Fehmi KORU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün İzmir’de katıldığı bir açılış töreninde şu cümleyi sarf etti: “İnşallah bu millet kazanacağı zaferlerle tarihin gidişine yön verecektir.”
Zafer, bilindiği gibi, savaşlardan galip çıkılarak elde edilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu cümlesiyle Türkiye’nin bir –“Zaferler” dediğine göre hatta birden fazla- savaş içerisinde bulunduğunu duyurmakta.
Günümüzde klasik anlamıyla savaş pek olmuyor. 60 milyona yakın insanın hayatına mal olan Batılı ülkeler arası İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan ‘yeni dünya düzeni’ bunu sağlamak için çeşitli kurumlar oluşturdu. Bunların en önemlisi olan Birleşmiş Milletler ülkeler arası sıcağa dönüşebilecek ihtilafların ortadan kaldırılmasının zemini haline dönüştürüldü.
Batılı ülkeler düşmanlıklarını dostluğa çevirdiler, Avrupa Birliği o yolla oluştu.
Batılılar savaşmıyor, savaştırıyor
Savaşlar Batı’dan ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyaya kaydı: Arap-İsrail savaşları, SSCB’nin Afganistan’ı işgali üzerine başlayan direniş ve sonrasının halen çözülemeyen sıkıntılara yol açması, Irak-İran savaşı, Kuveyt’in Irak tarafından işgali üzerine ABD’nin bölgeye müdahalesi, 11 Eylül sonrasında ABD’nin yanına İngiltere’yi de alarak gerçekleştirdiği Irak’ın işgali…
Ve tabii bir de el-Kaide, Bako Haram ve IŞİD (DEAŞ da deniliyor) türü terör örgütlerinin ülkelerin içerisini karıştırarak zorladığı şimdilerde varlığını en ağır biçimiyle Yemen’de, Suriye’de ve Libya’da hissettiren iç-savaşlar…
Hepsi ve daha fazlası Ortadoğu’da ve Afrika’da sürüyor bu sıcak çatışmaların…
Çoğunda ABD, bazısında da Rusya varlığını genellikle proxy’leri -onlar namına çatışan yerli güçler- aracılığıyla hissettiriyor.
Türkiye bu tablonun neresinde? Hangi mevcut ihtilafta savaşa taraf ve sonunda ‘zaferler’ kazanacağı hesabı yapılıyor?
Akla gelen iki ülke var: Suriye ve Libya…
Yalnız, ne zaman Türkiye’nin Suriye ve Libya’da savaş halinde bulunduğu yazılı veya sözlü olarak ifade edilse, devlet adına konuştuğu/yorum yaptığı bilinenler, hemen “Biz orada savaşmıyoruz” cevabıyla iddiayı seslendirenin ağzına lafını yapıştırıp durdular.
Demek ki, iddialar yanlış değilmiş. Ülke olarak savaştaymışız.
Suriye’de savaş alanında Türkiye dışında iki ülke daha var: ABD ve Rusya…
Rusya kendisine ülkenin merkezi otoritesi sayılan, Türkiye’nin ise gayrı meşru muamelesi yaptığı Esad rejimini müttefik olarak seçmiş bulunuyor. Esad rejiminin arkasında da İran var.
ABD ise Suriye’de kendisine yerel müttefik olarak Türkiye’nin ‘terörist’ olarak ilan ettiği PYD/YPG örgütünü seçmiş görünüyor.
Türkiye de önce ‘Özgür Suriye Ordusu’ adını verdiği, şimdilerde ise ‘Suriye Milli Ordusu’ adıyla cepheye sürülen Sünni Arap unsurlardan derlediği güçlerle işbirliği halinde.
[Türkiye’nin Libya’da Trablus’taki merkezi otoritenin “BM tarafından tanınmış olma” gerekçesini öne sürerek ihtilafa taraf olurken, Suriye’de “BM tarafından tanınmış olma” özelliği bulunan Şam’daki merkezi otoriteyi tanımama çelişkisi dışarıya yapılanı anlatmayı zorlaştıran bir unsur.]
Türkiye, bir oraya bir buraya
Birbirine muarız diğer iki ülke olan ABD ve Rusya’dan farklı olarak, Türkiye, Suriye’deki varlığını her ikisiyle de iyi geçinme üzerine oturtmuş görünüyor.
Genellikle NATO’da ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu ABD’yi rahatsız etmemeye çalışsa da Rusya ile de hoş geçinmek üzerine inşa ettiği bir Suriye siyaseti izliyor.
Kah ABD’ye, kah da Rusya’ya daha yakın duruyor.
İbre ABD’ye kayınca Rusya ile ara soğuyor, tersi olduğunda da ABD’den ters açıklamalar geliyor.
Bu tablodan ‘zafer’ anlamına gelecek bir sonuç beklenebilir mi?
Doğrusu kuşkuluyum.
Yeni bir kuşku da değil benimki; Suriye’de silahlı çatışmaların ilk başgösterdiği 2011 yılından başlayarak, Ankara’nın izlemeye başladığı ve bugüne kadar pek çok kez revize edilmiş o ülkeye dönük politikaların hemen hepsinin başarısızlık getirebileceği endişemi paylaşıyorum.
Savaşa doğrudan müdahil olmayı ise pek çok yönden sakıncalı buluyorum.
Dış politikaya yönelik her yanlış kararın dengeleri bozan etkileri olabilir. Zor oluşturulmuş dostluklar zedelenebilir, karşılarında yer alınan güçlerin hesaplarının parçası haline dönüşülebilir, filler tepişirken hiç gereği yokken yan zayiat haline gelinebilir.
ABD’ye ders vermek için Rusya’ya, Rusya’nın direnişini kırmak için ABD’ye biraz daha fazla yakın durduğunuz zaman alacağınız tepkiler çifte taraflı zarar getirebilir.
S-400 ve F-35 projelerinde Türkiye’nin yaşadığı gibi…
Her iki projeye yatırılan milyar dolarlar işlevsiz halde şimdi.
Türkiye satın aldığı S-400’ü ABD’yi daha fazla rahatsız etmemek için kuramıyor, buna karşılık kurabilecekmiş görüntüsü devam ettiği için de parasını ödediği halde kendisi için üretilmiş F-35 uçaklarını teslim alamıyor…
Zarar iki yönlü. [Yaptırımlardan savunma sanayiinin olumsuz etkilenmesini de zarar hesabına ekleyebiliriz.]
Kursa bir türlü satın alınan S-400’ü, kurmasa başka türlü…
Peki de, ne yapılmalı?
Türkiye kendisini savaşın parçası olmaktan uzaklaştırmalı ve bölgedeki silahlı çatışmalara dönüşmüş ihtilafların ortadan kalkmasını kendisine dert edinmeli.
Meslekten diplomatlar devreye sokularak ddaha fazla alan açılmalı.
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025