Ayşe HÜR
Dilin adı ne olursa olsun Osmanlı'nın saray-devlet diliyle halkın konuştuğu dil ayrıydı. 19. yüzyıldan itibaren devletin dağılmasını önlemeye çalışan tüm siyasi hareketler bu ikiliği ortadan kaldırmak için kafa yordu. Ancak Arapça ve Farsça ağırlıklı dilin egemenliğinden kendileri de kurtulamadı
19. Eğitim Şurası’ndan beri gündemi meşgul eden Osmanlıca tartışmaları hakkında ne düşündüğü soran o kadar çok kişi oldu ki, bu tartışmanın yapay olduğunu düşünmekle birlikte dil tartışmalarının tarihçesi konusunda yazmanın, kafalarda doğan bazı sorulara bulmakta faydalı olacağını düşündüm. Elbette konu gazete sayfasına sığmayacak kadar kapsamlı, karmaşık. Yine de deneyeceğim. Sürç-i lisan edersem affola…
Vilhelm L.P. Thomsen (1842-1927) ve Vasili V. Radlof (1837-1918)
GÖKTÜRKÇE BENGGÜ TAŞLAR
Danimarkalı dil bilimci Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ve Alman asıllı Rus dilbilimci Vasili Vasilyeviç Radlof (veya Wilhelm Radloff) tarafından 15 Aralık 1893'de Danimarka Bilimler Akademisi'ne sunulan ortak rapordan beri Göktürkçe diye bir dilin ve alfabenin varlığı biliniyor. Şimdilik sayıları 250 kadar olan ve ezici bir çoğunluğu Altay Dağları'nın doğusundaki coğrafyada yani Moğolistan ve Yenisey vadisinde bulunan, bir kısmı ise Kazakistan’da, Kırgızistan, Kuzey Kafkasya, İdil-Ural Bölgesi, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Polonya'da bulunan benggü taş (=ebedi taş) ya da bitig taş (=kitabe taşı)’ların bir kısmı Thomsen ve ardıllarınca okunmuş ancak bir kısmına ilişkin bulgular henüz yayınlanmamış, bir kısmı ise hala çözülmeyi beklemekte.
Bu yazıtların bulunuş hikayeleri ve içerikleri hakkında ilerde yazmayı düşünüyorum. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Göktürk yazısının kullanıldığı benggü taşlardan en önemlileri Yenisey, Orhun, Çoyr, Ongin,Talas, Hoytu Tamır, Suci, Köl İç Çor, Gürbelçin, Tes yazıtları. Ayrıca Göktürklere ait, Göktürklerden sözeden çift ya da üç dilli yazıtlar var. Örneğin Bugut Yazıtı Sogdca ve Sanskritçe. Somon-Sevrey Taşı Sogdca ve Göktürkçe. Karabalgasun Yazıtları Çince, Sogdça, Göktürkçe. Süryani alfabesiyle yazılmış Göktürkçe yazıtlar da var. Ayrıca Şine Usu, Taryat (ya da Terhin), İhe Aşete, Tesin gibi bazı bölümleri Göktürklerden sözeden Uygurca yazıtlar var.
