Fehmi KORU
Biri, görüşlerini beğenmediği iki gazetecinin adını vererek “Öldüklerinde camilere sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın” demiş; diğeri, nereden icap etmişse, üniversiteler için ‘fuhuş evi’ tanımında bulunmuş…
Eskiler “Zırva çuvala sığmaz” demişler… Onlara uyup biz de “Elin cahilleri, ne olacak” deyip geçebilirdik. Ancak isimlerinin önünde akademik unvanlar bulunan kişiler bunlar; cahil olmamaları gerekiyor.
Cehaleti diploma eksikliğiyle tanımlamak yanlış.
İslam, herkesin bildiği üzere, birilerinin Allah adına karar vermesini kabul eden bir din değil. Cennetin anahtarı kimsede yok. İnsanları sağlıklarında hor görmek yetmiyormuş gibi, ölümleri sonrasında bile geniş kitleden ayırmak kimin ne haddine?
Üniversiteler için kullanılan çirkin tanımlamanın sahibi, eğer böyle bir sersem sepelekliği kendisine yakıştırıyorsa, onu kendi haline bırakmamız en doğru davranış olur.
Vaktiyle insanlar arasında görüş ayrılıkları yaşanır, yanlış bir görüşü savunanlar başka görüş sahiplerince görüşünü düzeltmesi için eleştirilirdi. Doğru olan davranış tarzı budur. Şimdi öyle değil, görüş ayrılığı içinde olunan insanlara ‘düşman’ muamelesi reva görülüyor. [Bu görüşün asli sahibi şarkıcı Cher; Guardian gazetesinde onunla yapılmış bir mülakatta karşıma çıktı. (“People, who just disagreed with each other before, are now enemies.”) Trump Amerikası için bu değinmede bulunuyor.]
Etrafta ‘düşman’ çok.
Dışarıya bakışımız da öyle. Vaktiyle hakkımızda iyi düşünmeyen ve o görüşlerini değiştirmek için çaba göstermemiz gereken ülkeler vardı; şimdi birbirimize hasım ve düşman gözüyle baktığımız ülkeler bulunuyor.
İşin tuhafı, o tür ülkeler de artık bize ‘müttefik’ gözüyle bakmaktan vazgeçtiler; içinde ‘hasım’ sözcüğü geçen yasa çıkarmışlar, ülkemizi o yasanın muhatabı haline getirip yaptırım uyguluyorlar.
Dünyanın da çivisi çıktı.
Cenazelerin cami kapısından geri çevrilmesini isteyen ve üniversitelilere hor gözle bakan kişiler, taraf seçtikleri insanlar ve kurumla kendileri arasında kolayca sempati ilişkisi kurabilecek çok geniş bir kitleyi karşılarına aldıklarını herhalde farketmiyorlar.
Yoksa fark ediyorlar ve bilerek isteyerek mi akıl almaz ifadeleri kullanabiliyorlar?
Amaçları ne o zaman?
Konuya tersinden de bakabiliriz.
O görüşlerin sahibi iki insanın çıkışlarını her zaman ve her yerde karşılaşılabilecek türden zırvalar olarak görüp onlara acımak da mümkün. Ama hayır, konuyu ele alma ihtiyacı duyanlar, muhatapları iki kişiyi ‘düşman’ yerine koydukları gibi, kınamayı onlarla sınırlı bırakmayıp o iki kişinin görüşlerini paylaşması mümkün olmayanlara da yaygınlaştırıyorlar. Onların da zihninde ‘düşman’ yerine koydukları bir kitle olduğu belli.
Saflar böylece tehlikeli bir şekilde ayrılıyor…
İslam uygarlığı farklı görüşler zemininde oluştu
‘Düşmanca bakış’ daha mikro düzeylerde de kendini belli ediyor.
Tefsir alimi olduğu eserlerinden de belli bir üniversite öğretim üyesi, akademik unvanlar taşıyan başka hocalar tarafından saldırılara maruz bırakıldığı için, en verimli olabileceği çağda emekliliğini istedi.
