Kurtuluş TAYİZ
İnsanın nerede özne, nerede nesne olduğunu kestirmek zor. Kendi kararıyla hareket ettiğini düşündüğünde bile insanın aslında daha büyük bir iradenin uygulayıcısı olması mümkün. Bazen bu kaçınılmaz da olabilir; ne olsa insan toplumsal bir varlık, bireyliği de bir yere kadar. Fakat bir cemaatin parçası olmak insanın öznelliğini tümden ortadan kaldırmaz; insan yine de kendi hayatının sahibi olabilir.
Son yıllarda şikâyet ettiğimiz kutuplaşma olgusu da sert çatışma ortamlarında bireyin kendi cemaatine ya da kendisine yakın bulduğu bir cemaate daha fazla sokulması, sığınması anlamına geliyor. Cemaate uyum sağladıkça birey kendini daha güvende hisseder.
Buraya kadar aslında her şey normal; ama bana anormal gelen bir cemaatin başka bir cemaat tarafından güdülmesi. Son aylarda olup bitenlere baktığımda kendilerini "laik", "demokrat" ve "özgür bireyler topluluğu" olarak tanımlayan ulusalcı, ulusolcu, solcu cemaatlerin, iddia ettikleri kadar "özgür" olmadıklarını görüyorum. Gülen Cemaati tarafından güdüldüklerini izliyorum şaşkınlıkla. Haliyle o bireyleri hayatın içinde devinen özneler olarak görmek zorlaşıyor.
Neredeyse dile getirdikleri hiçbir şey bu cemaatlerin öznelliğini yansıtmıyor. Kendi savaşları sandıkları şey aslında Gülen Cemaati'nin başlattığı bir darbe süreci; bu sürecin zamanını belirleyen, aklını üreten, sözlüğünü oluşturan Gülen Cemaati; ilk hamleyi onlar yaptı, operasyonları onlar tezgahladı, bütün siyasi söylemi Gülen Cemaati üretti; peki o halde nasıl oluyor da diğer cemaatler kendi hayatlarının, savaşlarının öznesi olduğunu sanabiliyor? Sol cemaatler iktidara karşı kendi kavgalarını verdiklerini düşünürken nasıl oluyor da Gülen Cemaati'nin uzantısına dönüşebiliyor? CHP ve ulusalcı cemaat de öyle; devlet sayesinde elde ettikleri ayrıcalıkları korumak için mücadele ettiklerini sanarken nasıl oluyor da Gülen'in güdümüne girme gafletine düşüyorlar? Bu durum diğer cemaatlerin akılsızlığından kaynaklanmıyor elbette; bunun sırrı Cemaat'in diğer cemaatlere göre daha somut siyasi hedeflere ve bu hedeflere ulaşabilmek için gerekli araçlara sahip olmasında yatıyor.
40 yıldır devlete sızan Cemaat'in amacı devlet aygıtını, devlet gücünü ele geçirmekti. 17 Aralık darbesine kadar da büyük hazırlıklar yaptı. Cemaat sadece devlete sızmadı, diğer cemaatleri etki altına alabileceği bütün alanlara sızdı. Sahte sivil toplum kuruluşları ve gençlik örgütleri kurdu. Meslek kuruluşları oluşturdu. İş dünyasını baskı altına aldı. Siyasi partilerin içine sızdı. Yeni sol partiler kurdurdu ya da bu partilere kendi üyelerini yerleştirdi. Medyayı kontrol ve yönlendirme gücüne sahip oldu. Sahte kimliklere sahip yazarlar, akademisyenler, hukukçular üretip piyasaya sürdü. Direnç odaklarını tasfiye etti. Siyasi şahsiyetleri şantajla, baskıyla kendisine bağladı...
Oyunu kuran, savaşı başlatan irade Gülen Cemaati’ydi, diğer cemaatler ise bu siyasi oyunun figüranı.
Kuşkusuz Cemaat'in peşinden gitmenin kendileri için mantıklı bir izahatı vardı; siyasi çıkar ve hesapların bir yerde birleştiğini, "ortak düşmana" karşı birlikte hareket edildiğini düşündüler. Ancak bu rasyonaliteyi sağlayan bile bence Cemaat ve ona bağlı çalışan "akıl üreticileri"ydi. Demokrasi, özgürlük ve adalet peşinde olan bireylerin veya cemaatlerin, polis şefleri ve savcıların kalkıştığı bir darbe girişiminin peşinden gitmesi rasyonel olabilir mi? Elbette olamaz!
İnsan her şeyi rasyonel kılabilir ama gerçek kılamaz. Cemaat'in başını çektiği koalisyonun akıl üreticilerinin de neredeyse bütün mesaisi günlük siyasi hayatı Erdoğan karşıtı bir rasyonellikle kuşatmak. Mantıklı görünen ama gerçek olmayan görüşlerle dolduruyorlar her gün fikir pazarını. Fakat doğrulardan, gerçeklerden yoksun oldukları içindir ki Erdoğan'ı devirecek gücü de bir araya getiremiyorlar. Maalesef laik, ulusalcı-solcu cemaatlerin ve özellikle de kendilerini yeryüzünün küçük tanrıları gibi gören seküler gençliğin durumu içler acısı; kendi aklının ve hayatının efendisi olduğunu sananların Cemaat'in kurduğu oyunun birer figüranı olmasının trajedisidir bu.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019