(Yenisey Yazıtları’ndan ‘Uyuk-Arjan Yazıtı’nın grafiği)
Kısacası, eski Türklerin başka dilleri ve başka alfabeleri kullanmaları gayet yaygın bir uygulama. (Bu arada ilerleyen tartışmaları anlamakta yararlı olacağı için ‘Türk’ teriminin, tarih içindeki yolculuğu için şu yazıma bakmanızı öneririm: Okumak için tıklayın)
İSLAMİYET’İN DİLE ETKİSİ
10. yüzyıldan itibaren Orta Asya’daki çeşitli kavimler kitlesel olarak Müslümanlığı kabul etmeye başladıktan sonra Göktürk, Çin, Sogd veya Uygur alfabelerinin yerini Arap ve Fars alfabesinin aldığını biliyoruz. (Eğer benim gözümden “Türkler nasıl Müslüman oldu?” konusunu merak ediyorsanız şu yazıma bakabilirsiniz: (okumak için tıklayın)
Arap ve Fars alfabeleri bazı harfler ve okuma işaretleri dışında yazılış şekli itibariyle aynı. Başlangıçta içerik olarak Göktürkçe, Sogdca, Uygurca, Farsça ve diğer yerel dillerden oluşan karma bir dil kullanılmışa benziyor. Zamanla içerik olarak bölgenin yeni egemenlerinin dili olan Arapça’nın ve bölgenin kadim egemenlerinin dili olan Farsça’nın ağırlığı artmış. Nitekim Türk kökenli olduğu ileri sürülen Fârâbî (ö. 951), I·bni Sînâ (ö. 1037) gibi âlimler Arapça yazmışlar. Bugün T.C. Cumhurbaşkanlığı Forsu’na bakılırsa hepsi de ‘Türk devleti’ sayılan Karahanlılar, Gazneniler, Büyük Selçuklular ve Harezmşahların devlet dili ise Farsça idi. (Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki ’16 Türk Devleti’ hakkındaki yazım ise şu: Okumak için tıklayın)
Bugün dilbilimciler farklı sınıflandırmalar yapıyorlar ama ‘Türk dili’ hakkında yazılmış ilk kapsamlı eser kabul edilen Divan-ı Lügat’it Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud’un (ö. 1105) tanımladığı Oğuzca ve Hâkâniye adlı iki edebi şiveyi esas alırsak, bunlardan Oğuzca 11. yüzyıl ve sonrasında Moğollardan kaçarak kitleler hâlinde İran, Azerbaycan, Kafkasya, Suriye, Irak ve Karadeniz’in kuzeyine göç eden kavimler aracılığıyla bu bölgelerde yayılmaya başlamış olmalı. Ama devlet dili hep Arapça-Farsça kalmıştı. Nitekim Rum (Anadolu) Selçuklu Devleti’nin dili ve alfabesi Farsçaydı. Medreselerde ise Kuran’ın dili Arapça öğretiliyordu. Devletin tebaası ise muhtemelen Türkçe, Rumca, Ermenice, Kürtçe gibi yerel dilleri konuşurdu çünkü tebaayı ağırlıklı olarak bu halklar oluştururdu.
HAVAS DİLİ-AVAM DİLİ AYRIMI
Devlet-saray-aydın (havas) dili’, ‘halk-tebaa (avam) dili’ ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik ilk teşebbüs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in “Bundan böyle divanda, dergâhta, bârgâhta, çarşıda, meydanda Türk dilinden başka bir dille konuşulmayacaktır” diyen fermanı oldu. Halk kesimlerinin fermana uyması kolaydı ama medresede ve edebiyatta Arapça ve Farsça’nın saltanatını sona erdiremedi bu ferman. Nitekim ‘saf Türkçe ile yazdı’ denilen Yunus Emre’nin (ö. 1321) şiirlerinde kullandığı sözcüklerin ancak yarısından biraz fazlası Türkçe idi, üçte biri Arapça, onda birinden fazlası ise Farsça idi. Türkçe’nin o yıllardaki itibarını Türkçe’ye gönül vermiş Aşık Paşa’nın 1330’da kaleme aldığı Garipname’den okuyalım: “Türk diline kimesne bakmaz-ıdı/Türklere hergiz gönül akmaz-ıdı/Türk dahı bilmez-ıdı ol dilleri/İnce yolı ol ulu menzilleri…”
Havasla avam arasındaki dil ayrımı Osmanlılar döneminde daha da belirginleşti. Örneğin Şeyhoğlu Mustafa (ö. 1409) aruzla yazdığı ünlü Hurşid-nâme’sinde Türkçe’nin kaba ve işlenmemiş bir dil olduğunu, diğer diller arasında tanınmadığını dile getirecekti. Buna karşılık. 14. yüzyılın sonlarında, 15. yüzyılın başlarında yaşamış, Alevî-Bektaşi halk edebiyatının en renkli ozanlarından biri olan Kaygusuz Abdal, şiirlerinde Cebrail’i, Âdem’i Türkçe konuşturacaktı: “Türk dilin tanrı buyurdı Cebrâil/Türk dilince söylegil dur git digil/Türk dilince Cebrâil “hey dur!” didi/“Durugel, uçmağın terkin ur” didi…”
