Mehmet TIRAŞ
Okurken insanlığımdan utandığım ve elimden bırakmadan etkilendiğim üzerinde konuşulması tartışılması hatta beyaz perdeye aktarılması gereken bir romandan bahsedeceğim..
İslam ülkelerinde kadınların bilinen bir hikayesidir aslında ama bu roman biraz daha farklı, dramatik,ilkel insanlığa sığmayan İslam ülkelerinden birinde geçen kadın hikayesini anlatıyor ..
İlk önce Romanın yazarını, yayın evini ve çevirmenini tanıtalım ondana sonra kitabın öyküsüne gireriz..
Kitabı Kırmızıkedi yayın evi yayınlamış yazının başlık konusu yaptığım gibi kitabın adı “Kutsal Gece” yazarı ise Tahar ben Jelloun,çevirmeni ise F.Gönül Akgermen..
Ben çevirmenlere ayrı bir değer veren birisiyim yazar kadar önem veririm, bir kitabın çevirmenidir o kitaba edebi tadı veren..Nasıl yazarların kitaplarına editörler okunacak bir duruma getiriyorsa,çevirmenlerinde böyle bir ayrıcalıklı özellikleri vardır,bu romanın çevirmenine de hakkını teslim etmeliyiz.
Romana geçelim Romanın hikayesi Fas’ta geçiyor konusu ise her Müslüman ülkelerde kadınların nasıl o toplumların namusu ahlakı oluyor ama yönetimde,temsilde üretimde,sosyal hayattan koparılıyor ve ekonomik pay sahibi olmuyorlarsa, bu romanda da kadınlar erkeklerin arkasında gelen değil bedenlerine ve gönüllerine bile sahip olamadıkları gibi, babadan kalan mirasa da sahip olamıyorlar,cinselliğinin ve aşklarının bedelini de çok ağır ödüyorlar bu romanda da bunları okuyoruz.
Fas’ta kız çocukları babadan kalan mirasa sahip olamıyorlar,Fas’ta erkek çocuğu babası olamamak bir utançtır hatta bütün ailenin de utancı olarak algılanır ama toplumda gerçek suçlu kadındır erkek çocuğu doğuramadığı için..
Kadın çok istemesine rağmen bir sürü kız verir ama erkek çocuğu veremez kocasına,adam da annesinden ve diğer kardeşlerinden ne kadar nefret ediyorsa, çok sevdiği bir kızını erkek çocuğu gibi yetiştirmeye karar verir, mirasının bu çocuğuna kalmasını ister,sahte sünnet düğünü yapar babası kızına,sahte erkek çocuğunu nefret ettiği amcasının sara hastası bir kızıyla da evlendirir, yetişkin bir hal alınca.
Kız babasının istediği bir erkek gibi yaşamasını istemeyerek kabul eder, kendisini de öz olan cinsiyeti olan bir kız gibi düşünceleri içinde git geller içinde karışık duygularının ve göğsüne sardığı kızlığını gizlemenin sargısı içinde sahte bir hayatın rolünü oynar.
Dışarıdan erkek ama kıyafetini altında bir kadınlık duygularıyla hayata tutunmaya çalışır ama bunun nereye kadar gideceğini kendisi de bilmez.
Hasta babasının ölümüyle göğsünde sardığı bezi çıkartmasıyla kadınlık duygularıyla kendisine gelir ve bir yol belirler ama nereye gideceğini de bilmez doğduğu topraklardan ve bölgeden ayrılıp başka bir yerlere büyük şehirlere giderek cinsiyetinin bilincinde özgür olarak cinselliğini yaşamak ister karşı cinsinle,ancak bunun yolu da izini kaybettirmekten geçer.
Terk etmeden önce kendisini çok seven babasının mezarına gider ve mezarı açar babasının kendine aldıkları erkek çocuk kıyafetlerinin hepsini babasının kefeninin içine kor ve üstünü örterek mezarlıktan hızla ayrılır. Bir yerde babasının bu kıyafetlerle erkek gördüğü elbiseleri babasına teslim etmiş olur ve oyunun sonuna gelindiğini ve artık öz benliğini cinsiyetine döner ve cinselliğini yaşamayı düşünür.
Hiç tanımadığı bir yoldan hızla ilerlerken yolu bir ormanın içine düşer karşısına sakallı kendisinden çok yaşlı bir adamla karşılaşır, adam kızım bu ormanda tek başına nereye gidiyorsun diye bir soru sorar ama o hiç cevap vermez,yüzüne de bakamaz adamın yoluna devam eder, sakallı adam da kızın peşine düşer, adam adımlarını hızlandırdıkça,kadınlık duyguları heyecanlandırır kızı, korkunun aksine adamın kendisine tensel bir temas yapmasını ister yavaşalar ve adam bunu yakaladığı gibi ters bile çevirmeden kıza sahip olur, hiç yüzüne bakmadan adam çekip gider ama ilk defa yaşadığı cinselliği ve yüzünü görmediği adamdan, kadın olduğunu yaşar,elini bacaklarının arasına sürer ve bir kan lekesini görünce işte ben kadınım diye sevinir, tecavüz edilmesi aklına bile gelmez.