Akıl alır gibi değil.
İslam dünyasının ilk dönemlerinde rahatça konuşulup yazılabiliyordu; en aykırı görüşlere bile tahammül vardı. Bugünün Müslümanlarının da rahatlıkla bulup okuyabildikleri kitaplarda aykırı görüşlerin bulunmadığı mı sanılıyor yoksa? Oysa âlimlerin eserlerinin bazısı beğenmedikleri görüşlere cevap olmak üzere kaleme alınmıştır.
Yoksa okumuyorlar mı?
1500 yılı aşan tarihi boyunca, İslam düşüncesi, kendine özgü ama evrensellik iddiası bulunan bir uygarlığı, farklı görüşlerin serbestçe ifade edilebildiği dönemlerde edindiği özgüven ve bilgi birikimiyle oluşturabildi.
Karanlık olduğu genel kabul gören Ortaçağ’dan Avrupa’nın çıkışında Müslüman düşünürlerin hem kendi olgun görüşlerinin hem de yine aynı düşünürlerin kendilerinden önceki uygarlıklara ait temel eserleri yaşadıkları dönemin ortak kullanım diline çevirmelerinin katkısı büyüktür.
Eski -veya yakın zamanda tercih edilen ifadeyle kadim- uygarlıklara ait eserlerden de yararlamıştır İslam âlimleri…
Nerelerden nereye geldik.
Galiba artık kendimize gelme zamanı şimdi.
Siyaset, tabiatı gereği ve biraz da günün genel geçer tercihiyle, muhatap aldığı kitleleri ‘kendi yanındakiler’ ile ‘karşı cephe’ olarak kaba bir bölünmeye tabi tutuyor. Kendimizi hangi safta görürsek görelim, siyasetin ayrımcı yaklaşımını, bizler de benimsemek zorunda değiliz. Her kafadan bir sesin çıktığı günümüzde, hoşumuza gitmeyen görüşlerin sahiplerine ‘düşman’ muamelesi yapmak kolaya kaçmak olur.
[Eleştirdiğim yaklaşımların yalnızca İslam dünyasına veya bize özel olduğunu sanmamanız için bir uyarı: Şu sıralarda genel kabullere aykırı söylem ve yazıları yüzünden cadı avına muhatap olan, akademik hayattan afaroz edilen, ‘düşman’ muamelesine tabi tutulan insanlar ABD’de ve Avrupa’da da çok. ‘Woke’ genel başlığı altında toplanan tahammülsüz bir kitlenin bozduğu entelektüel hava batı ülkelerini etkisi altına almış bulunuyor.]
Doğru olan, görüşlerinin doğru olduğuna inananların, farklı görüşlere, “Acaba onların söyleyip yazdıklarında doğruluk payı olabilir mi?” kuşkusuyla yaklaşmalarıdır. [Cenazeleri camilere almama tavsiyesini ve bilim kurumlarını hoş olmayan sıfatlarla anmayı ‘görüş’ saymak zorunda değiliz.]
Çok aykırı bir tez mi bu?
Hayır, Zümer suresinde (ayet 18) Müslüman tanımını “Her sözü dinleyip en güzeline uyan insanlar” olarak yapıyor Kur’an…
En güzele ulaşmanın yolu zihni kapatmaktan değil onu her görüşe açık tutmaktan geçiyor.
Üniversitelerde okuyan gençler, büyük fedakarlıklara katlanarak onları bilim yuvalarına gönderen anne-babalar üzülmesinler; yarından bugün olduğumuzdan daha fazla umutluysak, bu, onlar sayesindedir.
Farklı görüşlerini kitlelerle söylem ve yazı olarak paylaşanlar da bugünkü aşırılıkların iz bıraksa bile bugüne ait olduğunu, yarının çok daha farklı olacağını bilsinler.
Bilsinler ve çekinmeden konuşup yazmaya devam etsinler.
“Söyletmen, vurun” anlayışı bir imparatorluğa mal olan mazide kaldı; hortlatmayalım, yazık olur.
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025