LİSÂN-I OSMANÎ: AZ TÜRKÇE, ÇOK ARAPÇA VE FARSÇA
16. yüzyıla gelindiğinde halk yine atadan kalma dillerini konuşuyordu muhtemelen ama Yavuz Sultan Selim (ö. 1520) divanını Farsça yazdı. I·bni Kemal (ö.1536), Hoca Sadettin Efendi (ö. 1599) ve Gelibolulu Mustafa Ali (ö.1600) gibi devletluler, eserlerini az Türkçe, çok Arapça ve Farsça ile kaleme aldılar. Edebiyat dilini ise liseden biliyoruz. Fuzuli (ö. 1566), Baki (ö. 1600), Nef’î (ö. 1635), Nâbî (ö. 1712), Nedim, Nedim (ö. 1730), Şeyh Galip (ö. 1798) ve daha nice şairin Arapça ve Farsçanın kâh uzayan, kâh kısalan hecelerine göre oluşturulmuş kalıplardan oluşan aruz vezniyle yazılmış kasidelerini, rubailerini, gazellerini, terci’ bend ve terkib-i bendlerini, mesnevilerini, mersiyelerini ezberleyeceğiz diye az ter dökmedik… “Yok canım o kadar da zor değildi” diyenlere bir kaç örnekle hatırlatayım:
“Saflar düzüp hücûm edicek hayl-i düşmene/Dehşetle âsumân u zemîn pür-figân olur/Evc-i hevâda sıyt-ı çekâçâk-ı tîğdan/Âvâz-ı ra'd u sâika reh güm-künân olur…” (Nef’i) Veya “Cânı ten içre ne sahlardum eger bilse idüm/Ki degül gizlü gam-ı lâ'l-i lebün cân içre/Ala gör ohlarını dîdelerümden ey dil/Hayfdur olmaya nâ-geh ite müjgân içre..” (Fuzuli) Son olarak: “Gâlib gül-i mezâmin ü elfâz-ı sâdeden/Kâğıd siyeh-bahâr-ı sefîdü siyâh u sürh…” (Şeyh Galip)
TANZİMAT VE DİL TARTIŞMALARI
Tanzimat’a (1839-) kadar kullanılan dilin adını koyma, kurallarını belirleme kaygısı yoktu. Tanzimat’tan itibaren Osmanlı aydınlarının temel sorunu imparatorluğu hızla parçalanmaya doğru götüren süreci durdurmaktı. Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler, uyrukları Osmanlı şemsiyesi altında tutmak için ortak bir ‘Osmanlı kültürü’ oluşturmaya giriştiler. Elbette bu muhayyel ‘ortak kültür’ün en önemli yapı taşı ‘ortak dil’ olmalıydı. Bu bağlamda Ahmed Cevdet Paşa 1851’de yayımlanan Kavâid-i Osmâniyye (Osmanlıca’nın Kuralları) adlı kitabında, amacının ‘Lisan-ı Osmanî’nin doğru söylenip yazılması bilmini öğretmek’ olduğunu yazdı. Yeni Osmanlıların ideoloğu Namık Kemâl, 1866’da Tasvir-i Efkar’da yayımlanan “Lisân-ı Osmanî’nin edebiyatı hakkında bazı mülahâzatı şâmidir” başlıklı yazısında ‘Millet-i Osmanî’nin dilinin adını bir kez daha ilan etti. Ahmet Cevdet Paşa da Namık Kemal de, dilde sadeleşmeden veya Arapça ve Farsça’dan uzaklaşmaktan yana değildi. Onlar daha çok içerikle uğraşıyorlardı. Ancak Yeni Osmanlılar içinde onlardan farklı düşünenler de vardı. Örneğin Ali Suavi Ocak 1867’de yayımlamaya başladığı Muhbir gazetesinin ilk sayısına yazdığı önsözde “Tasrihi caiz olan herşeyi, Asitane’de kullanılan adi lisan ile, yani herkesin anlayabileceği ifade ile yazacaktır” demişti. Yazar Muhbir’in 28. sayısında bu lisanın adını şöyle ilginç bir örnekle koydu: “Haydi ittifak edelim. Mesela ‘şarab’ diyecek yerde ‘ateş-reng’ demeyelim, düzce ‘şarap’ diyelim vesselam. Muradımız mesele anlatmakken niçin halkı bir de ibare için düşüdürelim? Gazeteleri İstanbul’da avam lisanı olan Türkçe ile yazalım!” Ali Suavi, Paris’te 1869’da yayımladığı Ulûm gazetesinde“Lisân ve Hatt-ı Türkî” başlıklı yazısıyla tutumunu iyice netleştirdi. Hatta Avrupalı Türkologların eserlerini okuduktan sonra ‘Türk’ sözcüğünün ‘Türkçe konuşan Müslümanlar’ anlamına geldiğine karar vererek, dil ile kimlik arasında kurduğu birebir ilişki yüzünden ibadet dilinin Türkçeleştirilmesini bile önerdi. (Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar arasında İslamcılığa en meyilli olan aydın olduğunu hatırlatalım.)
