Ayşe HÜR
Uşak a sürgüne gönderilen Dersimliler (1939)
"Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?" Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü...
Başbakan Erdoğan, Mayıs ayında “Kürtaj cinayettir” ifadesiyle açtığı parantezi “İdamda hikmet vardır” paranteziyle kapattı. Parantezin içinde başta 68. gününe giren BDP-KCK’lıların açlık grevleri, Roboskililerin adalet beklentileri, Suriye sınırındakilerin güvenlik arayışı ve İstanbulluların kentsel talepleri gibi çeşitli toplumsal hallere yönelik duyarsızlık veya öfke var.
Bir de sadece mevcut hükümetin değil, 1995’ten itibaren tüm hükümetlerin, basının ve kamuoyunun adeta görmezden geldiği Cumartesi Anneleri’nin trajedisi var. 27 Mayıs 1995’ten beri, Türkiye tarihinin en zorlu ve en uzun soluklu sivil toplum direnişini yürüten Cumartesi Anneleri 2 Kasım 2012 Cumartesi günü saat 12.00’de İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda 400. kez bir araya gelecekler ve devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltında kaybedilen evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin, anne ve babalarının akıbetlerinin açıklanması, sorumluların yargılanması talebini bir kez daha haykıracaklar. Bu tarihi günde onları yalnız bırakmayalım. Sesimizi seslerine, gücümüzü güçlerine katalım. Belki bu sefer seslerini duyan olur.
Bu hafta 15 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Dersim’in lideri Seyit Rıza’nın idamdan önce Atatürk’le görüşüp görüşmediğinin cevabını arayacağım. Şimdi biraz geriye gidip Seyit Rıza’nın nasıl yakalandığını anımsayalım. Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı köklü meselelerden biri olan ‘Dersim Müşkilesi’ni Ankara’nın nasıl ‘hallettiğini’ artık iyi biliyoruz: 1926’dan başlayan raporlama faaliyetlerini 1934 İskân Kanunu ve 1935 Tunceli Kanunu izlemiş; 1921’de Koçgiri Zaza İsyanı’nı kanlı biçimde bastıran Sakallı Nurettin Paşa’nın damadı General Alpdoğan’ın olağanüstü yetkilerle bölge valiliğine atanmasından sonra 1 Mayıs’ta Diyarbakır’dan kalkan üç uçak filosu bölgeye bombalar yağdırmaya başlamıştı. Bu uçaklardan birini Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ‘ilk kadın pilotu’ Sabiha Gökçen kullanıyordu. Haziran-temmuz ayları boyunca köyler yakıldı, yıkıldı, kadınlar ve çocuklar dahil sayısız kişi makineli tüfeklerle tarandı.
Seyit Rıza ile hükümet kuvvetleri arasındaki son temas 16-17 Ağustos gecesi Bahtiyar mıntıkasında yaşandı. Çatışma sırasında, Seyit Rıza’nın oğlu Şeyh Hasan, ikinci karısı Bese ve üç torunu öldürülmüş, Seyit Rıza kaçmayı başarmıştı. Seyit Rıza 26 Ağustos’ta Bahtiyar Aşireti Reisi Şahin’in kendi adamlarınca öldürüldüğünü duyunca muhtemelen yenilgiyi kabul etti ve 10 Eylül 1937’de Erzincan 5. Jandarma Bölük Komutanlığı’na bağlı bir karakola teslim oldu. 1918 yılında Osmanlı ordularıyla birlikte Rus ve Ermenilerden kurtardığı Erzincan’ın kendisini kurtaracağını ümit etmiş olmalıydı.
Seyit Rıza’nın yakalanması üzerine Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve 3. Ordu Müfettişi Kazım Orbay, General Alpdoğan’a kutlama mesajları gönderdiler. Gazeteler olayı “Dersim’in en ileri ve son sergerdesi yakalandı” diye kamuoyuna müjdeledi.
