Melih ALTINOK
Hikâyedeki gibi, karşı yakaya çıkmak için nehrin akıp geçmesini bekleyen köylüye benziyorlar.
Nehre atlayıp asma bir köprü kurmak için ilk halatı taşıyanlara ve onlara cesaret, taktik verenlere sitem ediyorlar, kızıyorlar.
Doğal olarak anlattıkları karşıya geçmenin “nasıl mümkün olmayacağı”ndan başka bir şey değil. Pratikleri de “nasıl başarılamayacağı”nın en âlâ örneği.
30 yıllık savaşın en hararetli zamanlarında (Silvan’dan sonra yüzlerce genç öldü) “durma” kararı alan taraflara sözüm ona soldan soldan seslenenlere bir bakın allahaşkına.
Falanca gazetecinin yazmadığı bir ülkeye barış mı gelirmiş.
Emek Sineması yıkılırken silahlar sussa neye yararmış?
Erdoğan durup dururken niye barış isteyeyazsınmış?
Öcalan dışarıya çıkmak istediği için gençlerin birbirlerini öldürmemesi talimatı veriyormuş. PKK’nin megali ideasını bir garip barışa satmışmış?
Çözüme katkı sağlasınlar diye seçilen âkillere hükümet karar vermiş. Dolaysıyla ateşkes “resmî” bir projenin ürünüymüş...
Eeeeee?
En marjinal taleplerin bile meşru yöntemlerle konuşulabilmesinin yolunu açacak ilk adım olan silahların susması değil mi? Yıllardır, sizler de bizimle birlikte bu talebi dillendirmiyor muydunuz? Şimdi gençlerin ölmemesi koşulunu sağlamak için Türkiye’nin İsviçre standardında bir demokrasiye kavuşmasını mı bekleyeceğiz yani?
Bu kavganın taraflarından biri kanın durmasını kişisel bekası için “de” istiyor diye maksimalist kılçıklar mı atmalıyız ortaya.
Çözümün bir tarafındaki hükümetin sıfatı “resmî” diye barışa mesafeli durmak zorunda mıyız?
Şimdi ne düşünüyor bilmiyorum ama Ahmet Altan eskiden bu zevatı çöp evde yaşayan hastalara benzetiyordu.
Ne kadar da haklıydı.
Öyle sterildi ki çöpçülerin elleri
Çözüme direnenler, habire gazladıkları savaşın dağ cephesi de barıştan yana açıkça tavır koyunca ajitasyonun ve manipülasyonun dozajını arttırdılar.
Bizzat kendilerinin, maksimalist talepler gerçekleşmezse ve mutlak demokrasi [Aman tanrım!] gelmezse“bitmez” dedikleri, yani fiilen destek oldukları ezeli savaşın bir parçası olan istemezükçü yargının hepimizin eleştirdiği edimlerini önümüze koyuyorlar.
“Rober Koptaş’a, Ümit Kıvanç’a soruşturma açanlar mı barış tesis edecek” diyorlar.
MİT krizinde olduğu gibi, çözüme yönelik her türlü müzakereyi suç sayan yargının bazı unsurlarının, başka bir cepheden de olsa tıpkı kendileri gibi süreci sabote etmeye çalıştıklarını unutturmak istiyorlar.
Bu saçma sapan soruşturma kararını verenlerin barış sürecinin aktörleri olduğu yalanına bizleri inandırmaya çalışıyorlar.
Yetinmiyorlar, hepimizin kalbinde sızı olan bu savaşın çocuk mağdurlarını kullanıyorlar.
“Ceylan Önkol’un katledildiği vahşetin davasındaki takipsizlik kararını” “naberrr”edasıyla, hem de Ceylan’ın katlini Türkiye’ye duyuran bu gazetenin âkil adamlarının önüne koyuyorlar.
İnsan şu basit soruyu sormadan edemiyor.
Hem Rober’e saran ya da Ceylan’ın katillerini aklama hevesiyle adaleti katleden yargının girişimlerine karşı durmak hem de çözüm sürecine destek olmak, barışa katkı sağlamak niçin mümkün olmasın?
Yutkunmanız, derdinizin mağdurların rızası değil, içinizdeki iflah olmaz elitistin kini olduğunu fısıldıyor kulaklarımıza.
Alınganlara alınganlık
Ülkenin dönüşüm sürecindeki katkılarını her platformda takdir ettiğimiz alınganlara göre yaptığımız gazetecilik değil “süreç şakşakçılığıymış”.
Kaldı ki sürecin arka planına dair sokaktakilerden fazlasını da bilmiyormuşuz vs.
Evet, kendi adıma süreci alkışlamakla yetinmiyorum, sırtını da tapışlıyorum. Çünkü bu kapsamlı barış projesinin tüm siyasi risklerini üstlenen hükümetin, muhafazakâr ya da “iktidar” diye karşısında olmanın değil muhaliflik, ahmaklık bile olmadığını düşünüyorum.
Sürecin arka planına dair ne bildiğimiz konusuna gelince. Tekrarlamaktan hakikaten sıkıldım ama anlaşılan azmış bile. Yaz sonunda muhaliflerin alayı “hükümet Kürtleri imhaya hazırlanıyor”derken, savaş tamtamları çalarken bizler bu gazetenin köşelerinde müzakere sürecinin hazırlıklarına dair kulisler yazıyorduk. Üstelik kolaycılığa kaçmadan, linç edilmeyi göze alıp.
Bugün azıcık vicdanı olan herkeste umut yaratan bu süreçte, barış gazeteciliği gereği çatışmayı sonlandıracak girişimlerin “büyütülmesinin” çözüme nasıl bir “somut katkı-öneri” olduğunu da herkes görüyor işte.
Kim neyi değiştiriyorsa değiştirsin ama, “barışı karşı değilim ama”larından sonra gelen cümlelerindeki “padişahlık, yandaşlık vs.” tanımları hakikaten acıklı, bilsinler.
Hakikaten hiç çekilmiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
hamdi şahin
Bu Demirtaş düşmanlığı da nereden çıktı. Hükümet yanlısı çevreler bir ağızdan Demirtaşı itibarsızlaştırmak için uğraşıyor. Bundan ne anlamalıyız acaba?