(Namık Kemal ve Ahmet Midhat Efendi)
Bir başka Yeni Osmanlı Ahmed Midhat Efendi ise 1871 yılında Basiret’te dil konusundaki çıkmazı şöyle anlattı: “En evvel kalem sahiplerine şunu sormak isterim ki, bizim kendimize mahsus bir lisanımız yok mudur? Türkistan’da bulunan Türkçeyi gösterecekler öyle değil mi? Hayır o bizim lisanımız değildir. Bundan altı yedi asır mukaddem bizim lisanımız idi, fakat şimdi değil. O Türkçe bizim lisanımız olmadığı gibi Arabi ve Farisi dahi lisanımız değildir. Amma denilecek ki, bizim lisanımız her halde bunlardan hariç olamıyor. Hariç olamadığı gibi dahilinde de sayılamıyor. Türkistan’dan bir Türk ve Necid’den bir Arap ve Şiraz’dan bir Acem getirsek ve edebiyatımızdan en güzel bir parçayı bunlara karşı okusak hangisi anlar? Hiç şüphe yok ki hiç biri anlayamaz. Tamam işte bunlardan birisinin anlayamadığı lisan bizim lisanımızdır diyelim. Hayır onu da diyemeyiz. Çünkü o parçayı bize okudukları zaman biz de anlayamıyoruz. Pekala ne yapalım? Lisansız mı kalalım? Hayır, halkımızın kullandığı bir lisan yok mu? İşte onu millet lisanı yapalım… Arapça ve Farsçanın ne kadar izafetleri ve ne kadar sıfatları varsa kaldırıversek, yazdığımız şeyleri bugün yedi yüz kişi anlayabilmekte ise yarın mutlaka yedi bin kişi anlar…”
TÜRKÇENİN YENİDEN STATÜ KAZANMASI
Benzeri nice tartışmanın bir sonucu olarak asırlarca ‘avam’, ‘adi’ diye yaftalanan Türkçe’nin yükselen yıldızına dair bir işaret Osmanlı Devleti’nin modern anlamdaki ilk anayasası olan 1876 tarihli Kanun-ı Esasî’nin 18. maddesindeki “Teba’a-i osmaniyyenin hidemât-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisân-ı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır” ifadesi ile 62. maddedeki “… mebus olmak için Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak şart olacaktır” ifadeleridir. Böylece ‘Millet-i Osmanî’nin dili ‘Lisan-ı Türkî’ oluyordu. Dil tartışmalarındaki dağınıklıklığa rağmen anayasaya bu ifadenin girebilmesini anayasa metnine son şeklini veren üç kişiden biri olan Süleyman Hüsnü Paşa’ya borçluyuz. Süleyman Paşa ilk Türkçecilerden biri olup askeri okullar için yazdığı gramer kitabına Sarf-ı Türkî adını vermişti. Halbuki daha önce bu kitaplar Sarf-ı Osmanî, Kavâid-i Osmaniyye adıyla çıkardı. Süleyman Paşa’nın ileriki yıllarda Recaizade Ekrem’e yazdığı mektuptaki şu fikirlerin bir benzerini bugünlerde duyuyoruz: “Osmanlıca tabiri sahih değildir. Osmanlı sıfatı tabiyyeti bildirir bir ifadedir. Sultan Osman Hazretlerinin teşkil ettiği devlete tabi olan efrada denir. Eğer Sultan-ı müşarünileyh hazretleri bu devlet-i muazzamayı teşkile muvaffak olmaya idi de ila’l-an saltanat-ı Selçukiyye devam etse idi o vakit dilimizin adı Selçukiyye mi olacak idi?” Recaizade Ekrem de Süleyman Paşa’ya hak vererek “Filhakika lisan-ı Osmani tabiri manasızdır” diye cevap vermişti. (İki yazarın eserlerini okuyanlar, dilin adı değişse bile içeriğinin değişmediğini rahatlıkla göreceklerdir elbet…)
Kanun-ı Esasî 13 Şubat 1878’de rafa kaldırıldı ama bu tarihten sonra ‘Türkçe’ terimi daha çok kullanıldı. Örneğin Şemseddin Sami 1880 yılında Hafta dergisinde çıkan makalesinde şöyle dedi: “Osmanlı lisânı tabirini pekte doğru görmüyoruz; çunkü bu unvan selatin-i Osmaniyyenin birincisi fatih-i meşhurun nam-ı âlilerine nisbetle müşairü’n’ileyhin tesis etmiş oldukları bir devletin unvanıdır. Hâlbuki lisân ve cinsiyet müşarü’n ileyhin zuhurundan ve bu devletin teessüsünden eskidir. Asıl bu lisânla mütekellim olan kavmın ismi ‘Türk’ ve söyledikleri lisânın ismi dahi ‘lisân-ı Tûrkî’dir. Cühela-yı avam indinde mezmun addolunan ve yalnız Anadolu köylülerine ıtlak edilmek istenilen bu isim, intisabıyla iftihar olunacak bir büyük ümmetin ismidir (...) Devlet-i Osmaniyyenin zîr-i tabiiyetinde bulunan kâffe-i akvam efradına dahi ‘Osmanlı’ denilüp, ‘Türk’ ismi ise Adriyatik denizi sevahilinden Çin hududuna ve Sibirya’nın iç taraflarına kadar münteşir olan bir ümmet-i azîmenin unvanıdır.”