Mahkeme başlıyor
Seyit Rıza ve arkadaşlarının (toplam 58 kişi oldukları sanılıyor) duruşması 18 Ekim 1937’de Elazığ’da başladı. Ahmet Emin Yalman’ın Tan gazetesine göre, ilk günkü duruşmada Seyit Rıza ve adamlarının 20/21 Mart 1937 gecesi Kahmut Köprüsü’nü yaktıklarını iddia eden şahit ifadesine Seyit Rıza “Allaha, devlete karşı gelmek için kudurmuş muyum ben!?” diye haykırarak itiraz etmişti. Gazetenin 23 Ekim 1937 tarihli nüshasına göre ikinci duruşmada Seyit Rıza’nın torunu Zeynel, dedesinin 60 silahlı adamla birlikte olduğunu anlatmıştı. Bu tanıklık Seyit Rıza’yı şaşırtmış, durumu açıklamakta zorluk çekmişti. Ama diğer aşiret reisleri çözülerek bazı itiraflarda bulunmuşlardı. 2 Kasım tarihli Tan’da, 1 Kasım tarihli üçüncü duruşmada da benzer olayların yaşandığı ama zanlıların bütün suçlamaları reddettiği yazıyordu. Benzer durumlar diğer duruşmalarda da yaşanacaktı.
16 Kasım 1937 tarihli Tan gazetesi ise acı sonu ilan ediyordu: “Tunceli hadisesine ait muhakeme hitam bulmuştur [bitmiştir]. Tunceli’de isyan eden 58 suçluya ait karar tefhim edilmiştir. Bu karara göre suçlulardan 11’i idama mahkûm olmuş fakat içlerinden dördü hakkında idam cezası yaşların geçkin olmalarından dolayı 30 sene ağır hapse tahvil edilmiştir. Diğer yedi idam mahkûmları şunlardır: Seyit Rıza ile oğlu Hüseyin ve Seyhanlı Aşireti reisi Hasso Seydi ve Yusufhanlı Aşiret reisi Kamer oğlu Fındık ve Demenanlı aşiret reisi Cebrail oğlu Hasan, Kureyşanlı Ulikeye oğlu Hasan ve Mirza Ali oğlu Alidir. İdam hükümleri bu sabah infaz edilmiştir. 14 suçlu hakkında beraat kararı verilmiştir. Diğer suçlular da muhtelif ağır cezalara mahkûm olmuşlardır.”
Otomobil farları altında yargılama
Seyit Rıza ve arkadaşlarının yargılanması ve idamını o sırada Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil yürütmüştü. Çağlayangil’e göre mahkemeler bazen otomobil farlarının ışığında yapılmış, okuma-yazma ve Türkçe bilmeyen sanıklara ne iddianame, ne avukat verilmiş, asabilmek için en az 75 yaşında olan Seyit Rıza’nın yaşı 57’ye indirilmiş, oğlunun yaşı da 17’den 21’e çıkartılmış, Alpdoğan Paşa, idam kararının yazılacağı boş kâğıdı önceden imzalamıştı. İdamlar 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan pazartesi günü, gece yarısı Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda infaz edilmişti.
İhsan Sabri Çağlayangil, idam anını ise şöyle anlatmıştı: “Kararlar okununca sanıklar ilk anda anlamadılar. ‘İdam tunne’ diye bir velvele koptu. Biz Seyit Rıza’yı aldık. Otomobilde benimle polis müdürü İbrahim’in arasına oturdu. Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı. -Asacaksınız; dedi ve bana döndü. ‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?’ Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk. ‘Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz’ dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılırken görmesin diye pencerenin önünde durdum. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta hiç kimse yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa bağırdı: ‘Evladı Kerbelayıh. Bihatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü. Çingene’yi itti, ipi boynuna geçirdi, sandalyeye ayağı ile tekme vurdu ve kendini astı. Gömüleceği yer türbe olmasın diye cenazesi de yakıldı...”
