Erol KATIRCIOĞLU
Sanayi iktisadı denen iktisat alanında genellikle “serbest piyasa düzeni”yle ilgili konular konuşulur.“Serbest piyasa” düzeni de tıpkı “liberal demokrasi” düzeni gibi bir şeydir. Hatta her ikisinin de aynı anlayışın, biri “ekonomide” diğeri ise “siyaset”te yer alan ayrılmaz parçaları olduğu düşünülür. Benzetme salt bir benzetmenin de ötesindedir aslında. Ama her neyse bu yazıda konu etmek istediğim bu konu değil.
Bu disiplin içinde bir konu vardır ki bugünlerin Türkiye siyasetine baktığımda birçok meseleyle ilgisi varmış gibi geliyor bana: Bu konu firmaların piyasada “hâkim durumda” olmaları konusu. Firmalar şu veya bu nedenle pazar paylarını rakiplerine göre arttırabilirler. Bu durumun çeşitli nedenleri olabilir. Bunların arasında yeni bir teknolojiye, yeni bir ürüne ya daha etkin bir organizasyona sahip olmak gibi faktörler sayılabilir.
Bir firmanın pazar payı rakiplerine göre çok artmışsa o piyasada o firmanın sözü geçer hale gelir. Fiyat dâhil çeşitli unsurlar “hâkim durumda” olan firmanın belirlediği unsurlar olurlar. Buraya kadar bir sorun yoktur aslında. Çünkü sonuçta firma, rekabet sürecinde daha etkin araçlarla mücadele ederek piyasadaki en büyük firma haline gelmiştir. Yani yol meşrudur.
Firma “hâkim duruma” gelmiştir gelmesine ama, “hâkim durumda” olmak onun aynı zamanda ekonomide sorun yaratma potansiyeline de geldiğine işaret eder. Çünkü “piyasada hâkim durumda” olmak, piyasadaki rekabeti “kendi lehine” bozabilme imkânı verebileceğinden rakiplerbakımından; daha yüksek fiyatlar koyabilme olasılığıyla ilgili olarak da tüketiciler bakımından zararlı, bozucu sonuçlar üretebilir.
İşte bu nedenlerle liberal kapitalist sistemler “hâkim durumda” olan firmalardan pek hoşlanmazlar. Firmaların “hâkim duruma” gelmelerine razı olurlar ama “hâkim durumlarını kötüye kullanmalarına” razı olmazlar. Dolayısıyla “hâkim durumu kötüye kullanmak” eylemini illegal ve hukuken kabul edilemez bulurlar. Bundan dolayı da “rekabet yasaları”na bir madde koyarak “hâkim durumunu kötüye kullanmak” eylemini cezai bir eylem olarak tanımlarlar.
Nitekim bizdeki “4054 sayılı Rekabeti Koruma Kanunu’nun” 6. maddesi de böyle bir durumu düzenlemiştir.
Aslında bu yazıdaki amacım sanayi iktisadının bir konusu olan “hâkim durumun kötüye kullanılması” konusunu sizlerle paylaşmaktan çok bu konunun AKP ve Başbakan Erdoğan’ın siyasi alandaki “hâkim durumda” oluşları arasındaki ilişkiye dikkati çekmek.
AKP’nin iktidarda oluşunun da Başbakan Erdoğan’ın başbakan oluşuna da kimsenin bir itirazı olamaz. Çünkü oyun demokrasi çerçevesinde oynanmış ve bu parti ve lideri de toplumdan en çok oyu alarak Türkiye siyaset alanında “hâkim durum”a gelmitir.
Ama son günlerin çeşitli olaylarından ve bu olaylarla ilgili kullanılan dilden Başbakan Erdoğan’ın“hâkim durumunu” kötüye kullanmaya başladığı izlenimi yaygınlaşıyor.
Bir kere herşeyden önce “hâkim durumda” olan bir firma eylemlerine çok dikkat etmesi gereken bir firmadır. Çünkü her eyleminde potansiyel olarak –kendisi öyle amaçlamamış dahi olsa–piyasadaki düzeni bozma olasılığı her zaman var demektir. O nedenle de bu tür firmaların sık sık“rekabet kurullarıyla” başı derde girer, yaptıklarıyla bozulan dengeleri düzeltmek zorunda kalırlar vs.
Uludere olayıyla ilgili olarak hâlâ bir ses vermemesi, verdiği sesin de kuru bir “kardeşlik”ten öteye gitmemesi, Kılıçdaroğlu’na fezleke konusunda “geç bile kalındı” demesi ya da İlker Başbuğ’un tutukluluk haliyle ilgili olarak “benim tercihim bu değildir” diyebilmesi ve her şeyden öte etrafında –yakın etrafında anlamında kullanmıyorum bunu– karşı görüş belirtme iklimini tümüyle dağıtmış olması, Başbakan Erdoğan’ın “hakim durumunu kötüye kullandığıyla” ilgili bir durumun varolduğunu gösteriyor.
Kendi farkında olmayabilir ama birileri Sayın Başbakan’a bunu söylemeli.
Yazarlar
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025