Mehmet ALTAN
8 yaşında katledilen Narin’in iç acıtan mezarı, toplumsal metabolizmadan alınmış bir damla kan gibi…
Bünyedeki bütün hastalıklı karanlıklara ışık tutuyor, o ışık o cinayetin ve toplu sessizliğin üzerinde dolaştıkça insanın ruhu kararıyor.
İvmesi artan bir hastalanma ve çürüme süreci yaşanmakta.
xxxxxxx
Halbuki “basın tarihinin” peşinde koşanlar, 2009 yılının benzer hastalıkların şifa bulmasını sağlayacak çok önemli bir gelişmenin yaşandığı yıl olduğunu biliyorlar.
Şimdi inanmak çok zor ama o yıllar Türkiye’nin dünyanın “liderlerinden” biri olduğu, büyük bir gelişmenin liderliğini yaptığı yıllar.
Dünyanın en önemli anlaşmalarından birine “İstanbul”un adını verdirtecek bir devlet olduğu yıllar.
xxxxxxx
Geçenlerde hatırlatmıştım, şimdi biraz daha detaylandırayım:
Nahide Opuz'un annesi, 27 Şubat 2002'de Diyarbakır savcılığına ölüm tehditlerinin yoğunlaştığına dair şikâyette bulundu. Bu şikâyet henüz sonuçlanmadan, 11 Mart 2002'de kızını yanına alarak İzmir'e yerleşmek üzere bir kamyona eşya yüklemişken; aracın önünü kesen Hüseyin Opuz tarafından vurularak öldürüldü. Hüseyin Opuz aleyhine 13 Mart 2002 tarihinde kamu davası açıldı.
Nahide Opuz’un Aralık 2001'de açtığı boşanma davası annesinin öldürülmesinden sonra sonuçlandı ve çift boşandı.[
Annesinin öldürülmesinden sonra AİHM'e başvuran Nahide Opuz, başvurusunda, yetkililerce yaşam haklarının korunmadığını, annesiyle maruz kaldıklarını şiddet ve tehditlere yerel makamların duyarsız kaldıklarını bildirdi. Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "yaşam hakkı"nı güvence altına alan 2. maddesi ile "işkence ve insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağı"nı düzenleyen 3. maddesiyle "mahkemelere etkin başvuru hakkı"na dair 13. maddesine dayandırıldı. Başvuruda, kadınları aile içi şiddetten koruyan bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle de ve ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle de AİHS'nin "ayrımcılık yasağı"nı düzenleyen 14. maddenin de çiğnendiği belirtildi.
xxxxxxx
Nahide Opuz'un dava dosyasını inceleyen AİHM, ilk kez kadına yönelik şiddeti, ayrı bir şiddet türü olarak ele aldı ve yine bir ilke imza atarak 9 Haziran 2009'da bir devleti bir kadını koruyamadığı için mahkûm etti.
Türkiye, karar uyarınca Nahide Opuz’a tazminat ödedi ama hikâye orada bitmedi. Opuz davası, İstanbul Sözleşmesi'nin ilham kaynağı oldu, neredeyse Sözleşme'nin gerekçeli metnini oluşturdu.
Yani Sözleşme gerçek bir hikâyeden, tam da ilk imzacısı olduğu Türkiye'den doğdu.
xxxxxx
Kadınların ev içi şiddete karşı korunmayarak ayrımcılığa uğradıklarına dair AİHM kararı, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen yeni bir insan hakları sözleşmesi doğurdu. İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak anılan Avrupa Konseyi’nin Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Sözleşmesi, bu kararın üzerinde inşa edildi.
