Mehmet ALTAN
Yazının başına oturduğumda, Angelina Jolie, Suriye rejiminin gazabından kaçıp kurtulma çabası içinde, sayıları her an artan Suriyeli mültecilerin toplandığı Hatay’a inmiş...
İlk ve orta eğitimdeki 16 milyon öğrenci üç ay sürecek yaz tatiline başlamış...
Abdullah Öcalan’ın avukatları ‘ateşkesin uzatılması’ gerektiğini söyleyerek yeni bir umut ateşinin sinyalini vermişlerdi.
Yerküredeki hayatı izleyen ben ise sabahtan beri yanı başımız Suriye’de, Esat rejiminin dünya medyasında okuduğum vahşet hikâyelerinin dehşeti içindeydim... Hatay’a sığınan mülteciler, İngiliz The Times Gazetesi’ne verdikleri demeçlerde, kadınların askerler tarafından nasıl tecavüze uğradıklarını ve işkence gördüklerini bir bir anlatmışlardı...
Gazetenin muhabiri, Hatay’daki hastanede yatan en az iki kadının Suriye askerleri tarafından tecavüze uğradığını ve Türkiye’de tedavi gördüğünü yazmaktaydı... Gazetenin konuştuğu bir kadın mülteci, askerlerin en az bir kadının yüzünü bıçakla kestiğini, bir kadının ise göğüslerini kestiklerini anlatmaktaydı... Aynı tanık, en az 12 kadının tecavüze uğradığını, onları kurtarmaya çalışan erkeklerin yüzüne de asit atıldığını dile getirmişti... Bir diğer mülteci, Cisrüş-Şugur’da 12 kadına şişelerle tecavüz edildiğine ve daha sonra bunlardan dördünün boğazları kesilerek öldürüldüğüne tanık olduğunu söylüyordu...
Suriye ordusunun kendi halkına uyguladığı vahşeti haber olarak okumak bile dayanılır gibi değildi...
Çok yakın zamana kadar çok fazla iç içe olduğumuz Suriye rejiminin maskesiz yüzünün korkunçluğu dehşet vericiydi...
***
Suriye’deki Esat rejiminin iç yüzünü gördükçe, kendi keyfine göre ülke yönetmek isteyen, ilke ve kuraldan pek haz etmeyen Türk siyaset sisteminde, tavizsiz bir AB taraftarı partinin olmamasına biraz daha hayıflandım... AB yönünden hiçbir engel olmamasına rağmen onca zamandır ‘Rekabet Faslı’nı açmadığımıza, konunun gündemden iyice düşürüldüğüne yeniden takıldım... Ama daha da önemlisi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın 20 Aralık günü Hürriyet Gazetesi’ne verdiği demeci hatırladım...
Başkan Esad, “kısa bir süre önce Sayın Erdoğan, Suriye, Türkiye, Lübnan arasında Schengen gibi ortak vize önerisi yaptı. Ne düşünüyorsunuz” sorusuna şöyle yanıt veriyordu:
“Bu konuyu ilk gündeme getiren bendim. Hatta adını bile buldum. Onlarınki Schengen’se bizimki de ‘Şamgen’ olsun dedim. Üç yıl önce Türkiye ile Suriye arasında sınırlarda serbest geçiş olmasını konuşmaya başladım. Geçen yıl Türkiye ziyaretimde Tayyip Erdoğan ‘biz hazırız’ deyince de çok şaşırdım.”
***
Schengen yerine Şamgen...
Schengen sadece Lüksemburg’un güneyinde bulunan ufacık bir kasaba değil...
Schengen, sadece 1985’in Haziran ayında yedi AB üyesi ülkenin aralarında bir anlaşma imzalayarak tüm sınırları kaldırdığı anlaşmanın adı değil...
Schengen, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygı gösterilmesini temel amaç haline getirmiş rejimlerin ortaklığı...
Şamgen ise...
Askerlerin şişelerle kadınların ırzına geçtiği, göğüslerini kestiği, onları kurtarmaya çalışan erkeklerin yüzüne de asit attığı rejimin adı... Suriye Devlet Başkanı Esat Hürriyet Gazetesi’ne ne diyordu?
“Onlarınki Schengen’se bizimki de ‘Şamgen’ olsun dedim.”
Onların ki...
Ve bizim ki...
‘Biz’ kim ‘onlar’ kim?
Batılılar mı? Gâvurlar mı? Hıristiyanlar mı? Gayrimüslimler mi? Yoksa demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygı gösterilmesini temel amaç haline getirmiş rejimler mi?
Dün, Angelina Jolie’nin Hatay’a yaptığı ziyaretle tüm dünyanın bir kez daha dikkatini çeken Suriye’deki rejimin kanlı vahşetine bakılır ise Esat’ın ‘onlar’ diye tanımlayıp kastettiği, bal gibi de demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygı gösterilmesini temel amaç haline getirmiş rejimler...
***
Biz ve onlar...
Şamgen ve Schengen...
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıklara saygı...
Veya...
Irzına şişeyle geçilip, göğüsleri kesilen ve onlara sahip çıkan erkeklerin yüzüne de asit atılan Ortadoğu’nun eli kanlı faşist rejimleri... AB’yi iyice dışlayıp, Ortadoğu eksenine ve oradaki rejimlere fazlasıyla yapıştığımızda, farkı görün...
Ve çocuklarımızın selameti açısından da unutmayın...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…”
4.07.2025 - Basın Tarihi: Sahur Pilavı…
26.06.2025 - Basın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası”
20.06.2025 - Basın Tarihi: Ey Mübarek…
15.06.2025 - Basın Tarihi: Uçağı Kim, Neden Düşürdü?
29.05.2025 - Basın Tarihi: Konuşmadığımız Bir 19 Mayıs Daha Var…
23.05.2025 - Basın Tarihi: Fenerbahçe, Deniz Gezmiş, Yunanistan…
10.05.2025 - Basın Tarihi: “Batıda düello vardır, doğuda pusu”…
25.04.2025 - Ankara duymaz, U2 ve Bono duyar
4.04.2025 - “Yetmez Ama Evet” Referandumu…
20.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Palalı hukuk… 11.07.2025 Tüm Yazıları
faruk tuncay
Düşün artık Kürtlerin yakasından. Arapın, Türkün, Farsın devleti varken Kürtlerin devleti neden olmasın! Çekin arabanızı Kürdistandan, bırakın bildikleri gibi yaşasınlar. Bu saatten sonra Kürtler başkalarının egemenliği altında yaşayamaz.