Ayşe HÜR
Maarif Vekâleti tarafından yayımlanan Çocuk Sesi adlı derginin 10 Nisan 1933 sayısındaki bir habere bakılırsa İstanbul’da Galata İlkokulu’nda okuyan 45 öğrenci öz adlarını Türkçe adlarla değiştirmişlerdi. Yazara göre Mustafa, Fahrettin veya Haydar gibi Arapça kökenli isimler Çetin, Yıldırım veya Damar gibi Türkçe adlara çevrilmişti. Yahudi ismi olan İsak, Mişon, Avram ve Sabatay, sırasıyla Orhan, Selçuk, Ertuğrul ve Sümer olmuştu. Bu tür haberler, Gökalp soyadını alarak Türkçe soyadı modasını bir anlamda başlatan Ziya Gökalp’in homojen bir Türk ulusu yaratmak için atılması şart olan adımların başında saydığı ad ve soyadların Türkçeleştirilmesi konusunda nihai adımın atılmasına az kaldığını gösteriyordu.
Nitekim 21 Haziran 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunu ile ‘her Türk’ün kendine yeni bir ad alması zorunlu kılındı. Yeni adlarda ‘yan’ gibi Ermenice, ‘ov’ gibi Slavca kökenli ‘is’, ‘pulos’, ‘aki’ gibi Yunanca kökenli ‘zade’ gibi Fars kökenli, ‘veled’, ‘bin’ gibi Arapça kökenli, son ekler bulunmayacaktı. Ayrıca ‘Arnavutoğlu’, ‘Kürdoğlu’ gibi etnik köken belirten isimlerle, aşiret isimleri de yasaktı. Halkın kendine nasıl yeni soyadlar bulduğunun hikâyesini başka zamana bırakıp, devletin başına nasıl soyadı bulunduğuna bakalım.
‘Atatürk’ soyadını kim buldu?
Kanun çıktığında bir grup milletvekili de Mustafa Kemal için bir soyadı listesi hazırlamıştı. 1973 yılında M. Şakir Ülkütaşır’ın kamuoyuyla paylaştığı isimler ve anlamlarını gösteren liste şöyleydi:
“1) Etel-Etil (Türk kahramanının adı. Atilla’nın asıl adı Etel’dir. Etel-Büyük nehir, ırmak demektir. Bugün yaşayan şekli İdil-Volga), 2) Etealp Oğuzname’deki şekliyle. Bu da Altaylılarda), 3) Korkut, 4) Arız (Türk kahramanlarından birinin adı: Alp Arız); 5) Ulaş (Bir Türk kahramanının adı: Ulaş oğlu Salur Kazan), 6) Yazır (Bir Türk kahramanın adı: Yağlıkçı oğlu Yazır), 7) Emen (Bir Türk kahramanın adı: Ucen oğlu Emen Beg), 8) Çogaş (Güneş, ışık), 9) Salır (Türk Kahramanlarından birinin adı: “Salur” Kazan), 10) Begit (Sağlam, Kavi), 11) Ergin (İrfan sahibi, mütekâmil demektir. Tarama Dergisi Cilt:2), 12) Tokuş (Bir Türk büyüğünün adı: Ertokuş-Cengâver, sahib-i seyf) ve 13) Beşe (Mümtaz, Seçkin, Tarama Dergisi)”
Ülkütaşır’a göre, Mustafa Kemal bu isimleri beğenmedi. Çankaya’da bir yemek sırasında CHP Genel Sekreteri Saffet Arıkan’ın kullandığı “Türk Ata” ve “Türkatası” adlarını yemekte bulunanların görüşüne sunmuştu. Yemekte bulunanlardan Konya Milletvekili Naim Hazım Bey (Türk Dil Kurumu’nda çalışmış bir dilbilimciydi) sözü almış ve bu iki sözcüğün yazılışta ve söylenişte tuhaf olduğunu “Türk’e her alanda atalık etmiş, Türklüğü kurtarmış, istiklaline kavuşturmuş olan Büyük Gazi’mize ‘Atatürk’ diyelim. Bu soyadını verelim. Bu bana şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor” demişti.
Soyadını kendi mi seçti?
Herhangi bir kayda dayanmayan bu hikâye, daha sonra pek çok kaynakta tekrarlanacaktı.
Halbuki, Saffet Arıkan’ın kardeşi Baha Arıkan, 26 Kasım 1949 tarihli Ulus gazetesinde ‘Atatürk’ soyadının ağabeyi Saffet Arıkan tarafından tesadüfen bulunduğunu, seçimi ise Mustafa Kemal’in yaptığını yazacaktı. Baha Arıkan’a göre ağabeyi kendisine hikâyeyi şöyle anlatmıştı:
“Maarif Vekili olmadan evvel, 1934 senesi Dil Kongresinde, Dil Tetkik Cemiyeti Başkanlığına getirildim. Kongreden bir müddet sonra, 26 Eylül tarihi, dil bayramı idi. Bunun için bir nutuk hazırlamam lazım geliyordu. Bu nutuk, müsveddede görüldüğü gibi ‘Ulu Önderimiz Atatürk Mustafa Kemal’ diye başlıyordu.
