Mehmet TIRAŞ
Ben bu yazımı İstanbul üzerine yazacaktım hem de övünmüş gibi olmasın kimsenin değinmediği veya akıl etmediği konuyu ele alacaktım..O konu hakkında kısa bir bilgi vereyim Başbakan’ın İstanbul üzerinden ülkeyi dönüştürmeye kısacası format atmaya kalkma nedeni; sosyolojik olarak İstanbul da hayal ettiğiniz bir toplumsal projeyi hayata geçiremezseniz, ülkede toplumsal bir dönüşümü sağlayamazsınız…Çünkü İstanbul,İzmir ve bir iki şehrin dışında tüm şehirlerde hayat sabah namazıyla başlar yatsı namazıyla sonlanır.İstanbul da hayat yirmi dört saat devam eder, bu şehrin gecesi vardır ama içinde uykusu yoktur.Bu tezden yola çıkarak Gezi direnişinin yarattığı özel hayatı da kapsayan bir yazıyı yazacağım sözünü verip,güncele döneyim.
Değişim insanı yanlış yola mı sokar yoksa yanlış yoldan mı çıkartır?
Değişim, değiştim demekle olmuyor..Değişim, zihniyet değişimiyle başlar, kıyafet değiştirmeye veya damak zevkini değiştirmeye benzemez..Sevmediğini anlamak,insan odaklı hayatı okumaktan başlıyor; din,ırk,mezhep ve kültürlerden yola çıkarak ,gelenekselin ilkel olanlarını devredışı bırakarak,yer yüzüne ayak uyduran,çatışmasız bir toplumu yaratmanın mücadelesini kapsar değişim.
Değiştim diyenler ilk önce dünyadaki değişimlerden örnek vererek artık bu çağı okumanın ve uygulamanın zamanı geldi de geçiyor ,diyerek farklılığını anlatmaya başlar…Ama hiçte öyle devam etmesi kolay değildir değişim;yüzmenin teorik olarak öğrenilemediği, derin sularda öğrenildiğini gösterdiği gibi..
Bizim Başbakan Erdoğan da böyle başlamadı mı?
Ben Milli Görüş Gömleğini çıkartım,deyip bir günde üç AB ülkesini ziyaret ederek, Türkiye’yi AB üyesi olması için kolları sıvamadı mı?..
Erbakan AB’ye batı kulübü deyip kökten karşı çıkar İslam ittifakından bahseder,Batı karşıtı kurumlara alternatif ittifak kurumlar önerirdi; deniz ve plaj turizmine karşı çıkar, Erdoğan ve arkadaşları da Milli Görüşten kopmadan önce çılgınca desteklerlerdi..28 Şubat sürecinden sonra gelenekçi/ yenilikçi diye ayrışıp değişen dünyaya ayak uydurmak için,Batıya yüzlerini dönüp AB standartlarında bir demokrasiden bahsedip ülkenin AB içerisinde yer alması konusunda bir yol haritası çıkarttılar Erdoğan ve yol arkadaşları..İlk üç yılda çok hızlı bir yol aldılar, AB’liğinden müzakere tarihi aldıkları günü ülkede bayram günü gibi kutladılar Ankara ‘da ama ondan sonra bir yol yorgunluğu mu, yoksa sapma mı,gizli ajandalarına dönmemi demeli,birden eksen değişimiyle yalpalamaya başladılar,askeri vesayetten kurtulunca; özüne dönüp asıl rengini göstermeye başlayıp;her olayı ve gelişmeyi din,mezhep,dini değerler ve çoğunluk üzerinden okumaya başlayıp politika belirlemeye soyundular..
Başbakanı Gezi Parkı Direnişi allak bullak etmiş olacak ki,kuzey Afrika gezisi dönüşü kendisini karşılayan seçmen kitlesi karşısında iyice ayranı köpürdü;giderken de işaretini vermişti gerçi,yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz,diyerek… Dönüşünde bunu yumuşatacağı düşünülmüştü ama hız kesmedi bir gün sonra Adana,Mersin ve Ankara Esenboğa havaalanından başlayıp Ankara’nın dört belirli noktalarında konuşması tam bir meydan okuması da, Gezi parkı direnişçilerine ve destekleyenlereydi.
Ardından da iki şehirde miting yapma kararı aldı Erdoğan, birisi 15 Haziran’da Ankara da diğeri de 16 Haziran da İstanbul..Bu mitinglerde Gezi direnişiyle dış dünya da ve içeride iktidarının zora düşmesi ve siyasi kariyerini en zor gününde gövde gösterisi yaptı.
Ankara Sincan meydanında 15 haziranda ki mitinginde kalabalığı görünce her zaman olduğu gibi coştu; hiçbir elinde ve masasından hazırlanmış metin olmadan esti gürledi,yeri geldi sanatçıları,yeri geldi dış medyayı,yeri geldi medyaya,medya deyince neden Türk medyasından şikayetçi oluyor hala onu anlamış değiliz,bir günde kendisine yakın sekiz gazetenin neredeyse aynı manşetle çıkması dünyanın neresinde görülmüş,bunu kavramış değiliz.