Şehre vardığında günlerdir yıkanmadığı için bir hamam gider, hamam bekçisi olan kilolu ‘oturaklı’ denilen bir kadınla tanışır, kadın buna sahip çıkar beraber kalalım der oturaklının evde görme özürlü din hocalığı yapan bir kardeşi vardır kendisi olmayınca yardımcısı olarak bunu seçer,adı da ‘konsolos’ dur.
Hamamın bekçisi oturaklı eve aldığı bu kadından gün geçtikçe rahatsız olur çünkü görme özürlü kardeşi bu kadına beklenenden daha çok ilgi gösterir çok nazik davranır,hatta duygusal bir yakınlık duyar kendine, kimsesiz yardımcısı kızda bunun farkındadır.
Konsolos’a evde kitap okuması ve sohbet etmelerinden bu ilişki yakınlaşmaya dönüşür ama kadın buna pek karşılık vermez mesafeli durur,konsolosun ablası kadınına olan kardeşinin ilgisini kıskanır, yarın kardeşimi bir randevu evine götüreceksin ve güzel kilolu olmayan bir kadın beğeneceksin onunla cinselliğini yaşasın, der..
Konsolosun bakıcısı olan kadın oturaklının söylediklerini yerine getirir ve kör adamın koluna girip randevu evine giderler, randevu evinde iki kadın getirirler bakıcısı konsolosa,bu kadınları görme özürlüye anlatır ama görme özürlü boş ver onları dışarı çıkart,gel ve benim yanıma otur der bakıcısına elini bakıcınsın yüzüne sürer okşar, ellerini öper bakıcısının da karşılık vermesiyle orada,ateşli bir seks yaşarlar ve çıkıp evlerine gelirler.Artık konsolos ile bakıcısının ilişkisi bir yerde evlilik gibi sürer.
Kör adamın kilolu oturaklı ablası,kardeşiyle sahipsiz kadının yakınlaşmasının bir aşka dönüştüğünü hisseder ve bakıcı kadına sürekli hakaret eder hatta evden atmak ister ama kör adam buna müsaade etmez,ablasıyla aralarında çok sert tartışmalar geçer.
Oturaklı eve aldığı kardeşinin bakıcından kurtulmak için bir yol arar ve bu kadının nereden geldiği kim olduğunun peşine düşer,izini sürer ve nefret ettiği amcasını bulur alıp eve getirir,kapıyı çalar oturaklı, bakıcı kadının kapıyı açmasıyla nefret ettiği amcasının karşısına dikilmesiyle bütün yaşadıkları gözünün önünde canlanır hiçbir şey diyemez oturaklı da kıs kıs güler,ne oldu bulamam mı sandın der amcası,bakıcı kadın bir an düşünür amcasına sen bekle ben eşyalarımı toplayıp geliyorum der, üst kata çıkar kör adamın çekmecesinde olan tabancayı alır dolu jarjorü de tabancaya takıp, alt kata inip kendisini götürmeye gelen amcasının bir jarjör mermiyi karnına boşlatır,polisler gelip kadını karakola götürürler.
Yargılama sonunda mahkeme kadına yirmi yıl ceza verir, tabi cezası kesinleşene kadar kör adam her hafta ziyaretine gelir onu teselli eder,kendisini yalnız bırakmayacağını söyler her ziyaretinde de hediyeler getirir para verir.
Kör adamın bu kadını ziyaret etmesine, gardiyanlar bu kör neyi görüyor ki ziyarete geliyor derler halbuki körün de bir aşk duygusu olduğunu düşünemeyecek kadar aşk duyguları körelmiş bir cahiller ordusudur bunlar.
Böylesi sıkıntılar ve sorunlar içerisinde tek başına hücresinde yaşayan, kadınlarla birlikte kalmayan ama kitap okumanın dışında, gözlerini bağlayarak körlüğün nasıl bir duygusunu içselleştirmeye çalışır körlüğün nasıl bir duygu olduğunu anlamaya, bakıcısı olduğu ve aşığı olan kendine kadınlığını yaşatan vefakar kör adamı anlamaya çalışır.
Bir gece gardiyanlar gecenin geç saatinde bütün mahkumların uyuduğu saatte kadını kaldırıp karanlık bir odaya götürürler, gözleri bağlı olduğu halde ama oda da bir ışık vardır bir masaya yatırıp bacaklarını açarlar kadının, bu işkence değil kadına yapılacak bir sünnet hareketidir, bu sünneti de kız kardeşleri yapar ceza evinde.