Daha önce ‘Lisan-ı Osmanî ile bir sorunu olmayan Namık Kemal, 1882’de “İki sayfalık bir yazı okumak için herkesi seksen defa Kamus’a veya Burhan’a başvurmak zorunda bırakmak niçin marifet sayılsın?” diye sorma ihtiyacı duydu. Halid Ziya 1884 yılında Aşiret Mektepleri’ndeki okuma-yazma dersi öğretmenleri için yazdığı dil bilgisi kılavuzunda ‘Osmanî’ yerine hep ‘Türkçe’ dedi. Tahir Kenan 1889 yılında idadi öğrencileri için yazdığı imla kitabına “Kavâid-i Lisân-ı Türkî” adını verdi. Aynı yıl Ahmed Vefik Paşa’nın Lehçe-i Osmanî adlı sözlüğünde ilk kez Türkçe kelimeler de yer aldı. (Daha önceki sözlüklere Türkçe kelimeler ‘zaten biliniyor’ diye konmazdı.) 1894’te İkdam “Türk gazetesidir” diye çıktı.
(II. Abdülhamit’i muhtemelen Cuma selamlığında gösteren kartpostal)
II. ABDÜLHAMİT’İN TERCİHİ
Ama ‘Lisan-ı Osmânî’ terimi de rafa kalkmamıştı henüz. Örneğin Ahmed Rasim’in 1889’da yazdığı kitabın adı İmlâ-yı Osmânî idi. Bu yıllarda Türkçe-Osmanlıca tartışması öyle alevlenmişti ki dönemin halife-padişahı II. Abdülhamid dil tartışmalarını yasaklamak ihtiyacı hissetmişti. Dahası Abdülhamit, “Arapça güzel lisandır. Keşke vaktiyle lisan-ı resmi Arapça olunsaydı. Hayreddin Paşa’nın sadareti zamanında [1878-1879] Arapça’nın lisan-ı resmi olmasını ben teklif ettim. O zaman Said Paşa başkatip idi. O itiraz etti. Sonra Türklük kalmaz dedi. O da boş idi. Neden kalmasın? Bilakis Araplarla daha sıkı rabıta olurdu” diyerek tercihini Türkçülükten değil, İslamcılık’tan yana yaptığını göstermişti. Abdülhamit o tarihlerde artık baskısını iyice hissettiren Jön Türkler’in etkisiyle 1894’te okullarda eğitimin Türkçe yapılmasını emretmek zorunda kaldıysa da bu karar uygulamaya konulmadı.
SERVET-İ FÜNUN’CULARIN KARŞI HAMLESİ
1896-1901 arasında yayımlanan Servet-i Fünun dergisi etrafında toplanan Tevfik Fikret, Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Mehmed Rauf, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarlar Fransız edebiyatını/sembolizmini örnek alarak duygu ve düşüncelerini yansıtmaya uygun hünerli bir dil istiyorlardı. Bu yüzden kenarda köşede kalmış ne kadar eski, ağdalı sözcük, kalıp varsa bulup çıkardılar, cümle kuruluşlarını, tamlama usullerini değiştirdiler. Böylece Tanzimat’tan beri süregelen dilde sadeleşme hareketi durakladı. Güya onlara tepki olarak ortaya çıkan Fecr-i Aticiler de Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla dolu, günlük dilden uzak ve kapalı şiir dilleriyle Servet-i Fünunculardan geri kalmadılar. Bu dönemde, Türkçe lehine en önemli adım, Arnavut kökenli Şemseddin Sami’nin 1901’de yayımladığı Kamus-ı Türkî adlı ansiklopedik Türkçe sözlüğü oldu.