Atatürk o tarihe kadar, Soyadı Kanunu çıktığı halde henüz soyadı almamıştı. Nutku kendisine gösterdim. Atatürk kelimesini görür görmez üzerinde durdu. Birçok kereler bu kelimeyi tekrar etti. ‘Çok güzel bir buluş, yalnız fazla iddialı’ dedi. Ancak müsveddede tashihler yaptığı halde Atatürk’e dokunmadı. Müsveddenin sonlarında bir de Türk Atası diye bir terkip kullanmıştım. Bunu daha fazla iddialı bularak Atatürk tarzında tashih etmemi emretti. Başka bir şey söylemedi. Ben nutkumu verdikten epey sonra, Gazi Mustafa Kemal, Atatürk’ü soyadı olarak aldı.”
Bunu ölümüne kadar Mustafa Kemal’in uşağı olan Cemal Granda da doğrulayacaktı. Granda’ya göre, Atatürk soyadını almasında Prof. Afet İnan’ın “Paşam bu çok güzel…’ demesinin rolü büyüktü.
Vahram Çerçiyan’ın eseri
Sıra olayın kanunlaştırılmasına gelmişti. 7 Kasım 1934 günü Malatya Milletvekili İsmet Paşa ve arkadaşları “Kemal Öz adlı Cumhur Reisimize verilen soyadı hakkında” kanun teklifini verdiler. Teklif 24 Kasım’da alkışlar arasında oybirliğiyle kabul edildi. Kanunun kabul edilişi radyo tarafından ülkeye duyurulmuştu ancak duyuruda bir hata yapılmış, Atatürk adı ‘Anatürk’ olarak okunmuştu. Cemal Granda’nın belirttiğine göre bu yanlışlığın nedeni kanunun yazıldığı Arap harflerinde ‘t’ harfi ile ‘n’ harflerinin (bir nokta dışında) birbirine çok benzemesiydi. Neyse ki yanlışlık hemen fark edilmiş ve düzeltilmişti.
Soyadı seçimi yapıldıktan sonra bu milletvekilleri Atatürk’e imza bulmak için kolları sıvamışlardı. Günümüzde bazı kaynaklar imzayı manevi kızı Sabiha Gökçen’in tasarladığını iddia ederlerse de, imza Robert Kolej’in efsanevi matematik ve kaligrafi hocalarından Hagop Vahram Çerçiyan’ın eseriydi.
Gazi iyi de Ata olmadı
Mustafa Kemal, 1916’da aldığı ‘Paşa’ unvanı ile 1921’de aldığı ‘Gazi’ unvanını severek kullanmıştı. Soyadı değişinceye kadar Gazi M. Kemal adını kullandı, 26 Kasım 1934 tarihli “Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanun” ile bunu da kullanmayı bıraktı. Bir süre sonra, kanun metninde Atatürk soyadının başkaları tarafından alınmasını engelleyecek bir hüküm olmadığı fark edildi. Bunun üzerine 17 Aralık 1934 tarihli ikinci bir kanun daha kabul edildi. Bu yüzden Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım, ‘Atadan’ soyadını aldı.
Bu tarihten sonra, Atatürk, çocukluğundan hiç sevmediği Mustafa adını da, Askeri Rüştiye’deki matematik öğretmeninin verdiği Kemal adını da unutturmaya çalıştı. Bu süreci uşağı Cemal Granda şöyle anlatmıştı:
“Ona Gazi Mustafa Kemal Atatürk deniyordu. Fakat bunun söylenmesi ve yazılması oldukça zordu. Giderek ‘Gazi M. Kemal Atatürk’ diye anılmaya başladı. En sonunda başındaki Mim de atılarak sadece ‘Kemal Atatürk’ denildi. Nüfus hüviyet cüzdanında da resmi adını ‘Kemal Atatürk’ olarak yazdı. Fakat bunu yazmak güç, imza atmak zordu. O zamanlar Atatürk’ün imzalarını K. Atatürk diye attığını hatırlarım. Zamanla baştaki ‘K’ harfi de kayboldu. Bütün dünya ve Türklük evreni onu sadece Atatürk olarak anmaya başladı. Giderek halk ve yazarlar, içli ve duygusal konular olduğu zaman ‘Atatürk’ü de kısaltarak ‘Ata’ diye seslenmeye başladılar. Ozanlar ‘Atam’ deyimini çok sık kullanmaktadırlar (…) Fakat Atatürk nedense bu ‘Ata’ sözcüğünü beğenmemiş (…) Bir gün Şükrü Kaya’ya dönüp: ‘Benim adım Ata değil, Atatürk’tür. Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?’ dedi…”
Soyadı Kanunu, Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi, İskân Kanunu, “Vatandaş Türkçe konuş!” kampanyaları ve bir dizi başka kanun ve uygulama ile birlikte ‘Türk-ulus devletine Türk vatandaşı yaratma’ projesinde önemli bir aşamaydı. Kanunun bir de yan ürünü vardı. Bu furyada savaş yıllarında başta 1915 Ermeni Kırımı olmak üzere çeşitli suçlara karışanlar yeni soyadlarıyla izlerini kaybettirmeyi başarmışlardı!
