Barış Soydan
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı Koronavirüs verilerine yalanlama üzerine yalanlama geliyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, sırf başkentte Koronavirüs’ten ölenlerin sayısının, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye geneli için açıkladığı sayıya yakın olduğunu söyledi mesela. Bir tıp profesörü, 'Bakanlığın açıkladığı veriler doğru olsa hastanelerin bomboş olması gerektiğini, oysa tıklım tıklım olduğunu' açıkladı. Belediyelerin ölüm istatistiklerini inceleyen başka bir akademisyen normalin çok üzerinde artışlar yaşandığını buldu.
Ama bunlar söylenmemiş gibi çelişkili veriler her gün açıklanmaya devam ediyor. Devlet yetkilileri nasıl halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyor?
Çünkü ortada büyük, "ulvi" bir amaç var: Türkiye ekonomisini ayakta tutmak, çarkların dönmeye devam etmesini sağlamak. Sağlık Bakanlığı yetkilileri (ya da onlara talimat verenler) şöyle düşünüyor olmalı: 'Koronavirüs’le ilgili verileri olanca çıplaklığıyla açıklarsak Türkiye’ye turist gelmez, koca sektör durur. AVM’lerin, bazı mekânların yeniden kapatılması gerekir. Hangisi önemli, turistlerin gelmesi, alışverişin sürmesi, turizmin, perakendenin gelişmesi mi, yoksa doğruları söylemek mi?'
Sağlık Bakanlığı’nın düşünme biçimi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) için de geçerli. Muhalefet aylardır TÜİK’e, enflasyon istatistiğini oluşturan fiyat verilerini hangi marketlerden aldığını açıklama çağrısı yapıyor. TÜİK bundan ısrarla kaçınıyor çünkü o zaman enflasyonun açıklanandan daha yüksek olduğu ortaya çıkar ve faizler yükselir. Memur maaşlarına daha fazla zam yapmak zorunda kalınır. Devlet bütçesine altından kalkılması zor bir yük biner. Enflasyon bekleyişleri bozulur, fiyatlar yükseliş spiraline girer… Hangisi daha önemli, bütçenin, ekonominin sağlığı mı, doğruları söylemek mi?
Falih Rıfkı Atay’ın “Şarkta yalan ayıp değildir” sözünün arkasında basit bir toplumsal alışkanlık değil, TÜİK ve Sağlık Bakanlığı örneklerinde gördüğümüz türden, “Yüce amaçların yanında üç-beş yalanın lafı olmaz” bakışı yatıyor kısacası.
"Ulvi amaçlar", "kutsal çıkarlar" için yalanı (ve başka şeyleri) mubah görmek, ünlü felsefeci Kant’ın, "İnsanlığı her zaman bir amaç olarak görecek şekilde davran; asla bir araç olarak kullanma" şeklindeki ünlü "kategorik buyruğunu" çiğneyip geçmek demek. "Dert ettiğin şeye bak, çiğneyip geçtiğin Kant olsun”, diyeceksiniz. İyi ama aydınlanma düşüncesi Kant’a dayanır. Kapitalizmin doğumu esnasında yaşayan Kant, hayata, ticarete, insanlar arası ilişkilere yön verecek kuralları belirlemek için dine başvurmak gerekmediğini, dinin insanla Tanrı arasında bir konu olduğu, temel ahlâk kurallarının kaynağının kutsal kitaplar değil akıl olması gerektiğini söyleyerek Batı uygarlığının dönüşümünde çok önemli rol oynamıştı.
'Batı devletleri yalan söylemez' filan demiyorum. Söyler, hem de ne yalanlar söylerler… Ama bu yalanlar ortaya çıkarsa skandal olur. Halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyen bir siyasetçi, yalanları eğer anlaşılırsa koltuğunda zor oturur. İngiltere tarihinin en popüler politikacılarından, Başbakan ve İşçi Partisi lideri Tony Blair’in Irak’ın işgalinde sayısız yalan söylediği ortaya çıkınca siyaset sahnesinden silinip gitmesi, bunun örneklerinden biridir.
Türkiye’de siyasetçilerin ve devletin yalanları neden skandala dönüşmüyor, neden doğru olmadıkları ispatlandıktan sonra dahi gözümüzün içine baka baka yalan söylemeye devam ediyorlar?
Çünkü; şarkta "yüce amaçlar" için yalan söylemek ayıp değil. Sadece yalan söylemek mi? "Yüce amaçlar" için ifade özgürlüğünü kısıtlamak da ayıp değil, işkence yapmak da, adam vurmak da. "Devletin bekası" sözüne bakar bir tek, veya "Tarikatın çıkarı"na.
Türkiye’yi değiştirmek için sadece iktidarı değil, yüce amaçlar uğruna yalanı, zorbalığı, işkenceyi, cinayeti mübah gören anlayışı da değiştirmek gerekiyor.
O da kolay değil çünkü çok küçük bir kesim dışında hepimiz (bu arada ben de) bu zihniyetle büyüdük, bu iklimin çocuklarıyız.
TÜİK ve Sağlık Bakanlığı’nın kimseyi tınmadan çelişkili verileri açıklamaya devam etmesine bir de bu gözle bakın.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2022
11.05.2022
7.03.2022
17.02.2022
7.02.2022
18.11.2021
15.11.2021
8.11.2021
2.11.2021
25.10.2021