Dilin henüz içeriğiyle değil ama adıyla ilgili tartışmalar II. Meşrutiyet (1908 sonrası) döneminde ateşlendi. 1889’da kurulan İttihat Terakki Cemiyeti (İTC) mensubu gazeteci Hüseyin Cahit (Yalçın), 1908’de kaleme aldığı ‘sarf ve nahiv’ kitabına Kavaid-i Türkî adını verdi. Yazara göre “Türkçe, elsine-i iltisakiyyeden Ural ve Altay aile-i elsinesine mensuptur. Ural-Altay lisânları başlıca beş şubeye ayrılmıştır: Samoyet şubesi, Finuva şubesi, Türk şubesi, Moğol şubesi, Tunguz şubesi. El-yevm Türk şubesiyle mütekellim olan tâ Bahr-ı Sefid sahillerinden Sibiryada ena nehri sahiline kadar yayılmıştır. Bu şubenin ana lisânı asıl Türkistandan çıkmıştır. Asıl Türk lehçeleri içinde en haiz-i ehemmiyet olanı bizim Osmanlı Türkçesidir. Erbab-ı ilim, lisânımızı elsine-i iltisâkiyyenin en mükemmel bir numunesi addetmektedirler. Lisânımıza Arabîden, Fârisîden bir hayli kelime alınmışsa da bunlar kendisinin sîmâ-yı mahsusuna tağyir edemez” idi…
Dil milliyetçiliğinde örgütlü ilk hareket 1908’de kuruluş beyannamesinde kendini “sırf ilim ile uğraşan” diye tanımlayan Türk Derneği’nin kuruluşu oldu. İlginçtir, derneğin üyeleri arasında Ermeni Anton Tıngır ve Agop Boyacıyan da vardı. Türk Derneği’nin en önemli figürlerinin Rusya Tatarı Akçuraoğlu Yusuf, Osmanlı Türklerinin en aydın tabakalarının dahi Türklerin nerelerde yaşadıkları, nasıl geçindikleri, nasıl konuştukları, ne düşündükleri, neler yaptıkları ve yapmak istedikleri hakkında sağlıklı bilgi sahibi olmadıklarını, hatta çoğu için Türklüğün hududunun Ankara ve Konya’nın pek ötesine geçmediğinden yakınıyordu hala…
Haziran 1909’da Manastır’da yayına başlayan Hüsün ve Şiir adlı derginin devamı olan Genç Kalemler ise 33 sayısı boyunca Türkçe konusunda önemli yazılara yer verdi. Kültürel Türkçülüğün siyasi Türkçülüğe doğru evrilmesinde önemli bir köşe taşı olan dergide Kazım Nami’nin “Türkçe mi Osmanlıca mı?” adlı makalesinde şöyle deniyordu örneğin: “İlm-i elsinede (filoloji) Osmanlıca diye bir dil yer almaz. Dilimiz Türkçedir. Bütün Türk lehçeleriyle mukayese ederken buna Osmanlı Türkçesi deriz: Nitekim Uygurların söylediği Türkceye Uygur Türkçesi, Azerbaycanlıların söylediğine, yanlış fakat yerleşmiş bir tabir ile Çağatay Türkçesi diyoruz.” Yazar, milletin adını koyarken Osmanlı’yı Türklüğe tercih ederken, dilin adını koyarken Türkçeyi Osmanlıca’ya tercih ediyordu.