Kız kardeşleri bugün cezaevindeysen fazlasıyla bunu hak ediyorsun bizi mafettin, ailemizi yok ettin,mal varlıklarımız ortadan kaldırdın,şimdi biz bu deliği sonsuza dek tıkayacağız sana küçük bir sünnet yapacağız ama bu bir gösteri olmayacak,bu kez kesilecek olan bir parmak değil;hayır o küçük fazlalığı keseceğiz,iğne ve iplikle de bu deliğe kilit vuracağız.İstediğin kadar bağır kimse seni duymaz,senin ihanetinden sonra sevgili dinimizin değerlerini keşfettik.
Gömleğimi yırttılar ve bacaklarımı havaya kaldırıp,oraya alışık olan bir gardiyan duvardaki çengeli gösterdi, onlara ip buldu,ayrılmış bacaklarım iki yandan çekiliyordu..
Kardeşlerin en büyüğü ağzıma ıslak bir bez tıktı eldivenli elini gömleğimin altına koydu “küçük fazlalık” dediği şey ortaya çıkıncaya kadar vajinamın dudaklarını parmaklarıyla bastırdı,üstüne ilaç döktü,metal bir kutudan çıkardığı bir usturayı alkole batırdı ve bızırımı kesti.İçimden bir haykırış koparken kendimden geçtim ve sonra hücremde uyandım acılar içinde.
Kadın bu ilkel sünnet edilmesinden sonra fenalaşır ve gardiyanlar tarafından hastaneye kaldırılır, doktora olanların hepsini anlatır ve doktora yalvarırı iyi olana kadar hapishaneye göndermemsini ister,doktor için bu çok yadırganan bir durum değildir ,kadınlara yapılan sünnet olağan gibidir ama doktor kadına elinden gelen her türlü tıbbi yardımı yapar, hapishaneye de iyi olana kadar göndermez..
Kadın iyi olup hapishaneye dönünce imtihanlara girer ve ceza evinde memurluk görevi yapar, ceza evi yazışmalarını yapan en etkili memur olur,artık bir resmi kıyafeti vardır ama hala mahpustur, kadın kendini özgür hissedemez en çokta kadınlarla ilgilenir,kadınların havalanmaya çıkıp ta içer alınmalarında kadın olarak kendisi arar kadınları,ararken de kadınların her tarafını yoklaması gerekir yoklarken mahkum kadınlar ,kendilerini arayan kadının elini alıp vajinalarının deliğine kadar götürürler, böylesi yapan çok kadın vardır cinselliğini kendisinin dışında bir elin dokunması bile şehvet duygularını yaşatır mahpus kadınlara, bazı kadınlar kendilerini sık sık arattırır, hatta arayan kadının parmaklarını acıttıracak kadar vajinasının içine sokar..
Böylesi süren bir süreçte artık görme özürlü konsolos ziyaretine gelmez aşığı kadına, bir mektup gönderir ablası olan oturaklının öldüğünü, kendisinin de buralardan ayrılacağını söyler ve bir daha hiç ziyaretine gelmez yolun açık olsun,der..
Kadın bu mektupta oturaklı şişko kadının ölmesine üzülür ama en çokta kör aşığının kendisinden bir çocuk ve çocuklar istemesi aklına gelir, sünnet edilen kadınların çocuk doğuramayacağını ve benim sünnet edilmemi duymuş olmalı ki benden ayrıldı der kadın,onu unutmaya çalışır ama kör adamın kendine verdiği eğeri ve öğrettikleri aklından çıkmaz bir türlü.
Hele körlerin insanları nasıl tanıdıkları, koku duygularının nasıl etkili olduğu, insanın samimiyetini konuşmalarının ses tonundan çıkarttığı, bir insanın,üzgün ve sevinçli olduğunu yüzüne dokununca hissetmesi, bunların bir mucize olması aklına geldikçe görme özürlü aşığını ve kendine verdiği değeri unutamaz..
Cezası bitip d tahliye olunca ilk önce aşığı görme özürlu din hocası konsolosu bulmaya çalışır,oturaklının ölmediğini kardeşiyle birlikte yaşadığı evi bulur bir sahil beldesinde otururlar,oturaklı baya yaşlanmıştır sesinden tanır.
Oturaklı kadını görünce sonunda geldin yavaş konuş Aziz uyanır der ama Aziz kadının aşığı görme özürlü adamdır,kadın Azizin kulağına eğilir uzun zamandır bir erkek yüzümü okşamadı, haydi parmaklarınızla bakın bana,yavaş yavaş avucunuzun içiyle bakın dedim,bana doğru eğildi ve şöyle dedi Aziz,sonunda geldiniz.Roman böyle bitiyor.
Bu romanı okuyunca insan insanlığından utanıyor ama İslam ülkelerinde kadınların kaderi birbirinden pek farklı olmadığını ve değişmediğini görüyorsunuz.
Bu Romanı mutlaka okumalarını tavsiye ederim okurlarıma.. körlerin aşkı görenlerden daha tutkulu olduğunu ve aşkın gözünün de kör olmadığını öğreneceksiniz.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025