Bülent KORUCU
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve bir grup emniyet mensubu ile ilgili tahliye kararı yargı camiasında keşmekeşe yol açtı.
Atanmış Adalet Bakanı Kenan İpek ve HSYK daire başkanlarının açıklamaları ile görevden alma kararları tehlikeyi büyütüyor. Yolsuzluk operasyonlarının intikamı dosyalarla tutuklananların salıverilmesini surda gedik açma görenler, hukuku katletme pahasına tahliyeleri engelliyor. Aslında çok basit bir süreç işliyor.
Tutuklama adı üstünde bir tedbir. Somut ve tatmin edici gerekçeler yazılması kanunun emri. Kaçma şüphesi ve delilleri karartma bunların başında geliyor. Hidayet Karaca günlerce süren yayınlara rağmen kaçmadı. Suçlamaya dayanak gösterilen beş yıl önceki dizinin kayıtları başta RTÜK olmak üzere birçok yerde var. Yani istese de delil yok edemez. Aynı şey polisler için de geçerli. Haftalarca hükümet medyasında linç edilmelerine ve proje mahkeme kurulduğu dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan tarafından açıklanmasına rağmen kaçmadılar. Delil diye sunulan şeyler önceki soruşturmalardan kalma ve devletin arşivindeki evraklar. Yani yok edilmeleri imkânsız. Bazıları 10 aydır tutuklu, ne iddianame yazılıyor, ne de soruşturmanın sürdüğüne dair bir yaprak kımıldıyor. Dolayısıyla hukukun tedbir dediği şey cezalandırmaya dönüşmüş durumda.
Tahliye kararı veren Asliye Ceza Mahkemesi’nin de kayıtlara geçirdiği üzere, matbu ve basmakalıp gerekçelerle tutukluluk hali uzatılıyor. Avukatlar doğal olarak redd-i hâkim haklarını kullanıyor. Kapalı devre tutuklama mekanizması haline gelen sulh ceza hâkimlikleri bu talebi değerlendirme yetkisini haiz değil. Hem kanun hem uygulama, yetkiyi asliye ceza mahkemelerine veriyor. Örnek olayda ortaya çıkan uyuşmazlık üst mahkeme olan ağır cezaya taşınıyor. Ağır ceza mahkemesi, kanunu hatırlatarak asliye ceza hâkimlerinin ‘yetkisizlik veya görevsizlik’ veremeyeceğine ve vaki talepleri karara bağlamaları gerektiğine hükmediyor. Bunun üzerine 29. Asliye Ceza Mahkemesi redd-i hâkim taleplerini kabul ediyor. ‘Kabul’ kararı kesin, itiraza kapalı. İstanbul Adliyesi’ndeki 10 sulh ceza hâkiminin tamamı bu kararla birlikte reddedilmiş durumuna düştü. Artık bu konuda kalem oynatmaları mümkün değil. Hukuk boşluk kabul etmeyeceği için 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne tahliye taleplerini karara bağlamak üzere dosya yönlendiriliyor. O da manifesto niteliğinde gerekçelerle aylardır tutuklu bulunan şahısların salıverilmesine hükmediyor.
Buraya kadar yaşananlar ne kadar kanunlara uygunsa sonraki müdahaleler de o kadar aykırı. 10. Sulh Ceza hâkimi, üst mahkeme olan asliye cezanın kararının yok hükmünde olduğunu savunuyor. Oysa 1) Hâkimlik, mahkemenin her halükarda astıdır, onun kararını denetleyemez. 2) Asliye ceza, yargı hiyerarşisinde sulh cezanın üstündedir. Aksini iddia eden hukuk öğrencisini okuldan atarlar! Kesinleşmiş redd-i hâkim kararı da üçüncü bir bağla SCH hâkiminin elini kolunu bağlıyor. Akabinde savcılığın, bir mahkeme kararının doğruluğunu denetleme yetkisini kendinde vehmetmesi ise skandal. Mahkeme kararlarına karşı itiraz ve temyiz mercileri bellidir ve dünyanın hiçbir yerinde bunların arasında savcı yoktur.
Gelelim bakana ve HSYK’ya… İdari bir kurul olan HSYK eliyle Anayasa’nın 138. maddesi alenen ihlal ediliyor. Anayasanın güvence altına alındığı yargısal faaliyetlere müdahalede bulunuyor ve yargıçlara karar dayatıyor. Beğenilmeyen kararları verenler idari cezalara çarptırılıyor. Hâkimlik teminatını ve doğal yargıç ilkesi yerle bir ediliyor. HSYK, kendini hem Yargıtay hem de Anayasa Mahkemesi yerine koyuyor. Bir yargısal faaliyetin doğruluğunu denetleyecek olan Yargıtay’dır ve şimdilerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ara kademesi gibi çalışan AYM’dir; HSYK değildir.
Bir tahliye kararından dolayı açığa alınan, bakan ve HSYK eliyle arenada yandaşlara parçalatılan yargıçlardan sonra hukuk güvenliğinden söz edilemez. Yargıçlar iktidarın hoşuna gitmeyecek kararları verebilir mi? Mesela seçim kurulu başkanı bir yargıç endişe yaşamadan hile tespiti yapabilir mi? Cevap hayırsa hukukun kaçtığı dağ yanmadan yetişmekte fayda var.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016