Derginin yöneticisi Ömer Seyfeddin ise ‘Yeni Lisan’ hareketinin başlangıcını oluşturan ünlü makalesinde ‘milli bir lisan’ ile ‘milli bir edebiyat’ vücuda getirmeyi hedeflediğini ilan etmekle birlikte Ömer Seyfettin’in ‘Yeni Lisan’ dediği, Kazım Nami’nin saydığı diller veya Mehmet Emin (Yurdakul’un) 1897’de Osmanlı-Yunan Savaşı sırasında hece vezniyle yazdığı şiirlerde kullandığı ‘sade Türkçe’ değildi. Aksine “Eski I·stanbul hanımlarının yumuşak ve zarif Türkçesi” idi. Çünkü Ömer Seyfeddin, yüzyıllardan beri kullandığımız Arapça ve Farsça kelimelerin dilden atılmasının mümkün olamayacağı görüşündeydi. Yeni Lisan hareketi Balkanlarda olumlu karşılanırken, merkezden eleştiri aldı. Köprülüzade Fuad Bey, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Yakup Kadri gibi isimler ‘Yeni Lisan’ı alaya alarak böyle bir girişimin şimdiden ölü doğduğunu iddia ettiler. Ancak yanılıyorlardı. Ama milletin adıyla dilin adının aynı olması yakındı.
İTTİHATÇILAR VE SİYASİ TÜRKÇÜLÜK
Çünkü 1911’de kurulan Türk Yurdu Cemiyeti, 1912’de kurulan Türk Ocağı gibi derneklerle giderek belirginleşen siyasal Türkçülük, doğal olarak dil konusundaki Türkçülük eğilimini güçlendirdi. Türkçülük akımının ideoloğu Ziya Gökalp’e göre milleti teşkil eden fertler, bugün milletin lisanıyla mütekellim olanlar değildi, yarın bu lisanla konuşacak olanlardı. Mesela bugün Pomaklar, Bulgarca, Girit’teki Müslümanlar Rumca konuştukları halde yarın Müslümanlığın tesiriyle Türkçe’yi öğrenecekler ve bugünkü lisanlarını terk edeceklerdi. Ve İTC’nin “millet-i hakimiye mensup olmayan efradı, millet-i hakimeye takrib (yakınlaştırma) ve “tebdile” (dönüştürmeye) hızlandırmak için” çıkardığı 1915 tarihli Mekâtip-i Hususiye Ta’limatnâmesi’nin 6. maddesi şöyle diyordu: “Mekâtip-i hususiyede Türkçenin ve Türkiye tarih ve coğrafyasının Türkçe olarak Türk muallimler tarafından ta’lim ve tedrisi mecburîdir.”
(İTC’nin liderlerinden Enver Paşa, Padişah V. Mehmed Reşat ve Kayzer II. Wilhelm)
BİTİRİRKEN
Daha söylenecek çok şey var ama sabrınızın sonuna geldiğimi hissediyorum. Sonuç olarak dilin adı ne olursa olsun Osmanlı’nın saray-devlet diliyle halkın konuştuğu dil ayrıydı. 19. yüzyıldan itibaren devletin dağılmasını önlemeye çalışan tüm siyasi hareketler bu ikiliği ortadan kaldırmak için kafa yordular. Ancak Arapça ve Farsça ağırlıklı dilin egemenliğinden kendileri de kurtulamadılar. Osmanlılar, Türkçe’nin ses yapısına uygun olmayan Arap alfabesinin 28 harfine Farsça’dan çe, je ve pe harflerini eklemekle kalmadılar, ince g ünsüzünü belirtmek icin kef harfine bir cizgi eklenerek gef harfini, genizsi n ünsüzü için üc nokta ekleyerek nef-sağır kef- kâf-ı nunî’yi, lam ile eliften lamelif’i, hemze ile h harfinin ünlü şekli olan resmiye harfi î harfini de ekleyerek 35 harflik özel bir alfabe oluşturdular. Ayrıca Arapça ve Farsça kelimelerden yararlanarak özel kelimeler ürettiler. Örneğin Cumhuriyet, Çarşamba, Davetiye, Eczane, Emniyet, Felaket, Hürriyet, İhtisas, İslamiyet, İstihsâl, İstihbarât, İsticvâb, İnkılâb, Kaymakam, Kanun, Masal, Mağdûriyet, Maliyet, Ma’lûmât, Masûniyet, Matbu’at, Medeniyet, Mefkûre, Mekteb-i Fünun, Mekteb-i Sultani, Meşgûliyyet, Millîyet, Muahede, Mu’âfiyyet, Mu’allaka, Muhtâriyet, Mutfak, Müdir, Münekkid Müstakil, Müstemleke, Müşkilat, Nezaket, Noksaniyyet, Perşembe, Rûhiyât, Salahiyyet, Sâniye, Sebebiyyet, Sedîr, Semaî, Sükûnet, Şer’iyye