Bülent KORUCU
‘Ortak cumhurbaşkanı adayı’ Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kampanyasını başlattığı basın toplantısını takip eden çok sayıda gazeteciden biriydim.
Diğer aday Recep Tayyip Erdoğan’ın yalnızca taraftarı gazetecilerin önüne çıktığı düşünülünce kayda değer bir bilgi. Erdoğan aslında kendine fazla güvenen biri olarak tanınır; galiba sinirleri yüklenmeyi kaldırmıyor. Danıştay toplantısında Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile yaşadığı ağır polemikten sonra karşıt görüşlerin yer aldığı zeminleri tercih etmiyor. Bütün dünyada seçim geleneği olan adaylar münazarasına da herhalde yine çıkmayacak. Neyse biz Ekmel Bey’in toplantısına dönelim.
Klasik tabirle başlayalım: Mazruf iyi, zarf kötü. İhsanoğlu’nun donanım ve kariyeri gıpta ile karşılanacak cinsten. Fakat tabir yerindeyse sunum ve pazarlama aynı ölçüde değil. Toplantının ses düzeni berbattı. Logo tasarımı fazla amatörce, sanki liseli ödevi gibi. Tanıtım filmi, aile içinde amatör kamera ile çekilmiş havası veriyor. Açış konuşmasında başını neredeyse kâğıttan hiç kaldırmaması eksi puandı. Gözlerinin içine bakmadan konuştuğunuzda televizyon başındaki insanlarla iletişim kuramazsınız. ‘Ekmek için Ekmeleddin’ sloganı başta sıcak gelmemişti; AK Parti’nin soysal medya timinin karşı kampanyası, fikrimin kısmi olarak değişmesine yol açtı. AK Parti’nin bindirilmiş kıtaları tenkit etmek, dalga geçmek isterken sloganın epey reklamını yaptı. Ayrıca “Ekmel Bey’e yönelik ‘fazla elit’ eleştirisini akim bırakabilecek basit ve halka yakın bir ifade” diyenlerin haklı çıkma ihtimali yüksek.
Zarfın içinde ise Erdoğan’ın anti-tezi ile karşılaşıyoruz. İhsanoğlu, kişilik olarak zaten Erdoğan’la fotoğrafın pozitif ve negatifi gibi duruyor. Konuşmasında bunu ön plana çıkaracağının işaretlerini gösterdi. Erdoğan’ın şatafatına sadelik, agresif diline sükûnetle karşılık vermeye çalışıyor. Polemiğe girmeden kısa cevapları tercih ediyor. Sadece üslup değil muhteva bakımından da ondan farklı olduğunun altını çizerek konuşuyor. Anayasal çerçeve ve uzlaşma arayışı, kampanyasının temelini oluşturacak. ‘Sıkmabaşlı’ denilerek mağdur edilen üniversiteli kızlara sahip çıktığı için 28 Şubat’ta bedel ödediğini hatırlatarak, şimdi de ‘çapulcu’ denilen gençliğe sahip çıkacağını savundu.
“Soma’da açgözlü kapitalist anlayışın faturasına, rehin alınan vatandaşlarımıza, ölen her bir cana ortak olarak üzülüyoruz. Ama çok uzun zamandır hep birlikte sevinemiyoruz, sevinmeyen bir ülke, ülke olma vasfını yitirmeye başlar. Barajlarımız, tüp geçitlerimiz, yollarımız hepimizin vergisiyle yapılıyor. Ama bunun için bile ortak bir sevincimiz olmuyor.” cümlesini önemli buldum. Toplumsal kırılganlığı artıran, siyaseti ‘dost-düşman’ tasnifine indirgeyen dilin bir adım sonrası, sevinçlerle birlikte acıların da ayrışması ve herkesin kendi ölüsüne ağlar hale gelmesidir. İhsanoğlu’nun üslubu bu gidişe bir nebze bile dur diyebilse kıymetli olacak. O cümleye ‘Somadaki açgözlü kapitalist anlayış’ ve ‘yollar, tüp geçitler hepimizin vergisiyle yapılıyor’ ifadeleri ustaca sıkıştırılmıştı.
“Benim için ana dilim, ana sütü gibi, ana dili insanın temel hakkıdır. Ana dilini konuştuğu yer vatandır. Eğer siz konuşamıyorsanız siz vatanınızda yaşamıyorsunuz.” sözleri ileri bir tespitti. Dış politikayı pek başarılı bulmuyor. “Diplomatlarınız rehin alınıyor, kaç ülkede büyükelçiniz yoksa, ticaret yollarınız kapanıyorsa sıkıntı var demektir.” şeklinde eleştirilerini özetledi. Başbakan Erdoğan’ın devlet imkânlarıyla gerçekleştirdiği mitinglere atıf yaparak, adil ve eşit şartlarda bir seçim yapılmadığı siteminde bulundu. İhsanoğlu, Erdoğan’ın Gazze ve Filistin üzerinden kendisini hedef almasına cevap verirken yaptıklarına dair uzun bir liste okudu. “Gazze’ye defalarca gittim, Beytü’l-Makdis’te namaz kıldım” cümlesini farklı zamanlarda birkaç defa tekrarladı. Aylar önce Gazze’ye gideceğini ilan edip ertelemek zorunda kalan Erdoğan’a gönderme yaptığı çok belliydi.
İhsanoğlu, 12 Eylül darbecilerinin siyaset dizaynını Turgut Özal’ın bozduğunu vurguluyor; kendisinin de başarabileceğine inanıyor. Yapabilir mi? Bunun cevabı için henüz çok erken.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sansür VAR!
10.07.2016 - AYM kavgasının perde arkası
4.02.2016 - 28 Şubat'ın konuşulmayanları
1.02.2016 - 28 Şubat deyince kızmayın o halde!
23.02.2016 - Perinçek mutlu, ya AK Partililer?
5.02.2016 - Bülent Arınç'ın özgül ağırlığı var mı?
2.02.2016 - Paralel avcılarına bir öneri!
29.01.2016 - Küfürlü siyaset!
22.01.2016 - Güvenlik zafiyeti yoksa…
15.01.2016 - Anayasa değil baba yasa!
1.02.2016
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
E=a ise...
Sorum şu : Güneşten 3-5 kat ve daha fazla kütleye sahip yıldızlar kara deliğe çöküyor. Pekii görünen evrenin ağırlığı 400 milyar kere 400 milyar güneş ağırlığı civarı neden kara deliğe çökmedi geri ? hacmi de galiba Planck hacimi kadardı... büyük patlamanın hemen ardından? sabit hız için değil ama ivme için enerji şart. Uzay ivmeli büyüyorsa bu ivmeyi sağlayan enerji eninde sonunda bitecek hız sabitlenecek. Gravitasyon her zaman 0 veya sabit hızda giden nesneleri geri çeker eninde sonunda.