Çağlayangil, “Yakıldı” diyor ama yerel kaynaklara göre cenazeler ya Elazığ’ın merkez köylerinden Holfenk Köyü civarındaki Kireçocağı Mevkii’ne ya da Elazığ Tren İstasyonu civarına defnedilmişti.
“Cumhurreisi Elaziz’de”
17 Kasım 1937 günü Atatürk, kısa süre önce İsmet Paşa’dan başbakanlığı devralmış olan Celal Bayar, 3. Ordu Müfettişi Kazım Orbay, General Alpdoğan ve diğer yüksek zevatla birlikte Diyarbakır’dan Elazığ’a doğru yola çıkmıştı. Yolda Murat Suyu üzerinde bir köprünün açılış törenine katılmışlardı. Atatürk köprünün eski adı olan Soyungeç’i beğenmemiş ve Singeç yapmıştı. Ardından heyet Pertek’e gitmiş, Atatürk (18 Kasım tarihli Tan gazetesinin ifadesine göre) “Minimini mektep çocuklarının önünde durarak bunlarla ayrı ayrı konuşmuş ve içlerinden bazılarının yüzünde sivrisinek ısırmasından hâsıl olan çıban hakkında kaza doktorundan izahat alarak bunun sebebi ve tedavisi üzerinde esaslı tetkikat yapılmasını” emretmişti. Pertek’ten ‘Coşkun uğurlama tezahürleri arasında ayrılan’ Atatürk ve yanındakiler saat 17’de Elaziz’e varmışlardı.
Görüldüğü gibi bu hikâyede Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamına dair tek bir kelime bile yoktu. İdamlardan sonra bölgede askeri harekât bir süre daha devam etmiş, kısa süreli bir sessizlikten sonra, 1 Haziran 1938’de II. Dersim Harekâtı başlamış, eylül ayının sonuna kadar Genelkurmay belgelerine göre, ‘haydut’, ‘eşkıya’, ‘şaki’, ‘dağlı’ diye nitelenen gruplar yine bu belgelerin diliyle imha edilmiş, temizlenmişti.
“Ordu zehirli gaz kullandı”
İhsan Sabri Çağlayangil 1986 veya 1987 yılında, o günün yüksek bürokratı, bugünün CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na devletin “Dersim Müşkilesi’ni nasıl bitirdiğini şöyle açıklamıştı: “…Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler. Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti...”
İdamdan önce görüştüler mi?
Başlıktaki soruya dönelim: Seyit Rıza, idamlardan önce Atatürk’le görüşme fırsatı buldu mu? Bugüne dek, Atatürk’ün 12 Kasım 1937 günü Ankara’dan başladığı Doğu Gezisi’nin ilk durağının 13 Kasım’da Sivas olduğu, heyetin 14 Kasım’da Malatya’ya geçtiği, aynı gün saat 14.00’te şehirden ayrıldığı biliniyordu. Yerel Uluova gazetesinin 17 Kasım 1937 tarihli nüshasına göre “14 Kasım 1937 günü [Elazığ’ın merkezine yarım saat uzaklıktaki] Yolçatı’na gelen ve büyük bir törenle karşılanan Atatürk ile beraberindekiler o gün Elazığ’a geçmeden Diyarbakır’a” gitmişti. Heyet 15 Kasım günü öğleden sonra Maden’e akşam saatlerinde de Diyarbakır’a varmıştı. Burada iki gün kalan Atatürk 17 Kasım’da Elazığ’a gelmiş ve yukarıda Tan gazetesinden aktardığım programı gerçekleştirmişti. Yani Seyit Rıza ile hiç karşılaşmamıştı.
Neden Malatya’dan Diyarbakır’a?
