Bülent KORUCU
Bir algı iftirası ve linciyle karşı karşıyayız. Gerçeği olduğundan farklı gösteren psikolojik harp aygıtlarına cevap vermek kaçınılmaz hale geldi. O süreçte, kimin ne yaptığını tarih yargılayacak. Biz samimi insanları bu hatanın parçası olmaktan kurtarmak için arşive indik. İşte kupürleriyle 28 Şubatçılara karşı verdiğimiz mücadelenin örnekleri.
Dershanelerle ilgili tartışmalarda Zaman’ın yazdıklarına cevap veremeyenler yine çöplük karıştırmayı seçti. Yanlışlıkla kendi çöplerini karıştırdıkları için buldukları malzemeyi ispat etmeleri kolay değil. 28 Şubat’ta ne yazdık, nerede durduk? Bununla ilgili dostlarımıza kısa bir malumat vermek istiyorum. Önyargılarının esiri peşin hükümlülerle işim yok. Anlamak istemeyenle konuşmanın imkânsızlığını tecrübelerle öğrendim.
O süreçte ülkenin ve insanımızın en az zararla çıkması için iyi niyetli ve stratejik olduğunu düşündüğümüz adımlar attık. Kendi üslubumuzla, bağırmadan ikna edici bir dille konuştuk. İktidar ve muhalefetiyle sivil siyasete yol göstermeye çabaladık. Bir yandan da psikolojik harp makinesine dönüşen medyaya cevap yetiştirmeye gayret ettik. 28 Şubatçıların karşısına olabildiğince en kalabalık muhalefeti dikmeyi düşündük. Şimdi sıraladığım konularla ilgili bazı kupürleri paylaşmak istiyorum.
Darbeciler ve onların sivil birliklerinin ilk hedefi, yok etmek istedikleri kişi ve kurumları kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaktı. Böylece ‘yapılanları hak ediyorlar’ algısı oluşacaktı. Mesela 5 Mart 1997’de Sabah Gazetesi ‘Ürperten yemin’ manşetiyle çıktı. İddia “irticai örgütlerce kurulan Kur’an kurslarında ‘din devleti kuruluncaya kadar savaş’ yemini ettiriliyor.” şeklindeydi. Bu, hep başvurulan metottu; aynı gazete bir yıl sonra da Fethullah Gülen’in üç bin ölüm komandosu yetiştirdiğini iddia edecekti. Zaman, hemen ertesi gün ‘Ürperten yemin asılsız’ manşetiyle cevap veriyordu.
8 Mart’ta ise asılsız yeminin 1966 yılında gazeteci İlhami Soysal tarafından uydurulduğu ispat ediliyor ve ondan sonraki seyri belgelerle gösteriliyordu.
Hedefteki diğer kurum, imam hatip liseleriydi. Onun önünü kesmek için bütün eğitim sistemi altüst edilecekti. Zaman, bir yandan İHL manşetleri atarken, diğer yandan bunun bütün sistemi felç edeceğini örnekleriyle anlatıyordu. Aynı anda muhtemel diğer mağdurlara dikkat çekerek toplumsal muhalefetin tabanını genişletiyordu. Konuyu sadece İHL’ye endekslemek hakkaniyete sığmadığı gibi, strateji olarak da yanlıştı. Böylece Anadolu liseleri, çıraklık eğitim merkezleri, meslek liseleri, dil ve Kur’an kurslarının mağduriyetleri de dile getiriliyordu. Müzik başta olmak üzere küçük yaşta başlaması gereken eğitimlerin darbe yiyeceği anlatılıyordu. İHL’ler dışındaki kitleler de muhalefet safına çekiliyordu. Ne yazık ki İHL’den başka kimseyi gözü görmeyenler darbecilerin ekmeğine yağ sürdü; bu kaos ortamında kimse sesini çıkaramadı; muhalefet kitleselleştirilemedi.
Cuntanın projesi 8 yıllık kesintisiz eğitime dayanıyordu. Bunun eğitim bilimi açısından zararlarını anlatan manşetler birbirini takip etti. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi geri kalmış bazı ülkeler haricinde kimsenin uygulamadığı vurgulanıyordu. Uluslararası raporlarla kesintisiz eğitimin sebep olacağı kaos ve mağduriyetlere dikkat çekiliyordu.
Projenin ekonomik olarak ülkeyi zorlayacağı hatırlatılıyor, halkın tepkisi bu yolla da oluşturuyordu.
Siyasetle ilgili de iki örnek vererek sözü tamamlayalım. 2 Mart 1997 günü yani meşum 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından bir gün sonra ‘sivil kuvvetler’e mensup medya darbe tamtamlarıyla çıktı. Zaman’ın manşeti ise ‘Demokrasiden dönülemez’ şeklindeydi.
Çok suiistimal edilen bir manşetimizle sözü tamamlayayım. 1 Temmuz 1997’de Refahyol hükümetinin yerine ANAP, DSP ve DTP hükümeti kuruldu. O gün Zaman’ın başlığı ‘Hayırlı olsun’ şeklindeydi. Başbakan Necmettin Erbakan’ın görevi devrederken kurduğu cümleler şöyleydi: “Demokrasinin en güzel anları, işte demokrasi bu.” Nitekim Yeni Şafak Gazetesi ana başlığa ‘Ecevit hükümeti gibi’ ifadesini tercih ederken fotoğraflı ikinci haberinin başlığı Erbakan’ın ağzından dökülen cümlelerdi. Zaman’ın sayfasındaki ‘DYP’yi çözenlere ödül, RP: Meclis’e gölge düştü, DYP’den sert eleştiri: Ömrü üç ay, İlk ciddi sıkıntılar, ANAP’ta kabine şoku, Anasoltaliyol koalisyonu’ gibi eleştirel başlık ve ifadeleri görmezden gelenler var. Bir illüzyon oluşturulup sadece ‘Hayırlı olsun’ ifadesi göz önüne getiriliyor. Görevi devreden Başbakan’ın ‘işte demokrasi bu’ dediği bir günde, ‘hayırlı olsun’ demenin mahzuru var mı?
O günlerde yayın yöneticisi olarak görev yaptığım için bu hatırlatmaları hakkın ötesinde vazife bilerek yazdım. Umarım iyi niyetli ama kafası karıştırılan insanlara faydası olur.
Zulmün sembol fotoğrafı
28 Şubat sürecinde en büyük baskıyı imam hatip liselerine giden kızlar yaşamıştı. Onlar bir de örtülerine yapılan saldırıyı göğüslemek zorunda kalmıştı. İstanbul Zeytinburnu İmam Hatip Lisesi önünde çekilen bu kare, yaşananların özeti gibiydi. Başta Akit Gazetesi olmak üzere pek çok yayın organı Zaman muhabiri İbrahim Usta’nın çektiği bu fotoğrafı binlerce kere kullandı.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016