Kemalizmden Kamâlizme
Dilde özleştirme akımının zirveye çıktığı 1935 yılının başlarında iki dilbilimci Yusuf Ziya (Özer) ve Naim Hazım (Onat) Atatürk’ü, Kemal adının Arapçadan Türkçeye geçtiği ve sözcüğün orijinal halinin Kamâl olduğuna ikna etmişlerdi. Nitekim 2-3 Şubat 1935 günlerinde Atatürk başkanlığında Dolmabahçe’de seçimlere katılacak adaylar belirlenmiş, kamuoyuna yönelik bildiride ‘Kamâl Atatürk’ adı iki kez kullanılmıştı.
O dönemde merkezin tüm bildirileri Anadolu Ajansı’na gönderilir, virgülüne bile dokunmadan yayımlanırdı. Dolayısıyla, bir yanlışlık olması ihtimali azdı. Bildiriyi okuyanların yaşadığı şaşkınlığı tahmin edebiliriz. Aynı şekilde yayımlayanlar da şaşırmış olmalı ki, 4 Şubat 1935 tarihli Anadolu Ajansı bülteninde durum açıklanıyordu: “Bugünkü tebliğde Önder Atatürk’ün özadının Kamâl olarak yazılmış olduğunu gördük. Bu hususta yaptığımız tahkikten böyle yazılışın sebeb ve temeli anlaşıldı. İstihbaratımıza nazaran, Atatürk’ün taşıdığı Kamâl adı Arapça bir kelime olmadığı gibi Arapça Kemal kelimesinin delalet ettiği manada da değildir. Atatürk’ün muhafaza edilen özadı, Türkçe ‘ordu ve kale’ manası olan Kamâl’dir. ”
Bu yazı çıktıktan sonra her yerde Kemal yerine Kamâl adı kullanıldı. 9-16 Mayıs 1935 tarihli son CHF kurultayında, sadece CHF adı CHP’ye dönüştürülmedi, parti programının giriş bölümündeki ‘Kemalizm prensipleri’, ‘Kamâlizm prensipleri’ oldu.
“Kamâlizm bir dindir!”
III. Dil Kurultayı 24 Ağustos 1936’da “Önder KAMÂL ATATÜRK’ün yüksek patronajı altında ve kendi yüce huzurlariyle” açıldı. 1936 yılında Edirne Milletvekili Mehmet Şeref Aykut tarafından yayımlanan, üst başlığı ‘Kamâlizm’, alt başlığı ‘CHP Partisi Programının İzahı’ olan kitapta Kamâlizm’i şöyle tanımladı: “Türk devrimini son asırların değişikliklerini hazırlayan fikirlerle ve daha sonraları yürüyen göğdelen Rasyonel, Sosyolojik, Marksist, Faşist rejim ideolojileri ile izaha çalışmak da fazla iş olur. Kamâlizm bunların üstünde yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensiplerini ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir.”
1937’de, özleştirme çalışmaları kapsamında, CHP’nin 1935 programını elden geçiren Atatürk, program taslağının üzerine el yazısıyla şöyle not düştü: “Bunlardan başka 1935 Kurultayı’nca saptanan fikirler de bu programa ulanmıştır. C.H. Partisi’nin güttüğü bütün bu esaslar, Kamâlizm prensipleridir.”
Kamâl sevdası tam da bu tarihlerde sona erdi. Mayıs 1937’den itibaren Atatürk özel yazışmalarında ‘Kamâl’ın yanı sıra ‘Kemal’ adını da kullanmaya başladı. Nutuk’un 1938 yılı baskısı “Kemal Atatürk” imzasıyla çıktıktan sonra da karışıklık bitti. Ancak, Atatürk ölümüne kadar hem Kemal Atatürk hem de Kamâl Atatürk yazılı iki adet nüfus cüzdanını muhafaza etti. Kemalizm de günümüze kadar capcanlı devam etti!
Özet Kaynakça: Mehmet Ö. Alkan, “Mustafa’dan Kamâl’a Atatürk’ün İsimleri”, Toplumsal Tarih, S. 204, Aralık 2010, s.56-64; a.g.y., “’Atatürk’ Soyadı Nasıl Bulundu?”, Toplumsal Tarih, S. 205, Ocak 2011, s. 48-53; Cemal Granda, Atatürk’ün uşağının gizli defteri, Anekdot Yayınları, tarihsiz, s. 39- 43; M. Şakir Üllkütaşır, “Atatürk’e bu soyadı nasıl verildi ve bunu kim buldu?”, Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1973, s. 3- 4; Şeref Aykut, Kamâlizm, Muallim Ahmet Halit Kitabevi, 1936 (2. Basım: Kaynak Yayınları, 2008).
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016