Bülent KORUCU
Dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan’ın en sık kullandığı ifadelerden biriydi ‘doktor efendi’. Sağlık sistemindeki dönüşümü anlatırken “Doktor efendi sen önce elini çek bakalım hastanın cebinden.” cümlesiyle alanlara toplanan kalabalıkları coştururdu. Artık o cümleyi duymayışımızın sebebi dönüşümün başarıyla tamamlanmış olması mı? Dönüşümün mimarı Recep Akdağ’ın hem de rencide edici biçimde görevden alınması projeyi hepten kaosa teslim etti.
Yeni bina yapmak için eskiyi yıktığınızda, projeniz sağlam değilse veya projeyi hayata geçirecek imkânlardan yoksunsanız, enkazın ortasında kala kalırsınız. Sağlık sistemi gibi büyük dönüşümler de biraz buna benziyor. Gerçekten haklı pek çok şikâyetle bizar olunan bir sistem vardı. Islah etmenin zamanı gelmişti. Ama ‘gerçekten doğru proje ile mi işe başlandı?’ sorusunun cevabını düşünmek zorundayız. Tam burada ihtiyaçlar ile imkânların dengesi ve maliyet-fayda hesapları devreye giriyor.
Sağlık sisteminin ıslah çalışmalarında bakanlığın gözetmesi gereken üç faktör vardı. İsabetli teşhisi koyup, doğru tedaviye başlamak; bütçe dengelerini gözeterek uygulanabilir proje yapmak ve tabii ki siyaset şapkasıyla bunu oya tahvil etmek. Böylesine büyük projeyi taşıyacak istişare ve tartışma süreçleri maalesef yaşanmadı. Oysa tıp tabiriyle konsültasyon gerekiyordu. Bütçede ayrılan pay artmasına rağmen hizmet kalitesi yükselmedi. Atılan geri adımlar, teşhis ve tedavide yanlışlar bulunduğunu gösteriyor. Projenin en başarılı alanının imaj ve oya tahvil olduğunu söyleyebiliriz. Pek çok geri adıma rağmen başlangıçtaki algı fazla değişmedi.
Projedeki taammüden cinayet doktorların susturulmasıydı. ‘Doktor efendi’ şeklinde başlayan cümlelerin hedefi de buydu zaten. Mevcudu iyi bilen ve yapılmak isteneni görenler doktorlardı. Onlardan yükselecek itirazları göğüslemek kolay olmayacaktı. Propagandayla sesleri kısıldı. Her şeye rağmen konuşmaya devam edenler de ‘rantı kaybetmek istemeyenler’ olarak yaftalandı; sesini duyuramadı. Erdoğan’ın düşmanlaştırarak susturma taktiği yine işe yaramıştı!
Sağlıkta dönüşüm projesinde eleştirilecek çok yön var. Fakat hareket noktası ve zihniyetteki sapma hepsinden önemliydi. Sistemi, sağlığa tamamen yabancı bir istatistikçi kursaydı, daha doğru olabilirdi. Zira neredeyse tek belirleyici istatistik haline geldi. Sezaryen patladı ve bütçede dikkat çekici pay almaya mı başladı? Kolayı var hemen ödenen devlet payı düşürülür ve normalleşme sağlanır! Tıbbi gereklilik miydi? Araştırmaya lüzum yok. 100 hasta bakan doktor da var 50 hasta bakan da. Çare performans sistemi: ne kadar ekmek o kadar köfte. Hekim kaç dakika ayırıyor, teşhis koymaya yetecek kadar inceleyebiliyor mu? Önemli değil! Gelsin tahlil, tetkik ve görüntüleme talepleri… Hastaya ancak iki dakika ayırabilen doktor teşhis koyabilmek için istiyor bunları. Ayrıca işlem hacmi oluşuyor, hem kurum kazanıyor hem doktor! Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen’in bu konudaki sunumunda ‘zarar eden hastane’ kavramına itiraz ediyor. Öyle ya zarar eden okullar, karakollar niye sorun olmuyor da hastaneler oluyor? Sağlık devletin vermesi gereken bir hizmet mi, yoksa ticaret mi? Elbette bütçenin doğru harcanması ve israfın önlenmesi için kontrol ve denetim şart. Lakin borsada spekülasyon yapar gibi istatistik tablolarına bakarak sağlık yönetilmez.
Geldiğimiz noktada, birinci kademe sağlık hizmetlerinde ‘seçmen’ memnun. Seçmenin yüzde 80’i buna ihtiyaç duyduğu için siyasetçi memnun. Büyük hastane zincirleri halinden memnun. Ama üniversitede doktor yetiştirmeye çalışan hoca kan ağlıyor. Üçüncü kademe (ağır hastalıklar için) sağlık hizmeti vermesi gereken devlet ve üniversite hastaneleri imkân eksikliği ve vasıflı eleman kaybından dolayı dökülüyor. Ölümün sınırında nitelikli teşhis ve tedavi alması gerekenler sahipsiz.
‘Doktor’ diye sesleniyoruz, kimsenin ayağa kalkacak takati kalmamış. Biz de onlar linç edilirken sessiz kaldığımız için zaten kısık sesle ‘doktor’ diyebiliyoruz!
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016