz. Gelişmiş ülkelerin bu konudaki pratiği, sorunun „antagonist“ özlü „sistem sorunu“ olmadığını, pekala sistemkonform yöntemlerle „sistem içinde“ çözülebileceğini gösteriyor. Bunun „olmazsa olmaz“ ilk ön koşulu, dört başı mahmur bir „çevre yasası“ ve buna dayalı „mevzuat“, yenilenebilir enerji kaynaklarını öne alan ekonomik-ekolojik sürdürebilir bir „enerji politikası“dır. Kanımızca önce bu temelden başlamak, sonra binayı bunun üzerine kurmak gerekiyor. HES’ler konusunda özellikle gözetilmesi gereken, çevre konusunda dayanılacak önemli kriterlerden bir tanesini bizce Avrupa Birliği’nin Natura 2000 konsepti oluşturuyor. Bu bağlamda ekoloji ve ekonomiyi „barıştırmak“ konusunda aşağıdaki düşünceleri de üzerinde durmaya değer görüyoruz:
„İklim, doğa ve suların korunması konusundaki gerilim potansiyelinin üstesinden gelmek için, şimdi söz konusu çelişkiyi gidermek üzere bir takım sucul tedbirleri dile getirmek istiyoruz. Doğayı daha fazla müdahelelerden korumanın en basit yolu, bunları tamamen bırakmaktır. Bu nedenle hidrolik santrallerin çoğaltılması, öncelikle varolan tesislerde (onların optimalleştirilmesi yolu ile, Z.A.) yapılmalıdır. Yeni tekniklerin getirdiği yenileştirmeler ile bu tesislerin randımanı yükseltilebilir, sucul ekoloji iyileştirilebilir. Yani eski tesislerin yenilenmesi ile gelişme sağlanabilir.. Çevrenin korunmasına yönelik noktalar göz önünde tutulduğu sürece yeni HES’lerin kurulmasına engel olacak hiçbir şey yoktur. Değişik düzenleme ve telafi tedbirleri ile Su Ekolojisini iyileştirmek mümkündür. Bu ekolojiyi muhafaza edip iyileştirmek için „can suyu“nun, kurulu tesisin aşağısına bırakılması ve (suların sürüklediği, Z.A) aluvyonların geçişinin sağlanması kesinlikle gereklidir. Balıkların çıkış ve inişi için oluşturulmuş olan „basamaklar“, sudaki canlıların „ekolojik geçişliliğini“ sağlamak üzere oluşturulmuş olan yollar, tayin edici yapısal tedbirler olarak görülürler. Artık günümüzde teknik olarak geliş(tiril)miş, balıkların içinden yaralanmadan geçebileceği türbinler de var. Sudaki azalan oksijen miktarına ilişkin problem de, oksijeni suyun içine taşıyan „Havalı Türbinler“ vasıtası ile çözülebiliyor. Alçak ve yüksek su bölgelerinin oluşturulması, eski nehir kollarının yeniden yaratılması, çakıl taşlarından oluşan „zincirlerin“ düzenlemesi yolu ile suyun toplandığı baraj bölgesinde yapısal (biyolojik, Z.A) çeşitliliğin iyileştirilmesi gibi tedbirlerle suyun mümkün olduğunca „doğal“ düzenlenmesi, natürel bir su profilinin, habitatının, flora ve faunanın iyileşmesini sağlar. Doğanın görünümünü bozmamak için tesisler onunla uyumlu olmalıdır.“[14]
SONUÇ OLARAK; özetle „enerji kaynağı olarak hidroelektrik enerji Türkiye için vazgeçilmez ve devrim yaratacak yeni teknolojiler keşfedilmediği sürece uzun bir süre vazgeçilmez olmaya devam edecek. Hidrolik enerjinin, diğer enerji türlerine göre birçok avantajı; yerli, temiz, yenilenebilir, düşük karbon emisyonlu ve orta-uzun vadede düşük maliyetli bir kaynak olduğu bilinmekte. Türkiye gibi enerji ihtiyacı hızla artan bir ülkenin elinin altında bu kadar önemli bir yerli kaynak potansiyeli dururken, dışa bağımlılığını artıracak başka enerji kaynaklarına yoğunlaşması elbette ki doğru değil. Ancak HES’lerin lisans, inşaat ve işletme süreçlerinin her birinin çevresel ve toplumsal endişe ve beklentiler de dikkate alınarak gözden geçirilmesinde fayda var. Bu noktada ilgili kamu kurumlarının öncülüğünde yapılacak, sadece sektör temsilcilerinin değil yerel idareler, çevre örgütleri, meslek örgütleri ve STK’ların da görüşlerinin alınacağı teknik, ekonomik, çevresel, sosyal başlıkları kapsayacak detaylı havza planlamaları yapılabilir. Bunun yanı sıra ÇED’lerin kapsamının ve kalitesinin belirli bir düzeyin altına inmesine müsaade edilmemelidir. Kısa vadede Türkiye’nin enerji açığını olabildiğince çok sayıda yatırım yaparak kapatmak için uzun vadede çok daha ağır sonuçlar doğuracak tüm ekolojik sistemin dengesinin bozulması göze alınamaz. Bu sebeple santral yatırım projelerinin tüm etkilerinin ölçülebilmesine olanak sağlayacak bir çerçeve ve bunu destekleyecek sıkı bir denetleme mekanizmasının oluşturulması gerekiyor. Böylelikle çevre ve yöre halkının korunmasının yanı sıra, son dönemlerde piyasada sayıları hızla artmış olan bu yoldan rant peşinde koşan yatırımcılar ayıklanacağı için ciddi enerji yatırımcıları da desteklenmiş olacaktır.“[15]
[1]DSİ Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara-2011, S. 25 ; Not: Bu noktadaki sınır 2.000 m3 kullanabilir sudur.
[2]Dünya Enerji Konseyi, „Enerji Raporu 2012“, S. 101, Aralık-Ankara
[3]a.g.y., S. 105-106
[4]Enerji Dergisi, bkz: http://www.enerjidergisi.com.tr/haber/2012/11/ozel-sektor-iki-yilda-heste-kamuyu-yakalayacak ;
TEİAŞ, Elektrik Üretim - İletim İstatistikleri; http://www.dsi.gov.tr/dsi-resmi-istatistikler
[5]TEİAŞ, Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2012 – 2021), S.104, 106
[6]DSİ, ag.y., S. 35
[7]Dünya Enerji Konseyi, „Enerji Raporu 2012“, S. 106
[8]DSİ, a.g.y., S. 328
[9]DSİ, a.g.y., S. 47
[10]DSİ, a.g.y., S. 64, 61, 329
[11]TOBB, Ekonomik Forum, S. 66 ve 70-73; Dünya Enerji Konseyi, „Enerji Raporu“ 2012, S. 118-119
[12]TOBB,Ekonomik Forum, S.66
[13] a.g.y., S. 70, 72
[15]TOBB,Ekonomik Forum, S. 73
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.08.2025
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023