Sincan mitinginde bizim Başbakan ekonomideki başarılarını alalattıkça anlattı anzer balını tanıtırcasına hem tatlandırdı hem kıymetlendirdi, haklılık payı da yok değil..Ekonomideki başarısından dolayı,bunu dostu da düşmanda hakkını teslim ediyor..
Ekonomideki bu kadar başarının yanında gelir dağılımındaki adaletsizlikten hiç söz etmiyor, bankalardaki mevcut mevduatın yani hesabın yüzde 46’sı 51 bin kişinin olduğu,12 milyon insanın günde iki dolarla yoksulluğu yaşadığı,900 bin kişi açlık sınırına dayandığı, ekonominin yüzde 48’nin kayıt dışı olduğu, dünyada gelir dağılımı bozuk 5 ülkeden birisi olması,yılda iş kazalarında 1000 işçi ölüyor, 11 bir yıllık iktidarında 10 bin 850 işçi ölmüş,3 kişi iş göremez haline geliyor yani sakat kalıyor,dünyada iş kazalarında ikinciyiz, AB ülkelerinin 7 katından fazla işçi ölümleri, bunlar ne olacak, bu sorunlar başka ülkelerin sorunları mı,hiç değinmiyor Erdoğan bunlara..
Gelelim temel hak ve özgürlüklere bunlar ekonominin iyi gitmesiyle çözülecek sorunlar değil ki,bir de bunlar göz atalım:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine(AİHM) Rusya ile yarışıyoruz birincilik sırasını kapmak için, bu güne kadar Türk vatandaşlarının dosyalarının yüzde 90’ı devleti vatandaşına tazminat ödemeye mahkum etmiş,bu sizin hukuk sisteminizin ve yargı probleminiz değil mi?AP’in aldığı kararları tanımıyorsunuz,AİHM’nin aleyhinizde aldığı kararlardan dolayı niye tazminat ödüyorsunuz?
Medyanın baskı altında tutulması,muhalif olan gazetecilerin işten atılması,düşünce, ifade ve gösteri özgürlüğünün olmaması,ceza evinden tutuklu gazeteci sayısı..
Yine can alıcı sorunların başında gelen 17 bin 500 faili meçhul cinayetler var,bunları kim aydınlatacak,Roboski de 34 Kürt vatandaşını silahlı kuvvetlerinin savaş uçaklarıyla bombalayarak öldürdün ve üzerinden 18 ay geçti halde aydınlatmadığın gibi, üstünü örtmeye çalışıyorsun,birde üstüne üstlük 34 vatandaşını katleden komutanlara teşekkür ettin,teşekkür ettiğin insanları nasıl yargılayacak veya yargı önüne çıkartacaksınız?
Toplumsal gösteriler karşısında ne kadar demokrat olduğunu Gezi Parkı direnişçilerine gösterdiğiniz tavır ve izlediğiniz yol,seçimle gelmiş bir siyasetçiden çok, diktatör görüntüsü veriyorsun ve tüm dünya da seyrediyor..
AB’den niçin uzaklaştığınızı Gezi direnişi tüm çıplaklıyla belgeledi;eğer AB ülkesi bir ülke olsaydı Türkiye, Erdoğan bu keyfiye davranışı yapamazdı..
Hele ikinci saldırı emrini vererek Gezi Parkında demokratik haklarını kullananlara yaptığınız operasyon bir iç savaş görüntülerini verirken,ülkenin dört bir yanında insanları sokağa döktü..
Direnişin 20’ci gününde akşam saat 20 de başlayan direnişçilerle polis arasındaki çatışmaları televizyonlar canlı yayınlarında verdiler ve gün ışığına kadar devam ederken,dünyanın büyük kanalları da canlı yayına geçerek tüm yeryüzüne haberle yapıyorlardı,polisler masum insanlara savaş açtı,diye.
Dikkat çeken bu ikinci polis saldırısıyla İstanbul’un Anadolu yakası Taksime yürüdü, kitlelerle baş edemeyince polis, ilk defa Vali askerlerden yardım istedi ve askerler devreye girdi.Bu da olayların ne kadar büyük boyutlarda olduğunu gösteriyor..
Başbakana bir sorumuz var şu dilinden düşürmediği adeta pelesenk yaptığı kendini karşılayan her kalabalığın önünde,toplumu tahrik edercesine söylediği; polis baskısıyla camiye sığınan direnişçilerin “Cami de içki içtiler” sözünü lütfen belgeleyin..Bu kadar teknik bir takip ve görüntünün olduğu çağda,Gezi direnişine katılan insanların polis tarafından tek tek görüntülendiği bir olayda, bu iddiayı ya belgeler, ya da bu yalan Başbakanın müfteri bir din bezirganı olarak üzerinde kalır.
Tekrar söylüyoruz, şu Camide içki içtiler direnişçiler iddianızı,ya kanıtlayın ya da özür dileyin..
İnsanın yalancısına İslam dininde münafık ve kafir derler!.
Sn Erdoğan demokrat olmadığınızı kanıtladınız, siyasi yönünüzü de belirlediniz, hiç değilse yalan söylemeyin,iftira atmayın günahtır.
Ya sorunu çözersin, çözemezsen sorun senide sorun haline getirir.
İşte yaşadığınız gibi sn Başbakan.
Erdoğan,kendi cehennemine koşuyor dersek abartmış olmayız herhalde!..
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025