Mehmet TIRAŞ
Ergenekon davasını şanlı Gezi direnişiyle gölgelemeye ve yaftalamaya başladı Başbakan ve onun tetikçi yazarları dalkavuk medyası ama ‘güneş balçıkla sıvanmaz’ diye bizde güzel bir deyim vardır halk arasında..
Gezicilerin içinde darbeciler olabilir bunu kimse iddia etmiyor nasıl Vandalizmciler varsa.
Bu satırların yazarı Gezi direnişine günlerce karılmış çıplak gözle de gözlemleyerek, tam hatırlamıyorum ama en az yirmi yazı yazdım Gezi olayları üzerine..
Gezi de atılan sloganlardan birisi ‘Mustafa Kemalin askerleriyiz’ belli bir grup tarafından atılıyordu ama bu sloganı atanlar “ordu göreve” diye hiç bir ses duymadım.Hatta Mustafa Kemalin askerleriyiz sloganına karşı, Kemalizm’e karşı olanlarda ‘Mustafa Keser’in askerleriyiz’ diye mizahlaştırıyorlardı.Ortak slogan ise “her yer Taksim her direniş” bir koro oluşturuyordu.
Gezi direnişi Cumhuriyet tarihinde rastlanmayan hatta dünyada örneğine çok az rastlanan bir direnişti; ve ülkenin tam 79 ilinde bu direnişe destek verildi ve günlerce hatta haftalarca her akşam ortalama 2.5 milyon insan sokaklara döküldü meydanlarda toplandı,adeta bir insan seli aktı kentlerin meydanına.
Bir tane ses çıkmadı ordu nerede diye..Nasıl böyle bir iftirada bulunuyorlar hem de ağızlarından Allah’ı düşürmeyen din bezirganları söylüyor bunu,ancak buna edep yahu denilir.
Gerçi neler söylemediler başta da Başbakan bir ara diline dolamıştı polis şiddetinden kaçarak camiye sığınanlar için “Cami de içki içtiler” diye ama söylediği yalanın altında kaldı.Hala görüntü gösterecek Erdoğan bu yalanını DİB’lığına havale etmiş görünüyor.Din adamı dediğin böyle olur,siyasetçiye göre fetva veriyor.
Çok açık söylüyorum gezi direnişinden darbecilere ekmek çıkmaz ama artık Erdoğan’a da demokrasi dışı keyfi at koşturmazlar.Ya demokrasi ya demokrasi.
Bunu bildiği için Başbakan içinde gezi geçmeyen konuşması yok;rüyasında görse inanmayacağı bir olay gezi direnişi, kendini hala kabusta görüyor Başbakan,kimyasını bozdu Gezi olayları.
Milyonlarca insana çapulcu diyen bir zihniyetin, halkına sıçanlar diyen halk tarafından linç edilerek öldürülen Kaddafi de ne farkı olur.
Kaddafi’nin elinden insan hakları ödülü alandan da böyle bir benzetme beklenir, başka türlü de olamazdı.
Başbakanın Geziye takıntılı kalması çok doğal çünkü bu direniş sadece ülke içinde değil, demokratik yeryüzü de çok büyük destek verdi gezi olaylarına;Gezinin ruhu ve çıkışı değişik ülkelerde de uygulanır oldu. Brezilya da ki eylemlere referans olmasını kim küçümser!.
ABD’nin, AB’nin ve BMÖ’ nünün demokratik uluslar arası toplulukların, kurum ve örgütlerin Gezi olaylarına destek verirken, polis şiddetini kınayıp;Başbakanı uyarmalarının ötesinde karar almaları Avrupa Parlamentosunun(AP) kararı,başbakanın sadece karizmasını çizmedi meşruluğunu da tartıştırdı.
Erdoğan’ın dini otoriterleşmeye yöneldiğini, özel hayata müdahale etmeye başladığını,basın özgürlüğünü tanımadığını; Mısırda Mursi’ye benzer dini konularda siyaset yapmasının, askeri darbelere de meşruiyet kazandıran duruma getirdiğini ima ettiler.
AP’nin kararı çok dikkat çekici bir karardı ama başbakan efelik yaparak küçümsemeye kalkıyordu AP’nin kararını,fakat ABD’nin Gezi üzerine Erdoğan’a 19 defa beyaz saraydan uyarı açıklamalarına ise süt dökmüş kedi rolü oynadı ve suçluluk moduna girdi, hiç cevap vermedi ABD’ye dikkat ederseniz Erdoğan!.
Gezi direnişini Ergenekonla ve darbelerle ilişkilendirenlere Kargalar bile güler.
İşte böylesi gelişmeler ve olayların sıcağında,sınırımızda süren iç savaşın gölgesinde; Ergenekon davasının karar aşamasına geldik.Artık Türkiye de tutukluluk bir hükümlülüğe dönüştü bu çok büyük haksızlık.Klişe bir söz ama geç gelen adalet, adalet değildir.
Askeri Darbe yapma iddiasıyla yargılanan muvazzaf ve emekli generallerden ve içinde gazetecilerinde bulunduğu,Silivri de 6 yıldır süren Ergenekon Davassı,diye adlandırılan davanın 5 Ağustos 2013 tarihinde mahkemenin karar aşamasına gelmesiyle; TC’nin bir hukuk devleti olmadığını gösteriyordu.
