Hüseyin ÇAKIR
Öyle bir “zaman”dan geçiyoruz ki; yönlendirici/ yönlendiren “akıl”lar, gözümüzün içine sokarak seçtikleri olguları, kurguları ve algıları; mühendislik maketleri üstünde kurdukları senaryolarıyla bizleri inandırmaya çalışıyorlar.
Sirk hayvanlarını eğiten eğitmenler gibi bize bazı “şey”leri öğretip/ eğitip buna göre düşünmemiz ve davranmamızın en “doğru” olduğunu sürekli tekrarlıyorlar.
O kadar çok tekrarlıyorlar ki: Zihin, mantık ve duygu başka türlü düşünmeye ne zaman ne de fırsat bulabiliyor.
“Sen”, sen olarak düşünemez hâle geliyorsun. Günlük “siyasal” oportünizm toplumu esir almış durumda.
Perdedeki Karagöz- Hacivat kavgası tekerlemeler, tekrarlar bıkkınlık yaratıyor. İnsan onuru, haysiyet, temel ahlak, ahlaki değerler, “siyasal oportünizm” adına sakız gibi çiğneniyor, kâğıt peçete gibi kirletilip sağa sola atılıyor.
“Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?” sözünde olduğu gibi, “kavramlar ve anlamları”nı bilerek mi yazılanları, konuşulanları, nutukları dinliyoruz? Konuşurken kullanılan kavramlar ezberlenmiş/ ezberletilmiş refleks gibi mi ağızdan çıkıyor.
“Günlük bilinç”i kuşatarak yönetmeyi amaçlayan siyasi-ideolojik propaganda salvoları altında, “derin” düşünmek, “ötesi”ne bakmak, “hakikati- gerçek” olanı olduğu gibi ifade etmek, yazmak, söylemek neredeyse imkânsız hâle gelmiş durumda. Anlam ve mana üstünden düşünmek “renksiz”lik, propaganda, siyasi- ideolojik taraf olmak, “anlamlı” ve “önemli” olarak kabul görüyor.
“Hakikat”i dile getirmek ve hakikatin tarafında olmak ile “ezber”i tekrarlayan amigo olarak tarafgir, yandaş, ait, aidiyet içinde olma “taraf”lılığı aynı şey olamaz elbette ki.
“Hakikat kimsenin tekelinde değildir.” Müthiş büyüleyici bir tanımlama. Her insanın kendi algısı, dünya görüşü ve de çıkarına göre “hakikat” olarak kabul ettiği, buna inandığı “DOĞRU”su var.“Doğru”, öğretilmiş toplumsal- ideolojik- politik- tırnak içinde, “inanılmış” düşünce. Herkes/ her kişi bir doğruya inanabilir, inandırılabilir. Doğru olarak kabul edilen, hakikat değildir: “Hakikat”, “iradi ve öznel” olanın dışındadır; “kendi başına, kendi varoluşsallığının yasallığı içinde var olandır”. Hakikati anlamak için, özgür ve özgürlükçü olmak: “BEN” olmak için ‘boş-saf’ olunmalı. Ezberlerle ve öğretilmişlikle düşünmek yerine, kavramların anlamının “anlamı” üstünden düşünmek, İnsanı özgür kılan ve özgürleştiren şeydir.
Mürit olmak çok basit ve kolay; çünkü kalabalık içinde ‘önemli’ olmak için ruhunu, vicdanını ve bedenini feda edip aklını ipotek altına alarak sana gösterilen perdeye bakarsın. Özgür olup düşünmek ve ‘kendin olarak kendin olmak’ çok zordur. Özgür olduğunda tek başına, yalnız, ruhun ve vicdanınla baş başa, duvarın ötesine bakarsın, kimsenin görmediğini görürsün.
Söylenen söz yalnızca ağzından çıkmıyor. Ruhtan, zihinden, vicdandan, bilgi ve bilmeden çıkıyor.
Her gün çok kere kullandığımız veya dinlediğimiz kavramların üstüne düşünüp, hani yapı/söküm yapmasak da, kullanılan kavramlarla, ideolojik düşünme, zihniyet dünyası ilişkisine göz atılsa ortaya ne/neler çıkar?
Örneğin, Profesör Samim Akgönül, “siyasa” ve “devlet “ kavramlar ve anlam üstüne şöyle diyor: “Etimoloji iyidir. Türkçede ‘devlet’ kelimesi Arapçadaki dawla teriminden geliyor. Terimin ilk anlamı şans, talih, servet. Daha sonra ‘şanslı’ olan bireyin (kral, sultan, padişah) elindeki gücü, iktidarı tarif ediyor kavram. Ve sonunda da bu gücü temsil eden örgütler ağını. Batı dillerinde Etat, State, Staat gibi Latinceden türemiş kelimeler ise ‘durum’ demek. Hatta bir andaki durum ve dolayısıyla bu durumun toplumun iç örgütlenmesine yansıması. Aradaki felsefi fark büyük.
Aynı felsefi fark ‘siyaset’ kavramında da mevcut. Gene Arapçadan gelen bu kelimede de bir güç, bir hiyerarşi görmek mümkün. Kelimenin ilk anlamı ‘at terbiyeciliği’, Seyis de aynı anlamdan türemiş. Oysa Frenk dillerindeki ‘politika’ Yunancadan türemiş polis’i, yani şehri yani ‘kamu’yu ilgilendiren her şeyi kapsıyor.
Evet, etimoloji iyidir. Kapılar açar. Diğer bir deyişle devlet yukarıdan aşağıya bir tahakküm, siyaset ise bu tahakkümün hem yöntemi hem de aracı. Bu anlayışta devlet mütehakkim, hükmedici.” (http://kuyerel.org/yazarlarimizYaziGoster.aspx?id=1616&yazarId=63)
İNSANİ İNSAN, ARAÇSALLAŞMIŞ İNSAN
Doğru ile yanlış, hakikat ile manipülasyon, ahlaki olanla ahlaksızlık, değer ve ilkesel olanla, önemli olmak ve çıkarcılığı her şeyin önünde ve üstünde olması. Bir insanı anlamlı İNSANİ insan yapan, ahlak, değerler, ilkeler, vicdan... gibi soyut ve soylu kavramları içselleştirerek yaşam biçimi hâline getirmesidir. Özgür ve özgürleşen “birey”ler de bu insanlardır. “Araçsal”laşmış insan: İNSANİ olanlara yabancılaşmış, hem otoriter, hem/de otoriteye boyun eğer. Bağımlı, bağlı, aidiyet duygusu dışında “var” olmaktan korkan, korktuğu içinde şiddet yüklü, saldırgan olur. Cesaretini parçası olduğu aitlikten alarak, araçsallaştığı “şey”e daha çok bağlı ve bağımlı hale gelir, kendisi olmaktan çıkarak, varoluşunun bütün değerlerine yabancılaşıp, bütün değerleri de araçsallaştırmış insan olur. Duygu ve mantığın devreden çıkarak, “araçsal aklın” yönettiği tırnak içinde “insan”dır.
Kapitalizm insanı tüketimin parçası olarak araçsallaştırmıştır. Bütün ideolojiler “yeni insan” tipi/modeli yaratmayı temel amaç olarak önlerine koymuşlardır. Yapılmak istenenler ve yapılmış olanlara göz atıldığında görülmektedir ki; insan, İNSANİ olma bağlamından kopartılıp otoriterliğin parçası hâline getirilmek istenmiştir.
Özgürlük ve özgürleşme aynı zamanda insani İNSAN olma mücadelesi olarak bütün zamanlarda devam eden mücadeledir.
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018