Bülent KORUCU
'Meclis hükümeti' modeliyle yola çıkan Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği nokta 'hükümetin Meclis'i oldu.
İstiklal Harbi'ni yöneten Büyük Millet Meclisi, milli iradeye tam teslim olmuştu. Sistemin ve şartların tabii sonucu bakanlar parlamentonun bürokratı mesabesindeydi. Sonra parlamentonun yerini 'tek parti'nin aldığı, iki aşamalı seçimle atanmış vekillerin toplandığı yıllar geldi. Çok partili demokrasi ile Meclis'in yeniden bir kimlik ve kişilik kazanıp yönetime ortak olduğu dönem.
27 Mayıs darbesi, cuntanın tercih ettiği isimle 'ikinci cumhuriyeti' doğurdu. Senato'nun ihdas edilmesiyle iki parçalı yasama organına geçişin sebebi Meclis'i zayıflatıp dengelemekti. Zira asılan Başbakan Adnan Menderes belki de hayatına mal olacak şu sözleri milletvekillerine hitaben söylemişti: "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz." Senato, Demokrat Parti döneminde siyasete ağırlık koyan 'ağzı çorba kokanlar'ı dizginleyen seçkinci bir 'okumuşlar meclisi'ydi. Darbecilerden oluşan tabii senatörler, cumhurbaşkanının seçtiği kontenjan senatörleri ve seçilmişlerle yasamanın üst mercii gibiydiler. 12 Eylül darbecileri ülkenin uçurumun kenarına gelmesinde 27 Mayıs sistemi ve anayasasını da sorumlu tutuyordu. Onun için anayasa ve sistem silbaştan yapıldı. Tekrar tek parlamentolu sisteme geçilirken, Senato'dan beklenen ve daha fazlasını cumhurbaşkanının yapması istendi. Parlamenter sistemin ruhuna çok uymasa da güçlendirilmiş ve sorumsuz cumhurbaşkanı ile hem yürütme hem de yasamanın zapturapt altına alınacağı düşünüldü. Abdullah Gül seçimine kadar ufak aksaklıklara rağmen sistem kurgulandığı üzere gitti. Turgut Özal tanım ve tahmin dışı bir cumhurbaşkanıydı ama sistemin diğer aktörleri tarafından kuşatıldığı için 'zararı' asgaride kaldı. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Aşırı yetkili ve halkoyu ile seçilmiş, yani psikolojik olarak da tahkim edilmiş güçlü cumhurbaşkanı. Ve bu makamın en kuvvetli adayı karizmatik bir lider Recep Tayyip Erdoğan. 10 yıl ülkeyi tek başına iktidar olarak yönetmiş partinin kurucu babası.
Ülkeler genelde sistem değişikliklerini krizleri aşmak için gerçekleştiriyor. Yönetemez ve idare edilemez hale gelen devlet son çare olarak yeniden yapılandırılıyor. Biz tam tersine uzun sayılabilecek istikrarlı yönetimin hüküm sürdüğü, yakın gelecekte siyasî kriz havasının hissedilmediği günler yaşıyoruz. Öyleyse sistemik tartışmalar yersiz mi? Bence hayır, belki tersine krizlerin tetiklediği reaksiyoner atmosfer yerine, normal şartlar altında konuşmak daha doğru. Mühendisler yürüyen aksama müdahaleyi gereksiz sayıyor. Fakat 10 yıldır yaşadığımız istikrar sistemin bize hediyesi değil. Ve devamının garantisi yok. Sistemimiz normal şartlarda adeta arızaya programlamış, tersi durumlar sürpriz kabilinden yaşanıyor.
Türkiye başkanlık sistemini hep daha güçlü yürütme talebi parantezinde konuştu. Bürokratik oligarşinin iktidarların elini kolunu bağladığı günlerde normal olan da oydu. Hâlbuki artık parlamentonun güçlendirilmesini konuşmak zorundayız. İsmi aldatmasın, parlamenter sistem Meclis'i, hükümetin gölgesinde hatta boyunduruğunda bırakıyor. Aksayan pek çok noktaya dikkat çekebiliriz ama herhalde ön önemlisi yasama organının içinde bulunduğu durum. Parlamento hakkında azami saygı sınırları içinde konuşmaya çalışan biri olarak 'kimliksiz' ifadesini kullanmak istemiyorum. Genel başkanların kurşun askeri derekesine düşürülmüş vekillerle sağlıklı demokrasi inşa etmek zor. Başkanlık sisteminin, yürütmeyi değil, yasamayı güçlendireceği gerekçesiyle desteklenebileceğini düşünüyorum. Parlamento, hükümetin gönderdiği bütçe ve kanunların prosedürünü tamamlama organı olmamalı. Bunun için kuvvetlerin sınırlarının daha belirginleştiği model, başkanlık tercih edilebilir. Anında uygulaması zor, onun için belli bir geçiş dönemi, yürürlük maddesi ihdas edilebilir. Birkaç yıl içinde dönüşüm tamamlanıp mevzuat yenilendikten sonra uygulama başlar. Daha kolay olan ise ilk etapta Seçim ve Siyasî Partiler Kanunu'nu değiştirerek nispi düzelme sağlanabilir. Dar bölgeli seçim, güçlendirilmiş yerel yönetimler ve ön seçim, sistemlerden bağımsız uygulamalar.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016