Vekâleti, Şükraniyyet, Tahattur, Tahsîsât, Ta’kîbât, Tayyare, Tekke, Temennâ, Tenkîd, Tensîb, Umumiyet, Ünsiyyet, Vâlî, Vâridât, Vatan, Velâdet, Zâbit, Za’fiyyet ve daha nice sözcük Osmanlıların icadı idi. Bunun dışında Osmanlılar bazı kelimelerin anlamı kaydırdılar, bazılarının anlamını daralttılar, bazılarının kapsamını genişlettiler. Tamlamalar, çoğul ekleri, mastarlarla oynadılar. Yeni dilbilgisi kuralları icat ettiler. Matbu harfler dışında el yazısında kûfî, muhakkak, rêyhanî, sülüş nesih, tevkî, rik’a, talîk, dîvanî gibi adları olan hepsi birbirinden farklı yazı tarzlarını kullandılar. Kısacası bırakın Göktürkçe’yi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki dilden bile farklı bir dil ortaya çıkardılar. Buna Eski Türkçe, Arap Harfli Türkçe, Barok Türkçe, Osmanlı Türkçesi demek zorlama olur. Bu dilin adı ‘Lisan-ı Osmanî’ yani ‘Osmanlı dili’ veya ‘Osmanlıca’dır bence.
Ancak, Cumhuriyet dönemindeki tüm arındırma, yeni sözcük icat etme harekatlarına rağmen bugün Türkçe sözlüklerdeki 100-150 bin kelimenin 70 bin kadarı Arapça-Farsça kökenli. Bunların dışında Batı dillerinden ve az sayıda olmakla beraber yirmiye yakın dilden gelme sözcük var. Bunlara son yıllarda bilim, teknoloji, iletişim, sanat gibi alanlarda ortaya çıkan yeni kavramları karşılamak için üretilen yeni sözcükleri ekleyin. Bugün konuştuğumuz dile de ‘Türkçe’ derken hangi kriterlerden hareket ettiğimiz belli değil.
Son olarak Osmanlıca’nın sembolize ettiği kavram dünyasını, zihniyetleri, bilimsel, felsefi, sanatsal ve teknolojik gelişme düzeyini düşünün, ardından Türkiye’nin sorunlarını ve ihtiyaçlarını, Dünya’nın gittiği yeri düşünün ve 9. Eğitim Şurası’nda alınan kararlar hakkında bir yargıya varın. Bu arada özel olarak Osmanlıca tartışmalara gösterilen ilginin onda birinin bile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından büyük bir bölümünün (en az 8-10 milyon kişinin) ana dili olan Kürtçe hakkında yapılmamasının ne anlama geldiği üzerine de düşünmenizi rica ediyorum. Elbette, din derslerinin ilkokulların 1,2 ve 3. sınıflarında zorunlu olması önerisine yönelik tepkisizliğimiz üzerine de…
Özet Kaynakça: G. Clauson, “The origin of the Turkish ‘Runic’ Alphabet”, Acta Orientalia, 1970, S.70, s. 51-76, T. Ôsawa, “Moğolistan'daki eski Türk anıt ve yazıtları üzerine yeni araştırmalar (1) -1996-1998 Japon-Moğol Ortak Çalışmalarının Ön raporu”, Türk Dilleri Araştırmaları 10, Berlin/Istanbul, 2000, s.191-204, 235-247, Ahmed Caferoğlu, Türk Dili Tarihi, Enderun Kitabevi, 1984, İ. Hakkı Danişmend, Ali Suavi’nin Türkçülüğü, CHP Genel Sekreterliği Neşriyatı. 1942, Masami Arai, Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği, Çeviren: Tansel Demirel, İletişim Yayınları, 2000, Yusuf Ziya Öksüz, Türkçe’nin Sadeleşme Tarihi, Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi, Bağlam Yayınları, 1995, François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri-Yusuf Akçura (1876-1935), Çeviren: Alev Er, Yurt Yayınları, 1986, Âgâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, T.D.K. Yayınları, 1972, Cavit Kavcar, “Eğitimin Temel Aracı Olan Dilimizli İlgili Çalışmalar, (Tanzimat-II. Meşrutiyet Dönemi)”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/488/5726.pdf. Hüseyin Sadoğlu, Türkiye'de Ulusçuluk ve Dil Politikaları, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016