Opuz, ‘Eve geldim yemek yoktu…’ gerekçesiyle şiddet görmüştü. Bu cümle, sözleşmeye ‘toplumsal cinsiyet rolleri şiddete gerekçe olamaz’ şeklinde girdi. ‘Eşimin annesi ahlaka mugayir işler peşindeydi’ cümlesi sözleşmede ‘subjektif namus anlayışının şiddete gerekçe olamayacağı’ şeklinde yer aldı.
xxxxxxx
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olup 24 Kasım 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 247 vekilden 246’sının kabul oyu, 1 vekilin çekimser[ oy vermesi ile sözleşmeyi parlamentosundan geçiren ilk ülke oldu.
Yıl 2009… Türkiye, kadınları koruyan bir sözleşmeyi parlamentosunda kabul eden ilk ülke.
Türkiye için ne büyük bir onur.
xxxxxxx
Sözleşme, Narin’in yaşamasını sağlayacak maddeler de içeriyordu:
Şiddet mağdurunun öznesi bir çocuksa şayet, çocuğun velayeti ve ziyaret haklarının belirlenmesine ilişkin yasal tedbirler alınmalıdır.
Bu kapsamda taraflar velayet ve ziyaret süreçlerinde mağdurların emniyetini sağlamakla yükümlüdür.
32 ve 37. Madde çocuk ve erken yaşta evlilikler ile zorla evlendirmelerin geçersiz kılınması ve sona erdirilmesi için yasal tedbir vurgusu yapmaktadır.
xxxxxxx
20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Sözleşme'nin Türkiye bakımından bozulmasına karar verildi.
Türkiye tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne 22 Mart 2021 tarihinde fesih bildirimi ulaşmış ve Genel Sekreterlik bu feshin 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe gireceğini duyurmuştur.
Geri çekilme kararı, Türkiye'deki muhalefet partileri, yabancı devlet liderleri, Avrupa Konseyi, STK'lar ve sosyal medyada da içinde olmak üzere hem yurt içinde hem de yurt dışında pek çok kesim tarafından eleştirildi.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, kararı ‘yıkıcı haber’ ve Türkiye'de ve yurtdışında kadınların korunmasını tehlikeye atan ‘büyük bir gerileme’ olarak nitelendirdi.
xxxxxxx
Türkiye’de her gün 4 kadın öldürüyor…
Onca çocuk kayboluyor…
Narin’in kan donduran katli şimdi bütün bu sapkın hastalıkların üzerine projektör yaktı.
Kadınlar bu akut patolojik durumun şifasının, tek imza ile bir gecede reddedilen İstanbul Sözleşmesi olduğunu söyleyip duruyor.
xxxxxxx
2009 yılında AİHM’in verdiği Nahide Opuz kararı var…
2011 yılında “Opuz kararının” tüm gelişmiş dünyada büyük bir sevinç ve coşkuyla sahiplenilen İstanbul Sözleşmesi’ni doğurma süreci var …
20 Mart 2021’de tek imzayla bu anlaşmadan çıkış var…
2024’de Narin cinayeti var…
xxxxxxxx
2009’da kadın hakları konusunda dünyaya önderlik eden bir ülke, 2024’de kadın ve çocuk cinayetleriyle anılıyor.
Çocukların ırzına geçildiği belirlenen vakıflar görmezden geliniyor.
Bu nasıl büyük bir “gerileme”…
Bu nasıl bir çöküş.
xxxxxxx
2009’a ve 2024’e baktığımızda çarpıcı bir gerçekle karşılaşıyoruz, Türkiye’yi yönetenler “ne yapılması” gerektiğini biliyorlar, yapıyorlar…
Sonra, kendi yaptıklarını reddedip “yapılmaması gerektiğini” bildikleri işleri yapıyorlar.
Bu tuhaf ve anlaşılmaz savrulmanın sonunda kadınlar ölüyor, çocuklar ölüyor…
xxxxxxx
İvmesi artan bir hastalanma ve çürüme süreci engellenebilir, tedavi edilebilirdi…
İstenmedi.
Bile isteye korkunç bir gerileme dönemine girdik.
Yürüdüğümüz bu karanlık yolda her gün kadın ve çocuk ölüleri bırakıyoruz arkamızda.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025