Heyetin, Malatya’dan sonra yol üzerindeki Elazığ yerine önce Diyarbakır’a gitmesi sonra ters bir şekilde Elazığ’a gelmesi garipti ama kimse bunun üzerinde durmamıştı. Aynı şekilde, saatte 30 km. gidebilen buharlı trenle 250 km’lik Malatya-Diyarbakır yolculuğunun en fazla 10 saatte yapılması mümkünken yolculuğun 30 saate yakın sürmesi, bu süre içinde heyetin herhangi bir yerde konaklamaması da garipti ama bu konunun da üzerinde durulmamıştı. Sonuç olarak devletin yarı resmi gazeteleri tarafından duyurulan zaman çizelgesi idamların Atatürk’ün gıyabında gerçekleştiği, hatta habersiz olduğu, eğer bilseydi duruma müdahale edeceği iddiasını/efsanesini desteklemişti.
Halbuki, Kırmanciya Beleke Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhat Halis’e göre bu kronoloji doğru değildi. Çünkü eğer Atatürk’ü taşıyan tren 14 Kasım 1937 günü saat 14.00’de Malatya’dan ayrıldıysa ve Elazığ’a uğramadan yola devam ettiyse, tren yol üzerindeki Sivrice Gölü’nün (kısaca Gölcük) önünden o gün akşama doğru geçmeliydi. Oysa 16 Kasım 1937 tarihli Ulus gazetesinde şöyle yazıyordu: “Atatürk öğle yemeklerini (…) Gölcük’te yemişler ve trenlerinden inerek göl etrafında iki saat kadar devam eden tedkiklerde bulunmuşlar, alâkadarlara bazı emirler vermişlerdir.” Gazeteye göre Atatürk ve heyeti 15 Kasım’da Maden’den geçmiş ve o günün akşam saatlerinde Diyarbakır’a varmıştı.
Nereye götürüldü?
Bu anlatımlar doğruysa 14 Kasım öğleden sonrası ile 15 Kasım sabahı arasında Atatürk ve arkadaşları neredeydi? Halis’e göre Atatürk o geceyi Elazığ’da Merkez İstasyonu’nda bekleyen treninde geçirmiş ve idam cezasının infazını bekleyen Seyit Rıza ile görüşmüştü.
Bu gizli görüşmeye dair bir ipucu da İhsan Sabri Çağlayangil’in anlatımlarında vardı. Çağlayangil idam gecesini anlatırken “Seyit Rıza’yı aldık. Otomobilde benimle Polis Müdürü İbrahim’in arasına oturdu. Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu…” demişti. Serhat Halis’e göre mahkeme binasıyla idamların gerçekleştirildiği Buğday Meydanı yan yanaydı. Bu yüzden Seyit Rıza’nın on adımlık mesafe için bir araca bindirilmesine gerek yoktu. Ayrıca Seyit Rıza elebaşı olarak ilk idam edilmesi gerekirken en son idam edilen kişiydi. İlk idamla son idam arasında yaklaşık bir saat vardı. Bu bir saatlik yolculuk muhtemelen Atatürk’ün kendisini beklediği istasyona yapılmıştı ve ziyaretin hüsranla bitmesinden sonra, büyük ihtimalle, Seyit Rıza idamından önce söylediği iddia edilen şu sözleri bu görüşmeden çıkarken sarf etmişti: “Ben sizin hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu, ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun!”
Ne dersiniz, ilginç bir iddia değil mi? ‘
Özet Kaynakça: Jandarma Genel Komutanlığı Dersim Raporu, Kaynak Yayınları, 2000; Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Başkanlığı Genelkurmay Basımevi, 1972; Ahmet Kahraman, Kürt İsyanları Tenkil Ve Tedip, Evrensel Yayınları, 2003; Mehmet Kalman, Belge ve Tanıklarıyla Dersim Direnişleri, Nujen Yayınları, 1995; İsmail Beşikçi, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi, Belge Yayınları, 1990; İhsan Sabri Çağlayangil, Anılar, Güneş Yayınları, 1990; Serhat Halis, “Sey Rıza-3”, http://www.kirmanciye.org/beleke_sayi_4_hangi_sey_riza_3.htm
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016