Bu davaya sahip çıkan siyasi partilerin il örgütlerine onları destekleyen yayın kuruluşlarına polis operasyonlar yaparken,Silivri’ye gelecek olan, bu davaya destek verenlerin ilçeye sokulmayacağını öğrendik..Açıklayan da savcı değil İstanbul valisi düşünebiliyor musunuz?
AKP’nni önde gelen kurmaylarından TBBM başkanlığı ve Adalet Bakanlığı yapmış kıdemli siyasetçi Mehmat Ali Şahin’i bile çileden çıkarttı vali ;bu İstanbul valisini görevi değil,diyerek tepki gösterdi Karabük’te katıldığı bir iftar yemeğinde,detayını da veriyordu, hukuki olarak mahkeme karar alır savcılarda açıklar diyerek.Bu deneyimli siyasetçini itirafı ülkenin bir hukuk devleti olmadığını kanıtı olduğu gibi, Gezi direnişinin de ne kadar yerinde bir eylemi olduğunu tescillemiş oluyordu Erdoğan.
Gelin Gezi direnişi üzerinden hep beraber başbakanın sağlamasını yapalım!..
Eskiden sokakta askerler tankları yürütüyordu..
Şimdi Erdoğan sokakta Tomaları yürütüyor..
Eskiden askerler sokağa insanları çıkartmıyordu.
Şimdi Erdoğan,hak arayan insanların karşısına polisi dikiyor.
Eskiden askerler orduyu met ederdi.
Şimdi Erdoğan polise kahramanlık ünvanı veriyor.Hem de Gezi olaylarında hedef alarak insan öldüren polise..Gezi olaylarında 5 genç insan polisin şiddetiyle ölmüş,9 kişi de bir gözünü kaybetmiş, başbakanın kahraman polislerinin sayesinde.
Eskiden askerler yargıya hesap vermezdi.
Şimdi Erdoğan’ın sayesinde polisler yargıya hesap vermiyor.
Eskiden askerler Susurluğun üstünü kapatmaya çalışırdı.
Şimdi Erdoğan,askeri savaş uçaklarıyla öldürülen 34 Roboski katliamının, üstünü kapatmaya çalışıyor.
Eskiden askerler topluma yön verecek ülkeyi yönetecek kadroların Harp akademisinden çıkacak,diyordu..
Şimdi Erdoğan, İmam Hatip Okullarından mezun olanlar ülkeyi yönetecek ve kadrolar yetiştirecek,diyor.
Eskiden Harp Akademilerinin açılış konuşmasını yapan Genelkurmayın konuşmasını,televizyon kanalları yayın akışını kesip canlı yayına geçerdi..
Şimdi İmam hatiplilerin yemeklerinde,iftar sofralarında Erdoğan konuşmaya başlayınca, televizyonlar yayın akışını kesiyor hem de 15 kanal canlı yayına geçiyor.
Eskiden ana akım merkez medya Genelkurmaya sormadan manşet atmaz,televizyonlar haber yapmazdı.
Şimdi merkez ana akım medya Başbakan’a sormadan gazeteler manşet atmıyor,televizyonlar da haber yapmıyor.
Eskiden askerlerin istemediğine yazarlara gazetelerde yazdırmıyorlardı,televizyonlara çıkartmıyorlardı.
Şimdi Erdoğan’ın istemediğine gazetecilere ve yazarlara yazı yazdırmıyorlar,televizyonlara çıkartmıyorlar.
Eskiden Askerler Kemalist gençlik yetiştirmek istiyordu.
Şimdi Erdoğan dindar nesil yetiştireceğim,diyor.
Eskiden askerler,askerle çatışmada ölen PKK’lılara sünnetsiz, Ermeni dölü diyorlardı..
Şimdi Erdoğan Reyhanlı da terörde hayatını kaybedenler için 53 Sünni vatandaşım şehit oldu,diyor.
Eskiden yargıçlar Genelkurmayda generallerden brifing alıyordu.
Şimdi Erdoğan yargıya talimat veriyor.
Eskiden darbeciler türban özgürlüğünü savunan kızlara gidin evinizde takın diyorlardı.
Şimdi Erdoğan alkol kullananlara gidin evinizde için diyor.
Eskiden darbeciler Diyanet İşler başkanlığına fetva verdiriyorlardı;kürtaj dinen günah değil,diye.
Şimdi Erdoğan DİB’lığına fetva verdiriyor kürtaj dinen günah, diye.
Eskiden askerler topluma kışla üzerinden ayar çekiyorlardı.
Şimdi Erdoğan cami üzerinden topluma ayar çekmeye çalışıyor.
Başbakan Kemalist sistemden şikayetçi değil,nasıl olsa çağ gereği askerlerin artık darbe yapma dönemi kapandı.
Sistem beni besliyorsa demokratik olup olmaması çok önemli değil.
Bütün yetkiler ben de olduğuna göre; devlet gücümü kullanarak sandıktan aldığım güçte meşru sayılır; demokrasinin kuvvetler ayrılığını da tanımıyorum zaten, ben artık Kemalizm’in din versiyonunu uygulayayım zihniyetine geldi Başbakan.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025