Mehmet ALTAN
Basın Tarihi treni 2010 yılında dolanırken ben de o dönemde medya üzerine yapılan akademik çalışmalara göz atıyordum.
Daha evvel de göz attığım bir tanesinin son cümleleri şöyleydi:
“Bununla birlikte, son 12 yıllık dönemde Başbakan’ın gazeteci ve yayın organlarını hedef alan söylemleri, işten çıkarılan gazeteciler ve açılan tazminat davaları da baskının bir diğer boyutunu oluşturmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın, 26 Şubat 2010’da medya kuruluşu sahiplerine yönelik ‘Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Parasını sen veriyorsun yazarına sahip çık, yazdırma gönder’ şeklinde açıkça ifade ettiği sözler, iktidarın basına ve editoryal bağımsızlık kavramına bakışını yansıtmaktadır.
17 Aralık Süreci sonrasında medyaya sızdırılan ve Başbakan’ın yayın kuruluşlarına doğrudan müdahalesini gösteren kayıtlar da bu bakışın somut bir göstergesini oluşturmaktadır.
Basının kamusal işlevi, ticarileşme ve tekelleşmenin olası ve görülen zararlarından korunmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bunun için yapılacak yasal düzenlemelerin uygulama alanı bulması için ise öncelikle öneminin ve işlevinin kavranarak basının bir ‘değer’ olarak görülmesi gerekmektedir.
Günümüzde ise bu görüş, salt iktidarlar tarafından değil, medyayı ekonomik faaliyetlerinin tamamlayıcısı olarak gören medya kuruluşları tarafından da ihmal edilmektedir.
Bu noktada, ticarileşme ve tekelleşmeye karşı alınacak tedbirlerin yanında, gazetecinin editoryal bağımsızlığını bizzat medya kuruluşu sahibine ve idarecilerine karşı koruyacak yasal tedbirlerin de alınması zorunlu gözükmektedir.”
(Z. Burcu Vardal -“Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve 2003 yılı sonrası Uygulamaları”-Doktora Tezi)
***
Doktora tezlerine kadar yansıyan “Köşe yazarları her istediğini yazamaz. Parasını sen veriyorsun, yazarına sahip çık, yazdırma gönder” yaklaşımı, 2010 yılının başlarında medyadaki en hazin ve o kadar da popüler konulardan biriydi…
Bu “tez” önce AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında söylenmiş, daha sonra da sıkça tekrarlanır olmuştu.
Nitekim 3 Mart 2010’da Hürriyet Gazetesi’ndeki bir haberde en tafsilatlı hali vardı:
“Kalkıp da, ‘Şu yazarını at benimkini al’ demiyorum” başlıklı haber şöyleydi:
“Başbakan, köşe yazarlarıyla ilgili sözlerine dün, ‘birinci derecede muhatabının medya patronları’ olduğunu söyleyip açıklık getirerek, şöyle konuştu:
‘Bu patronlar bizi ziyaret ederdi zaman zaman, hâlâ da edenleri var. ‘Biz gerilim, kavga istemiyoruz, istikrar istiyoruz. İstikrar sayesinde işlerimiz de iyi gidiyor, iyi para kazandık bu dönemde, tansiyonu düşürmek istiyoruz’ diye gerilimden, gürültüden şikayet ederler.
Ben de her defasında, bunu bana değil millete durmadan karamsarlık pompalayan kendi adamlarınıza söyleyin diyorum.
O zaman da ‘Haklısınız ama biz bunlara sözümüzü geçiremiyoruz’ diyorlar.”
***
Konuşma şöyle devam ediyor:
“Ben bir okuyucu, izleyici olarak bir yazarı, gazeteyi, sunucuyu, televizyon kanalını beğenmiyorsam, yazdığından, yaptığından memnun değilsem şahsen onu okumam, izlemem olur biter.
Demokrasilerde sivil itaatsizlik konuşulur da ‘Demokrasi mücadelesi veren bir genel başkan bu düşüncesini söylemesin’ deme hakkını kim kendinde nasıl buluyor?
Sanki siyasi rakipmişiz gibi hasmane bir yayın politikası izleyenler olursa, yalan yanlış haberler yapılır bunlar yaygınlaştırılırsa ona gösterebileceğimiz en medeni tepki de o yayınları boykot etmemiz olabilir.”
***
“Bir medya patronunun kendi gazetesinin yazarından, çizerinden, sunucusundan, benim, sizin gibi, şikayet etme hakkı yoktur.
‘Ben de gazetemin, televizyonumun yayınından memnun değilim ama elimden bir şey gelmiyor’, inanın söyledikleri aynen bu.
‘Ben gerilim istemiyorum ama gerilimi tahrik eden yayınlara da bir şey diyemiyorum’ diyemezsin.
Gazetenin yayın politikasını sen belirliyorsun.
O yayın politikasına uymayan adam orada nasıl durur, bir dükkân açıyorsun şirket açıyorsun, batırmak için elinden ne geliyorsa onu yapan yöneticiyi, iyi çalışmayan bir tezgahtarı orada tutar mısın?
Hemen ertesi gün kapıya koyarsın.”
***
“ Efendim ‘Basın, medya dünyasında böyle değil’… Nasıl böyle değil ya, aynen öyle.
Geçmişte örneklerini gördük. Bunu değiştirip değiştirmeme sana ait olan bir şey. Onu bize sorma, bizimle de gelip konuşma. ‘Bizimle bununla gelip konuşmayın bizden isim istemeyin’ demişimdir hepsine.
Bugüne kadar hiçbir basın patronu, bana, ‘şu yazarını at demiştir’ diyemez.
Gelsin benimle yüzleşsin.
O denli aşağılık oyunların, hesapların içine girmem.”
***
Ve konuşmanın finali :
“Medya patronunun yayın kadrosunu seçme, tasvip etmedikleriyle yolunu ayırma hakkı vardır.
Ben kalkıp da şunu at, benimkini al demiyorum ki. Ortaya çıkan üründen memnun değilseniz o sizin sorumluluğunuz, gelip de bana hem ağlarım hem giderim yapma.”
***
2010 yılındaki medya tartışmaları, sonrasına bakıldığında en keskin virajlarından birini oluşturuyor…
Medya tarihi, medyanın nasıl ve neden öldüğünün hikayesi gibi…
Yavaş yavaş ve naklen ölmüş.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025